CEM BOYNER TALİP OLSA AKŞAM VE SKYTURK'Ü SATIN ALABİLİR MİYDİ?
TMSF'nin Karamehmet'in borçlarına karşılık el koyduğu şirketlerin başına atadığı Cengiz Özdemir'den ilginç açıklamalar...
Önce Show Tv, sonra Akşam, Sky ve radyolar satıldı. Digitürk sırada. TMSF’nin Karamehmet’in borçlarına karşılık el koyduğu şirketlerin satışı son dönemin en önemli tartışma başlıklarından birisi. İşinden olan gazeteciler, yandaş medya yaratıldı eleştirileri ve neden ihale yapılmadı soruları havada uçuşuyor.
Radikal tüm bu soruları ve eleştirileriTMSF’nin medya şirketlerinin başına atadığı isme, Cengiz Özdemir’e sordu.
İşte Radikal’dan Yavuz Oğhan’ın yaptığı o röportaj;
TMSF Karamehmet Grubu’nun medya şirketlerine el koydu ve şirketler ihalesiz bir bir satıldı satılıyor. Bu nasıl oluyor?
Rıza olmadan bu el konulan medya organları şu anda konuştuğumuz biçimde satılamazdı. Uzan şirketlerinde şirket sahipleri ile devletin bir diyaloğu yoktu, ayrıca şirketler kaynağa ihtiyaç duymuyordu. Burada durum farklı.
TMSF bu işin neresinde?
Alıcı adaylar TMSF’ye başvurduklarında TMSF adayları Çukurova Holding’e yönlendiriyor. Sonra gruplar kendi arasında görüşüyor, görüşmeler ilerlerse bu kez tekrar TMSF’ye geliniyor, “şartlar şu, sizin görüşünüz ne” diye soruluyor.
TMSF burada neye bakıyor?
Ödeme tablosuna ve firmanın ödeme kapasitesine bakıyor. Hızlı tahsilata önem veriyor.
Firmaların siyasi duruşları ile ilgili bir tercih yok mu?
TMSF’nin de siyasi duruşu yok. İki aydan beri grup başkanlığını yürütüyorum, siyasi anlamda hiçbir telkinle karşılaşmadım.
Algı biraz farklı ama, bu kurumun başına siz getirildiniz, Can Dündar değil. Akşam’ın Genel Yayın Yönetmenliğine de Mehmet Ocaktan getirildi, bir gazeteci ama bir dönem Ak Parti’den de milletvekilliği yaptı...
Bu grubun medya grup başkanı benim. Göreve geldikten sonra doğal olarak buradaki yapıyı rahat çalışabileceğim isimlerle güçlendirme çabası içinde oldum.
İsmail Küçükkaya’nın görevden alınması da çok konuşuldu...
Eğer çalışabilseydik eski genel yayın müdürü de benim yanımdaki odada olacaktı.
Ama kalsaydı bile Genel Yayın Yönetmeni olarak kalmayacaktı...
Benim anlayışıma göre bir insan bir yerde uzun süre görev yapmışsa artık orada bir şirket körlüğü, işletme ile ilgili bir işletme körlüğü ortaya çıkacaktır. Ben yeni bir genel yayın yönetmeni olmasını tercih ettim.
Başka gazeteciler de görevden alındı, işlerinden atıldı...
Hayır, şöyle düzelteyim, İsmail Küçükkaya’dan sonra bazı gazeteciler bu gazetede bu yönetimle çalışmayı düşünmediklerini sözlü olarak ifade edip ayrıldılar, bazı gazeteciler ise kahramanlığa soyundular.
Kahramanlık?
Bu isimlerden bazıları tutup böylesi yazılar kaleme alarak kendilerini kahramanlığa soyunmuş insanlar haline getirdiler. Bizde açıkçası arkadaşların arzusunu gönderdikleri yazılardan fark ettik ama buna rağmen o yazıları gazeteye de koyduk. O yazıları okuyunca anlayacaksınız ki, zaten bu arkadaşlar “biz burada bu yolculuğa devam etmek istemiyoruz” mesajı verdiler. Sonra doğal olarak herkesin vereceği tepkiyi verdik ve bu arkadaşlar ile yollarımızı ayırdık.
Örneğin Tuğçe Tatari. O da işinden atıldı. Gezide öne çıkan bazı isimlerin gazeteden ayrılması tesadüf mü?
Olayı çok siyah beyaz olarak görmemek gerekiyor. Tuğçe Tatari yolumuzu ayırdığımız isimlerden birisi, ama mesela şunu belirteyim ki o yazıları bize göndermeden önce bizim yolumuzu ayırmak gibi bir niyetimiz yoktu.
Ne yazdılar da sizi bu kadar rahatsız etti?
Bugün gazetede tirajımızın yüzde yedi arttığını deklare ettik, demek ki yapılan program meyvesini vermeye başladı.
Devlet el koyup bazı gazeteciler de işten atılınca bu durum hükümetle ilişkilendirildi doğal olarak, sizi rahatsız etti mi?
Bizim muhatabımız okurlarımız. Oralardan da bir tepki yok. Ayrıca çalışanlar açısından da durum düne göre daha iyi. Yaklaşık sekiz yüz medya emekçisi beş aylık alacaklarını tahsil ettiler.
Akşam şimdi siyasi iktidara daha yakın bir gazete tespitine ne diyorsunuz?
Gazete geçmişte kendisine üçüncü yol diye ifade eden bir başka çizgideydi. Bugün için Akşam gazetesi Türkiye’nin gazetesi olmayı hedefliyor. Bugün Türkiye’nin kahir ekseriyeti siyasi iktidarın yanında göründüğü için böyle bir algı olabilir.
Bir de yeni bir köşe yazarınız vardı; ilk yazısında Başbakana methiyeler düzmüştü, o yazıyı eleştirdiniz mi?
O yazar artık yok.
İşin finansal boyutuna geçersek yeniden; Mehmet Emin Karamehmet bugüne kadar bu kuruluşları satmadı, bugün neden sizinle işbirliği yapıp satmaya karar verdi?
Bu grubun içinde “denizin bittiğini fark eden” profesyonellerin etkili olduğunu söyleyebilirim. Uzan Grubu’ndan farklı olarak, neredeyse hoş geldiniz diyecek bir üslupla bir işbirliği içinde bu süreç başladı ve neredeyse bitti. Çünkü önümüzdeki bir ay içinde diğer şirketlerin de satılacağı kanaatindeyim.
Satışlarla ilgili tercihler nasıl yapılıyor aile istediğine satabilir mi?
Medya Grup Başkanı olarak medya şirketlerinin yönetiminden sorumluyum, şunu söylemek isterim, TMSF’nin böyle bir hassasiyeti yoktur.
Cem Boyner alabilir miydi mesela, gazete televizyon ve radyoyu?
Teklif verse değerlendirilirdi, ben alamaması için bir neden görmüyorum.
Sky, Akşam ve Alem’i alan üç firma medyaya niye girdikleri konusunda size bilgi verdiler mi, hedef ne?
Şimdi ben açıkçası şu anda Kolin-Limak ve Cengiz Grubu’nun Akşam, Güneş, Alem Fm, Lig Radyo ve Sky televizyonunu almalarını, bunun karşılığında da elli üç milyon dolarlık borcu üstlenmelerini medya sektörüne yapılmış bir katkı olarak yorumluyorum.
Hasan Cemal “Bir ihale alana bonus olarak radyo ve televizyon” diye yazdı ve bu alışverişi eleştirdi...
Bu tip değerlendirmeleri duayen isimler söylese bile yüzeysel buluyorum. Burası ihale usulü ile satılsaydı; birincisi fiili olarak bunun şartları yoktu, baştan kamu çok büyük zarara uğrayacaktı, ikincisi insanlar değer verdikleri ürünleri önce satın alacaklar, geriye satılamaz firmalar kalacaktı. Grubun tek bir yayın organı bile kapatılmadan tamamının basın hayatına devam edeceği bir yapı ortaya çıktı.
Kamuda çalıştım, yaptıklarım ortada
Kızınızı işe aldınız, eleştiriler de geldi bu duruma; öngöremediniz mi bu eleştirileri? “Türkçede üslubu-l beyan ayn-i ile insan” diye bir deyim var. Benim üslubum ortada, bugüne kadar kamuda yöneticilik yaptım, arkada bıraktıklarım da ortadadır, bu konu bilinen sebeplerle kişiselleştirilmeye çalışıldığı için buna yanıt vermiyorum, zaten basında belli kalemler de cevap verdiler eleştirilere.
Doğru bir üslupla Başbakan da eleştirilir
Sizin başında bulunduğunuz kurumlarda, gazete, televizyon ve radyoda Başbakan eleştirilebilecek mi?
Davranışta , yönetimde, konuşmalarda doğru bir üslubun olması gerektiğini düşünüyorum. Bizde usul esastan önce gelir derler, bunu şunun için söyledim, doğru yerde ve uygun bir üslup ile yapıldığında herkes eleştirilebilir, çerçeve bu olursa, bizim yayınlarımızda takip edeceğimiz politika da budur, bu esas önemlidir.
Radikal tüm bu soruları ve eleştirileriTMSF’nin medya şirketlerinin başına atadığı isme, Cengiz Özdemir’e sordu.
İşte Radikal’dan Yavuz Oğhan’ın yaptığı o röportaj;
TMSF Karamehmet Grubu’nun medya şirketlerine el koydu ve şirketler ihalesiz bir bir satıldı satılıyor. Bu nasıl oluyor?
Rıza olmadan bu el konulan medya organları şu anda konuştuğumuz biçimde satılamazdı. Uzan şirketlerinde şirket sahipleri ile devletin bir diyaloğu yoktu, ayrıca şirketler kaynağa ihtiyaç duymuyordu. Burada durum farklı.
TMSF bu işin neresinde?
Alıcı adaylar TMSF’ye başvurduklarında TMSF adayları Çukurova Holding’e yönlendiriyor. Sonra gruplar kendi arasında görüşüyor, görüşmeler ilerlerse bu kez tekrar TMSF’ye geliniyor, “şartlar şu, sizin görüşünüz ne” diye soruluyor.
TMSF burada neye bakıyor?
Ödeme tablosuna ve firmanın ödeme kapasitesine bakıyor. Hızlı tahsilata önem veriyor.
Firmaların siyasi duruşları ile ilgili bir tercih yok mu?
TMSF’nin de siyasi duruşu yok. İki aydan beri grup başkanlığını yürütüyorum, siyasi anlamda hiçbir telkinle karşılaşmadım.
Algı biraz farklı ama, bu kurumun başına siz getirildiniz, Can Dündar değil. Akşam’ın Genel Yayın Yönetmenliğine de Mehmet Ocaktan getirildi, bir gazeteci ama bir dönem Ak Parti’den de milletvekilliği yaptı...
Bu grubun medya grup başkanı benim. Göreve geldikten sonra doğal olarak buradaki yapıyı rahat çalışabileceğim isimlerle güçlendirme çabası içinde oldum.
İsmail Küçükkaya’nın görevden alınması da çok konuşuldu...
Eğer çalışabilseydik eski genel yayın müdürü de benim yanımdaki odada olacaktı.
Ama kalsaydı bile Genel Yayın Yönetmeni olarak kalmayacaktı...
Benim anlayışıma göre bir insan bir yerde uzun süre görev yapmışsa artık orada bir şirket körlüğü, işletme ile ilgili bir işletme körlüğü ortaya çıkacaktır. Ben yeni bir genel yayın yönetmeni olmasını tercih ettim.
Başka gazeteciler de görevden alındı, işlerinden atıldı...
Hayır, şöyle düzelteyim, İsmail Küçükkaya’dan sonra bazı gazeteciler bu gazetede bu yönetimle çalışmayı düşünmediklerini sözlü olarak ifade edip ayrıldılar, bazı gazeteciler ise kahramanlığa soyundular.
Kahramanlık?
Bu isimlerden bazıları tutup böylesi yazılar kaleme alarak kendilerini kahramanlığa soyunmuş insanlar haline getirdiler. Bizde açıkçası arkadaşların arzusunu gönderdikleri yazılardan fark ettik ama buna rağmen o yazıları gazeteye de koyduk. O yazıları okuyunca anlayacaksınız ki, zaten bu arkadaşlar “biz burada bu yolculuğa devam etmek istemiyoruz” mesajı verdiler. Sonra doğal olarak herkesin vereceği tepkiyi verdik ve bu arkadaşlar ile yollarımızı ayırdık.
Örneğin Tuğçe Tatari. O da işinden atıldı. Gezide öne çıkan bazı isimlerin gazeteden ayrılması tesadüf mü?
Olayı çok siyah beyaz olarak görmemek gerekiyor. Tuğçe Tatari yolumuzu ayırdığımız isimlerden birisi, ama mesela şunu belirteyim ki o yazıları bize göndermeden önce bizim yolumuzu ayırmak gibi bir niyetimiz yoktu.
Ne yazdılar da sizi bu kadar rahatsız etti?
Bugün gazetede tirajımızın yüzde yedi arttığını deklare ettik, demek ki yapılan program meyvesini vermeye başladı.
Devlet el koyup bazı gazeteciler de işten atılınca bu durum hükümetle ilişkilendirildi doğal olarak, sizi rahatsız etti mi?
Bizim muhatabımız okurlarımız. Oralardan da bir tepki yok. Ayrıca çalışanlar açısından da durum düne göre daha iyi. Yaklaşık sekiz yüz medya emekçisi beş aylık alacaklarını tahsil ettiler.
Akşam şimdi siyasi iktidara daha yakın bir gazete tespitine ne diyorsunuz?
Gazete geçmişte kendisine üçüncü yol diye ifade eden bir başka çizgideydi. Bugün için Akşam gazetesi Türkiye’nin gazetesi olmayı hedefliyor. Bugün Türkiye’nin kahir ekseriyeti siyasi iktidarın yanında göründüğü için böyle bir algı olabilir.
Bir de yeni bir köşe yazarınız vardı; ilk yazısında Başbakana methiyeler düzmüştü, o yazıyı eleştirdiniz mi?
O yazar artık yok.
İşin finansal boyutuna geçersek yeniden; Mehmet Emin Karamehmet bugüne kadar bu kuruluşları satmadı, bugün neden sizinle işbirliği yapıp satmaya karar verdi?
Bu grubun içinde “denizin bittiğini fark eden” profesyonellerin etkili olduğunu söyleyebilirim. Uzan Grubu’ndan farklı olarak, neredeyse hoş geldiniz diyecek bir üslupla bir işbirliği içinde bu süreç başladı ve neredeyse bitti. Çünkü önümüzdeki bir ay içinde diğer şirketlerin de satılacağı kanaatindeyim.
Satışlarla ilgili tercihler nasıl yapılıyor aile istediğine satabilir mi?
Medya Grup Başkanı olarak medya şirketlerinin yönetiminden sorumluyum, şunu söylemek isterim, TMSF’nin böyle bir hassasiyeti yoktur.
Cem Boyner alabilir miydi mesela, gazete televizyon ve radyoyu?
Teklif verse değerlendirilirdi, ben alamaması için bir neden görmüyorum.
Sky, Akşam ve Alem’i alan üç firma medyaya niye girdikleri konusunda size bilgi verdiler mi, hedef ne?
Şimdi ben açıkçası şu anda Kolin-Limak ve Cengiz Grubu’nun Akşam, Güneş, Alem Fm, Lig Radyo ve Sky televizyonunu almalarını, bunun karşılığında da elli üç milyon dolarlık borcu üstlenmelerini medya sektörüne yapılmış bir katkı olarak yorumluyorum.
Hasan Cemal “Bir ihale alana bonus olarak radyo ve televizyon” diye yazdı ve bu alışverişi eleştirdi...
Bu tip değerlendirmeleri duayen isimler söylese bile yüzeysel buluyorum. Burası ihale usulü ile satılsaydı; birincisi fiili olarak bunun şartları yoktu, baştan kamu çok büyük zarara uğrayacaktı, ikincisi insanlar değer verdikleri ürünleri önce satın alacaklar, geriye satılamaz firmalar kalacaktı. Grubun tek bir yayın organı bile kapatılmadan tamamının basın hayatına devam edeceği bir yapı ortaya çıktı.
Kamuda çalıştım, yaptıklarım ortada
Kızınızı işe aldınız, eleştiriler de geldi bu duruma; öngöremediniz mi bu eleştirileri? “Türkçede üslubu-l beyan ayn-i ile insan” diye bir deyim var. Benim üslubum ortada, bugüne kadar kamuda yöneticilik yaptım, arkada bıraktıklarım da ortadadır, bu konu bilinen sebeplerle kişiselleştirilmeye çalışıldığı için buna yanıt vermiyorum, zaten basında belli kalemler de cevap verdiler eleştirilere.
Doğru bir üslupla Başbakan da eleştirilir
Sizin başında bulunduğunuz kurumlarda, gazete, televizyon ve radyoda Başbakan eleştirilebilecek mi?
Davranışta , yönetimde, konuşmalarda doğru bir üslubun olması gerektiğini düşünüyorum. Bizde usul esastan önce gelir derler, bunu şunun için söyledim, doğru yerde ve uygun bir üslup ile yapıldığında herkes eleştirilebilir, çerçeve bu olursa, bizim yayınlarımızda takip edeceğimiz politika da budur, bu esas önemlidir.