Can Dündar ve Erdem Gül'ün tahliyeleri işlemleri neden uzun sürdü?
AYM'nin Dündar ve Gül hakkındaki kararını işleme koyması beklenen mahkemede önemli bir duruşma daha vardı
Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu, Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve Ankara Temsilcisi Erdem Gül’ün haklarının ihlal edildiğine karar verdikten sonra ihlalin ortadan kaldırılması kararını İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderdi. Ancak, aynı saatlerde mahkemede başka bir duruşma daha vardı.
El-Kaide ile bağlantılı olduğu öne sürülen Tahşiye örgütüne kumpas kurdukları iddiasıyla yargılanan polislerin ve Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca’nın yargılandığı "Tahşiye Davası" da 14. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülüyordu.
Davada yargılanan polislerin ve Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca’nın yargılandığı davada tahliye talepleri reddedildi.
Mahkemede söz alan Hidayet Karaca, “Eğer terör örgütü kurup yönetmişsem, eşim, çocuklarım burada, Allah bütün sülalemle canımı alsın. Polis fezlekesi, savcı iddianamesini görünce korktum. Bir gizli tanıkla Türkiye'de tutuklanmayacak kimse yoktur. Başbakanla, bakanlarla ya aile dostuyum ya da yakın ilişkim var. Yüzlerce sahneden bir sahnede geçen tek kelime ile mi terörist oldum. Yapılan operasyonlar beni ilgilendirmez. Doğru veya yanlış, polisler yapmış. Kaçma şüphem yok. Hadi Salihoğlu arkadaşımdır. Çok defa görüştüm. Adliyeye gelip ‘Hadi abi benimle ilgili birşey varsa geleyim’ dedim. Aradı başsavcı vekilini ‘hayır seninle ilgili yok’ dedi. Yalan benim için küfür sıfatıdır. Bu şuurla söylüyorum. Ben bir yalanın küfür sıfatı olduğunu biliyorum ve bundan dolayı da ahirette hesap vereceğimi bilerek yaşıyorum. Tahşiye davasında talimat alan da veren de var. Oğuz Kaan Köksal, TV'de 'talimatı ben verdim' dedi. Bizi medya haberleriyle mi yargılıyorsunuz. Medya doğru da yanlış da yapabilir. Hakimler ana dosyadan sorumludur. STV haftalık 5 dizi yapıyor, bunlar yaklaşık 2000 sayfa yapar. Ben bütün bunları incelesem, geriye kalan binlerce işi nasıl yapacağım?” şeklinde konuştu,
Duruşmaya 23.30 sıralarında ara varan mahkeme, daha sonra açıkladığı kararında tahliye taleplerini reddettiğini belirtti.
El-Kaide ile bağlantılı olduğu öne sürülen Tahşiye örgütüne kumpas kurdukları iddiasıyla yargılanan polislerin ve Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca’nın yargılandığı "Tahşiye Davası" da 14. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülüyordu.
Davada yargılanan polislerin ve Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca’nın yargılandığı davada tahliye talepleri reddedildi.
Mahkemede söz alan Hidayet Karaca, “Eğer terör örgütü kurup yönetmişsem, eşim, çocuklarım burada, Allah bütün sülalemle canımı alsın. Polis fezlekesi, savcı iddianamesini görünce korktum. Bir gizli tanıkla Türkiye'de tutuklanmayacak kimse yoktur. Başbakanla, bakanlarla ya aile dostuyum ya da yakın ilişkim var. Yüzlerce sahneden bir sahnede geçen tek kelime ile mi terörist oldum. Yapılan operasyonlar beni ilgilendirmez. Doğru veya yanlış, polisler yapmış. Kaçma şüphem yok. Hadi Salihoğlu arkadaşımdır. Çok defa görüştüm. Adliyeye gelip ‘Hadi abi benimle ilgili birşey varsa geleyim’ dedim. Aradı başsavcı vekilini ‘hayır seninle ilgili yok’ dedi. Yalan benim için küfür sıfatıdır. Bu şuurla söylüyorum. Ben bir yalanın küfür sıfatı olduğunu biliyorum ve bundan dolayı da ahirette hesap vereceğimi bilerek yaşıyorum. Tahşiye davasında talimat alan da veren de var. Oğuz Kaan Köksal, TV'de 'talimatı ben verdim' dedi. Bizi medya haberleriyle mi yargılıyorsunuz. Medya doğru da yanlış da yapabilir. Hakimler ana dosyadan sorumludur. STV haftalık 5 dizi yapıyor, bunlar yaklaşık 2000 sayfa yapar. Ben bütün bunları incelesem, geriye kalan binlerce işi nasıl yapacağım?” şeklinde konuştu,
Duruşmaya 23.30 sıralarında ara varan mahkeme, daha sonra açıkladığı kararında tahliye taleplerini reddettiğini belirtti.