''CEMAAT BENDEN PEK HOŞLANMADI BEN DE CEMAATTEN ÇÜNKÜ...!''
Bloomberg HT ekranlarında Gülin Yıldırımkaya'ya konuşan Gazete Habertürk yazarı Serdar Turgut gündeme dair çarpıcı açıklamalarıyla dikkat çekti.
Son dönem ilgi alanlarınıza baktığımızda, bu dünya kadar öteki dünyayla da bağlantılı, bir takım gizemler ve komplo teorileri ile ilgilisiniz. Bu işlerle uğraşınca, bu dünya sıkıcı geliyor mu?
Hayır, aksine ben hayata ellerimle, kollarımla, dişlerimle sarılmış durumdayım. Hiç sıkıcı gelmiyor bilakis çok da keyifliyim. Öteki dünya ve komplolarla uğraşmam yeni değil, onlar yıllardır bana enteresan gelirdi. Merakım sadece entelektüel bir çaba.
Bu konuların ürkütücü bir tarafı da var değil mi? Korktuğunuz oluyor mu?
Bana ürkütücü gelmiyor. Öğrendikçe onun için de bir tutarlılık olduğunu görüyorsunuz. ’Öteki Gündem’ programı çalışanları bu konularla ilgili çok iyi uzmanlar buluyorlar. Onlarla konuşarak çok güzel şeyler öğreniyorum. Mesela en son Mevlana’yı öğrendim.
Aslında bunlar çok bize ait değerler ama ilginç, pek çok isim hala Mevlana’yı bilmiyordur. Neden yeni öğrendiniz?
Benim bilmeme sebebim, yetiştiriliş tarzımda bu tür şeylerin hiç olmamasıdır. Biz maddiyatçı, pozitivist, laik, cumhuriyetçi, Atatürkçü bir aile tarafından yetiştirildik ve böyle oluştuk. Böyle oluşmanın hiçbir sakıncası yok ama o zaman hayatın önemli bir bölümünü de ihmal ediyorsunuz. İhmal ettiğiniz yönde bir dolu insan var ve ondan çok mutlu yaşıyorlar. Benim gayretim onlardan olmak değil, burada kalırken onları anlamak.
Bahsettiğiniz tarzda bir yetiştirilme sürecinden sonra inançla nasıl tanıştınız? Bir kırılma noktanız var mı? Akşam’da çalışırken ölümün kıyısından dönen bir rahatsızlık atlattınız, dine yaklaşmanızda bunun etkisi var mı?
Benim inançla yakınlaşmamın ölümle hiç alakası yok. Son haftalarda fark ettim ki ölüme Mevlana gibi yaklaşıyorum. Mevlana ölümü güzel, açık kucakla karşılanacak bir şey olarak tanımlıyor, öldükten sonra ’aşk’a kavuşacağını düşünüyor. Benim de öyle bir inancım var.
CEMAAT BENDEN PEK HOŞLANMADI, BEN DE ONLARDAN. ÇÜNKÜ…
Fethullah Gülen okullarını ziyaret ettiniz, yazdınız. Daha önceki yazılarınıza baktığımızda, cemaatin ’hoşlanabileceği biri’ gibi durmuyorsunuz. Sizi nasıl karşıladılar? Ve siz onları nasıl buldunuz?
Benden hoşlanmaları için çok büyük bir neden yok. Benim de onlardan çok fazla hoşlandığım söylenemez. Çünkü yaşam stillerimiz tamamen farklı. Ben içki içerek yaşayan, devamlı ibadet düşünmeden yaşayan ve bunu değiştirmeyi düşünmeyen bir insanım. Onların da yaşam biçimlerini değiştirmelerini katiyen istemiyorum. Bizim anlaşmamız sadece fikir düzeyinde. Yıllardır cemaat onu yaptı, bunu yaptı diye tartışılıyor. Devleti ele geçirdi mi, geçirmedi mi? Ordu en büyük düşmanını cemaat ilan ediyor. Fethullah Gülen hakkında bir sürü dava açılıyor. Hepsinden beraat ettiği halde Türkiye’ye gelmekten korkuyor. Tüm bunlar gösteriyor ki ortada önemli bir olgu var. Ben de bunun ne olduğunu anlamak istedim, o kadar.
GÜLEN’İN DAVETİNİ BİLİMADAMLARI GERİ ÇEVİRDİ, GAZETECİLERDEN DE YANLIŞ ANLAŞILIR DİYE ENDİŞELENENLER OLDU
Pek de birbirimizden hoşlanmadık dediniz. Buna rağmen Gülen sizinle görüştü… Sizi o mu çağırdı?
Orada cemaat tarafından kurulmuş bir Türk derneği var. Bir festival yapıyorlar. Biz bu bağlamda oraya gittik, bir otele yerleştirildik, arada festivalin yapıldığı alana götürüldük, film istasyonları, televizyon istasyonları açmışlar bunları gezdik. Sonra “Sizin burada olduğunuzu duymuş Fethullah Hoca, isterseniz yarın bir süre görebilecek” dediler.
5-6 yazar gittiniz değil mi?
Evet ve de bilim adamları vardı. Bilim adamlarının çoğu gelmek istemedi çünkü laik üniversitelerdeler, yanlış anlaşılma olabilir diye. Gazeteci arkadaşlardan da benzer kaygılar taşıyanlar oldu. Ama benim bu tarz kaygılarım yoktu. Ben onunla tanışma isteğimi daha önce ifade etmiştim zaten. Ve ben bu tanışmanın daha sonra mülakatlara yol açacağını düşünerek çok coşkuyla gittim. Orada da pozitif bir diyalog oldu, bize çok nazik davrandı. Hep beraber kahvaltı ettik. Hatta birazcık oradaki durumuna üzüldüm. Çünkü tecrit yaşıyor gibi. Yaşlı bir insan, durumunun düzelmesi iyi olur diye düşünüyorum.
Dediniz ki “Gazetecilerden de Fethullah Gülen’le görüşme konusunda kaygı taşıyanlar oldu.” O kaygılanan isimler de geldiler mi?
Aramızda konuştuk ve bazıları kaygı taşısalar da onlar da geldiler. Ama bilim adamlarından gelmeyenler oldu.
FETHULLAH GÜLEN NASIL BİR YERDE YAŞIYOR, GÜN BOYU NELER YAPIYOR?
Pensilvanya’daki o çiftlik, nasıl bir yer?
Ortalıkta o kadar muhteşem bir çiftlik yok. Olağanüstü büyük değil. Ana girişi var, ardında Amerikan evlerinden olan 4-5 ev var. Bir tanesinde kendi yaşıyor, diğerlerinde Türkiye’den gelen misafirleri kalıyor. Çok komplike ve lüks binalar değil. Bütün gün inancı ve dini düşünüyor. Ve anladığım kadarıyla dersler veriyor. Yardımcıları anlattı, ilahiyat öğrencileri geliyormuş ve orada din üzerine konuşuyorlarmış.
Sizin için bir cemaat lideri ile tanışmak heyecanlandırıcı mıydı?
Tabii, bu kadar popüler kültürde yer etmiş biriyle tanışmak her insanı heyecanlandırır. Ben orada kurulan ilişkiden sonra onunla bir mülakat yapma arzumun gerçekleşeceğini düşünüyorum. Ve açık yürekli cevap verirse çok ilgi çekici olacağını düşünüyorum. Zaten cevap vermekten hiç kaçınan bir insan değil.
Ama sizinle olan görüşmesinde içeriğin yazılmasını istememişti değil mi?
Mülakat görünmesini istemiyor. Çünkü önünde çok büyük bir mülakat talebi listesi var.
CEMAATÇİ OLMADIM, MAHALLE BASKISINA PES EDECEK ADAM DEĞİLİM
Umarım gerçekleştirirsiniz. Herkesin merakla okuyacağı bir röportaj olur.
Cemaatçi olmadım, bunun karşılığında maddi çıkar almadım. Bazı insanlar böyle şeyler yazıyor. Bunlar bir çıkar meselesi değil.
Zaman zaman yazılarınızda “Bana kızacaklar ama…” diyorsunuz. Üzerinizde mahalle baskısı mı var? Öteki Türkiye’yi keşfetmenizle birlikte, çevrenizden dışlandınız mı? Yalnızlaştınız mı?
Yazılarıma başladığım zaman mizaha ağırlık veriyordum. Türkiye’nin alışık olmadığı bir tür mizahtı. Ben o gelenekten geldiğim için bu konulara girmemde insanlar müthiş bir kırılma, değişim görüyorlar. Ama ben hep o insandım. Çifte kişiliğimin olduğunu düşünürüm. Ağır şeylerle uğraşırken, birden bu tarafıma dönüp mizah yazabilirim. Mizaha yeniden dönüş yapıyorum. Eskisi kadar uçta, terbiyesiz yazmasam bile yine vurucu mizah yazacağım.
İkisi de benim, insan tek boyutlu değildir ki, din üzerine yazdığım zaman, hemen benimle ilgili karikatürler çizdiler, odam varmış kapısına levha asmışlar, “Namaza çıktım, yarım saat sonra döneceğim” şeklinde. Güldüm ve güzel buldum ama bu tavırlar laik insanlara din üzerinde düşünme, rasyonel bir diyalog açması imkanı bırakmıyor. İşte bu mahalle baskısıdır. Ben de bu mahalle baskısında pes edecek bir adam değilim.
ATEİST BİR AİLEDEN GELİYORUM, HİÇ BİR ZAMAN DİNDAR OLACAĞIMI SANMIYORUM
Cemaatçi değilim diyorsunuz, peki inanç üzerine bu kadar uğraşınca acaba dindarlaşmış olabilir misiniz?
Ben dindar değilim, hiçbir zaman olmadım ve olacağımı da sanmıyorum. Ben Allah’a inanıyorum ve bunun yöntemini, sistemini kurmak üzerine kafamda çalışıyorum. Kendim için en tutarlı şeyin arayışındayım, onun için tasavvuf bana çok uygun geliyor. Ben tasavvufta din olmadığı iddiasında değilim. Orada anlatılan dinin tasavvuftan etkilendiğini ve yaşayış biçiminin bana uyduğunu düşünüyorum. Ve son olarak Konya’ya gittiğim için çok mutluyum, bana çok hoş boyutlar açtığını düşünüyorum.
ANNEMİ ATEİST SANIYORDUK, ÖLDÜKTEN SONRA SAKLADIĞI KUR’AN VE TESPİHLERİ BULDUK
Siz yıllardır medyada yazıp, çiziyorsunuz. Kabuğunuz sertleşmiştir ama aile öyle olmuyor. Rana Hanım ya da oğlunuz sizin cemaatçi olduğunuz şeklinde soru ya da iddialarla karşılaştılar mı?
Bunu kim yapabilir? Okul çevresinde oğlumuzun arkadaşlarının velileri yapabilir. Bir ara eski okulunda onların cemaate karşı duyarlılıkları vardı. Cemaatin o okulu devralacağı gibi bir yalan söylenti ortaya çıktı. Ve insanlar buradan bir anlam çıkarmaya çalıştılar. Biz de olmadığını söyledik. Nasıl yaşadığımız, kim olduğumuz, ne yaptığımız belli ve çocuğumuzu nasıl yetiştirdiğimiz belli. Bizim aile geleneğimizde bu yoktur. Övünerek söylemiyorum ama gerçeği söylüyorum, ateist bir ailedir. Annem dindardı ama biz onun dinle ilgili olduğunu hiç bilmiyorduk ve yıllar önce öldü, öldükten üç dört yıl sonra sakladığı bir seccade, tespihler ve Kuran bulduk. Bunları bize hiç göstermeden yaptı. Biz onu ateist zannediyorduk. Dini son derece yoğun yaşadığını ancak o öldükten sonra öğrendik. Bize bu yönünü niye göstermediğini bilmiyorum ama bu davranışı anneme daha çok saygı duymama sebep oldu. Bu yönünü bize göstermekten korktuğu söylenemez çünkü biz ondan korkardık.
Hayır, aksine ben hayata ellerimle, kollarımla, dişlerimle sarılmış durumdayım. Hiç sıkıcı gelmiyor bilakis çok da keyifliyim. Öteki dünya ve komplolarla uğraşmam yeni değil, onlar yıllardır bana enteresan gelirdi. Merakım sadece entelektüel bir çaba.
Bu konuların ürkütücü bir tarafı da var değil mi? Korktuğunuz oluyor mu?
Bana ürkütücü gelmiyor. Öğrendikçe onun için de bir tutarlılık olduğunu görüyorsunuz. ’Öteki Gündem’ programı çalışanları bu konularla ilgili çok iyi uzmanlar buluyorlar. Onlarla konuşarak çok güzel şeyler öğreniyorum. Mesela en son Mevlana’yı öğrendim.
Aslında bunlar çok bize ait değerler ama ilginç, pek çok isim hala Mevlana’yı bilmiyordur. Neden yeni öğrendiniz?
Benim bilmeme sebebim, yetiştiriliş tarzımda bu tür şeylerin hiç olmamasıdır. Biz maddiyatçı, pozitivist, laik, cumhuriyetçi, Atatürkçü bir aile tarafından yetiştirildik ve böyle oluştuk. Böyle oluşmanın hiçbir sakıncası yok ama o zaman hayatın önemli bir bölümünü de ihmal ediyorsunuz. İhmal ettiğiniz yönde bir dolu insan var ve ondan çok mutlu yaşıyorlar. Benim gayretim onlardan olmak değil, burada kalırken onları anlamak.
Bahsettiğiniz tarzda bir yetiştirilme sürecinden sonra inançla nasıl tanıştınız? Bir kırılma noktanız var mı? Akşam’da çalışırken ölümün kıyısından dönen bir rahatsızlık atlattınız, dine yaklaşmanızda bunun etkisi var mı?
Benim inançla yakınlaşmamın ölümle hiç alakası yok. Son haftalarda fark ettim ki ölüme Mevlana gibi yaklaşıyorum. Mevlana ölümü güzel, açık kucakla karşılanacak bir şey olarak tanımlıyor, öldükten sonra ’aşk’a kavuşacağını düşünüyor. Benim de öyle bir inancım var.
CEMAAT BENDEN PEK HOŞLANMADI, BEN DE ONLARDAN. ÇÜNKÜ…
Fethullah Gülen okullarını ziyaret ettiniz, yazdınız. Daha önceki yazılarınıza baktığımızda, cemaatin ’hoşlanabileceği biri’ gibi durmuyorsunuz. Sizi nasıl karşıladılar? Ve siz onları nasıl buldunuz?
Benden hoşlanmaları için çok büyük bir neden yok. Benim de onlardan çok fazla hoşlandığım söylenemez. Çünkü yaşam stillerimiz tamamen farklı. Ben içki içerek yaşayan, devamlı ibadet düşünmeden yaşayan ve bunu değiştirmeyi düşünmeyen bir insanım. Onların da yaşam biçimlerini değiştirmelerini katiyen istemiyorum. Bizim anlaşmamız sadece fikir düzeyinde. Yıllardır cemaat onu yaptı, bunu yaptı diye tartışılıyor. Devleti ele geçirdi mi, geçirmedi mi? Ordu en büyük düşmanını cemaat ilan ediyor. Fethullah Gülen hakkında bir sürü dava açılıyor. Hepsinden beraat ettiği halde Türkiye’ye gelmekten korkuyor. Tüm bunlar gösteriyor ki ortada önemli bir olgu var. Ben de bunun ne olduğunu anlamak istedim, o kadar.
GÜLEN’İN DAVETİNİ BİLİMADAMLARI GERİ ÇEVİRDİ, GAZETECİLERDEN DE YANLIŞ ANLAŞILIR DİYE ENDİŞELENENLER OLDU
Pek de birbirimizden hoşlanmadık dediniz. Buna rağmen Gülen sizinle görüştü… Sizi o mu çağırdı?
Orada cemaat tarafından kurulmuş bir Türk derneği var. Bir festival yapıyorlar. Biz bu bağlamda oraya gittik, bir otele yerleştirildik, arada festivalin yapıldığı alana götürüldük, film istasyonları, televizyon istasyonları açmışlar bunları gezdik. Sonra “Sizin burada olduğunuzu duymuş Fethullah Hoca, isterseniz yarın bir süre görebilecek” dediler.
5-6 yazar gittiniz değil mi?
Evet ve de bilim adamları vardı. Bilim adamlarının çoğu gelmek istemedi çünkü laik üniversitelerdeler, yanlış anlaşılma olabilir diye. Gazeteci arkadaşlardan da benzer kaygılar taşıyanlar oldu. Ama benim bu tarz kaygılarım yoktu. Ben onunla tanışma isteğimi daha önce ifade etmiştim zaten. Ve ben bu tanışmanın daha sonra mülakatlara yol açacağını düşünerek çok coşkuyla gittim. Orada da pozitif bir diyalog oldu, bize çok nazik davrandı. Hep beraber kahvaltı ettik. Hatta birazcık oradaki durumuna üzüldüm. Çünkü tecrit yaşıyor gibi. Yaşlı bir insan, durumunun düzelmesi iyi olur diye düşünüyorum.
Dediniz ki “Gazetecilerden de Fethullah Gülen’le görüşme konusunda kaygı taşıyanlar oldu.” O kaygılanan isimler de geldiler mi?
Aramızda konuştuk ve bazıları kaygı taşısalar da onlar da geldiler. Ama bilim adamlarından gelmeyenler oldu.
FETHULLAH GÜLEN NASIL BİR YERDE YAŞIYOR, GÜN BOYU NELER YAPIYOR?
Pensilvanya’daki o çiftlik, nasıl bir yer?
Ortalıkta o kadar muhteşem bir çiftlik yok. Olağanüstü büyük değil. Ana girişi var, ardında Amerikan evlerinden olan 4-5 ev var. Bir tanesinde kendi yaşıyor, diğerlerinde Türkiye’den gelen misafirleri kalıyor. Çok komplike ve lüks binalar değil. Bütün gün inancı ve dini düşünüyor. Ve anladığım kadarıyla dersler veriyor. Yardımcıları anlattı, ilahiyat öğrencileri geliyormuş ve orada din üzerine konuşuyorlarmış.
Sizin için bir cemaat lideri ile tanışmak heyecanlandırıcı mıydı?
Tabii, bu kadar popüler kültürde yer etmiş biriyle tanışmak her insanı heyecanlandırır. Ben orada kurulan ilişkiden sonra onunla bir mülakat yapma arzumun gerçekleşeceğini düşünüyorum. Ve açık yürekli cevap verirse çok ilgi çekici olacağını düşünüyorum. Zaten cevap vermekten hiç kaçınan bir insan değil.
Ama sizinle olan görüşmesinde içeriğin yazılmasını istememişti değil mi?
Mülakat görünmesini istemiyor. Çünkü önünde çok büyük bir mülakat talebi listesi var.
CEMAATÇİ OLMADIM, MAHALLE BASKISINA PES EDECEK ADAM DEĞİLİM
Umarım gerçekleştirirsiniz. Herkesin merakla okuyacağı bir röportaj olur.
Cemaatçi olmadım, bunun karşılığında maddi çıkar almadım. Bazı insanlar böyle şeyler yazıyor. Bunlar bir çıkar meselesi değil.
Zaman zaman yazılarınızda “Bana kızacaklar ama…” diyorsunuz. Üzerinizde mahalle baskısı mı var? Öteki Türkiye’yi keşfetmenizle birlikte, çevrenizden dışlandınız mı? Yalnızlaştınız mı?
Yazılarıma başladığım zaman mizaha ağırlık veriyordum. Türkiye’nin alışık olmadığı bir tür mizahtı. Ben o gelenekten geldiğim için bu konulara girmemde insanlar müthiş bir kırılma, değişim görüyorlar. Ama ben hep o insandım. Çifte kişiliğimin olduğunu düşünürüm. Ağır şeylerle uğraşırken, birden bu tarafıma dönüp mizah yazabilirim. Mizaha yeniden dönüş yapıyorum. Eskisi kadar uçta, terbiyesiz yazmasam bile yine vurucu mizah yazacağım.
İkisi de benim, insan tek boyutlu değildir ki, din üzerine yazdığım zaman, hemen benimle ilgili karikatürler çizdiler, odam varmış kapısına levha asmışlar, “Namaza çıktım, yarım saat sonra döneceğim” şeklinde. Güldüm ve güzel buldum ama bu tavırlar laik insanlara din üzerinde düşünme, rasyonel bir diyalog açması imkanı bırakmıyor. İşte bu mahalle baskısıdır. Ben de bu mahalle baskısında pes edecek bir adam değilim.
ATEİST BİR AİLEDEN GELİYORUM, HİÇ BİR ZAMAN DİNDAR OLACAĞIMI SANMIYORUM
Cemaatçi değilim diyorsunuz, peki inanç üzerine bu kadar uğraşınca acaba dindarlaşmış olabilir misiniz?
Ben dindar değilim, hiçbir zaman olmadım ve olacağımı da sanmıyorum. Ben Allah’a inanıyorum ve bunun yöntemini, sistemini kurmak üzerine kafamda çalışıyorum. Kendim için en tutarlı şeyin arayışındayım, onun için tasavvuf bana çok uygun geliyor. Ben tasavvufta din olmadığı iddiasında değilim. Orada anlatılan dinin tasavvuftan etkilendiğini ve yaşayış biçiminin bana uyduğunu düşünüyorum. Ve son olarak Konya’ya gittiğim için çok mutluyum, bana çok hoş boyutlar açtığını düşünüyorum.
ANNEMİ ATEİST SANIYORDUK, ÖLDÜKTEN SONRA SAKLADIĞI KUR’AN VE TESPİHLERİ BULDUK
Siz yıllardır medyada yazıp, çiziyorsunuz. Kabuğunuz sertleşmiştir ama aile öyle olmuyor. Rana Hanım ya da oğlunuz sizin cemaatçi olduğunuz şeklinde soru ya da iddialarla karşılaştılar mı?
Bunu kim yapabilir? Okul çevresinde oğlumuzun arkadaşlarının velileri yapabilir. Bir ara eski okulunda onların cemaate karşı duyarlılıkları vardı. Cemaatin o okulu devralacağı gibi bir yalan söylenti ortaya çıktı. Ve insanlar buradan bir anlam çıkarmaya çalıştılar. Biz de olmadığını söyledik. Nasıl yaşadığımız, kim olduğumuz, ne yaptığımız belli ve çocuğumuzu nasıl yetiştirdiğimiz belli. Bizim aile geleneğimizde bu yoktur. Övünerek söylemiyorum ama gerçeği söylüyorum, ateist bir ailedir. Annem dindardı ama biz onun dinle ilgili olduğunu hiç bilmiyorduk ve yıllar önce öldü, öldükten üç dört yıl sonra sakladığı bir seccade, tespihler ve Kuran bulduk. Bunları bize hiç göstermeden yaptı. Biz onu ateist zannediyorduk. Dini son derece yoğun yaşadığını ancak o öldükten sonra öğrendik. Bize bu yönünü niye göstermediğini bilmiyorum ama bu davranışı anneme daha çok saygı duymama sebep oldu. Bu yönünü bize göstermekten korktuğu söylenemez çünkü biz ondan korkardık.