BUNA BAL GİBİ PATRON YALAKALIĞI DERLER ERTUĞRUL!
Vatan Gazetesi yazarı Reha Muhtar Ertuğrul Özkök'ün nasıl bir taşla iki kuş vurduğunu yazdı. İşte o yazısı.
Patron yalakalığı yapmamak!..'
Böyle anlarda kendisinin de söylediği gibi, “kızgınlık, kırgınlık duysa da göstermez”, medeni davranır...
Dün sabah saatlerinde Ertuğrul‘un (Özkök) mesajı düştü telefonuma...
“Abdullah Gül’le ilgili söylediklerin güzel bir teori... Fakat benim listemde Abdullah Gül yoktu... “ diyor...
Gerçekten de Ertuğrul’un “10 etkili adam” listesinde Abdullah Gül yok...
Onunla ilgili analizlerimde Abdullah Gül’le ilgili kısım, çok da önemli değildi, fakat madem konuyu açtı ona bir cevap vereyim...
Listeye baktığımda Abdullah Gül, Ertuğrul’un listesinde görülmüyor...
Sakallı umre arkadaşının listesinde de keza yok Abdullah Gül...
Enis’in (Berberoğlu) listesinde de Gül‘ün adını görmedim...
Bir tek Sedat (Ergin) bütün siyasilerle birlikte Abdullah Gül’ün adını zikretmiş...
Bu durumda şöyle düşündüm...
Sadece tek kişi listeye Gül‘ü yazdığı halde, dördünün ortak listesinde Abdullah Gül gözüktüğüne göre, “ortak akıl”ları öyle gerektirdi dedim...
***
Konu sadece Ertuğrul‘un listesi olsaydı, yazacağım çok daha derin ve başka şeyler bulunacaktı mutlaka...
Ertuğrul’un “Türkiye’nin en etkili 10 kişisi listesinde” kendisiyle ağır çelişkiye (tenakuza)düştüğü durumlar var...
Şöyle diyor aralarındaki toplantıda Ertuğrul:
“Hepimiz birbirimizin gözünü oyacak kadar ego sahibiyiz... Kendimizin adını önce koyduğumuzda, ardından kimin geleceğini düşünmemiz gerekecekti...
Bir de patronu, dışarıda tutmaya karar verdik...
Gerçekten güçlü bir insan...
Hepimiz onu listeye koyacaktık...
Ama bu sefer bize ‘yalaka’ diyeceklerdi...
Ondan korktuk...
Ama kabul etmeli ki, medyanın en güçlü ismi hala o...”
***
İşte bu kıvrak zekadır Ertuğrul‘u, Ertuğrul yapan...
Bu cümleyle Aydın Bey’in, medyanın hala en güçlü ismi olduğu olgusunu bizzat Ertuğrul‘un ağzından duyuyoruz...
Aydın Bey, “En güçlü medya patronu” diyor Ertuğrul; “Fakat 10 kişilik en güçlüler listesinde yok... Çünkü yazarsak ‘yalakalık’ olur...”
Patrona ‘yalakalık olmasın’ diye bunu bir ‘görüş’ olarak belirtiyor ve böylece “yalakalık” yapmamış oluyor Ertuğrul!..
Bu arada kendi listesinde Türkiye’nin en etkin 10 kişisinin arasında Ali Sabancı’yı sayıyor...
***
Kimdir Ali Sabancı?..
Aydın Bey’in ortanca kızı Vuslat Doğan Sabancı’nın sevgili eşi...
Kimdir Ali Sabancı’nın eşi Vuslat Doğan Sabancı?..
Aydın Bey’in üzerine titrediği kızlar arasında Hürriyet gazetesinin yönetiminin patronajını teslim ettiği kızı...
Yani?..
Yanisi şu;
Ali Sabancı, Hürriyet’in yeni kuşak genç patroniçesi Vuslat Doğan Sabancı’nın eşidir...
Ertuğrul “10 etkili isim listesine, yalakalık olmasın diye Aydın Bey’in ismini koymadık...” derken, önce “En etkili medya patronu o” diyerek Aydın Bey’in hakkını veriyor ve arkadaşlardan rol çalarak “Aydın Bey’in en etkin 10 kişi içinde olduğunu dolaylı söylüyor...”
***
Sonra da, Hürriyet’in yeni patroniçesi sevgili arkadaşı Vuslat Doğan Sabancı’nın, eşi Ali Sabancı’yı “Türkiye’nin en etkin 10 kişisi arasında göstererek” bir taşla iki kuş vurup, üç kişiyi ekarte etmiş oluyor...
Ertuğrul’un açıklamalarından özetle hem Aydın Bey’in hem de Ali Sabancı’nın Türkiye’nin en etkin iki kişisi olduğunu öğreniyoruz...
Mesele bu değil...
Elbette Ali Sabancı, kişisel yetenekleri, yaptıkları ve başardıklarıyla bu ülkenin ilk onda veya değil, en etkili kişileri arkasında...
Kimse bunu tartışmıyor zaten...
Tartışılan şu:
“20 yıl Hürriyet gazetesini yönetmiş bir kişi, kamuoyunu yönlendirirken, daha dikkatli, daha etik davranması gerekmez mi?..”
Ertuğrul Özkök’le ilgili, 28 Şubat süreci, Ahmet Kaya olayı, “411 el kaosa kalktı” manşetleri falan çok şey söylenebilir...
***
Bunlar değil benim üzerinde durduğum...
Ben Ertuğrul Özkök’ün, arkasından gelen gazetecilere sunduğu “Genel Yayın Müdürü rol modeli olarak” kötülük yaptığını düşünüyorum...
O Genel Yayın Müdürlüğü rol modelinde, “fırsatçılık etik bir kamuflaj içinde sunuluyor...”
Kişisel çıkarlar, bağlı bulunduğu grubun ticari çıkarları, ideolojik bir ahlak mücadelesinin zorunlu tezahürü olarak gösteriliyor...
Hayatta iyi, güzel, kötü, çirkin bütün sıfatlar ve kavramlar, o günkü kişisel ve grupsal çıkarlara göre, bir güzel paketlenip, “etik siyasi duruş, ya da toplumsal duyarlılık” olarak sunuluyor...
Patronlarının birini değil, ikisini birden alt metinde, “Türkiye’nin en etkin iki kişisi gösterip”, “Yalakalık olmasın diye patronu listeye almıyoruz” diyen zihniyet böyle bir zihniyet...
İsim vermeyelim, fakat dikkat ederseniz Ertuğrul Özkök’ü rol modeli alan yeni “Genel Yayın Yönetmenleri” başka medya gruplarında da aynı yöntemle çalışıyorlar...
Rol modelleri ve öğrendikleri şey böyle çünkü...
Gazetecilerin her yaptığı şeyin altında ‘gizli bir çıkarın’ olduğu izlenimi, siyasilerden başlayarak, patronlara ve tüm topluma bu şekilde yayılıyor Ertuğrul Özkök sayesinde...
Gün geliyor, bütün patronlar “Ertuğrul gibi, gazetecilik dışı işleri gazeteci gibi bitiren genel yayın yönetmenleri arzu ediyorlar...”
Ticari kurnazlıklara sahip, gazetecilik inisiyatifini ve kamuoyunu etkileme gücünü, “kişisel ve grupsal çıkarlar için kullanabilen” işadamı gazeteci modeli arıyorlar...
Ertuğrul’a kızgınlığımın nedenim mesleğimize yüklediğin bu Makyavelist kurnazlık kodu...
Bu sürecin sonunda geliyor, Başbakanların ve tüm siyasilerin; patronların “Gazetemin editöryel düzenine karışmıyorum” sözlerine hiçbir inanç ve güve duymamaları...
Herkes herkesi tanıyor çünkü...
Bu süreçlerin sonunda, buldozer gibi geçiyorlar, gazetelerin ve televizyonların üzerinden siyasiler...
Başbakan’dan Başbakan’a genetik olarak intikal eden bu süreçlerin sonunda artık “genel yayın yönetmenleri patronlarla birlikte medya zirvelerine davet ediliyorlar...”
***
Herkes farkında herkesin fonksiyonunun...
Rahmetli Ufuk (Güldemir), ünlü bir televizyocuyla kavga ederken “Mesleki olarak döllediğim gazeteciler, ben öldükten sonra da seni takip edecekler” demişti...
Ertuğrul‘un rol modelliğinde mesleki olarak döllediği kurnaz prototipteki Genel Yayın Müdürleri de tıpkı onun yöneticilik yıllarındaki gibi, kişisel ve grupsal ticari kurnazlıklar ve Makyavelistlikler’i gazetecilik adına yapmaktan gocunmuyorlar...
İşin kötü tarafı, bu, patronlara bir gazetecilik aseti olarak gösteriliyor...
Üzüntüm bu yazık durumadır...
Yoksa dün mesaj gönderen Ertuğrul’un janti tavrının hakkı bakidir...
Ne ki üzüntüm hiç geçmeyecek Ertuğrul!..
Böyle anlarda kendisinin de söylediği gibi, “kızgınlık, kırgınlık duysa da göstermez”, medeni davranır...
Dün sabah saatlerinde Ertuğrul‘un (Özkök) mesajı düştü telefonuma...
“Abdullah Gül’le ilgili söylediklerin güzel bir teori... Fakat benim listemde Abdullah Gül yoktu... “ diyor...
Gerçekten de Ertuğrul’un “10 etkili adam” listesinde Abdullah Gül yok...
Onunla ilgili analizlerimde Abdullah Gül’le ilgili kısım, çok da önemli değildi, fakat madem konuyu açtı ona bir cevap vereyim...
Listeye baktığımda Abdullah Gül, Ertuğrul’un listesinde görülmüyor...
Sakallı umre arkadaşının listesinde de keza yok Abdullah Gül...
Enis’in (Berberoğlu) listesinde de Gül‘ün adını görmedim...
Bir tek Sedat (Ergin) bütün siyasilerle birlikte Abdullah Gül’ün adını zikretmiş...
Bu durumda şöyle düşündüm...
Sadece tek kişi listeye Gül‘ü yazdığı halde, dördünün ortak listesinde Abdullah Gül gözüktüğüne göre, “ortak akıl”ları öyle gerektirdi dedim...
***
Konu sadece Ertuğrul‘un listesi olsaydı, yazacağım çok daha derin ve başka şeyler bulunacaktı mutlaka...
Ertuğrul’un “Türkiye’nin en etkili 10 kişisi listesinde” kendisiyle ağır çelişkiye (tenakuza)düştüğü durumlar var...
Şöyle diyor aralarındaki toplantıda Ertuğrul:
“Hepimiz birbirimizin gözünü oyacak kadar ego sahibiyiz... Kendimizin adını önce koyduğumuzda, ardından kimin geleceğini düşünmemiz gerekecekti...
Bir de patronu, dışarıda tutmaya karar verdik...
Gerçekten güçlü bir insan...
Hepimiz onu listeye koyacaktık...
Ama bu sefer bize ‘yalaka’ diyeceklerdi...
Ondan korktuk...
Ama kabul etmeli ki, medyanın en güçlü ismi hala o...”
***
İşte bu kıvrak zekadır Ertuğrul‘u, Ertuğrul yapan...
Bu cümleyle Aydın Bey’in, medyanın hala en güçlü ismi olduğu olgusunu bizzat Ertuğrul‘un ağzından duyuyoruz...
Aydın Bey, “En güçlü medya patronu” diyor Ertuğrul; “Fakat 10 kişilik en güçlüler listesinde yok... Çünkü yazarsak ‘yalakalık’ olur...”
Patrona ‘yalakalık olmasın’ diye bunu bir ‘görüş’ olarak belirtiyor ve böylece “yalakalık” yapmamış oluyor Ertuğrul!..
Bu arada kendi listesinde Türkiye’nin en etkin 10 kişisinin arasında Ali Sabancı’yı sayıyor...
***
Kimdir Ali Sabancı?..
Aydın Bey’in ortanca kızı Vuslat Doğan Sabancı’nın sevgili eşi...
Kimdir Ali Sabancı’nın eşi Vuslat Doğan Sabancı?..
Aydın Bey’in üzerine titrediği kızlar arasında Hürriyet gazetesinin yönetiminin patronajını teslim ettiği kızı...
Yani?..
Yanisi şu;
Ali Sabancı, Hürriyet’in yeni kuşak genç patroniçesi Vuslat Doğan Sabancı’nın eşidir...
Ertuğrul “10 etkili isim listesine, yalakalık olmasın diye Aydın Bey’in ismini koymadık...” derken, önce “En etkili medya patronu o” diyerek Aydın Bey’in hakkını veriyor ve arkadaşlardan rol çalarak “Aydın Bey’in en etkin 10 kişi içinde olduğunu dolaylı söylüyor...”
***
Sonra da, Hürriyet’in yeni patroniçesi sevgili arkadaşı Vuslat Doğan Sabancı’nın, eşi Ali Sabancı’yı “Türkiye’nin en etkin 10 kişisi arasında göstererek” bir taşla iki kuş vurup, üç kişiyi ekarte etmiş oluyor...
Ertuğrul’un açıklamalarından özetle hem Aydın Bey’in hem de Ali Sabancı’nın Türkiye’nin en etkin iki kişisi olduğunu öğreniyoruz...
Mesele bu değil...
Elbette Ali Sabancı, kişisel yetenekleri, yaptıkları ve başardıklarıyla bu ülkenin ilk onda veya değil, en etkili kişileri arkasında...
Kimse bunu tartışmıyor zaten...
Tartışılan şu:
“20 yıl Hürriyet gazetesini yönetmiş bir kişi, kamuoyunu yönlendirirken, daha dikkatli, daha etik davranması gerekmez mi?..”
Ertuğrul Özkök’le ilgili, 28 Şubat süreci, Ahmet Kaya olayı, “411 el kaosa kalktı” manşetleri falan çok şey söylenebilir...
***
Bunlar değil benim üzerinde durduğum...
Ben Ertuğrul Özkök’ün, arkasından gelen gazetecilere sunduğu “Genel Yayın Müdürü rol modeli olarak” kötülük yaptığını düşünüyorum...
O Genel Yayın Müdürlüğü rol modelinde, “fırsatçılık etik bir kamuflaj içinde sunuluyor...”
Kişisel çıkarlar, bağlı bulunduğu grubun ticari çıkarları, ideolojik bir ahlak mücadelesinin zorunlu tezahürü olarak gösteriliyor...
Hayatta iyi, güzel, kötü, çirkin bütün sıfatlar ve kavramlar, o günkü kişisel ve grupsal çıkarlara göre, bir güzel paketlenip, “etik siyasi duruş, ya da toplumsal duyarlılık” olarak sunuluyor...
Patronlarının birini değil, ikisini birden alt metinde, “Türkiye’nin en etkin iki kişisi gösterip”, “Yalakalık olmasın diye patronu listeye almıyoruz” diyen zihniyet böyle bir zihniyet...
İsim vermeyelim, fakat dikkat ederseniz Ertuğrul Özkök’ü rol modeli alan yeni “Genel Yayın Yönetmenleri” başka medya gruplarında da aynı yöntemle çalışıyorlar...
Rol modelleri ve öğrendikleri şey böyle çünkü...
Gazetecilerin her yaptığı şeyin altında ‘gizli bir çıkarın’ olduğu izlenimi, siyasilerden başlayarak, patronlara ve tüm topluma bu şekilde yayılıyor Ertuğrul Özkök sayesinde...
Gün geliyor, bütün patronlar “Ertuğrul gibi, gazetecilik dışı işleri gazeteci gibi bitiren genel yayın yönetmenleri arzu ediyorlar...”
Ticari kurnazlıklara sahip, gazetecilik inisiyatifini ve kamuoyunu etkileme gücünü, “kişisel ve grupsal çıkarlar için kullanabilen” işadamı gazeteci modeli arıyorlar...
Ertuğrul’a kızgınlığımın nedenim mesleğimize yüklediğin bu Makyavelist kurnazlık kodu...
Bu sürecin sonunda geliyor, Başbakanların ve tüm siyasilerin; patronların “Gazetemin editöryel düzenine karışmıyorum” sözlerine hiçbir inanç ve güve duymamaları...
Herkes herkesi tanıyor çünkü...
Bu süreçlerin sonunda, buldozer gibi geçiyorlar, gazetelerin ve televizyonların üzerinden siyasiler...
Başbakan’dan Başbakan’a genetik olarak intikal eden bu süreçlerin sonunda artık “genel yayın yönetmenleri patronlarla birlikte medya zirvelerine davet ediliyorlar...”
***
Herkes farkında herkesin fonksiyonunun...
Rahmetli Ufuk (Güldemir), ünlü bir televizyocuyla kavga ederken “Mesleki olarak döllediğim gazeteciler, ben öldükten sonra da seni takip edecekler” demişti...
Ertuğrul‘un rol modelliğinde mesleki olarak döllediği kurnaz prototipteki Genel Yayın Müdürleri de tıpkı onun yöneticilik yıllarındaki gibi, kişisel ve grupsal ticari kurnazlıklar ve Makyavelistlikler’i gazetecilik adına yapmaktan gocunmuyorlar...
İşin kötü tarafı, bu, patronlara bir gazetecilik aseti olarak gösteriliyor...
Üzüntüm bu yazık durumadır...
Yoksa dün mesaj gönderen Ertuğrul’un janti tavrının hakkı bakidir...
Ne ki üzüntüm hiç geçmeyecek Ertuğrul!..