"CENGİZ ÇANDAR'I SEVELİM SEVDİRELİM!" SALİH TUNA, ÇANDAR'I TOPA TUTTU!

Yenişafak yazarı Salih Tuna, Radikal yazarı Cengiz Çandar'ı hangi sözlerinden dolayı eleştirdi?

Cengiz Çandar'ı sevelim sevdirelim

Ne demiş dünya durdukça durası Yunus Emre'miz: 'Ben gelmedim da'vî için, benim işim sevi için / Dostun evi gönüllerdir, gönüller yapmaya geldim..'

Benim işim de 'sevi' içindir.

En sinir olduğum insan evlatlarında bile sevecek bir yan arar, Allah'ın inayetiyle de bulurum.

Bazıları da hiç 'arama çalışma faaliyetlerinde' bulunmama gerek kalmadan, meşakkatsiz bir şekilde kendilerini bana sevdirirler.

Bunların varlığı için Allah'a ne kadar hamd etsem azdır.

Sevgili Cengiz Çandar da, sağ olsun, tastamam bunlardan biridir.

Bana hep kendini sevdirmiştir.

Kimi zaman eleştirdiğim de olmuştur. Ama inanın hep 'severek' yaptım bunu.

Yıllar önce 'Tip ve karakter; Cengiz Çandar, Özdemir İnce' başlıklı bir yazımda (30. 08. 2006, Yeni Şafak) Roger Garaudy'nin 1983'te yayımlanan 'Siyonizm Dosyası' adlı kitabının önsözündeki şu ifadesini iktibas etmiştim: 'Türkiye'nin aydınları İslam dünyasına ve İslam dünyasının ayrılmaz bir parçası olan Anadolu'ya yönelik Batı'nın büyük Haçlı-Siyonist komplosuna karşı hasmın yapısını, düşüncesini, yöntemlerini ve en önemlisi tarih tezini bilmek zorundadır…'

Bush'un 'Haçlı seferi' ilanıyla (11 Eylül 2011'in ardından) Irak işgalini başlattığı dönemde de 'Amerika ve yandaşlarının kaybetmesi halinde Ortadoğu'da İslamcı otokratik rejimlerin kurulabileceğini..' bir 'tehlike' olarak dile getirmişti.

Söz konusu yazımı şöyle nihayete erdirmiştim: 'Keskin kopuşların adamı Çengiz Çandar. Ama hiçbir kopuşu 'trajik' değil. 'Epik' bir serüven sadece. Çünkü 'hikayesi' yok! / Nasıl 'durak' değiştirdiği konusunda malumat sahibi değiliz. Bütün bildiklerimiz, kendi söyledikleri. O da, 'siz bilmezsiniz, ben bilirimden' ibaret şeyler. Dolayısıyla (bize yansıyan yanıyla) bir karakterden çok güçlü bir 'tip'ten söz edebiliriz ancak..'

Sevgili Çandar 'keskin kopuşlarını' eskiden yıllara yayardı. Son zamanlarda bir hafta içinde nerdeyse üç kez 'kopuyor.'

'Türkiye, adım adım, ABD'nin bölgedeki 'taşeronu' durumuna kayıyor.(…) Suriye, Washington tarafından adeta Türkiye'ye 'ihale edilmiş' halde. / Öyle olmasa, Tayyip Erdoğan kardeşi bildiği Başşar Esad ile sırf 'sözünü tutmadı, reform yapacağım dedi yapmadı' gerekçesiyle sekiz ay içinde 'kardeşten' 'hasım' konumuna kayar mıydı?.' dedikten birkaç gün sonra, 'Ortadoğu'daki gelişmelerin ardında ABD master planı arıyorlar' dediği 'İslamcıları' bütün dünyaya andıçlamıştı.

Bu köşecikte mahut 'kopuşunu' yüzüne vurduğumda da, 'Batı basınında yer alan 'ABD'nin taşeronluğunun yapıldığına dair, 'subcontractor' sözcüğünün kullanıldığı değerlendirmeleri yapıldı.(....) Biz de bunu aktardık..' demişti.

Çok üzülmüştüm.

'Ben yapmadım o yaptı' yollu ispiyonculuğu bana çok acıklı gelmişti.

Yoksa takdir ve tanımlama hakkını hep kendinde görmesi sorun değildi.

Bu huyuna nasılsa alışmıştık.

Misal, Bağdat'ın bombalanmasını seyretme arzusunu bile dile getirse 'analiz' yapmış oluyordu; siz onun hilafına herhangi bir şey söyleseniz şappadak 'propagandist' veya 'kötü niyetli' oluyordunuz.

Bakmayın siz onun Sayın Başbakan'a 'kontrol hastası' dediğine, asıl kendisi 'kontrol hastası.'

Öyle ki, bir kızdı mı hepten zıvanadan çıkıyor.

Neşe Düzel'le yaptığı söyleşide, adının yerine bir 'yabancılaştırma efekti' niyetine Doğu Perinçek'i yerleştirdiğim naçizane yazıma belli ki çok kızmış.

Bir kelimesini çarpıttıysam söylesin, özür dileyeyim; 'çok yoğun itibarsızlaştırma kampanyası' ne demek oluyor?

Hayır yani, böyle yoğun 'kampanya' yürütüyorum da benim bundan neden haberim yok?!

İki eleştiri yazısını 'kampanya' tesmiye ediyorsa, Ertuğrul Beyciğimin üzerinden kendisinin de katkı sunduğu günde 5 TIR kampanya geçiyordu; öyle mi?

Hele hele kendisine yapılan bu eleştirileri 'andıç' olarak tanımlaması yok mu, akıl alır şey değil.

Bir insan evladı kendine vaktiyle yapılan haksızlığı (andıç) ancak bu kadar itibarsızlaştırabilirdi.

Sayın Çandar andıçlandığında biz çoktan 'birinci tehdit' sırasına yerleştirilmiş, üstü çizilmiş kişilerdik.

Biraz ayıp olmuyor mu?!

YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ