Can Dündar'ın annesi konuştu: "Giderken o gülüşü var ya..."
,Annesi Öznur Dündar, Can Dündar'ın çocukluğundan, öğrencilik yıllarından ve tutuklanma kararına kadar gelişen gazetecilik hayatını anlattı.
Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar’ın tutuklanmasından sonra annesi Öznur Dündar, “Giderken o gülüşü var ya. Ben en çok onu sevdim. Zaten gülmek benim oğluma çok yakışır” dedi.
Cumhuriyet’ten Ozan Çepni’nin haberine göre, Can Dündar’ın annesi Öznur Dündar, Cumhuriyet Genel Yayın Yönetmeni’nin çocukluğundan, öğrencilik yıllarından ve tutuklanma kararına kadar gelişen gazetecilik hayatına dair kesitleri anlattı. Oğlunu, “İyi bir baba, iyi bir koca, iyi bir gazeteci” diye tanımlayan Dündar, tutuklanma kararının ardından “Oğlum, göğsüne bir şeref madalyası taktıysa, ben onun annesi olarak ikinciyi taktım” dedi.
Çocuk doktoru olmak isterdi
Babası Ali Rıza Dündar ile annesi Öznur Dündar çiftinin 1961 yılında dünyaya gelen çocukları Can Dündar, tek çocuk olarak büyüdüğü hayatında birçok başarıya imza attı. Çocukluk yıllarından itibaren çok okuyan ve edebiyat ile arasında sıkı bir ilişki kuran Dündar, annesine göre “insanları seven ve kibri olmayan” bir çocuk olarak yetişti. Öznur Dündar, “Ya çocuk doktoru olacaktı ya da gazeteci” dediği oğlu Can’ın çocukluğunu söyle anlattı: “Çok okuyan bir çocuktu. Edebiyatla arasında hep bir bağ kurdu. Ben, Basın Yayın Genel Müdürlüğü’nde çalışıyordum ve küçüklüğü bizim dairelerde geçti. O hep gider gelirdi. Ya çocuk doktoru olacaktı ya da gazeteci. Gazeteci olmayı çok istiyordu, oldu ve en güzeli oldu. Ufaklıktan başladı, kupür kesmekten. İyi bir alıcıydı. Herkesten birşeyler öğrendi, hocalarını hiç unutmadı.”
‘Babası siyasal istedi’
Ali Rıza Dündar’ın siyasal bilgiler okumasını ve iyi bir yabancı dili olmasını istediği oğlu Can Dündar, babasının bu isteğini doktora ve mastırını yaptığı ODTÜ’de gerçekleştirdi. Öznur Dündar o dönemi, “Can aslında siyasala girecekti. Siyasalla basın arasında puan farkı vardı. O orayı kazandı. Doktor olması için, Hacettepe’nin puanıyla arasında baya fark vardı. Çocuk doktoru olmak isterdi. Kazandı, babası da çok istedi siyasalı bitirsin ve çok iyi yabancı dil bilsin. O yüzden ODTÜ’de master ve doktora yaptı. İngiltere’ye gitti dil öğrendi. Şimdi çok güzel İngilizce konuşuyor. Yani biz istediklerimizi, oğlumuzdan her türlüsünü tattık. Onunla hep gurur duyduk” diyerek anlattı.
Heyecanlı bir gazeteciydi
“Flaş haberleri hep severdi, bulsun yapsın. Hep heyecanlı bir gazeteciydi. Herkesin merak etmediği şeyi o merak ederdi” diyerek oğlunun gençliğini anlatan anne Dündar, “Oğlum için endişe duyardım, hangi anne korkmaz ki. O, ‘Anne ben bu kararı verdim, senin doğrun bu değil ama benim doğrum bu’ derdi. Gençliğinden itibaren oğlumun aldığı kararlara uymayı öğrendim. Belki daha evvel duymuyordum ama sonraları öğrendim. O kendi kararını verdiği an hiçbir kimse onu engelleyemez. Öyle bir kararlı çocuktur. Gazetecilik hayatı böyle geçti ve bundan sonra da böyle sürecek” dedi.
‘Cumhuriyet ağır bir görev’
2013’te köşe yazarlığına başladığı Cumhuriyet’te 2015 Şubat’ında Genel Yayın Yönetmeni olan Dündar’ın o dönemden tutuklanmasına kadar geçen süreci annesi, “Cumhuriyet’in başına geçmek başlı başına bir sorun. Zor bir mesele. ‘Çok iyi düşünmen lazım’ dedim. En son kararı sen vereceksin’ dedim, sonuçta yaşayacak olan sensin. Ama ağır bir görev. O da biliyordu ben de biliyordum. Sen ödül veriyorsun, yurtdışında herkes oğlumu ayakta alkışlıyor, burada Silivri Cezaevi’ne atıyorsun. Odası ödül dolu, çalıştığının karşılığını alıyor diye düşünüyorum ben” diyerek yorumladı.
Görevini yaptı
Hayatı boyunca birçok dava ile karşı karşıya kalan ancak ilk kez tutuklanan oğluyla gurur duyduğunu vurgulayan Öznur Dündar şöyle konuştu:
“Her zaman her yerde oğlumla gurur duydum. Burada da gurur duyuyorum diyeceğim. Beni alırlarsa yanında da beraber arkadaş olmak için yatarım diyeceğim. Alıversinler ne olacak. Ama buradaki eylemlere de en başta ben yürüyeceğim. Hem anneler için yürüyeceğim, hem de oğlum için yürüyeceğim. Pankartı ben taşıyacağım. Karardan sonra görüşemedim oğlumla. Biraz tansiyonum yükseldi, beklemediğim bir şeydi. ‘Annem gelsin ama sağlıklı gelsin’ diye haber yollamış. Ben de sağlıklı olarak gideceğim oğlumun yanına, bu benim oğlum diyeceğim. Ömür boyu benim oğlumu yatıracak hali yok ya! Devleti satmamış, iftira atmamış, sakıncalı bir hali yok, asker kaçağı değil, vergi kaçırmamış. Sadece gazetecilik yapmış. Göğsüne o bir şeref madalyası taktıysa ben onun annesi olarak 2 tane taktım. O nasıl dimdikse ben de dimdik ayakta duracağım.
Erdem ile kader birliği
Oğluyla en son tutuklandığı 26 Kasım Perşembe günü görüşme imkânı olan anne Dündar, “‘Bana mahkeme var anne dedi. Sabah mahkemeye girdiğini haber verdi. Son kez o perşembe günü görüştük. Şimdi ara verildi, aradan sonra savcı bizi bırakacak ya da mahkemeye sevk edecek dedi. Hâkimle konuşmuşlar, Can kendini anlatmış. Arkadaşı Erdem anlatmış. Erdem, Can’la birlikte kader birliği yaptılar” dedi.
Yazan ellerinden öperim...
“Oğlum beni çok mutlu etti. Giderken o gülüşü var ya. Ben en çok onu sevdim. Zaten gülmek benim oğluma çok yakışır. Her şeyi hoş karşıladı. Bak orada benim oğlum ne kadar verimli olacak, neler yazacak, neler çıkaracak ordan. Ama fazla yatacağını sanmıyorum. Onu seviyorum. Bir kadeh şarap içmek isterdim yahut rakı içerdim oğlumun şerefine. Oğlumla beraber, şarkılar söylerdim. Oğlumu sevdiğimi söylerdim, kocamı sevdiğimi söylerdim. Beraber hatırladıklarımızı söylerdim ama kesin bir kadeh şarap içerdim oğlumla. Şerefe diye. O da benden olsun. Oğluma selam ediyorum. Her zaman ve her şeyinden gurur duydum. Ellerinden öperim o güzel oğlumun, parmaklarından, yazan ellerinden.”
Cumhuriyet’ten Ozan Çepni’nin haberine göre, Can Dündar’ın annesi Öznur Dündar, Cumhuriyet Genel Yayın Yönetmeni’nin çocukluğundan, öğrencilik yıllarından ve tutuklanma kararına kadar gelişen gazetecilik hayatına dair kesitleri anlattı. Oğlunu, “İyi bir baba, iyi bir koca, iyi bir gazeteci” diye tanımlayan Dündar, tutuklanma kararının ardından “Oğlum, göğsüne bir şeref madalyası taktıysa, ben onun annesi olarak ikinciyi taktım” dedi.
Çocuk doktoru olmak isterdi
Babası Ali Rıza Dündar ile annesi Öznur Dündar çiftinin 1961 yılında dünyaya gelen çocukları Can Dündar, tek çocuk olarak büyüdüğü hayatında birçok başarıya imza attı. Çocukluk yıllarından itibaren çok okuyan ve edebiyat ile arasında sıkı bir ilişki kuran Dündar, annesine göre “insanları seven ve kibri olmayan” bir çocuk olarak yetişti. Öznur Dündar, “Ya çocuk doktoru olacaktı ya da gazeteci” dediği oğlu Can’ın çocukluğunu söyle anlattı: “Çok okuyan bir çocuktu. Edebiyatla arasında hep bir bağ kurdu. Ben, Basın Yayın Genel Müdürlüğü’nde çalışıyordum ve küçüklüğü bizim dairelerde geçti. O hep gider gelirdi. Ya çocuk doktoru olacaktı ya da gazeteci. Gazeteci olmayı çok istiyordu, oldu ve en güzeli oldu. Ufaklıktan başladı, kupür kesmekten. İyi bir alıcıydı. Herkesten birşeyler öğrendi, hocalarını hiç unutmadı.”
‘Babası siyasal istedi’
Ali Rıza Dündar’ın siyasal bilgiler okumasını ve iyi bir yabancı dili olmasını istediği oğlu Can Dündar, babasının bu isteğini doktora ve mastırını yaptığı ODTÜ’de gerçekleştirdi. Öznur Dündar o dönemi, “Can aslında siyasala girecekti. Siyasalla basın arasında puan farkı vardı. O orayı kazandı. Doktor olması için, Hacettepe’nin puanıyla arasında baya fark vardı. Çocuk doktoru olmak isterdi. Kazandı, babası da çok istedi siyasalı bitirsin ve çok iyi yabancı dil bilsin. O yüzden ODTÜ’de master ve doktora yaptı. İngiltere’ye gitti dil öğrendi. Şimdi çok güzel İngilizce konuşuyor. Yani biz istediklerimizi, oğlumuzdan her türlüsünü tattık. Onunla hep gurur duyduk” diyerek anlattı.
Heyecanlı bir gazeteciydi
“Flaş haberleri hep severdi, bulsun yapsın. Hep heyecanlı bir gazeteciydi. Herkesin merak etmediği şeyi o merak ederdi” diyerek oğlunun gençliğini anlatan anne Dündar, “Oğlum için endişe duyardım, hangi anne korkmaz ki. O, ‘Anne ben bu kararı verdim, senin doğrun bu değil ama benim doğrum bu’ derdi. Gençliğinden itibaren oğlumun aldığı kararlara uymayı öğrendim. Belki daha evvel duymuyordum ama sonraları öğrendim. O kendi kararını verdiği an hiçbir kimse onu engelleyemez. Öyle bir kararlı çocuktur. Gazetecilik hayatı böyle geçti ve bundan sonra da böyle sürecek” dedi.
‘Cumhuriyet ağır bir görev’
2013’te köşe yazarlığına başladığı Cumhuriyet’te 2015 Şubat’ında Genel Yayın Yönetmeni olan Dündar’ın o dönemden tutuklanmasına kadar geçen süreci annesi, “Cumhuriyet’in başına geçmek başlı başına bir sorun. Zor bir mesele. ‘Çok iyi düşünmen lazım’ dedim. En son kararı sen vereceksin’ dedim, sonuçta yaşayacak olan sensin. Ama ağır bir görev. O da biliyordu ben de biliyordum. Sen ödül veriyorsun, yurtdışında herkes oğlumu ayakta alkışlıyor, burada Silivri Cezaevi’ne atıyorsun. Odası ödül dolu, çalıştığının karşılığını alıyor diye düşünüyorum ben” diyerek yorumladı.
Görevini yaptı
Hayatı boyunca birçok dava ile karşı karşıya kalan ancak ilk kez tutuklanan oğluyla gurur duyduğunu vurgulayan Öznur Dündar şöyle konuştu:
“Her zaman her yerde oğlumla gurur duydum. Burada da gurur duyuyorum diyeceğim. Beni alırlarsa yanında da beraber arkadaş olmak için yatarım diyeceğim. Alıversinler ne olacak. Ama buradaki eylemlere de en başta ben yürüyeceğim. Hem anneler için yürüyeceğim, hem de oğlum için yürüyeceğim. Pankartı ben taşıyacağım. Karardan sonra görüşemedim oğlumla. Biraz tansiyonum yükseldi, beklemediğim bir şeydi. ‘Annem gelsin ama sağlıklı gelsin’ diye haber yollamış. Ben de sağlıklı olarak gideceğim oğlumun yanına, bu benim oğlum diyeceğim. Ömür boyu benim oğlumu yatıracak hali yok ya! Devleti satmamış, iftira atmamış, sakıncalı bir hali yok, asker kaçağı değil, vergi kaçırmamış. Sadece gazetecilik yapmış. Göğsüne o bir şeref madalyası taktıysa ben onun annesi olarak 2 tane taktım. O nasıl dimdikse ben de dimdik ayakta duracağım.
Erdem ile kader birliği
Oğluyla en son tutuklandığı 26 Kasım Perşembe günü görüşme imkânı olan anne Dündar, “‘Bana mahkeme var anne dedi. Sabah mahkemeye girdiğini haber verdi. Son kez o perşembe günü görüştük. Şimdi ara verildi, aradan sonra savcı bizi bırakacak ya da mahkemeye sevk edecek dedi. Hâkimle konuşmuşlar, Can kendini anlatmış. Arkadaşı Erdem anlatmış. Erdem, Can’la birlikte kader birliği yaptılar” dedi.
Yazan ellerinden öperim...
“Oğlum beni çok mutlu etti. Giderken o gülüşü var ya. Ben en çok onu sevdim. Zaten gülmek benim oğluma çok yakışır. Her şeyi hoş karşıladı. Bak orada benim oğlum ne kadar verimli olacak, neler yazacak, neler çıkaracak ordan. Ama fazla yatacağını sanmıyorum. Onu seviyorum. Bir kadeh şarap içmek isterdim yahut rakı içerdim oğlumun şerefine. Oğlumla beraber, şarkılar söylerdim. Oğlumu sevdiğimi söylerdim, kocamı sevdiğimi söylerdim. Beraber hatırladıklarımızı söylerdim ama kesin bir kadeh şarap içerdim oğlumla. Şerefe diye. O da benden olsun. Oğluma selam ediyorum. Her zaman ve her şeyinden gurur duydum. Ellerinden öperim o güzel oğlumun, parmaklarından, yazan ellerinden.”