Canan Karatay'ın favorisi! İbn-i Sina ve Şirvani asırlar önce neler söylemiş?

Özellikle kış aylarında şifalı olmasıyla da bilinen kelle paçaya ciddi anlamda ilk teşhisi koyan ise dünyanın “Tıbbın Babası” dediği İbn-i Sina’dır. Osmanlı hekimi Muhammed bin Mahmûd Şirvanî “Paça Aşı” diye tarif ettiği çorbanın faydalarına dikkat çekiyor. Prof. Dr. Canan Karatay ile gastronom ve şef Recep İncecik de Kelle Paça çorbasını özellikle kış günlerinde şiddetle tavsiye ediyor.

İbn-i Sina yüzyıllar önce yaşamış ve dünya çapında modern “tıbbın babası” olarak adlandırılan önemli bir alim ve kaleme aldığı tıbbi eserler asırlarca hekimler tarafından faydalanılmış ve ders kitabı olarak da okutulmuştur.

Kelle Paça çorbayı tavsiye eden İbn-i Sina, verdiği doğal tedavi reçeteleri ile asırlar önce yaşamış olsa bile gündemdekini yerini korumaya devam ediyor.

KELLE PAÇANIN FAYDALARI
Kelle Paça çorbasının içeriğinde bulunan kolajen, magnezyum ve kalsiyum kemik kırılmaları sonucunda tedavi için çok önemlidir. Dolayısıyla herhangi bir kırık, çatlak ya da çıkık durumunda hemen kelle paça çorbasına başvurulur.

Çocuklarda kemik gelişimini desteklerken, içerisindeki kolajen sayesinde cildin genç görünmesine yardımcı olur. Ayrıca antioksidan etkisi sayesinde bağışıklığı güçlendirir. Soğuk algınlığı, grip gibi hastalıklara karşı direnci artırır.

Kanserle de savaşan kelle paça, sindirim sistemini koruyarak bağırsaklara iyi gelmektedir. İçinde bulunan proteinler sayesinde diş eti hastalıklarına karşı önlem almaya yardımcı olur. Öte yandan saç ve tırnakların uzamasına da yardımcı olur.

İBN-İ SİNA’YA GÖRE KELLE PAÇA ÇORBASININ FAYDALARI
Hekimlerin önderi olarak bilinen İbn-i Sina; "Büyük Üstat" ismiyle de bilinir. Tıp alanında yedi yüzyıl boyunca temel kaynak eser olarak süregelen "El-Kanun fi't-Tıb" (Tıbbın Kanunu) adlı kitabı ile ünlenmiş ve söz konusu kitabı değişik Avrupa üniversitelerinde 17. yüzyıl ortalarına kadar tıp biliminde temel eser olarak okutulmuştur.

Ünlü hekim İbn-i Sina “Tıbbın Kanunu” adlı kitabında kelle paça çorbası dair şu bilgileri vermiştir:

“Öksürüğe iyi gelir, iyi bir kimusa (yemeklerin mide özsuyuyla karıştıktan sonra aldığı durum.) dönüşür ve bağırsakları yumuşatır.”

ŞİRVANİ, ‘PAÇA AŞI’ DEDİĞİ ‘KELLE PAÇA’YI ŞÖYLE ANLATIYOR:
15. yüzyılda yaşamış ünlü bir Osmanlı hekimi ve yazarı Muhammed bin Mahmûd Şirvanî de paça aşının faydalarını saya saya bitiremiyor. Bu bilgilerden yola çıkarak herhalde devrin favori yemeği paça aşı diyebiliriz. Mustafa Argunşah ve Müjgan Çakır da “15. Yüzyıl Osmanlı Mutfağı” adını verdikleri incelemelerinde, Şirvanî’nin bu ünlü eserinde yer alan faydaları ile orijinal tarif şöyledir:

Faydaları: Basur hastalığına, gözleri ağrıyanlara, safralarında illet bulunanlara, akciğerinde ve göğsünde sertlik ve yara olanlara, kemikleri kırılanlara, melankolisi olana, sevda hastalığına son derece uygundur. Ayrıca meniyi ve cinsel gücü arttırıp bedeni güçlendirir. Sahih mizaçlılar için uygundur.

Tarifi: Toklunun paçaları temizlenir. Yıkanır ve çömleğe bırakılır. Paçaların çömleğin içinde batacağı kadar su eklenir. İki kat daha su eklenir. Üzerine yarım avuç parçalanmış nohut, gerektiği kadar tuz ile dövülmüş mastika, kuru kişniş, kimyon ve biraz dövülmüş tarçın bırakılarak ağzı kapatılır. Akşamdan sabaha kadar tandırda bekletilir. Daha sonra çıkarılarak yenir.”

KARATAY PAÇA ÇORBASI HAKKINDA NELER SÖYLEDİ?
İbn-i Sina’nın yüzyıllar önce işaret ettiği ve önemine dikkat çektiği kelle paça çorbasını Prof. Dr. Canan Karatay da şiddetle tavsiye ediyor. Kelle ve paça çorbaları hakkında açıklamalarda bulunan Karatay, her fırsatta bu çorbanın adeta şifa kaynağı olduğunu kaydediyor. Canan Karatay geçtiğimiz yıllarda verdiği bir röportajda paça çorbası hakkında şunları dile söylemişti:

“Kelle ve ayak paça süper besindir. O kadar süperdir ki, bizim gibi yaşlıların diz, kalça ve bel ağrılarını giderir. Hastalıkları önler, korona virüsünü önler ve diğer bütün virüsleri önler. Vücudunuzun bağışıklık sistemi güçlü olursa hiçbir hastalık bulaşmaz size. Onun için sabah akşam kelle paça yemeği ihmal etmeyiniz efendim. Kollajen çok iyidir, glikoz amini çok iyidir ve mikropları öldürür. Bağırsak florasını düzenlediği için hastalanmazsınız, kalp hastası olmazsınız grip ve Alzheimer olmazsınız çocuklar aksırmaz öksürmez.”

RECEP İNCECİK: KELLE PAÇANIN OSMANLI MUTFAĞINDA ÖNEMLİ YERİ VARDI
Ünlü gastronom ve şef Recep İncecik de Kelle Paça çorbasının yüzyıllar önce Osmanlı mutfağında önemli bir yeri olduğuna vurgu yapıyor. “Paça, sadece halk mutfağında değil, saray mutfağının da vazgeçilmez yemekti. Fatih Sultan Mehmet için 'paça', 'kelle paça', 'işkembeli paça', 'landü' ve 'zerenduni' adlı paça yemekleri hazırlanırdı” diyen ve çorbanın şifasına dikkat çeken Recep İncecik Kelle Paça’nın Osmanlı’daki yerini de şöyle anlatıyor:

“Fatih Sultan Mehmed’in oğlu Sultan Beyazıt’ın, nefisle mücadele hadisesinde de paça çorbası geçer.

Bayezid hal sahibi bir padişah olduğundan, ömrünün son yedi senesinde kanlı canlı bir şey yememiştir. Bir gün canı paça ister ve önüne bir sahan sirkeli sarmısaklı paça konulduğunda nefsine hitap ederek 'Ey nefis işte isteğin üzere paça geldi, eğer ihtiyaçduyuyorsan çık da ye.' O anda ağzından iki gözü kör bir mahluk çıkar ve sahandaki paça suyunu içip geri dönmek ister. Ancak Bayezid ağzından içeri girmesine engel olur ve onu çarpıp yere düşürür;

Evliya Çelebi de seyahatnamesinde kelle paça ve işkembeye özel yer verir. Ünlü seyyahımız kelle paçayı 'taam-ı atik', işkembe, 'Zerafetül Kabahat çorbası' olarak adlandırır ve şu şekilde o hoş üslubu ile anlatır:

'Seyishaneler ve tahtırevanlar üzerine dükkânlarını kâseler, çini tabaklar pâk altın ile yaldızlı leğen ibrikler ile süsleyip kimi baş ütülerek, kimi paça temizleyerek, kimi dükkânında paça satarlardı. Yayaların omuzlarında ise demir şişler üzere temizlenmiş safranlı sığır kelleleri, koyun, kuzu kelleleri, pak beyaz olmuş sığır, koyun, kuzu paçaları takarak Ala canım yağlıca eyle sirkeli ve sarımsaklıca ile deyip mallarını göstererek nidalar ve şakalaşmalar eşliğinde mallarını satarlardı.'

Özellikle kış günlerinde kesinlikle tüketilmesini tavsiye ediyoruz. Elbette birçok şifası bakımından diğer günlerde mutlaka tüketilmelidir.”