Can Dündar'ın Erdoğan davasında karar
Can Dündar hakkında Başbakan Erdoğan'ın açtığı dava aleyhine sonuçlandı, Dündar da bu fırsatı kaçırmadı.
Başbakan Erdoğan geçtiğimiz günlerde Can Dündar'ın kaleme aldığı "Erdoğan yargılanacaktır" başlıklı yazı için savcılığa "Şahsımı hedef alan, haysiyet ve onurumu karalamaya yönelik ağır hakaret ve saldırıda bulundu" diyerek şikayette bulunmuştu.
O dava sonuçlandı ve yargı Erdoğan'ın aleyhinde karar verdi. Can Dündar da bu fırsatı kaçırmayarak davayı köşesine taşıyıp şunları not düştü;
BU KÖŞEDE BUNLAR YAZILMAZ
Bu sütunu izleyenler bilir.
Bu "Ada"da her şey olur, kışkırtma olmaz.
"Bizimkileri evde zor tutuyorum", "Nasıl sabrediyorlar hayret ediyorum" türünden laflar olmaz mesela burada...
Hakaret de olmaz.
"İsrail dölü", "gâvur", "kız mıdır kadın mıdır" gibisinden aşağılamalara rastlanmaz.
Nitekim o yazıda da hakaret değil, hakikat vardı:
"Bu kadar yolsuzluk örtülemez. Adalet mülkün temeli ise Başbakan yargılanacaktır" deniliyordu.
Savcılık, soruşturmasını bir ayda tamamladı ve karar, Başbakan'ın aleyhine çıktı:
"Yazı eleştiri sınırları çerçevesindedir. Kovuşturmaya yer yoktur".
KARAR İBRET NİTELİĞİNDE
İstanbul cumhuriyet savcısının kararı, sansürcü iktidarlar için ibret niteliğinde...
Savcı, konuya ilişkin ulusal ve uluslararası içtihadı taramış ve sonuçta hükmünü basın özgürlüğünden yana vermiş.
Kararda, ifade hürriyetinin önünü açan, evrensel hukuktan damıtılmış haklar ve dersler var.
Mesela diyor ki:
"Yargıtay Ceza Genel Kurulu'na göre basın, halkı aydınlatmak ve yöneticileri eleştirmekle görevlidir."
Diyor ki:
"Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarına göre düşünce özgürlüğü, sıradan haber ve görüşler için değil, asıl toplumu sarsıcı, kaygılandırıcı görüşler için gereklidir." (Lehideıx ve Isorni/ Fransa. 23.9.1998, Nilsen ve Johnsen/Norveç)
Diyor ki:
"Doğruluğunun kanıtlanması söz konusu olamayacak fikir ve eleştirilerin dile getirilmesi de Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi tarafından koruma altına alınmıştır."
Diyor ki:
"Romanya'da kamuya mal olmuş kimselerin yolsuzluğa bulaştığı, Lüksemburg'da bir yöneticinin rüşvet aldığı, Slovakya'da bir bakanın geçmişte faşist olduğuna dair yapılan yayınlar, AİHM tarafından ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmiştir."
Diyor ki:
"Yine AİHM kararlarına göre, cumhurbaşkanı, başbakan ya da bakan olmak, kişilik haklarının daha geniş korunmasını gerektirmez; tersine, bu kişiler devlet adamı oldukları için çok ağır eleştiri ve haberlere katlanmakla yükümlüdürler."
Ve AİHM'nin tarihi sayılabilecek 2012 tarihli Erbil Tuşalp kararına atıf yapıyor:
"Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin basın özgürlüğüne dair 10. maddesi, sadece zararsız, tarafsız görüşleri değil, demokratik toplumun, çoğulculuğun, hoşgörünün, açık fikirliliğin gereği olan rencide edici, şoke edici, rahatsız edici bilgi ve fikirleri de koruma altına alır."
Yani ben yargılanmayacağım.
Başbakan yargılanacaktır.
CAN DÜNDAR'IN DAVA KONUSU YAZISINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ
O dava sonuçlandı ve yargı Erdoğan'ın aleyhinde karar verdi. Can Dündar da bu fırsatı kaçırmayarak davayı köşesine taşıyıp şunları not düştü;
BU KÖŞEDE BUNLAR YAZILMAZ
Bu sütunu izleyenler bilir.
Bu "Ada"da her şey olur, kışkırtma olmaz.
"Bizimkileri evde zor tutuyorum", "Nasıl sabrediyorlar hayret ediyorum" türünden laflar olmaz mesela burada...
Hakaret de olmaz.
"İsrail dölü", "gâvur", "kız mıdır kadın mıdır" gibisinden aşağılamalara rastlanmaz.
Nitekim o yazıda da hakaret değil, hakikat vardı:
"Bu kadar yolsuzluk örtülemez. Adalet mülkün temeli ise Başbakan yargılanacaktır" deniliyordu.
Savcılık, soruşturmasını bir ayda tamamladı ve karar, Başbakan'ın aleyhine çıktı:
"Yazı eleştiri sınırları çerçevesindedir. Kovuşturmaya yer yoktur".
KARAR İBRET NİTELİĞİNDE
İstanbul cumhuriyet savcısının kararı, sansürcü iktidarlar için ibret niteliğinde...
Savcı, konuya ilişkin ulusal ve uluslararası içtihadı taramış ve sonuçta hükmünü basın özgürlüğünden yana vermiş.
Kararda, ifade hürriyetinin önünü açan, evrensel hukuktan damıtılmış haklar ve dersler var.
Mesela diyor ki:
"Yargıtay Ceza Genel Kurulu'na göre basın, halkı aydınlatmak ve yöneticileri eleştirmekle görevlidir."
Diyor ki:
"Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarına göre düşünce özgürlüğü, sıradan haber ve görüşler için değil, asıl toplumu sarsıcı, kaygılandırıcı görüşler için gereklidir." (Lehideıx ve Isorni/ Fransa. 23.9.1998, Nilsen ve Johnsen/Norveç)
Diyor ki:
"Doğruluğunun kanıtlanması söz konusu olamayacak fikir ve eleştirilerin dile getirilmesi de Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi tarafından koruma altına alınmıştır."
Diyor ki:
"Romanya'da kamuya mal olmuş kimselerin yolsuzluğa bulaştığı, Lüksemburg'da bir yöneticinin rüşvet aldığı, Slovakya'da bir bakanın geçmişte faşist olduğuna dair yapılan yayınlar, AİHM tarafından ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmiştir."
Diyor ki:
"Yine AİHM kararlarına göre, cumhurbaşkanı, başbakan ya da bakan olmak, kişilik haklarının daha geniş korunmasını gerektirmez; tersine, bu kişiler devlet adamı oldukları için çok ağır eleştiri ve haberlere katlanmakla yükümlüdürler."
Ve AİHM'nin tarihi sayılabilecek 2012 tarihli Erbil Tuşalp kararına atıf yapıyor:
"Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin basın özgürlüğüne dair 10. maddesi, sadece zararsız, tarafsız görüşleri değil, demokratik toplumun, çoğulculuğun, hoşgörünün, açık fikirliliğin gereği olan rencide edici, şoke edici, rahatsız edici bilgi ve fikirleri de koruma altına alır."
Yani ben yargılanmayacağım.
Başbakan yargılanacaktır.
CAN DÜNDAR'IN DAVA KONUSU YAZISINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ