CAN DÜNDAR'IN GÖZÜ ÖNÜNDE VURDULAR!

Milliyet Gazetesi yazarı Can Dündar, Mısır'daki darbe izlenimlerini bugünkü köşesinde yazdı..

İşte vurulma anı

Mursi’nin getirildiği iddia edilen binanın önüne gelen yandaşları ‘Başkanımızı istiyoruz’ diye haykırdı. Asker ise önce havaya ateş açtı, sonra namluyu kalabalığa çevirdi. Tetiğe basıldığında 30’lu yaşlarında bir genç kaldırıma devrildi

Kahire’de Cuma namazı sonrası... El Mustafa Camii’nden çıkan kalabalık, ellerinde Mursi fotoğrafları, dillerinde “Defol Sisi“ sloganlarıyla yürüyüşe geçiyor.
Siyah çarşaflı kadınların ellerinde beyaz kefenler var.
Cihada, ölüme, cenazeye gider gibiler.
Az önce, gözyaşları içinde müthiş ajitatif bir vaaz veren hocadan, “Bu darbenin Mursi’yi değil, İslam’ı hedef aldığını“ dinlemişler.
İslam’ı savunmaya gidiyorlar.
Havaalanında son bulan Salah Salih Caddesi üzerindeki Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı binasının önünde duruyorlar.
Burası, devrik Cumhurbaşkanı Mursi‘nin getirildiği iddia edilen binalardan biri... Tel örgülerle korumaya alınmış. Örgünün hemen ardında zırhlı birlikler, tanklar ve silahlı askerler var.

Tanıdık kavşak
Birkaç bin kişilik kalabalık, kaldırımda toplanıyor ve karşı kaldırımdaki askerlere doğru bağırmaya başlıyor:
“Başkanımızı istiyoruz!”
Asker, silahını kalabalığa doğrultuyor.
Bu, kalabalığı hepten kızdırıyor.
“Devrimimizi koruyacağız“ diye haykırıyorlar.
Şimdi geniş caddenin iki yanında, birkaç metre arayla, Mısır’ın tarihine damga vuran ve bize çok tanıdık gelen iki karşıt akım var:
Ordu ile İslamcılar...
Kışla ile cami...
Sisi ile Mursi...

İlk ateş havaya
Mursi‘ye yönelik darbeden sonraki ilk Cuma bu...
Herkes Müslüman Kardeşler’in tepkisini bekliyor. Havada patlama öncesinin elektriği... Kaldırımın herhangi bir tarafından yapılacak en ufak bir taşkınlık, gerilimin patlamasına yol açacak.
Kalabalık kaldırımdan taşıp kışlaya yönelince, güneş gözlüklü genç komutan bir tankın üzerine çıkıyor, askerlere “Doldur, boşalt” emri veriyor.
Namlular aniden gökyüzüne dönüyor ve asker, darbe sonrasının ilk uyarı ateşini açıyor. Kalabalık hafifçe geri çekiliyor, ama sonra daha güçlü bir sesle geri dönüyor:
“Sisi defol!”

Tel örgüdeki çiçek
Asırlık bir çatışmanın, bir cadde üzerinde somutlaşmış halini izliyoruz.
Mısır’ın geleneğinde orduyla halk arasında çatışma çok nadir.
Göstericiler askere saygılı, asker göstericilere...
O sırada komutan göstericilere dönüyor, iki elini önce ileri doğru uzatıyor, sonra havada birleştiriyor.
Bu, “Sizinle birlikteyiz“ mesajı...
Sonra da megafonu alıp barışçıl gösterilere izin verildiğini hatırlatıyor, kaldırımın üzerine çıkmalarını, trafiği tıkamamalarını rica ediyor.
Kalabalık bu iyi niyet ifadesini alkışlarla karşılıyor. Kaldırıma çekiliyor.
O sırada göstericilerden biri, koşarak caddeyi geçiyor, tanklara doğru koşuyor. Herkes pürdikkat...
Ama tahmin edilenin aksine, elindeki çiçeği tel örgülerin arasından uzatıp komutana veriyor. Karşılıklı gerginlik, karşılıklı temkinlilikle yatıştırılmaya çalışılıyor.
Müslüman Kardeşler de onu deviren Silahlı Kuvvetler de Mısır’ı iç savaşa sürükleyecek bir ortam yaratmamak konusunda hassas görünüyor.

Vurulma anı
Bu gözlemi yazmak üzere, Alay’ın hemen yanındaki binanın önündeki kaldırıma oturup laptopumu açıyorum.
O sırada göstericiler hareketleniyor, askerlerin tüfekleri kalabalığa dönüyor, önce biber gazları ateşleniyor, ortalık dumana boğulduğu anda, bir silah sesi duyuluyor.
Herkesin kaçıştığı anda, tel örgülerin önünde, 30 yaşlarında sakallı bir genç, kaldırımın dibine devriliyor.
Panik.
Göstericiler kaçışırken yerde can çekişen gencin hemen önünde Bünyamin‘i fotoğraf çekerken görüyorum.
Birkaç kişi cesaretini toplayıp genci yerinden kaldırıyor, adeta sürükleyerek benim altına sığındığım binaya doğru getirip avluya yatırıyor.
Durumu korkunç; başının ardındaki kanlı yaradan, beyni dışarı akıyor.
Çevredekiler çıldırmış halde bağırıyor.
Yaralı, artık kımıldamıyor.
Kimse müdahale edemiyor.
Asker, ateşe devam ediyor. Herkes siperde...
Az sonra bir çarşaf getirilip genç ölünün üzerine seriliyor.
Öfke... panik... gözyaşı...