Cem Küçük Yeni Şafak'ı topa tuttu: Uzlaşma saçmalığından vazgeçin!
Cem Küçük köşesinden Yeni Şafak'ın kampanyasını topa tutu...
Yeni Şafak tüm Türkiye'yi teröre karşı omuz omuza vermeye, kutuplaşmaya karşı iletişim kanallarını açmaya, sosyal dayanışmaya davet etti. Her çevreden büyük destek gören çağrı bugün de Yeni Şafak'ın manşetinde. Görüşlerini paylaşanların ortak sözü "Biz kardeşiz" oldu.
Yeni Şafak'ın 'kardeşlik' çağrısına ses veren isimlerden biri de Zaman gazetesi yazarı Ali Bulaç'tı. Star gazetesi yazarı Cem Küçük, bugün köşesinde "Kiminle uzlaşalım, söyler misiniz?" başlıklı bir yazı kaleme aldı ve isim vermeden Yeni Şafak gazetesinin kampanyasını topa tuttu.
İşte o yazıdan dikkat çeken bölümler:
Sanki bu ülkede sorunların yumak olmasının müsebbibi onlar değilmiş gibi uzlaşalım, koalisyon kuralım diyorlar. AK Parti tek başına iktidar olsa bile hükmet kuramaz, ülkeyi idare edemez diye söyleniyorlar. Eski imtiyazları gittiği için, kimse onları adamdan saymadığı için, ettikleri lafları kendilerinden başka dinleyen olmadığı için höykürüyorlar. Kamu mallarını soyamadıkları için, bankaların içini boşaltamadıkları için, sit alanlarından 3 milyar dolarlık rant yaratamadıkları için ülke kutuplaştı diyorlar.
Allah aşkına, 2006’da Danıştay baskını olduğunda taziyeye giden Erdoğan ve ekibine bu cinayetleri siz işlediniz deyip cenaze evinde katil gibi tepkiler koymadınız mı? 2007’de e-muhtıra verip seçilmiş meşru hükümeti askeri darbeyle devirmek istemediniz mi? 2007 seçimleri için “Ya Cumhuriyeti oylayacağız ya da dincilerin iktidarda kalışını” demediniz mi? AK Parti Cumhurbaşkanı seçtirmesin diye her türlü hukuksuzluğa başvurup Cumhuriyet mitingleri organize etmediniz mi?
Söyleyin biz kiminle uzlaşalım? 2008’de AK Parti’ye kapatma davası açan ve bunu savunanlarla mı? Kapatma davasını “Berlin’de hakimler var” düsturuyla alkış vererek karşılayanlarla mı? 28 Şubat’ta milletin anasını ağlatanlarla mı?
Seçilmiş meşru hükümeti sandıkta yenemeyeceğini anlayınca Gezi türü gerici ayaklanmalar tertipleyenlerle mi uzlaşacağız? 17-25 Aralık darbe girişimlerinde bulunup bu ülkenin yatak odasını dünyaya servis edenlerle mi? MİT tırlarını durdurup 12 Mart 2014’deki kozmik toplantıyı ifşa edenlerle mi oturup koalisyon kuracağız?
Sokakları terörize edip kan gövdeyi götürsün diye teröristleri destekleyenlerle mi aynı kulvarda bulaşacağız? PKK’yı öven ve ona terör örgütü demeyenlerle mi bu ülkenin geleceğini birlikte kuracağız? Medyadaki DHKP-C militanlarıyla mı uzlaşacağız? DAEŞ severlerle mi birlikte olacağız?
Siz uzlaşabilirsiniz, ama biz asla. 17-25 Aralık’ta Erdoğan’a hırsız deyip Lahey’de yargılanmalı diyen FETÖ militanı Ali Bulaç’la mı uzlaşacağız? FETÖ finansörü Akın İpek’e operasyon yapıldığında bunu basın özgürlüğüne bağlayan ve TRT’den kovulunca “Bu benim için onurdur” diyen Deniz Ülke Arıboğan’la mı? Aynı Deniz Ülke FETÖ kanallarından birinde “Devletin başı bile yolsuzluğa batmışsa” diyerek Erdoğan’a açıkça hırsız demişti.
28 Şubat döneminde Batı Çalışma Grubu’ndan aldığı talimatla Müslümanları fişleyen asker yardakçısı, darbeci, cunta yanlısı Fikret Bila’yla mı oturup çay içeceğiz? Bizzat İstanbul Ticaret Üniversitesi’nde puan saçmalığını bahane edip 17-25 Aralık darbe girişimlerinde dik duran Yeni Şafak yazarı Atilla Yayla ve Bekir Özipek’i kovan ama FETÖ yanında saf tutan, Hanefi Avcı’nın tutuklanmasını savunan Mustafa Erdoğan’ı himaye eden İbrahim Çağlar’la uzlaşacağız?
PKK ve DHKP-C’li teröristleri koruyup kollayan, devlete savaş açan, 17-25 Aralık’ta FETÖ ile işbirliği yapan, Almanya’nın Türkiye acenteliğini yapan Aydın Doğan’la yanyana gelmeyi mideniz kaldırıyorsa gidin barışın. Devlete çökertmek için var gücüyle saldıran, PKK’ya bilgi ve istihbarat sağlayan, ülkenin bütün dokusunu bozan vatan haini ve alçak FETÖ ile uzlaşmayı ancak başka bir vatan haini isteyebilir, biz değil.
Bu uzlaşma saçmalığından vazgeçin. Yenilgiyi görünce, güç ellerinden kayınca toplumsal uzlaşma diyenlerle biz kavga etmeye devam edeceğiz. Yaptıkları ihanet ve ettikleri kötülüklerin hesabını hukuk önünde soracağız. Seçim geçsin diye bekliyoruz. İhanet ve yanlış içerinde olan eski AK Partililere de yaptıklarını hatırlatacağız. Bunun için bir bedel ödememiz gerekiyorsa onu da ödemeye hazırız.
Bu ülkeye her türlü hainliği yapan, Türkiye’ye karşı başka ülkelerin yanında saf tutan, yabancı istihbaratın kölesi olan, bu ülkeyi müstemlekeye çevirmek isteyen herkes düşmanımızdır. Bunlarla uzlaşın demek bize küfür etmektir. Bu milleti yok saymak demektir.
Ve ihanet eden herkesle hukuk içerisinde bütün gücümüzle mücadele edeceğiz. Teröre arka çıkan tüm sermaye ve medya kuruluşlarını püskürteceğiz. Ha, özür dilerler, yanlış yaptık, bize acıyın derlerse o zaman pişmanlık yasasından yararlanıp onları affedebiliriz.
Yeni Şafak'ın 'kardeşlik' çağrısına ses veren isimlerden biri de Zaman gazetesi yazarı Ali Bulaç'tı. Star gazetesi yazarı Cem Küçük, bugün köşesinde "Kiminle uzlaşalım, söyler misiniz?" başlıklı bir yazı kaleme aldı ve isim vermeden Yeni Şafak gazetesinin kampanyasını topa tuttu.
İşte o yazıdan dikkat çeken bölümler:
Sanki bu ülkede sorunların yumak olmasının müsebbibi onlar değilmiş gibi uzlaşalım, koalisyon kuralım diyorlar. AK Parti tek başına iktidar olsa bile hükmet kuramaz, ülkeyi idare edemez diye söyleniyorlar. Eski imtiyazları gittiği için, kimse onları adamdan saymadığı için, ettikleri lafları kendilerinden başka dinleyen olmadığı için höykürüyorlar. Kamu mallarını soyamadıkları için, bankaların içini boşaltamadıkları için, sit alanlarından 3 milyar dolarlık rant yaratamadıkları için ülke kutuplaştı diyorlar.
Allah aşkına, 2006’da Danıştay baskını olduğunda taziyeye giden Erdoğan ve ekibine bu cinayetleri siz işlediniz deyip cenaze evinde katil gibi tepkiler koymadınız mı? 2007’de e-muhtıra verip seçilmiş meşru hükümeti askeri darbeyle devirmek istemediniz mi? 2007 seçimleri için “Ya Cumhuriyeti oylayacağız ya da dincilerin iktidarda kalışını” demediniz mi? AK Parti Cumhurbaşkanı seçtirmesin diye her türlü hukuksuzluğa başvurup Cumhuriyet mitingleri organize etmediniz mi?
Söyleyin biz kiminle uzlaşalım? 2008’de AK Parti’ye kapatma davası açan ve bunu savunanlarla mı? Kapatma davasını “Berlin’de hakimler var” düsturuyla alkış vererek karşılayanlarla mı? 28 Şubat’ta milletin anasını ağlatanlarla mı?
Seçilmiş meşru hükümeti sandıkta yenemeyeceğini anlayınca Gezi türü gerici ayaklanmalar tertipleyenlerle mi uzlaşacağız? 17-25 Aralık darbe girişimlerinde bulunup bu ülkenin yatak odasını dünyaya servis edenlerle mi? MİT tırlarını durdurup 12 Mart 2014’deki kozmik toplantıyı ifşa edenlerle mi oturup koalisyon kuracağız?
Sokakları terörize edip kan gövdeyi götürsün diye teröristleri destekleyenlerle mi aynı kulvarda bulaşacağız? PKK’yı öven ve ona terör örgütü demeyenlerle mi bu ülkenin geleceğini birlikte kuracağız? Medyadaki DHKP-C militanlarıyla mı uzlaşacağız? DAEŞ severlerle mi birlikte olacağız?
Siz uzlaşabilirsiniz, ama biz asla. 17-25 Aralık’ta Erdoğan’a hırsız deyip Lahey’de yargılanmalı diyen FETÖ militanı Ali Bulaç’la mı uzlaşacağız? FETÖ finansörü Akın İpek’e operasyon yapıldığında bunu basın özgürlüğüne bağlayan ve TRT’den kovulunca “Bu benim için onurdur” diyen Deniz Ülke Arıboğan’la mı? Aynı Deniz Ülke FETÖ kanallarından birinde “Devletin başı bile yolsuzluğa batmışsa” diyerek Erdoğan’a açıkça hırsız demişti.
28 Şubat döneminde Batı Çalışma Grubu’ndan aldığı talimatla Müslümanları fişleyen asker yardakçısı, darbeci, cunta yanlısı Fikret Bila’yla mı oturup çay içeceğiz? Bizzat İstanbul Ticaret Üniversitesi’nde puan saçmalığını bahane edip 17-25 Aralık darbe girişimlerinde dik duran Yeni Şafak yazarı Atilla Yayla ve Bekir Özipek’i kovan ama FETÖ yanında saf tutan, Hanefi Avcı’nın tutuklanmasını savunan Mustafa Erdoğan’ı himaye eden İbrahim Çağlar’la uzlaşacağız?
PKK ve DHKP-C’li teröristleri koruyup kollayan, devlete savaş açan, 17-25 Aralık’ta FETÖ ile işbirliği yapan, Almanya’nın Türkiye acenteliğini yapan Aydın Doğan’la yanyana gelmeyi mideniz kaldırıyorsa gidin barışın. Devlete çökertmek için var gücüyle saldıran, PKK’ya bilgi ve istihbarat sağlayan, ülkenin bütün dokusunu bozan vatan haini ve alçak FETÖ ile uzlaşmayı ancak başka bir vatan haini isteyebilir, biz değil.
Bu uzlaşma saçmalığından vazgeçin. Yenilgiyi görünce, güç ellerinden kayınca toplumsal uzlaşma diyenlerle biz kavga etmeye devam edeceğiz. Yaptıkları ihanet ve ettikleri kötülüklerin hesabını hukuk önünde soracağız. Seçim geçsin diye bekliyoruz. İhanet ve yanlış içerinde olan eski AK Partililere de yaptıklarını hatırlatacağız. Bunun için bir bedel ödememiz gerekiyorsa onu da ödemeye hazırız.
Bu ülkeye her türlü hainliği yapan, Türkiye’ye karşı başka ülkelerin yanında saf tutan, yabancı istihbaratın kölesi olan, bu ülkeyi müstemlekeye çevirmek isteyen herkes düşmanımızdır. Bunlarla uzlaşın demek bize küfür etmektir. Bu milleti yok saymak demektir.
Ve ihanet eden herkesle hukuk içerisinde bütün gücümüzle mücadele edeceğiz. Teröre arka çıkan tüm sermaye ve medya kuruluşlarını püskürteceğiz. Ha, özür dilerler, yanlış yaptık, bize acıyın derlerse o zaman pişmanlık yasasından yararlanıp onları affedebiliriz.