''BÜLENT ORTAÇGİL'İ NEDEN SEVERİM BEN?'' CÜNEYT ÖZDEMİR'DEN ALANSON'A ANLAMLI YANIT!..
Twitter skandalında gazeteci Cüneyt Özdemir'i suçlayan Mazhar Alanson'a yanıt gecikmedi.
BÜLENT ORTAÇGİL’İ NEDEN SEVERİM BEN?
Çocukluğumuzda onun şarkılarında büyüdük biz.
O’nun adını bilmediğimiz kadınlara yazdığı aşk şarkılarını, onun varlığını bilmediği sevgililerimizin kulağına fısıldadık gizlice. Aşkı bulduğumuzda herkese meydan okurken koro halinde ‘değirmenlere karşı’yı söyledik elini tuttuklarımızla, omuz omuza durduklarımızla…
Yalnızlıklarımızda ‘küçük şeyleri’ mırıldandık içimizden.
Hayata böyle tutunduk…
Yıkımlardan, depremlerden, tufanlardan böyle kurtulduk.
Onlarca şarkı yazdı Bülent Ortaçgil ve hiçbirini satmadı.
Bir büsküvi reklamında ya da bir bankanın kredi kartının fon müziği olarak duymadık kalbimizle iman ettiğimiz aşk şarkılarını. Sözleri bir ürünün satışı için uyarlanmadı aşk şarkılarının hiçbiri..
İhanete uğratmadı bizi…
Satmadı!
Yalnızca şarkılarını değil kendini de hiçbir zaman bir pazarlama uzmanına teslim etmedi. Reklam filminde oynayan bir Bülent Ortaçgil’in hayalini bile kuramayız.
Bülent Ortaçgil zırhını hiç çıkartmadı.
Başkaları şovbiznıs dünyasına don gömlek selam çakarken Bülent Ortaçgil o meşhur ‘şov biznis’e yan gözle bakmaya tenezzül bile etmedi.
Bunu yaparken başkalarını itip kalkmak yerine anlamaya çalıştı. ‘Şık latife’lere söyleyecek sözü varsa şarkılarının içine gömdü onu.
Kırmadan, incitmeden naifliğinden paye vermeden yaptı.
O şarkılar biraz da bu duruş yüzünden içimize girip dağladı bizi…
Biz Bülent Ortaçgil’i sevenler cumhuriyeti bu güzel şarkıları hangi kadına yazdığını bilmeyiz. Neden yazdığını bilmeyiz. Bir magazin ekinde bu şarkıların satırlarını tek tek çözmek de istemeyiz zaten. İşimize gelmez, bünyemiz kaldırmaz…
Sevgilisi var mı, kendisi evli mi hepsi kalın bir duvarın ardında bir şehir efsanesidir en fazla.
Kadın dergilerinin oyuncağı olmamıştır. Olmadık maskaralıklara tamah edip styling uğruna kalbimizin üstüne kurduğu tahttan inmemiştir.
Eminim ona da birileri reklam filminde oynamasını, kadın dergilerine malzeme olmasını telif etmiştir, ediyordur…
Kimbilir belki de ‘beni katagorize etme’ şarkısını böyle bir süreçte cevap olarak yazmıştır.
Bir halk ozanıdır Bülent Ortaçgil. Kasetlerim çok satsın diye çocuklara malzeme olsun diye şarkı sözlerine tutunmayı tercih etmez. Proje şarkıları yoktur onun. İçinden geldiği gibi yazar sonra o şarkılar ya tutar ya tutmaz, aldırmaz.
Büyümeyen çocuklaradır onun şarkıları.
Fikret Kızılok ile Yağmur için söyledikleri ‘ama babacığım’ şarkısı büyüklerin o vahşi dünyasını anlatır şimdinin başarılı fotoğrafçısı olan Yağmur’a, o kadar…
Duruma göre şarkı üretmez Ortaçgil. Her devrin adamı değildir. ‘Oyuna Devam’ adlı şarkısını şöyle bir remiksleyip Eurovison’a katılmayı düşünmez. Ne uğruna olursa olsun şarkılarını yarış atları gibi şov biznıs arenasına sürmez, sürmeye içi elvermez.
Siz hiç Bülent Ortaçgil’in adını bir şiddet eyleminde gördünüz mü? Ya da çalıştığı müzisyenlerle kavga ettiği haberlerini duydunuz mu? Magazin gazetecileri ile enseye tokat olmayı, başka sanatçıların kulislerini bastım diye hava basmayı, sahnede işemeyi aklının ucundan bile geçirebilir mi?
Bohemlik bu değildir onun için…
Çekirdek sanat evinde Fikret Kızılok’la doldurdukları albümlerde sonrasında yazılan ‘Şarkıdaki Maymun’ magazin dünyasının superstar ilan ettiği bir dönemde müthiş naif bir sosyolojik tesbittir. Tüm bu sanatçı karkatürüne aynı zamanda bir cevap gibidir…
Naifliği de buradan gelir...
Magazin basınında yurtdışı havası atan sanatçı bozuntularına ‘kim takardı seni Paris’de Londra’da/ya da gerçek bir sanatta/bir zeytin dalı mı taşıdın yurdundan/ biraz zahmet edip oralara…’ diye sorarlar Kızılok’la beraberce…
Aynı ülkenin sanatçısıdır hepsi oysa…
Bülent Ortaçgil solo bir şıklıktır başlı başına. ‘Şov Biznıs’ değerlerinin zıttıdır. Ne oyuncağı ne maymunu olmamayı başarmıştır. Direnmiştir. Daha az para kazanmış, daha az insan tarafından tanınmış, kendi gerçeğine biat etmiştir.
Fikret Kızılok ile birlikte kendisini belki en çok seven ‘entellektüel’ çevreye bile şarkı yapıp tatlı tatlı takılmıştır.
Kavgası vardır ama kişisel değildir.
Meselesi vardır ama düşmanca değildir.
‘Memurun hikayesi’ne de kafa yormuştur bir şarkısında, 12 Eylül sonrası ‘yasaklar’ı da şarkılarına taşımıştır.
Rüzgar gülü ya da devrin adamı değildir. Bülent Ortaçgil bir istikrar abidesidir.
Yaşadığımız her türlü garipliği, vahşeti, şiddeti eleştirirken bile ‘normal’ adlı şarkısının sınırları içinde kalır. Mizahı dozunda kullanır. İnsanın içini karartan deheşete düşüren bir kara mizah kuyusuna düşmez. Konuları anlatırken çarpıtmaz, sadeliği seçer.
Hep bir seviye vardır gözetilen.
Belki de onu bu kadar farklı kılan bu seviyedir. Hep oradadır Ortaçgil. Bir hayalkırıklığı yaratmayacağı garantili, yıllar içinde denenmiş, onaylanmış bir markadır.
İzleyicisi ya da sevenleri ile arasında kurduğu ilişkinin özünde de hep bu karşılıklı saygı ve mesafe vardır.
Bülent Ortaçgil’I bu ve daha buraya sığmayan bunun gibi nedenlerden dolayı severim ben.
Bir alternatiftir.
Bir sanatçının bu ülkede iyi aşk şarkıları yapıp kirlenmeden, böyle de kalabileceğinin yaşayan göstergesidir.
Sevdiğimiz, saydığımız ve her türlü kusurlarını ısrarla yıllardır görmezden geldiğimiz çocukluk idollerimiz gün gelip bizi büyük bir hayal kırıklığına sürüklediklerinde onları bir çocuğun kırgınlığı ile sessizce kendi gerçeklerine uğurlarız.
Terk ederiz…
Sevgili Bülent Ortaçgil, başkaları olmadan da olur da, Senin o güzel şarkında söylediğin gibi…
…’sensiz olmaz’.
dipnot.tv
Çocukluğumuzda onun şarkılarında büyüdük biz.
O’nun adını bilmediğimiz kadınlara yazdığı aşk şarkılarını, onun varlığını bilmediği sevgililerimizin kulağına fısıldadık gizlice. Aşkı bulduğumuzda herkese meydan okurken koro halinde ‘değirmenlere karşı’yı söyledik elini tuttuklarımızla, omuz omuza durduklarımızla…
Yalnızlıklarımızda ‘küçük şeyleri’ mırıldandık içimizden.
Hayata böyle tutunduk…
Yıkımlardan, depremlerden, tufanlardan böyle kurtulduk.
Onlarca şarkı yazdı Bülent Ortaçgil ve hiçbirini satmadı.
Bir büsküvi reklamında ya da bir bankanın kredi kartının fon müziği olarak duymadık kalbimizle iman ettiğimiz aşk şarkılarını. Sözleri bir ürünün satışı için uyarlanmadı aşk şarkılarının hiçbiri..
İhanete uğratmadı bizi…
Satmadı!
Yalnızca şarkılarını değil kendini de hiçbir zaman bir pazarlama uzmanına teslim etmedi. Reklam filminde oynayan bir Bülent Ortaçgil’in hayalini bile kuramayız.
Bülent Ortaçgil zırhını hiç çıkartmadı.
Başkaları şovbiznıs dünyasına don gömlek selam çakarken Bülent Ortaçgil o meşhur ‘şov biznis’e yan gözle bakmaya tenezzül bile etmedi.
Bunu yaparken başkalarını itip kalkmak yerine anlamaya çalıştı. ‘Şık latife’lere söyleyecek sözü varsa şarkılarının içine gömdü onu.
Kırmadan, incitmeden naifliğinden paye vermeden yaptı.
O şarkılar biraz da bu duruş yüzünden içimize girip dağladı bizi…
Biz Bülent Ortaçgil’i sevenler cumhuriyeti bu güzel şarkıları hangi kadına yazdığını bilmeyiz. Neden yazdığını bilmeyiz. Bir magazin ekinde bu şarkıların satırlarını tek tek çözmek de istemeyiz zaten. İşimize gelmez, bünyemiz kaldırmaz…
Sevgilisi var mı, kendisi evli mi hepsi kalın bir duvarın ardında bir şehir efsanesidir en fazla.
Kadın dergilerinin oyuncağı olmamıştır. Olmadık maskaralıklara tamah edip styling uğruna kalbimizin üstüne kurduğu tahttan inmemiştir.
Eminim ona da birileri reklam filminde oynamasını, kadın dergilerine malzeme olmasını telif etmiştir, ediyordur…
Kimbilir belki de ‘beni katagorize etme’ şarkısını böyle bir süreçte cevap olarak yazmıştır.
Bir halk ozanıdır Bülent Ortaçgil. Kasetlerim çok satsın diye çocuklara malzeme olsun diye şarkı sözlerine tutunmayı tercih etmez. Proje şarkıları yoktur onun. İçinden geldiği gibi yazar sonra o şarkılar ya tutar ya tutmaz, aldırmaz.
Büyümeyen çocuklaradır onun şarkıları.
Fikret Kızılok ile Yağmur için söyledikleri ‘ama babacığım’ şarkısı büyüklerin o vahşi dünyasını anlatır şimdinin başarılı fotoğrafçısı olan Yağmur’a, o kadar…
Duruma göre şarkı üretmez Ortaçgil. Her devrin adamı değildir. ‘Oyuna Devam’ adlı şarkısını şöyle bir remiksleyip Eurovison’a katılmayı düşünmez. Ne uğruna olursa olsun şarkılarını yarış atları gibi şov biznıs arenasına sürmez, sürmeye içi elvermez.
Siz hiç Bülent Ortaçgil’in adını bir şiddet eyleminde gördünüz mü? Ya da çalıştığı müzisyenlerle kavga ettiği haberlerini duydunuz mu? Magazin gazetecileri ile enseye tokat olmayı, başka sanatçıların kulislerini bastım diye hava basmayı, sahnede işemeyi aklının ucundan bile geçirebilir mi?
Bohemlik bu değildir onun için…
Çekirdek sanat evinde Fikret Kızılok’la doldurdukları albümlerde sonrasında yazılan ‘Şarkıdaki Maymun’ magazin dünyasının superstar ilan ettiği bir dönemde müthiş naif bir sosyolojik tesbittir. Tüm bu sanatçı karkatürüne aynı zamanda bir cevap gibidir…
Naifliği de buradan gelir...
Magazin basınında yurtdışı havası atan sanatçı bozuntularına ‘kim takardı seni Paris’de Londra’da/ya da gerçek bir sanatta/bir zeytin dalı mı taşıdın yurdundan/ biraz zahmet edip oralara…’ diye sorarlar Kızılok’la beraberce…
Aynı ülkenin sanatçısıdır hepsi oysa…
Bülent Ortaçgil solo bir şıklıktır başlı başına. ‘Şov Biznıs’ değerlerinin zıttıdır. Ne oyuncağı ne maymunu olmamayı başarmıştır. Direnmiştir. Daha az para kazanmış, daha az insan tarafından tanınmış, kendi gerçeğine biat etmiştir.
Fikret Kızılok ile birlikte kendisini belki en çok seven ‘entellektüel’ çevreye bile şarkı yapıp tatlı tatlı takılmıştır.
Kavgası vardır ama kişisel değildir.
Meselesi vardır ama düşmanca değildir.
‘Memurun hikayesi’ne de kafa yormuştur bir şarkısında, 12 Eylül sonrası ‘yasaklar’ı da şarkılarına taşımıştır.
Rüzgar gülü ya da devrin adamı değildir. Bülent Ortaçgil bir istikrar abidesidir.
Yaşadığımız her türlü garipliği, vahşeti, şiddeti eleştirirken bile ‘normal’ adlı şarkısının sınırları içinde kalır. Mizahı dozunda kullanır. İnsanın içini karartan deheşete düşüren bir kara mizah kuyusuna düşmez. Konuları anlatırken çarpıtmaz, sadeliği seçer.
Hep bir seviye vardır gözetilen.
Belki de onu bu kadar farklı kılan bu seviyedir. Hep oradadır Ortaçgil. Bir hayalkırıklığı yaratmayacağı garantili, yıllar içinde denenmiş, onaylanmış bir markadır.
İzleyicisi ya da sevenleri ile arasında kurduğu ilişkinin özünde de hep bu karşılıklı saygı ve mesafe vardır.
Bülent Ortaçgil’I bu ve daha buraya sığmayan bunun gibi nedenlerden dolayı severim ben.
Bir alternatiftir.
Bir sanatçının bu ülkede iyi aşk şarkıları yapıp kirlenmeden, böyle de kalabileceğinin yaşayan göstergesidir.
Sevdiğimiz, saydığımız ve her türlü kusurlarını ısrarla yıllardır görmezden geldiğimiz çocukluk idollerimiz gün gelip bizi büyük bir hayal kırıklığına sürüklediklerinde onları bir çocuğun kırgınlığı ile sessizce kendi gerçeklerine uğurlarız.
Terk ederiz…
Sevgili Bülent Ortaçgil, başkaları olmadan da olur da, Senin o güzel şarkında söylediğin gibi…
…’sensiz olmaz’.
dipnot.tv