Büyü yapılırsa hocaya mı gitmeli?
Yeni cinli korku filmi Azazil: Düğüm gösterimde... Sinema yazarımız Murat Tolga Şen, filmi okurlarımız için yorumluyor.
Henüz ortalarda kritiğini yapacak filmler dolanmazken, yerli korku sinemasının kurt adamlarla-vampirlerle ve başka yaratıklarla dolu canavar hikayeleri yerine doğu mitlerinden, büyüden ve özellikle “cin” temasından faydalanması gerektiğini yazıyordum. Sevgilisiyle arası bozulduğunda “biri bize büyü yaptı” diyen insanların kültürü bu… Orhan Oğuz, Büyü ile erken ve taban oluşturmayacak bir başlangıç yapsa da bugün geldiğimiz noktada asıl etkileyicinin Hasan Karacadağ olduğunu düşünüyorum.
En son cinli ve cin çıkartmalı filmimiz olan Azazil’i basın gösteriminde izledim. Yönetmeni Özgür Bakar’la sosyal medyadan tanışıyoruz, filmden önce kendisini aynı yıl iki film vizyona soktuğu için tebrik ettim. Ülkemiz şartlarında bunun gerçekten takdir edilecek bir şey olduğunu düşünüyorum.
Filmden önce Özgür’den biraz bahsetmek gerekecek. Tür sinemasına uzak kimi eleştirmenler bu sinemacının asıl varmak istediği noktayı kaçırıyor gibi geliyor bana… Özgür “ne olsa çekerim” diyen bir sinemacı değil, korku filmlerini (izlemeyi) gerçekten seviyor, bu konuda söyleyecek çok sözü var ve sonuçta iş sinema yapmaya geldiğinde de “korku filmi çekmek” için yola çıkıyor.
Filmin bir Exorcist replikası olduğunun altını çizen tespitler okudum ama inanın bana bu bir keşif değil, Azazil, The Exorcist’i taklit etmek değil fikren ve bazen de plansal olarak ona saygı göstermek amacıyla yapıyor bunu… Kairo filmini plan plan çekerek ortaya D@bbe diye bir film çıkarmak gibi bir şey yok bu defa… Özgür Bakar, etkilendiği fikirleri kendi hikayesine yediriyor ama eseri “şu filmin aynısı” değil.
Tabi senaryonun çok güçlü ya da özgün olmadığını görüyorum, bu kadar yağmalanmış bir türde orijinal bir şey çıkarmak gerçekten çok zor ancak finalde çözümlenmesi gereken kimi düğümler kendini çok belli ediyor. Bu kadar tahmin edilebilir bir hikayede yönetmenlik epey kıymet kazanıyor. Azazil bir korku sineması başyapıtı değil ama hastane sahnesine bayıldım! Klasik cin sahnelerinden artık sıkıldım ama bu sekansın Carpentervari atmosferi beni etkiledi. Özgür birkaç film sonra çok daha iyi işlere imza atacaktır diye düşünüyorum.
Filmde tanımadığım genç oyuncular var, çok iyi değiller ama kötü de değiller. Performansları dizi oyunculuğu düzeyinde kalsa da filmi bir komediye çevirecek (Gazeteyi indirip böö diyen öğretmen dışında) kadar düşmüyorlar. Kötü fettan teyzeyi beğendim, onu biraz masallardaki kötü üvey ablalara benzettim, hele de elinde elmayı ısırınca cadı-kırmızı elma imgelemi tamamlanmış oldu. Masum kızımız Sinem de Sinderella’dır belki de, kimbilir?
Din-bilim çatışmasını hikayeye taşıyan Özgür Bakar’ın bu tehlikeli virajı, uçurumdan aşağı birkaç taş yuvarlasa da alabildiğini düşünüyorum. Semum filmindeki gibi açık bir bilim düşmanlığı sezilmiyor. Daha doğrusu başta öyle sanıyoruz ama Özgür Hollywood sinemacılarının bile yapmadığı şekilde bilimi, hem de hocaya, aklatmayı başarıyor. Bu konuda filmi eleştirenler oturup The Conjuring’i yeniden izlesin derim.
Yazının sonuna gelmişken filmin en büyük kusurunu yazayım; makyajlar! “Evil Face” yapmak için suratı kaş kalemiyle çizmekten fazlasını yapamayan bir makyaj ustasıyla! Çalışmasalardı keşke…
Türk korku sinemasında eksik olan hala çok şey var. Özel efektler yetersiz, cinsellik ya da gore (aşırı kan) yok gibi bir şey… Özgür en azından “kendi boğazını kesen adam” sekansında bunlardan birini aşmayı başarmış, keşke böyle sahneler daha çok olsa ve keşke teyzeyle Sinem’in sevgilisini şöyle adam gibi bir seviştirseydi. Bizim korku filmleri fazla edepli!
Azazil: Düğüm tıpkı Ammar gibi DVD de çok tutacak türden bir film, ayrıca hakkında yazılan bir sürü eleştiri, yönetmeninin kritik yazarlarının görüş alanına girdiğini gösteriyor. Son filmlerinde kendini aşan Hasan Karacağ ve Alper Mestçi’yle birlikte Türk korku sinemasının triosuna girebilir Özgür Bakar…
Azazil: Düğüm bir başyapıt değil ama kötü bir film de değil, tür meraklılarının ilgisini çekecektir. İyi seyirler…
MURAT TOLGA ŞEN / murattolga@gmail.com
En son cinli ve cin çıkartmalı filmimiz olan Azazil’i basın gösteriminde izledim. Yönetmeni Özgür Bakar’la sosyal medyadan tanışıyoruz, filmden önce kendisini aynı yıl iki film vizyona soktuğu için tebrik ettim. Ülkemiz şartlarında bunun gerçekten takdir edilecek bir şey olduğunu düşünüyorum.
Filmden önce Özgür’den biraz bahsetmek gerekecek. Tür sinemasına uzak kimi eleştirmenler bu sinemacının asıl varmak istediği noktayı kaçırıyor gibi geliyor bana… Özgür “ne olsa çekerim” diyen bir sinemacı değil, korku filmlerini (izlemeyi) gerçekten seviyor, bu konuda söyleyecek çok sözü var ve sonuçta iş sinema yapmaya geldiğinde de “korku filmi çekmek” için yola çıkıyor.
Filmin bir Exorcist replikası olduğunun altını çizen tespitler okudum ama inanın bana bu bir keşif değil, Azazil, The Exorcist’i taklit etmek değil fikren ve bazen de plansal olarak ona saygı göstermek amacıyla yapıyor bunu… Kairo filmini plan plan çekerek ortaya D@bbe diye bir film çıkarmak gibi bir şey yok bu defa… Özgür Bakar, etkilendiği fikirleri kendi hikayesine yediriyor ama eseri “şu filmin aynısı” değil.
Tabi senaryonun çok güçlü ya da özgün olmadığını görüyorum, bu kadar yağmalanmış bir türde orijinal bir şey çıkarmak gerçekten çok zor ancak finalde çözümlenmesi gereken kimi düğümler kendini çok belli ediyor. Bu kadar tahmin edilebilir bir hikayede yönetmenlik epey kıymet kazanıyor. Azazil bir korku sineması başyapıtı değil ama hastane sahnesine bayıldım! Klasik cin sahnelerinden artık sıkıldım ama bu sekansın Carpentervari atmosferi beni etkiledi. Özgür birkaç film sonra çok daha iyi işlere imza atacaktır diye düşünüyorum.
Filmde tanımadığım genç oyuncular var, çok iyi değiller ama kötü de değiller. Performansları dizi oyunculuğu düzeyinde kalsa da filmi bir komediye çevirecek (Gazeteyi indirip böö diyen öğretmen dışında) kadar düşmüyorlar. Kötü fettan teyzeyi beğendim, onu biraz masallardaki kötü üvey ablalara benzettim, hele de elinde elmayı ısırınca cadı-kırmızı elma imgelemi tamamlanmış oldu. Masum kızımız Sinem de Sinderella’dır belki de, kimbilir?
Din-bilim çatışmasını hikayeye taşıyan Özgür Bakar’ın bu tehlikeli virajı, uçurumdan aşağı birkaç taş yuvarlasa da alabildiğini düşünüyorum. Semum filmindeki gibi açık bir bilim düşmanlığı sezilmiyor. Daha doğrusu başta öyle sanıyoruz ama Özgür Hollywood sinemacılarının bile yapmadığı şekilde bilimi, hem de hocaya, aklatmayı başarıyor. Bu konuda filmi eleştirenler oturup The Conjuring’i yeniden izlesin derim.
Yazının sonuna gelmişken filmin en büyük kusurunu yazayım; makyajlar! “Evil Face” yapmak için suratı kaş kalemiyle çizmekten fazlasını yapamayan bir makyaj ustasıyla! Çalışmasalardı keşke…
Türk korku sinemasında eksik olan hala çok şey var. Özel efektler yetersiz, cinsellik ya da gore (aşırı kan) yok gibi bir şey… Özgür en azından “kendi boğazını kesen adam” sekansında bunlardan birini aşmayı başarmış, keşke böyle sahneler daha çok olsa ve keşke teyzeyle Sinem’in sevgilisini şöyle adam gibi bir seviştirseydi. Bizim korku filmleri fazla edepli!
Azazil: Düğüm tıpkı Ammar gibi DVD de çok tutacak türden bir film, ayrıca hakkında yazılan bir sürü eleştiri, yönetmeninin kritik yazarlarının görüş alanına girdiğini gösteriyor. Son filmlerinde kendini aşan Hasan Karacağ ve Alper Mestçi’yle birlikte Türk korku sinemasının triosuna girebilir Özgür Bakar…
Azazil: Düğüm bir başyapıt değil ama kötü bir film de değil, tür meraklılarının ilgisini çekecektir. İyi seyirler…
MURAT TOLGA ŞEN / murattolga@gmail.com