Büyük usta Savaş Ay'dan mesleki dayanışma dersi!

Cezmi Abi, bu hafta merhum Savaş Ay ile Kutsal Topraklarda yaşadığı ders niteliğinde anısını kaleme aldı…

CEZMİ ABİ cezmiabi@medyaradar.com

Yıl 2010'du ve o dönem ATV'de haber kameramanlığı yapıyorum. Şimdilerde TRT Haber spikeri olan kıymetli kardeşim ve kadim dostum Ahmet Görmez ile Hac farizasını yerine getiren vatandaşlarımızı haberleştirmek için kanal tarafından görevlendirildik.

Hazırlıklarımızı yapıp Ankara'dan İstanbul'a gittik. Atatürk Havalimanı'ndan Suudi Arabistan'a uçmadan önce ihramlarımızı giydik. Ben tamamdım ama baktım Ahmet ihramı diz üstü giymiş :)

Diyanet görevlisi Ahmet'i o şekilde görünce köpürdü. "Olmaz kardeşim, böyle olmaz" deyip, Ahmet'e kuralına göre ihram giydirdi.

Neyse, "Lebbeyk Allahümme Lebbeyk. Lebbeyk lâ şerîke leke lebbeyk. İnne'l-hamde ve'n-ni'mete leke ve'l-mülke, lâ şerîke lek" diye diye kutsal topraklara indik.

Bizim dışımızda Türkiye'den başta büyük usta Savaş Ay olmak üzere çok sayıda basın mensubu da Mekke'deydi. Nam-ı diğer "Peri Kızı" Lamia Ayhan ise o dönem Star Tv'deydi. Her zamanki zarafeti ve yardımseverliğiyle Mekke'de bize mihmandarlık yapıyordu.

*

Ahmet ile güzel bir tempo tutturduk ve her gün bültene çat çat çat haber sokuyoruz. Hızımızı alamadık yasak olmasına rağmen Kabe'nin önünde çekime başladık. Tam anonsun ortasında polis gelmesin mi!

Derdimizi anlatmaya çalışıyoruz ama ne mümkün. Hem kamerayı almak hem de bizi bir yerlere götürmek istiyor. Ahmet ile ne yaptıysak olmadı. Tam kaderimize boyun eğeceğiz ki biri İngilizce "İmdat polis imdat, cüzdanımı çaldılar" diye bağırdı. Polis, sesi duyar duymaz bizi bırakıp koşmaya başladı. Biz ne olduğunu anlamaya çalışırken, aynı ses bu sefer Türkçe "Oğlum kaçın" diye bağırmasın mı :)

Ses hiç de yabancı değildi, bir yandan sesin geldiği tarafa bakıp bir yandan kaçmaya başladık. Sonra sesin sahibiyle bir an göz göze geldim. O kişi büyük usta Savaş Ay'dan başkası değildi.

Tabana kuvvet otele kendimizi zor attık. Akşam olunca Savaş Abi ile karşılaştık. Teşekkür ettikten sonra, "Sen tek başına ne yaptın abi?" diye sordum. Onun cevabı; "Ne yapacağım oğlum, arkamı döndüm ve yürüdüm" oldu.

*

Evet, büyük usta, büyük gazeteci, Türk basınında efsane işte böyle olunuyor. Merhum Savaş Abi, vatanından binlerce kilometre ötede de olsa meslektaşına nasıl sahip çıkılır, meslek büyüğü nasıl olunur dersi verdi bize.

Her zaman mütevazı her zaman sahadaydı. Plazaların, unvanların cazibesine hiçbir zaman kapılmadı…

Kibir nedir bilmezdi, yeni yetme muhabirlere menemen yapar, aynı masada yerdi. Savaş Abimiz, birçok meslektaşının hem karnını hem ruhunu doyururdu. Benim gibi birçok kişinin üzerinde emeği olan o güzel insanı rahmetle anıyorum. Mekanı cennet olsun…

Tüm yazılarını göster