CAN DÜNDAR YALAN HABERİ İÇİN NEDEN HALA ÖZÜR DİLEMEDİ?

Zaman Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı, Can Dündar'ın cemaatle ilgili "Türk okullarında CIA ajanlığı" yalanı için neden hala özür dilemediğini sorguladı.

Karanlık oda ve acı bir hatıra

Yaklaşık iki buçuk ay önce bir sabah, gözlerime inanamadığım bir habere rastladım. Güya yurt dışındaki Türk okullarında CIA ajanı öğretmenler çalışıyormuş.

Can Dündar imzasıyla çıkan bu haberdeki iddia, yeni çıkan bir kitaba dayandırılıyordu. Kitabın yazarı eski bir MİT çalışanı. MİT çalışanı dedimse normal bir devlet görevlisi sanmayın. Sabıkası kabarık bir adam. Mafyayla irtibatı daha önce deşifre olmuş, Ergenekon soruşturmasında da ifadesi alınmıştı.

Haberin yalan olduğu besbelli lakin nasıl ortaya çıkaracaksın bu amansız ve imansız iddianın etki ajanlığı doğrultusunda yapıldığını? Üstelik Can Dündar, olayı bir hayli senarize ederek naklediyor. O kurgudan gerçekle karşı karşıya olduğunuzu sanıyorsunuz. Mesela şöyle veriliyor haber: "Yer: Ankara Başkent Öğretmen Evi. Ev sahibi: Milli Eğitim Bakanlığı. Konu: Yurtdışında açılan Türk okullarının sorunları..." Senaryo bu ya; toplantıda söz alan ve 18 okul açan bir kişi demiş ki; Türk okullarında ABD'li öğretmenle çalışıyor, bunların diplomatik pasaportu var, CIA güdümünde görev yapıyor...

61 yaşındaki Milliyet böyle bir haber yapar da internet dünyasının telaşlı editörleri buna seyirci kalır mı hiç? Neredeyse bütün web siteleri "Türk okullarında CIA ajanları" diyor, başka bir şey demiyor. Araştıranı yok, soruşturanı yok! Meselenin aslını tahkik etmek neredeyse imkânsız; zira bahsi geçen toplantı 1997'de olmuş. Kimi bulacaksın, kime soracaksın ki olayın içyüzü ortaya çıksın...

Kader bu ya; bu haberleri okurken Türkçe Derneği'nden bir grup yetkili gazeteyi ziyarete gelmiş. İddiayı benden duydular. Heyetten biri şöyle demez mi: "Ben o tarihte bir Türk kolejinde görevliydim ve Milli Eğitim'in o toplantısında ben de vardım. Bu söylenenler çirkin bir iftira..." Ne yalan söyleyeyim; heyecanlandım. Olayın görgü şahidi tam da ihtiyaç duyulan anda karşıma çıkıvermişti. Lakin bu kişinin hafızasına güvenip 'çirkin iftira' demek o korkunç lekeyi silip atamayabilirdi. O yüzden, "İyi de nasıl ispat edeceksin ki!" dedim. Karşımdaki kişi, "Çok kolay!" diye cevapladı gülümseyerek. Meğer o toplantıdaki bütün konuşmalar Milli Eğitim tarafından kaydedilip kitap haline getirilmiş. "Kitabı bulabilir misin?" dememe gerek kalmadan arkadaş Türkçe Derneği'ni arayarak oradaki kişiden ilgili sayfaları faks geçmesini rica etti.

Belge elimize ulaşınca iftiranın boyutu ortaya çıktı. Meğer o konuşmayı yapan kişi ABD'den bir örnek veriyor, devletin İngilizce öğreten vatandaşlarına kolaylık sağladığını söylüyor, benzer bir uygulamanın bizim Dışişleri tarafından yapılıp yapılamayacağını soruyordu. Oradaki ifadelerden, "Türk okullarında CIA ajanı çalışıyor!" demek için çok vicdansız olmak gerekiyor...

Zaman'ın internet sitesinden durum herkese ilan edildi. Konuyu kaleme alan arkadaş biraz da sert bir üslupla Can Dündar'a yüklendi. Üslup sertti ama eleştiriler doğruydu. Dündar gibi tecrübeli bir gazeteci meselenin aslını faslını araştırmadan böyle bir yazı yayınlamamalıydı. İnternetteki yazıya cevap veren Milliyet yazarının önünde iki seçenek vardı: Ya özür dilemeliydi ya da düzeltme yapmalıydı. O, başka bir alternatif buldu kendine. "Yafta" başlıklı yazısıyla Zaman'ın meşhur reklamına gönderme yaparak, "Beni yaftalamayın" manasına gelen bir şeyler söyledi. Peki, o suçlama: CIA ajanlığı? Oradaki korkunç bilgi hatasına dair makul bir açıklama gelmedi...

Bu acı hatıra nereden mi geldi aklıma? OdaTV'den çıkan belgeler nasıl bir kara propagandayla karşı karşıya olduğumuzu gözler önüne seriyor. Soner'in 'gazeteci' arkadaşlarına şöyle talimat vermesi tuhaf değil mi: "PKK'ya sıkıntı çıkaracak haber yayınlanmasın. Cemaat, PKK ile anlaştı, yakınlaşıyor konusu işlensin, şehit cenazelerini kullanalım, cemaati yurtdışı istihbarat örgütleri ile bağlantılı gösterelim, özellikle İsrail ve Amerika."

Aslı faslı olmayan haberlerin nerelerde, nasıl üretildiği şimdi daha iyi anlaşılıyor. Ağzına bant vurup Taksim Meydanı'nda basın özgürlüğü nutku çeken kimi meslektaşlarımız o bandı söküp atsın ve CIA haberlerinin nasıl üretildiğini kamuoyuna izah etsin. Karanlık odaların etki ajanları, bir strateji güderek katran rengi bir propagandaya başvurmuş. Ya o propagandaya (bilerek ya da bilmeyerek) alet olanlar? Bazıları için utanma vakti geldi artık...

Ekrem Dumanlı/Zaman