CAN DÜNDAR ERBAKAN'IN O SÖZLERİNİ NEDEN GÖMDÜ?
Yeni Şafak yazarı Salih Tuna Can Dündar'ın Erbakan ile ilgili yazısını yerden yere vurdu.Tuna'ya göre Dündar, bilerek bir cümleyi yazısında kullanmadı...
Can Dündar bu sözleri neden gömdü?
Taraf gazetesi dünkü haberinde Ömer Lütfü Topal cinayetinin ardından Demirel’in Erbakan’a yazdığı mektubu öyle sunmuş ki, bilmeyen de hazreti "devlet emrinde çalışan katillerin" amansız düşmanı sanır.
Yahu bu Demirel değil miydi 12 Eylül öncesinin üfunetli günlerinde "Bana sağcılar adam öldürüyor dedirtemezsiniz" diyen?
Neyse ki Taraf gazetesi herhangi bir çarpıtmaya girmemiş. Demirel’in Erbakan’a gönderdiği "yazıyı" fazla ciddiye almış hepsi bu.
Gelgelelim...
Çarpıtma işini Can Dündar’ımız bihakkın yerine getirdi. (E tabii Demirel’i değil, Erbakan’ı çarpıttı.)
Durdu durdu durdu da Ergenekon’un iflah olmaz muarızlarını en sonunda can evinden vurdu.
Meğer bizim Ergenekon Terör Örgütü (ETÖ) dediğimiz, Türkiye Cumhuriyeti’nin başbakan ve cumhurbaşkanlarının da bildiği, hatta koruduğu bir "devlet sistemiymiş."
"Vay canına!" değil mi?
Bunu da 22 Aralık 1996’da Demirel’in başkanlığında Çankaya Köşkü’nde yapılan Susurluk zirvesinin tutanaklarına dayandırdı.
Geçen günkü yazısından okuyalım: "Başbakan Erbakan diyor ki: ’Çok vahim bir olay: İstanbul Emniyet Müdürü bana gelip ’Topal’ı üç özel tim görevlisi polisin öldürdüğünü’ söyledi. Bunu savcılar kapatmış.’
Cumhurbaşkanı Demirel onaylıyor: ’Emniyet Müdürü bana da aynısını söyledi.’
Güzel değil mi?
Devletin tüm kademeleri cinayetin faillerini biliyor, ama bir şey yapamıyor. Çünkü failler, ’devlet görevlisi...’
Toplantının sonunda Başbakan Erbakan şöyle diyor: ’Buradaki konuşmaları gizli tutalım. Kamuoyuna açıklamayalım.’
Konu, böylece gömülüyor..."
Can Dündar biraderimiz buradan hareketle hâlihazırdaki Ergenekon davasına da bi güzel çaktı: "Bakmayın şimdi bir ’torba dava’ya çevrilip özünden saptırılmasına, bir ’muhalifler örgütü’ haline sokulmasına, askerin öne çıkarılıp polisin saklanmasına..."
İyi, madem "bakmayın" diyor, biz de bakmayalım.
Dahası, onun baktığı yerden bakalım.
Bakalım ki, onun gibi bir taşla iki kuş vuralım: Hem Erbakan’ı "gömelim", hem de Ergenekon’u "torba davaya" çevirerek polisleri koruyanları.
Ne ki, Can Dündar’ımızın baktığı bu yerin bir kusurcuğu var: Kimi ifadeleri "gömüyor."
Zira...
"Pazar günkü Radikal’i okudunuz mu? Bir Çankaya zirvesinin tutanakları vardı manşette..." diyerek başladığı mezkur yazısını okuyunca, Erbakan’ın "Çok vahim bir olay: İstanbul Emniyet Müdürü bana gelip ’Topal’ı üç özel tim görevlisi polisin öldürdüğünü’ söyledi. Bunu savcılar kapatmış..." demekle yetindiğini sanıyorsunuz.
Halbuki yetinmiyor.
Ya ne yapıyor?
"Bunu savcılar kapatmış" ifadesinin ardından (Haber5.com’daki arkadaşların da vukufiyetle altını çizdiği gibi) "Biz yeniden soruşturma açtırıyoruz..." ifadesini getiriyor.
Bunu da Can Dündar’ımızın kaynak gösterdiği Radikal’den öğreniyoruz ha, başka yerden değil.
"Karanlık oda" tesmiye ettiği "devlet sistemi" tarafından kurduğu bütün partiler kapatılan merhum bir liderin sözünü neden böyle "gömüyor?"
Tamam, zaman zaman Oktay Ekşi’yi çağrıştıran "karşılaştırmalar" veya "hatırlatmalar" yapmıyor değil.
Mesela "1960’ın Menderes’i, 1950’nin ’demokrasi kahramanı’ndan çok farklı olarak, hiçbir farklı sese tahammülü kalmamış bir despottu. Buna rağmen, şimdi basın özgürlüğü için yazılan eleştiriler, o dönemkinden bile ağırdır..." demişti.
Lakin işine gelmeyen ifadeleri "gömme" huyu (bilebildiğim kadarıyla) yoktu.
Bu huyu ya yeni peydahlandı ya da öteden beri vardı da bizden sakladı.
Ne olursa olsun aynı kapıya çıkar; "Aman" diyeyim Can!
Bu huylar huy değil tertip.
İstediğini "gömme" huyu bir aydının değil, o zikrettiğin "devlet sisteminin" huyudur.
Salih Tuna/Yeni Şafak