CHP'nin Maltepe mitingi

- CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu: (3)-"Biz, yani 15 Haziran'dan bu yana yürüyen on binler, bugün İstanbul Maltepe'de bir araya gelen yüz binler, milyonlar olarak tüm Türkiye'ye ve dünyaya sesleniyoruz; biz sadece ve sadece adalet istiyoruz"- "Sadece burada bir araya gelenler için değil, sadece bizi.

İSTANBUL(AA) - CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Biz, yani 15 Haziran'dan bu yana yürüyen on binler, bugün İstanbul Maltepe'de bir araya gelen yüz binler, milyonlar olarak tüm Türkiye'ye ve dünyaya sesleniyoruz; biz sadece ve sadece adalet istiyoruz." dedi.

Partisinin İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlu'nun tutuklanmasına tepki için Ankara Güvenpark'tan başlattığı yürüyüşü tamamlayan Kılıçdaroğlu, Maltepe'de düzenlenen mitingde konuştu.

Yürüyüşte 450 kilometreyi büyük bir keyifle yürüdüğünü belirten Kılıçdaroğlu, "450 kilometreyi yürürler mi?' diye soru soranlar oldu. 'Fazla yürüyemezler canım, 50-60 kilometrede bırakırlar.' dediler. Fakat bir baktılar ki yürüyor bu adam. Evet, yürüdüm. İnançla yürüdüm, kararlılıkla yürüdüm. Ülkem için yürüdüm. Türkiye için yürüdüm. Torunlarımız için yürüdüm. 80 milyon için yürüdüm." ifadelerini kullandı.

Kılıçdaroğlu, yürüyüş sırasında hiçbir ayrım yapmadığını ve herkesi kucakladığını belirterek, şöyle devam etti:

"Bu yürüyüşle ne kazandık? Bu da güzel bir soru. Önce toplum olarak korku gömleğini çıkarıp çöp sepetine attık. Çekinmeyeceğiz, cesur olacağız. Biz cesur insanlarız. Milli kurtuluş savaşını vermiş bir milletiz biz. Korkuya teslim olmak bizim kültürümüzde yoktur. O nedenle dedim zaten yargıçlara 'Siz de korkuya teslim olmayın, onurlu durun, namuslu durun.' diye. Yalnız olmadığımızı gördük, tüm Türkiye ve dünyaya yalnız olmadığımızı duyurduk. Adaletli bir Türkiye kuracağımızı gördük ve bunu bütün dünyaya seslendirdik. Umudumuzu yeniden yeşerttik. Artık hepimiz umutluyuz. Hepimiz Türkiye'nin geleceği konusunda umutluyuz. Biliyorsunuz umut bulaşıcıdır. Ben umutluysam yanımdaki arkadaşım da umutludur. Maltepe Meydanı umutluysa bilin ki Maltepe'nin tamamı umutludur. Maltepe umutluysa İstanbul umutludur. İstanbul umutluysa Ankara umutludur. Ankara umutluysa Hakkari umutludur. Herkes umut tohumlarını yeniden eksin."

Bu yürüyüşle aşlarını ve ekmeklerini paylaşmayı öğrendiklerini söyleyen Kılıçdaroğlu, "Tasada ve kıvançta bir olduk. Bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçe yaşamayı özledik. Konu adalet olunca tüm farklılıklarımızı bir kenara bırakıp kenetlendik ve hep birlikte Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en önemli sayfalarından birini yazdık. Bir tarih ve bir destan yazdık. Bu tarihi, bu destanı yazanlar sizlersiniz. Bu tarihi, bu destanı Türkiye'nin ve dünyanın gündemine getirenler sizlersiniz. Size, hepinize, 80 milyona şükranlarımı, saygılarımı ve muhabbetlerimi yine gönderiyorum." diye konuştu.

Bir yürüyüş yaptıklarını belirten Kılıçdaroğlu, ne istediklerine değinerek, şunları kaydetti:

"Bir; OHAL kalksın, Türkiye normalleşsin istiyoruz. İki; adliyeye, kışlaya, camiye siyaset girmesin. Yargı siyasetin sopası olarak kullanılmasın. Yargı tarafsız ve bağımsız kılınsın. Üç; hapiste gazetecileri olmayan bir Türkiye istiyoruz. Özgür medya istiyoruz, kim olursa olsun. Dört; üniversiteleri susturulmuş değil, üniversiteleri konuşan bir Türkiye istiyoruz. Düşünceyi açıklama özgürlüğü istiyoruz. Düşüncesini açıkladı diye kişilerin, kurumların suçlanmasını ve hapse atılmasını istemiyoruz. Milletin seçtiği vekillerin tutuklanmasını, hapse atılmasını değil, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde görev yapmalarını istiyoruz. FETÖ ile mücadelenin göstermelik değil, gerçekten yapılmasını ve bu darbe girişiminin siyasi ayağının kesinlikle ortaya çıkarılmasını istiyoruz. Tek adam rejimi değil, tek adam rejimine 'hayır' diyoruz. Tek adam rejimi değil, demokratik parlamenter sistem istiyoruz. Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin gasbedilen yetkilerinin iadesini istiyoruz."

Kadın-erkek eşitliği istediklerini, kadına yönelik şiddetin önlenmesini ve devletin bu konuda daha tutarlı politikalar üretmesini istediklerini aktaran Kılıçdaroğlu, gençlere de saygı gösterilmesini istediklerini söyledi.

Kılıçdaroğlu, "Toplumsal barışımızı bozan tüm antidemokratik uygulamaların eşit yurttaşlık temelinde sona erdirilmesini istiyoruz." dedi.

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, 450 kilometreyi yürürken ormanları, yeşillikleri, meraları fark ettiğini belirterek, "Cennet gibi bir ülkede yaşıyoruz. Dönüp kendime şunu sordum; 'Bu cennet gibi ülkeyi cehenneme çevirmeye kimin ne hakkı var?' Bu cennet gibi ülkeyi cennet gibi yapmak, herkesin evinde huzurla oturmasını sağlamak bizim görevimiz değil mi? Niye bunu yapmıyoruz?" diye konuştu.

- "Maltepe çağrısı metni"

Kılıçdaroğlu, buraya gelirken bir "Maltepe çağrısı, adalet çağrısı metni" hazırladığını ve bu metni okuyacağını dile getirerek, bunun güzel bir metin olduğunu kaydetti.

Metnin ortak arzularını yansıttığına işaret eden Kılıçdaroğlu, "Tarihe not düşmemiz lazım. 'Ben de Maltepe Meydanı'na gittim.' diye çocuklarımıza, torunlarımıza anlatacağız. 'O tarih yazılırken ben de oradaydım.' diyeceğiz. 'Birlikteydik orada, bir aradaydık orada. Barış istiyorduk, huzur istiyorduk, kardeşlik istiyorduk, hak istiyorduk, hukuk istiyorduk.' diyeceğiz. Bunları düşünerek bir metin hazırladım." ifadelerini kullandı.

Metni okuyan Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:

"Biz, yani 15 Haziran'dan bu yana yürüyen on binler, bugün İstanbul Maltepe'de bir araya gelen yüz binler, milyonlar olarak tüm Türkiye'ye ve dünyaya sesleniyoruz; biz sadece ve sadece adalet istiyoruz. Sadece burada bir araya gelenler için değil, sadece bizi destekleyenler için değil, herkes için adalet istiyoruz. Biz 25 gündür on binlerce ağızdan hep birlikte haykırdığımız 'hak, hukuk, adalet' talebimizin çok geç olmadan karşılanmasını istiyoruz. Biz siyasete ve toplumsal yaşama, adalet yürüyüşümüzün gösterdiği barışçıllığın hakim olmasını istiyoruz. Adalet bir haktır, adalet hakkımızdır. Biz hakkımızı istiyoruz. Adalet mülkün temelidir. Günümüz Türkiye'sinde mülkün temeli ne yazık ki sallanmaktadır. Gün, temelinde adalet olan yeni bir toplumsal sözleşme yapma günüdür."

Kılıçdaroğlu, bu anlayışla bir araya gelen milyonlar olarak, Türkiye'nin özellikle son bir yılda içine sokulduğu duruma dair tespitleri ve acil şekilde yerine getirilmesi gerekenlere ilişkin çağrıları olduğunu belirterek, şöyle devam etti:

"Bir; 15 Temmuz darbe girişimini bir kez daha açık ve kesin bir dille lanetliyoruz. 15 Temmuz gecesi, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin kararlı, onuru duruşu ve halkımızın sokağa çıkarak FETÖ darbe girişimine karşı direnmesi, ülkemizin anayasal ve demokratik kazanımı olmuştur. Biz buna sokağın, halkın 15 Temmuz'u diyoruz. Ancak bu darbe girişiminin siyasi ayağının ortaya çıkarılması, iktidar tarafından bilinçli olarak engellenmektedir. 249 şehidimizin aziz hatırası ve 2 bin 301 gazimiz için Fetullah Gülen Terör Örgütü'nün siyasi ayağı ortaya çıkarılmalı ve gerçek darbecilerden hesap sorulmalıdır.

İki; iktidar tarafından 15 Temmuz darbe girişimi fırsat bilinerek 20 Temmuz darbesi yapılmıştır. 20 Temmuz'da OHAL ilan edilmiş ve TBMM'nin yetkileri gasbedilmiştir. Biz buna sarayın 15 Temmuz'u diyoruz. Bir sivil darbeye dönüşen OHAL uygulamaları, yasama, yargı ve yürütme gücünü tek kişide toplamıştır. OHAL derhal kaldırılmalı ve hukuk düzeni, evrensel ilkeler uygulanarak yeniden tesis edilmelidir.

Üç; yargıyı siyasetin emrine vermek, demokrasiye ihanettir. Dolayısıyla demokrasinin can ve mal güvenliğinin vazgeçilmez kuralı olan yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı mutlaka sağlanmalıdır. Adil yargılanma hakkı eksiksiz bir şekilde uygulanmalıdır. Kollektif suç gibi, insan haklarına aykırı uygulamalardan vazgeçilmelidir.

Dört; OHAL uygulamalarıyla, mağdurların yargıya erişim ve sosyal güvenlik hakları ellerinden alınmıştır. OHAL mağdurları adeta sivil ölüme terk edilmiştir. Mağdurların yargıya erişim ve sosyal güvenlik haklarını kısıtlayan tüm uygulamalara hukuk devletinin gereği olarak son verilmelidir.

Beş; 20 Temmuz sivil darbesinden sonra 15 Temmuz darbe girişimiyle ve onun arkasındaki örgütle hiçbir ilişkisi bulunmayan ama sırf hükümete muhalif göründüğü için bütün haklarından yoksun bırakılan akademisyenler ve diğer kamu görevlileri, görevlerine iade edilmelidir. Anayasa Mahkemesi'nin içtihatları dikkate alınarak tutuklu milletvekilleri derhal serbest bırakılmalıdır.

Altı; 150'nin üzerinde gazetecinin hapiste olduğu bir ülkede demokrasiden söz edilemez. Sadece mesleklerini yaptıkları için tutuklanan gazeteciler derhal serbest bırakılmalı, medya üzerindeki tüm baskılara son verilmelidir. Düşünce ve ifade özgürlüğünün önündeki tüm engeller kaldırılmalıdır.

Yedi; OHAL koşullarında, serbest tartışmanın yapılmadığı bir ortamda ve üstelik devletin bütün imkanları seferber edilerek gerçekleştirilen anayasa değişikliği gayri meşrudur, toplumun ihtiyaçlarını karşılamayı amaçlayan anayasa yerine bir kişinin beklentilerine yanıt veren bir anayasa değişikliği Yüksek Seçim Kurulu'nun yasa dışı kararıyla yürürlüğe konulmuştur. Bu bir mühürsüz seçimdir. Türkiye gayri meşru bir anayasayla yönetilemez, yönetilmemelidir.

Sekiz; demokratik parlamenter sistem üzerindeki her türlü vesayet kaldırılmalıdır. Din ve vicdan özgürlüğünün güvencesi olan insan haklarına dayalı, demokratik, laik, sosyal hukuk devleti güçlendirilmeli, liyakat, kamuda göreve başlama ve görevde yükselmede esas alınmalıdır. Eğitimde laiklik ilkesinin aşındırılmasına son verilmeli ve toplumsal adaletsizliği yeniden öğreten eğitim politikaları değiştirilmelidir.

Dokuz; sadece hukuk alanında değil, toplumsal yaşamın bütün alanlarında yaygın bir adaletsiz düzen devam etmektedir. İşsizlik, yoksulluk insanca yaşam ücretinden yoksunluk, örgütsüzlük, ayrımcılık, yaygın şiddet, terör gibi çok geniş bir yelpazede yaşanan toplumsal adaletsizliklerin giderilmesi için ortak irade geliştirilmelidir. Toplumsal barışımızı bozan tüm antidemokratik uygulamalara, eşit yurttaşlık temelinde son verilmelidir. Toplumsal adaletsizliğin en vahim görünümlerinden biri olan kadınlara karşı ayrımcılığın önüne geçilmeli, kadınların özgürlük alanları korunmalı, kadın hakları toplumsal hayatın her alanına uygulanmalıdır.

On; son zamanlarda uygulanan saldırgan dış politika ülkemizin içindeki adaletsizlikleri de kökleştiren bir kısır döngü yaratmıştır. Adalet sadece iç politikaya ve toplumsal yaşama değil, uluslararası ilişkilere de hakim olmalıdır. Türkiye, coğrafyasındaki tüm halklara, tüm kimliklere kardeşçe, adilane yaklaşan, barışçıl ve uluslararası hukuka saygılı bir dış politikaya dönüş yapmalıdır. Türkiye yüzünü insan haklarına, hukuk devletine, adalete önem veren milletler ailesine çevirmelidir. Hukuka ve anayasaya saygı adaleti sağlamanın ilk koşuludur. Hukuk güvenliğinin olmadığı ve adaletin gerçekleşmediği bir toplumda kamu düzeni ve toplumsal barış sağlanamaz. Adaletsiz toplum ise insan haysiyetinin zedelendiği bir toplumdur. Bu adalet çağrısı, adaletin insan haysiyetine saygının ve toplumsal barışın temeli olduğu inancıyla hazırlanmıştır."

- "Biz kavga değil, huzur isteyen Türkiye'yiz"

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, "Bu mücadele bizim mücadelemiz ve biz Türkiye'yiz" diyerek, adalet, barış, demokrasi, eşitlik, özgürlük ve kardeşlik isteyen Türkiye olduklarını söyledi.

Dünyadan kopmak değil, dünyayla barış içinde kardeşçe yaşamak isteyen Türkiye olduklarını dile getiren Kılıçdaroğlu, "Biz kavga değil, huzur isteyen Türkiye'yiz. Biz halkız, bu yol bizim yolumuz. Bu meydanlar bizim meydanlarımız. Bu memleket bizim memleketimiz. Bu mücadele adalet mücadelesi. Bu yürüyüş bizim yürüyüşümüz. Bu çağrıdaki tüm taleplerimiz karşılanınca kadar durmayacağız. Bu yürüyüş artık başladı, korku duvarlarını yıkacağız. Adalet yürüyüşümüzün bu son günü, yeni bir başlangıçtır, yeni bir adımdır." diye konuştu.

Bu bağlamda yasama, yürütme ve yargı erklerini kullanan bütün yetkililere bu uyarıları iletirken siyasal partileri, toplumun farklı kesimlerini, sivil toplum örgütlerini ve bütün yurttaşları bildirinin hedeflerini sahiplenmeye ve hayata geçirmek için mücadeleye çağırdıklarını ifade eden Kılıçdaroğlu, şimdi bu çağrıyı Maltepe Meydanı'ndan milyonların oyuna sunduğunu kaydetti.

Kılıçdaroğlu, manzaranın görkemli olduğunu belirterek, tarih yazdıklarını kaydetti.

Yeniden doğduklarını söyleyen Kılıçdaroğlu, konuşmasını şöyle tamamladı:

"Ülke için doğuyoruz, çocuklarımız için doğuyoruz, torunlarımız için doğuyoruz, Türkiye için doğuyoruz, bayrağımız, vatanımız, ülkümüz için doğuyoruz. Kimsenin kimliğine, kimsenin inancına, kimsenin yaşam tarzına müdahale etmeden, karışmadan onurluca yürüyeceğiz. Hepinize şükran borçluyum. Hepinize teşekkür ediyorum. Şimdi kulakları sağır olan birilerine ve dünyaya sesleniyorum; hiç kimse unutmasın her firavunun bir Musa'sı vardır, her Nemrut'un bir İbrahim'i vardır. Firavunu ve Nemrut'u biliyorsunuz, Musa buradadır, İbrahim de buradadır. Biz adalet istiyoruz. Adaletsizliğe, haksızlığa, zulme isyan edeceğiz, karşı çıkacağız çünkü inancımızda diyor ki 'Zulmün karşısında susan dilsiz şeytandır.' Şeytan olmayacak bu ülkede. Herkes ama herkes zulme karşı çıkacak. Hepinizi saygıyla, sevgiyle dostça kucaklıyorum. Hepiniz sağolun, varolun. Bütün Türkiye'yi, bütün partilileri, bütün vatandaşlarımı kucaklıyorum. Huzur istiyorum, barış istiyorum, kardeşlik istiyorum. Birlikte yaşayalım diyorum, kavga etmeyelim, farklılıklar zenginliklerimiz olsun."

(Bitti)