CEM YILMAZ "SARAY SOYTARISI" MI?..BU SÖZLER ÜNLÜ ŞOVMENİ ÇOK KIZDIRACAK!.."ON PARMAĞINDA ON MARİFET HİÇBİR ZAMAN OLMADI; AMA ALTINDA ON TANE SON MODEL ARABA VAR"!..
İzleyeni güldüren,renkli hayatıyla ilgi sevgilileriyle,son model otomobilleri ve motosikletiyle dikkat çeken Cem Yılmaz bugün Takvim yazarı Sinan Akyüz tarafından ağır şekilde eleştirildi.İşte o yazı:
Saray soytarısı!
Tarih okuyanlar bilir.
Osmanlı döneminde "Saray soytarıları" vardı.
Bu soytarılar "hükümdarları" en sıkıntılı zamanlarında bile güldürür, dertlerini unutturarak gerginliklerini azaltır ve bu arada bol bol da bahşiş alırlardı.
"Sultan Yıldırım Bayezid" döneminde sarayda soytarı bulundurma geleneği, "3'üncü Murad" döneminde tavan yapmıştı.
Osmanlı'nın Batılılaşma çabasıyla "Tanzimat Dönemi"nde soytarılık mesleği tarihe karıştı.
Sonra da Osmanlı yıkılıp, yerine "Türkiye Cumhuriyeti Devleti" kuruldu.
Soytarıların yerini " mizahçılar" aldı.
Mizahçılar; devleti yönetenlere karşı fakir halkın yanında yer aldılar.
Üstelik fiziki yapıları da özürlü değildi.
Ne cüce, ne kambur, ne de hadım edilmiş soytarıydılar!
Peki kimdi bu mizah adamları?
İsmail Dümbüllüler, Nejat Uygurlar, Müjdat Gezenler, Ferhan Şensoylar, Metin Akpınarlar, Zeki Alaysalar, Levent Kırcalar ve daha niceleri...
Bu adamların ortak özelliği neydi?
Fakir halkı hiçbir zaman iktidarlara satmadılar.
Halka "soytarılık!" yapmadılar.
Bir gecede parayı bulup zengin olmadılar.
Son yıllarda Türkiye ne yazık ki Batılılaşacağına, Osmanlının son dönemine geri döndü.
Devir, "Televole devri!" oldu.
Tekrar soytarılar türedi.
Yeni yeni türeyen soytarıların fiziksel özrü yoktu; ama kabahatleri büyüktü.
Kim mi bu yeni soytarılar?
Mesela Cem Yılmaz.
Tam bir "Saray soytarısı" gibi davranışlar sergiliyor.
Sakın yanlış anlamayın. Bu deyimi o kişiye hakaret olsun diye kullanmıyorum.
Çünkü soytarılık da bir meslek!
Cem Yılmaz ne yazık ki mizahçı olamadı; ama soytarı oldu.
İktidarları ve "Televole" kültürünün yarattığı işadamlarını güldürdüğü gibi, arada bir de sadece "Televole gençliğini!" güldürdü.
O gençlerin fakir babaları ise bu soytarı adama hiç gülmedi.
Cem Yılmaz'ın on parmağında on marifet hiçbir zaman olmadı; ama altında on tane son model araba oldu.
Bu devirde evi geçindiren babanın cebinde ise sadece "aylık akbil!" vardı.
Adam, soytarılık yaparak servet kazandı.
Sonra da peşinde koşan gazetecilere açıklama yaptı:
"Ben kazandığım paraya bakarım. Sosyal içerikten bana ne?" dedi.
Bu adamı bir de çeşitli firmalar reklam filminde oynattı.
Reklam filminde "git başımdan Gitt!" diyor, milyon dolarları kapıyor.
Siyah bir koltuğun üzerine uzanıp "ben yatarak haberleşiyorum" diyor, milyon dolarları kapıyor.
Böyle olunca da ortalık soytarı kaynıyor.
Bir tarafta fakir halk, bir tarafta kaç milyon dolarlık soytarı, bir tarafta ise Levent Kırca gibi iş arayan gerçek mizah adamları.
Vallahi ölmüşüz ama yatacak yerimiz yok!http
Tarih okuyanlar bilir.
Osmanlı döneminde "Saray soytarıları" vardı.
Bu soytarılar "hükümdarları" en sıkıntılı zamanlarında bile güldürür, dertlerini unutturarak gerginliklerini azaltır ve bu arada bol bol da bahşiş alırlardı.
"Sultan Yıldırım Bayezid" döneminde sarayda soytarı bulundurma geleneği, "3'üncü Murad" döneminde tavan yapmıştı.
Osmanlı'nın Batılılaşma çabasıyla "Tanzimat Dönemi"nde soytarılık mesleği tarihe karıştı.
Sonra da Osmanlı yıkılıp, yerine "Türkiye Cumhuriyeti Devleti" kuruldu.
Soytarıların yerini " mizahçılar" aldı.
Mizahçılar; devleti yönetenlere karşı fakir halkın yanında yer aldılar.
Üstelik fiziki yapıları da özürlü değildi.
Ne cüce, ne kambur, ne de hadım edilmiş soytarıydılar!
Peki kimdi bu mizah adamları?
İsmail Dümbüllüler, Nejat Uygurlar, Müjdat Gezenler, Ferhan Şensoylar, Metin Akpınarlar, Zeki Alaysalar, Levent Kırcalar ve daha niceleri...
Bu adamların ortak özelliği neydi?
Fakir halkı hiçbir zaman iktidarlara satmadılar.
Halka "soytarılık!" yapmadılar.
Bir gecede parayı bulup zengin olmadılar.
Son yıllarda Türkiye ne yazık ki Batılılaşacağına, Osmanlının son dönemine geri döndü.
Devir, "Televole devri!" oldu.
Tekrar soytarılar türedi.
Yeni yeni türeyen soytarıların fiziksel özrü yoktu; ama kabahatleri büyüktü.
Kim mi bu yeni soytarılar?
Mesela Cem Yılmaz.
Tam bir "Saray soytarısı" gibi davranışlar sergiliyor.
Sakın yanlış anlamayın. Bu deyimi o kişiye hakaret olsun diye kullanmıyorum.
Çünkü soytarılık da bir meslek!
Cem Yılmaz ne yazık ki mizahçı olamadı; ama soytarı oldu.
İktidarları ve "Televole" kültürünün yarattığı işadamlarını güldürdüğü gibi, arada bir de sadece "Televole gençliğini!" güldürdü.
O gençlerin fakir babaları ise bu soytarı adama hiç gülmedi.
Cem Yılmaz'ın on parmağında on marifet hiçbir zaman olmadı; ama altında on tane son model araba oldu.
Bu devirde evi geçindiren babanın cebinde ise sadece "aylık akbil!" vardı.
Adam, soytarılık yaparak servet kazandı.
Sonra da peşinde koşan gazetecilere açıklama yaptı:
"Ben kazandığım paraya bakarım. Sosyal içerikten bana ne?" dedi.
Bu adamı bir de çeşitli firmalar reklam filminde oynattı.
Reklam filminde "git başımdan Gitt!" diyor, milyon dolarları kapıyor.
Siyah bir koltuğun üzerine uzanıp "ben yatarak haberleşiyorum" diyor, milyon dolarları kapıyor.
Böyle olunca da ortalık soytarı kaynıyor.
Bir tarafta fakir halk, bir tarafta kaç milyon dolarlık soytarı, bir tarafta ise Levent Kırca gibi iş arayan gerçek mizah adamları.
Vallahi ölmüşüz ama yatacak yerimiz yok!http