Bülent Arınç: Bu mübarek gün hatırına yeter artık!
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, "Hiçbir şekilde başbakan olma niyetim yok, hiçbir...
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, "Hiçbir şekilde başbakan olma niyetim yok, hiçbir şekilde böyle bir göreve üstlenme niyetim yok, hiçbir şekilde ara dönemdi, şu dönemdi, bu dönemdi böyle bir şeyin hesabını yapmam, kulisini yapmam, kulis yapmak isteyenlere izin ve fırsat vermem, benim adım Bülent Arınç" dedi. Arınç, "Benim ismimin üzerinden bir şekilde dedikodu yapan, gıybet yapan, hepsi benim elimden su içmiş pek çok insan var, bunlar lütfen bu mübarek gün hatırına bu işlerden vazgeçsinler" dedi.
TRT Genel Müdürlüğü Lokali'nde, televizyonların Ankara temsilcileriyle bir araya gelen Arınç, gündeme ilişkin soruları yanıtladı ve değerlendirmelerde bulundu.
HSYK kararnamesi için "kıyım kararnamesi" ifadesinin kullanıldığının belirtilmesi üzerine Arınç, "Buna kıyım kararnamesi demek için kıyılmak lazım. Böyle bir şey mümkün değil. Her sene yaz kararnamesi çıkar, hatta 2 gün önce çıkardık ki herkes ailesiyle, çocuklarıyla ilgili daha rahat karar verebilsin diye" ifadesini kullandı.
Buna kıyım kararnamesi denilemeyeceğini dile getiren Arınç, "Bunu söyleyenler siyasi amaç taşıyor olabilirler. Çünkü bu tür kararnameler bir daire tarafından yapılıyor. Eğer burada haksızlık söz konusu ise veya yanlış karar verilmişse bu kişilerin hakim savcı veya idari yargıda görevli hakimlerin itiraz hakları bulunabiliyor. Eskiden yoktu, eskiden HSYK 5 üyeydi. Şimdi 22 üye, 3 daire halinde çalışabiliyor ve alınan kararların itiraz merci var. Dolayısıyla itiraz ve temyiz merci olan bir yerde kıyımdan söz edilemez. 'Dairelerin profili değişti o projil şimdi kıyım yapıyor' derseniz bu belli kesimler tarafından dile getirilebilir ama gerçek olan şudur ki, Adalet Bakanlığı'nın kararnamede kimin nereye gideceği üzerinde herhangi bir tasarrufu söz konusu değildir. Daire bunları kendisi yapar" diye konuştu. Arınç, kararnamenin rutin olduğunu bildiğini belirtti.
"Bir HSYK üyesi istifa ettiğini açıkladı, sonra sanıyorum geri döndü. Çünkü böyle bir mekanizma yokmuş, genel kurula dilekçe vermesi ve bütün HSYK üyeliğinden istifa etmesi olanaklıymış. Bu konudaki değerlendirmeniz nedir" sorusuna karşılık da Arınç, belli konumlardaki kişilerin istifalarının kanuna uygun olması gerektiğini söyledi.
Arınç, "Sabahat Akkirazın da istifa ettiği söylendi ama bildiğiniz gibi milletvekilinin istifası genel kurulun kabulüne bağlıdır. Bunu bilmeyen milletvekili olamaz. Genel kurulun bunu kabul etmeyeceğini, hatta gündeme bile getirmeyeceğini bile bile istifa etmek başka anlam taşır. Sonuçsuz bir işi ben yapıyorum demenin belki psiklojik rahatlık sağlayabileceğini söylerim ama bunun dışında bir üye ben ayrıldım demişse kurallara göre bunun bir karşılığının mutlaka olması gerekir" dedi.
"Hiçbir bakanımızın İmralı'yla görüşmesi olmamıştır"
"Çözüm süreciyle ilgili yasal bir boşluğun doldurulması gerekiyor en azından görüşme yapan isimler doğrultusunda. Bakanların İmralı'ya gittiği iddiaları gündeme getirildi. Gitti mi, gitmesi gerekir mi? Başbakan eve dönüş hedefimizdir dedi. Bu hedef için adı af olmayacak ama farklı bir düzenleme mi gündeme gelecek? Bu bir demokratikleşme paketi içinde mi gelir?"sorularını yanıtlayan Arınç, "Çözüm süreci konusunda hiçbir bakanımızın İmralı'yla görüşmesi kesinlikle olmamıştır" dedi.
MİT aracılığıyla yapılan bazı temaslar olduğunu, ayrıca HDP veya BDP'li milletvekillerinin Adalet Bakanlığının izniyle görüşme yapabildiğini anımsatan Arınç, "O milletvekilleri Kandil'e gitmek suretiyle arada bir irtibat veya görüşbirliği sağlamaya çalışıyorlar gibi düşünüyorum. Peki böyle mi devam edecek, bundan daha ilerisi yok mu? Bu konu Sayın Beşir Atalay arkadaşımızın, bir kaç arkadaşıyla yürüttüğü somut karar verildiğinde bize haber verdiği veya bizim düşüncelerimizi zaman zaman aldığı konudur. Şüphesiz süreç ilerledikçe veya olumlu bir noktaya evrildikçe yeni bazı gelişmeler yaşanabilir" diye konuştu.
Kendisine daha önce yasal düzenleme yapılıp yapılmayacağının sorulduğunu belirten Arınç, Bakanlar Kuruluna gelen böyle bir paket olmadığını, Başbakan Yardımcısı Atalay'ın sözlerinin, kendisine sorulması gerektiğini söylediğini anımsattı.
Arınç, "Herkes kendi işini bilir. Sayın Atalay'ın mutlaka Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığıyla veya terör üst kuruluyla güvenlik üst kuruluyla her an yaptığı çalışmalar vardır ama bu çalışmalar bir yasal düzenleme olarak sunulacaksa bunun görüşülme yeri Bakanlar Kuruludur. Bakanlar Kurulumuza zaman zaman sunumlar yapılıyor ama bu kapsamda sunum yapılmadı" dedi.
"Yeni bir demokratikleşme paketi gündemde yok"
Hükümetin, özgürlükler, demokratikleşme alanındaki çalışmalarının en son 30 Eylül'de Başbakan Erdoğan'ın ilan ettiği, sonra da bazı idari tedbirlerle yapılan çalışmalar olduğunu dile getiren Arınç, "Silahların ve şiddetin durduğu, ölümlerin gelmediği bir Türkiye'de çözüm sürecinin, fikirlerin ve siyasetin konuştuğu bir evreye dönüşmesi hepimizin arzusudur. Bu noktada çocuklar da kaçırılmamalı, dağa da çıkarılmamalı, yol da kesilmemeli, mayın da döşenmemeli, iş makineleri de yakılmamalı veya çalışanlar kaçırılıp fidye de istenmemeli. Örgütün veya örgütlerin bu konudaki çabalarını güvenlik güçleri engelleyecek noktadadır. Bunlar çözüm sürecini tamamen bitirecek olaylar değildir ancak rahatsız edici olaylardır" değerlendirmesinde bulundu.
Arınç, yeni bir demokratikleşme paketinin somut olarak gündemlerinde bulunmadığını belirterek, "Ancak idari tedbirlerle, yani kanun çıkarmaya gerek duymadan yapabileceğimiz şeyleri zaten süreç içerisinde yapıyoruz" dedi.
Başbakan Erdoğan'ın Cumhurbaşkanı olması durumunda kimin başbakan olacağı sorusu üzerine Arınç, 3 dönem yasağı olsa da olmasa da 2015'te siyaseti bırakacağını söylediğini hatırlattı.
Arınç, şöyle devam etti:
"2015 eğer bir insan için siyasette bir duraklama noktasıysa ben bu konuda kendimi çok rahat, çok müsterih hissediyorum. İyi ama biz 2014'ten bahsediyoruz' derseniz. Arkadaşlar bu konuyu zaten köşe yazarları çoktan halletmiş durumda. Çok sevgili Abdülkadir Selvi dostumuz üstüste yazılarında iki tane Başbakan adayının olduğunu yazıyor. Birisi Sayın Abdullah Gül, birisi Sayın Ahmet Davutoğlu, bizim esamemiz okunmuyor hiçbir tarafta o konuda çok rahatım. Yani belli yerlere çok yakın noktada bulunan çok değerli ve saygın arkadaşlarımız esasen gelinen noktaları çok isabetli bir şekilde yazıyorlar. Hiçbir şekilde başbakan olma niyetim yok. Hiçbir şekilde böyle bir görevi üstlenme niyetim yok. Hiçbir şekilde ara dönemdi, şu dönemdi, bu dönemdi böyle bir şeyin hesabını yapmam, kulisini yapmam, kulis yapmak isteyenlere izin ve fırsat vermem. Benim adım Bülent Arınç. 'Efendim, siz böylesiniz ama bir görev düştü diyelim.' O başka bir şey. Ama başkaları gibi ben bu dönemde 'Filan olsun' diye kulis yapan, ona arka çıkan, onun lehine konuşan, bol bol gıybet yapan insanlardan olmam, izin vermem, birilerinin beni veya bir başkasını kullanmasına da kesinlikle razı olmam. Ben bu işin içinde yokum, herkes hesabını ona göre yapsın. Herkes rahat olsun. Birileri benim varlığımdan rahatsız olmasın. Genç yaşta üzerlerinde gıybet taşıyıp, günahkar olmasınlar. Hesabi bir adam değilim ben."
Şimdiye kadar bir tek Meclis Başkanlığına talip olduğunu anlatan Arınç, gazetelerde eşi başörtülü olanların Meclis Başkanı olamayacağı yönündeki haberleri hatırlattı. Arınç, "O zaman böyle rezil düşünceler vardı. Hamdolsun 10 sene sonra yok. Nereden nereye geldik. Benim eşimin başında da örtü var, ben Meclis Başkanı olamazmışım. 'İnadına olacağım' dedim ve oldum Allah'a çok şükür. 5 sene de bu ülkede güzel Meclis Başkanlığı yaptım. Bunun ötesinde hiçbir hayalim, hiçbir hedefim yoktur" dedi.
"Bazıları keyfinden, rahatından her gün yumurtluyor"
Başbakanlığa layık en az 10-20 insanın adını rahatlıkla söyleyebileceğini dile getiren Arınç, kendisine sorulduğunda da başkasının ismini tavsiye edeceğini belirtti.
"Benim ismimin üzerinden bir şekilde dedikodu yapan, gıybet yapan, hepsi benim elimden su içmiş pek çok insan var, bunlar lütfen bu mübarek gün hatırına bu işlerden vazgeçsinler" diyen Arınç, şöyle devam etti:
"Yaşım 65'i geçti. Bana deseniz ki 20 sene daha siyaset yapar mısınız, ömrüm olursa yaparım ama ben kararımı verdim. Yeter artık, yeter çektiğimiz çile. Artık 2015'te bizim de biraz salim düşünmeye ihtiyacımız var. Kahvaltı yapmaya geliyorum, kafamda bin türlü soru. Bu kolay bir iş değil. Allah kimseye vermesin böyle bir şey. Şu anda Musul'da ne oluyor, şu anda bilmem nerede ne oluyor, kiminle görüşülüyor, nasıl bir netice alındı, nerede kırıldı, nerede düzeldi, bunlar kolay iş değil. Allah Tayyip Bey'e yardım etsin, Başbakanımıza. Çekilecek çile değil bu, ülke yönetmek çok zor bir iş. Çelik çomak işi değil. Bazıları keyfinden, rahatından her gün yumurtluyor. Bizim işimiz çok zor. Türkiye yönetilmesi en zor ülkelerden birisi. Bu ülkeyi 12 senedir başarıyla yöneten bir Başbakan var Türkiye'de. Çelik gibi sinirleri var, iradesi güçlü, tam bir lider. Böyle insanlar gelmeli Türkiye'ye. Aklıyla hareket eden, zihni melekeleri çok güçlü, her şeyi ihata edebilecek, ülkeye iyi yönetim getirebilecek bir insan. Bunun gibi çok insanımız var."
"Bunu çoluk çocuk işine bırakmayız"
AK Parti'yi sokakta bulmadıklarını ifade eden Arınç, "Bu parti bir karar verecekse bunu böyle çoluk çocuk işine bırakmayız, kim layıksa o gelir, ülkeyi bir sene yönetir, ondan sonra da devam eder veya yenisi gelir" diye konuştu.
Abdullah Gül'ün çok iyi cumhurbaşkanlığı yaptığını vurgulayan Arınç, "Benim şahsi arzum odur ki Sayın Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanımız olacaksa bu partiye güçlü bir figürün gelmesi ve ön planda hizmet etmesine ihtiyaç var. Eğer kabul ederse ve uygun görürse bu iş için en iyi isimlerden birisi Sayın Abdullah Gül'dür. Ama maalesef bir takım densizlerin dedikoduları, gıybetleri onu da belki bir noktaya getirmiş olabilir ki '2015 sonrasına dair hesabım yoktur' demek zorunda kaldı" ifadesini kullandı.
AK Parti'nin, Anavatan Partisi, Doğru Yol Partisi olmadığını dile getiren Arınç, "CHP hiç değiliz. Her gün kurultay yapacak halimiz yok bizim. Kimin ne söylediği belli olmayan bir parti de değiliz. Bu partinin lideri Sayın Recep Tayyip Erdoğan'dır. İstişaresini yapar, kararını verir ve biz hepimiz onun arkasından bütün gücümüzle koşarız. Kimin Başbakan olacağını da iki ay sonra herkes görecek" dedi.
Arınç, bir temsilcinin "Bu mesajlarınız sadece köşe yazarlarına ve gazetecilere yönelik değil, partinizdeki bazı genç isimlere veya daha sonra gelen isimlere de yönelik algılanıyor" sözleri üzerine, şunları kaydetti:
"Ne güzel algılamışsın, ne kadar doğru anlamışsın. Aynen de böyle söyledim. Sorduğunuz için söylüyorum. Bu önemli bir konu. Bu konuyu gazeteciler araştırır, yazar, söyler, inceler, kulislere kulağını verir. Hatta çok kızdığım, benim de danışman iki de bir yapıyor, çıt çıt yapar, pıt pıt yapar, birbirlerine haber gönderir falan. Retweet yaparlar, 'Bunu 4'e katla' diye bir yerlerden talimat gelir, ona katlamaya çalışırlar. Ben bunların içinde yokum. Ama bildiğim bir şey var. Kimin Başbakan olacağı konusunda sadece basının içerisinde değil maalesef olmaması gereken bir yerde, partinin içerisinde de grubun içerisinde de bu tür çabalar gösterenler var. Bunlar biraz tecrübesiz arkadaşlarımız. Bazı yerlere yakınlıklarını fırsat bilerek buradan bir şeyler üretmeye çalışıyorlar. Bugün milletvekillerinin yüzde 90'ına sorsanız, 'Ağabey sizin kasetlerinizle biz yetiştik, sizin söylediklerinizi biz dinledik, siz bizim ağabeyimiz, büyüğümüz oldunuz' derler. Allah'a çok şükür, benim için yeterli olan budur."
"Gerçekler ortaya çıkıverir, cascavlak ortada kalırsınız"
Arınç, "Ama bugün onların bir kısmının yaptığına bakıyorum, tecrübesiz buluyorum onları. Çok gıybet yapıyorlar, çok dedikodu yapıyorlar. Bunlar bir elinden tutulup milletvekili yapmış arkadaşlarımız da olsa onlara tavsiyem şudur, bu işlere fazla karışmayın. Kimsenin ismi üzerinden siyaset yürütmeyin. Kulis yapmayın. Fikrinizi söyleyin. Kendi düşüncenizi söyleyin. Başbakanımız en doğru kararı verir" diye konuştu.
Kendilerine düşenin, herhangi bir konuda fikirlerini doğru şekilde, kendisinin yaptığı gibi çekinmeden, korkmadan, sağa sola bakmadan söylemek olduğunu vurgulayan Arınç, şunları kaydetti:
"Karar verme merciinde kim varsa işi ona bırakacaksın. Herkes mutlak doğruyu bilemez. Mutlak doğruyu Allah bilir. Biz kendi doğrumuzu biliriz. Şu kadarcık aklımızla, şu kadarcık gözümüzle doğru bildiklerimizi söylersek bir konuda karar vermemiz kolaylaşabilir. Ama filan hesapla hareket edip bir şey söylersek, size de yaramaz o kişilere de yaramaz. Çünkü gerçeğin bir gün apaçık ortaya çıkmak gibi kötü bir huyu da var. Yalan söylerseniz, istismar ederseniz, bunun üzerinden kendinize rant devşirmeye çalışırsanız, 'O gelirse ben de şuraya gelirim hesapları yaparsanız, bu gerçekler bir gün, ikinci gün, üç hafta sonra ortaya çıkıverir, cascavlak ortada kalırsınız."
Arınç, "Cumhurbaşkanı Gül, Başbakan Erdoğan ve kendisinin, cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde üçlü görüşme yapıp yapmadığına" ilişkin soruyu, "Şimdilik ikili görüşmeler yaptık, üçlü görüşmeye sıra gelmedi. Bol bol ikili görüşmeler yapıyoruz" şeklinde yanıtladı.
Başbakan Yardımcısı Arınç, "Abdülkadir Selvi sizi sevmiyor mu? Hükümetinizin ve partinizin Cumhurbaşkanının görev süresinin dolmasından sonra Gül için görev planlaması var mı?" sorusu üzerine, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Sayın Abdullah Gül dediğimiz muhterem insan şu anda Cumhurbaşkanı. İsminin bu kadar geçmesinde ve isminin belli senaryolar içerisinde konuşulmasından ben ne kadar rahatsız olursam o da o kadar rahatsız, belki daha fazlasıyla rahatsız. Bu saygın insanın ismini, şuralarda veya buralarda dillendirmemek lazım. Ama öyle bir zamandayız ki konuşulan her konunun içinde onunla ilgili bir pasaj da var. Şunu istiyorum, Sayın Cumhurbaşkanımız ile Sayın Başbakanımız, bir noktada bir mutabakata varmışlardır. Bu mutabakatın sonucunun bir an önce açıklanması gerekir. O mutabakatın sonucunda da Başbakanımızın ne olacağı, Sayın Abdullah Gül'ün de bundan sonra nerelerde olacağı hepinizin malumu olacaktır. Bunları daha fazla köpürtmeden, her iki kişiyi de rencide edecek bir takım yorumlar yapmadan veya bunları başka başka mecralara çekmeden, keşke mümkün olsa, önümüzdeki süreç içinde en yakın bir zamanda bu açıklanabilmiş olsa."
Abdülkadir Selvi'nin yıllardır tanıdığı bir arkadaşı, çok sevdiği bir insan olduğunu belirten Arınç, "İnsan bazen en sevdiğine sitem ediyor. Madde madde yazınca çok dikkatimi çekti. Bir bu, iki bu, üçüncüsü de yok. Bunları farklı şekilde yazanlar da olabilir, onların da bir, ikisi farklı olabilir. Bir başkasının bir, ikisi farklı da olabilir. Ama bu isimleri yazmanın, bu isimler üzerinden senaryolar üretmenin, sadece köşe yazısını yazmak gibi, bugünü kurtarmak gibi bir hesabı olabilir. Yoksa bunların hiçbirisi kimin Başbakan olacağı konusunda kimseye bir fikir vermiyor" dedi.
"Sayın Ahmet Davutoğlu'nun başarısız bir insan olduğunu söyleyebilir miyiz, Başbakanlığa layık olmadığını düşünebilir miyiz, hayır, asla ve zinhar. Sayın Abdullah Gül için böyle bir şey düşünülebilir mi? Başka isimler de var. Numan Kurtulmuş ismi var, başka isimler var, bunların hepsi bir değer. Hepsi bir değer olduğu için AK Parti'de önemli yerlerde bulunuyorlar ama senaryoları bugünlerde bu şekilde dillendirmenin bir gazeteci refleksi olduğunu düşünelim. Ama benim ikinci aşamada işin içerisine koyduğum, parantezin içerisine aldığım başkaları da var, onlar belki istişarelerle veya birlikteliklerle bu tür yazılara sonuç verebiliyorlar. Bence o siyasetçi arkadaşlarım da kendi işlerine baksınlar, bu işlere fazla burunlarını sokmasınlar, düşünceleri sorulduğu zaman sadece düşüncelerini söylesinler, kimsenin ayağını kaydırmak gibi, kimseyi yükseltmek gibi boylarını aşan çabalar içinde olmasınlar."
Bir temsilcinin "MHP'li Sinan Oğan'ın Twitter'dan 'Zaten telefonlarımızı dinliyorlar, Dışişleri Bakanlığımızdaki kaynağımız kimse hemen açıklasınlar ki böyle bir şey yok' yazdığını" ifade etmesi üzerine Arınç, "Kaynağının kendisiyle telefonla görüşmesine ihtiyacı yok. Biraz daha anlar şimdi. Yeni bir tweetini bekleyelim, Beni konuşturmasın. Ne söylemek istediğimi anlar. O kaynak onunla konuşmak için telefona ihtiyaç duymuyor" diye konuştu.
Arınç, "AK Parti'nin bölünme olasılığı var mı" sorusunu da "Asla. Allah korusun. Biz bu partiyi, diğer örneklerini verdiğim partiler amacıyla kurmadık. Böyle bir amaçla bugüne kadar getirmedik. Halk bize güvenirken, yüzde 50 oy verirken, en son seçimlerde de belediyelerin yüzde 61'ini verirken, bu parti ileride bölünür gözüyle vermedi" dedi. Arınç, partinin sağlam temeller üzerine bina edildiğini ve böylece devam edeceğini kaydetti.
TRT Genel Müdürlüğü Lokali'nde, televizyonların Ankara temsilcileriyle bir araya gelen Arınç, gündeme ilişkin soruları yanıtladı ve değerlendirmelerde bulundu.
HSYK kararnamesi için "kıyım kararnamesi" ifadesinin kullanıldığının belirtilmesi üzerine Arınç, "Buna kıyım kararnamesi demek için kıyılmak lazım. Böyle bir şey mümkün değil. Her sene yaz kararnamesi çıkar, hatta 2 gün önce çıkardık ki herkes ailesiyle, çocuklarıyla ilgili daha rahat karar verebilsin diye" ifadesini kullandı.
Buna kıyım kararnamesi denilemeyeceğini dile getiren Arınç, "Bunu söyleyenler siyasi amaç taşıyor olabilirler. Çünkü bu tür kararnameler bir daire tarafından yapılıyor. Eğer burada haksızlık söz konusu ise veya yanlış karar verilmişse bu kişilerin hakim savcı veya idari yargıda görevli hakimlerin itiraz hakları bulunabiliyor. Eskiden yoktu, eskiden HSYK 5 üyeydi. Şimdi 22 üye, 3 daire halinde çalışabiliyor ve alınan kararların itiraz merci var. Dolayısıyla itiraz ve temyiz merci olan bir yerde kıyımdan söz edilemez. 'Dairelerin profili değişti o projil şimdi kıyım yapıyor' derseniz bu belli kesimler tarafından dile getirilebilir ama gerçek olan şudur ki, Adalet Bakanlığı'nın kararnamede kimin nereye gideceği üzerinde herhangi bir tasarrufu söz konusu değildir. Daire bunları kendisi yapar" diye konuştu. Arınç, kararnamenin rutin olduğunu bildiğini belirtti.
"Bir HSYK üyesi istifa ettiğini açıkladı, sonra sanıyorum geri döndü. Çünkü böyle bir mekanizma yokmuş, genel kurula dilekçe vermesi ve bütün HSYK üyeliğinden istifa etmesi olanaklıymış. Bu konudaki değerlendirmeniz nedir" sorusuna karşılık da Arınç, belli konumlardaki kişilerin istifalarının kanuna uygun olması gerektiğini söyledi.
Arınç, "Sabahat Akkirazın da istifa ettiği söylendi ama bildiğiniz gibi milletvekilinin istifası genel kurulun kabulüne bağlıdır. Bunu bilmeyen milletvekili olamaz. Genel kurulun bunu kabul etmeyeceğini, hatta gündeme bile getirmeyeceğini bile bile istifa etmek başka anlam taşır. Sonuçsuz bir işi ben yapıyorum demenin belki psiklojik rahatlık sağlayabileceğini söylerim ama bunun dışında bir üye ben ayrıldım demişse kurallara göre bunun bir karşılığının mutlaka olması gerekir" dedi.
"Hiçbir bakanımızın İmralı'yla görüşmesi olmamıştır"
"Çözüm süreciyle ilgili yasal bir boşluğun doldurulması gerekiyor en azından görüşme yapan isimler doğrultusunda. Bakanların İmralı'ya gittiği iddiaları gündeme getirildi. Gitti mi, gitmesi gerekir mi? Başbakan eve dönüş hedefimizdir dedi. Bu hedef için adı af olmayacak ama farklı bir düzenleme mi gündeme gelecek? Bu bir demokratikleşme paketi içinde mi gelir?"sorularını yanıtlayan Arınç, "Çözüm süreci konusunda hiçbir bakanımızın İmralı'yla görüşmesi kesinlikle olmamıştır" dedi.
MİT aracılığıyla yapılan bazı temaslar olduğunu, ayrıca HDP veya BDP'li milletvekillerinin Adalet Bakanlığının izniyle görüşme yapabildiğini anımsatan Arınç, "O milletvekilleri Kandil'e gitmek suretiyle arada bir irtibat veya görüşbirliği sağlamaya çalışıyorlar gibi düşünüyorum. Peki böyle mi devam edecek, bundan daha ilerisi yok mu? Bu konu Sayın Beşir Atalay arkadaşımızın, bir kaç arkadaşıyla yürüttüğü somut karar verildiğinde bize haber verdiği veya bizim düşüncelerimizi zaman zaman aldığı konudur. Şüphesiz süreç ilerledikçe veya olumlu bir noktaya evrildikçe yeni bazı gelişmeler yaşanabilir" diye konuştu.
Kendisine daha önce yasal düzenleme yapılıp yapılmayacağının sorulduğunu belirten Arınç, Bakanlar Kuruluna gelen böyle bir paket olmadığını, Başbakan Yardımcısı Atalay'ın sözlerinin, kendisine sorulması gerektiğini söylediğini anımsattı.
Arınç, "Herkes kendi işini bilir. Sayın Atalay'ın mutlaka Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığıyla veya terör üst kuruluyla güvenlik üst kuruluyla her an yaptığı çalışmalar vardır ama bu çalışmalar bir yasal düzenleme olarak sunulacaksa bunun görüşülme yeri Bakanlar Kuruludur. Bakanlar Kurulumuza zaman zaman sunumlar yapılıyor ama bu kapsamda sunum yapılmadı" dedi.
"Yeni bir demokratikleşme paketi gündemde yok"
Hükümetin, özgürlükler, demokratikleşme alanındaki çalışmalarının en son 30 Eylül'de Başbakan Erdoğan'ın ilan ettiği, sonra da bazı idari tedbirlerle yapılan çalışmalar olduğunu dile getiren Arınç, "Silahların ve şiddetin durduğu, ölümlerin gelmediği bir Türkiye'de çözüm sürecinin, fikirlerin ve siyasetin konuştuğu bir evreye dönüşmesi hepimizin arzusudur. Bu noktada çocuklar da kaçırılmamalı, dağa da çıkarılmamalı, yol da kesilmemeli, mayın da döşenmemeli, iş makineleri de yakılmamalı veya çalışanlar kaçırılıp fidye de istenmemeli. Örgütün veya örgütlerin bu konudaki çabalarını güvenlik güçleri engelleyecek noktadadır. Bunlar çözüm sürecini tamamen bitirecek olaylar değildir ancak rahatsız edici olaylardır" değerlendirmesinde bulundu.
Arınç, yeni bir demokratikleşme paketinin somut olarak gündemlerinde bulunmadığını belirterek, "Ancak idari tedbirlerle, yani kanun çıkarmaya gerek duymadan yapabileceğimiz şeyleri zaten süreç içerisinde yapıyoruz" dedi.
Başbakan Erdoğan'ın Cumhurbaşkanı olması durumunda kimin başbakan olacağı sorusu üzerine Arınç, 3 dönem yasağı olsa da olmasa da 2015'te siyaseti bırakacağını söylediğini hatırlattı.
Arınç, şöyle devam etti:
"2015 eğer bir insan için siyasette bir duraklama noktasıysa ben bu konuda kendimi çok rahat, çok müsterih hissediyorum. İyi ama biz 2014'ten bahsediyoruz' derseniz. Arkadaşlar bu konuyu zaten köşe yazarları çoktan halletmiş durumda. Çok sevgili Abdülkadir Selvi dostumuz üstüste yazılarında iki tane Başbakan adayının olduğunu yazıyor. Birisi Sayın Abdullah Gül, birisi Sayın Ahmet Davutoğlu, bizim esamemiz okunmuyor hiçbir tarafta o konuda çok rahatım. Yani belli yerlere çok yakın noktada bulunan çok değerli ve saygın arkadaşlarımız esasen gelinen noktaları çok isabetli bir şekilde yazıyorlar. Hiçbir şekilde başbakan olma niyetim yok. Hiçbir şekilde böyle bir görevi üstlenme niyetim yok. Hiçbir şekilde ara dönemdi, şu dönemdi, bu dönemdi böyle bir şeyin hesabını yapmam, kulisini yapmam, kulis yapmak isteyenlere izin ve fırsat vermem. Benim adım Bülent Arınç. 'Efendim, siz böylesiniz ama bir görev düştü diyelim.' O başka bir şey. Ama başkaları gibi ben bu dönemde 'Filan olsun' diye kulis yapan, ona arka çıkan, onun lehine konuşan, bol bol gıybet yapan insanlardan olmam, izin vermem, birilerinin beni veya bir başkasını kullanmasına da kesinlikle razı olmam. Ben bu işin içinde yokum, herkes hesabını ona göre yapsın. Herkes rahat olsun. Birileri benim varlığımdan rahatsız olmasın. Genç yaşta üzerlerinde gıybet taşıyıp, günahkar olmasınlar. Hesabi bir adam değilim ben."
Şimdiye kadar bir tek Meclis Başkanlığına talip olduğunu anlatan Arınç, gazetelerde eşi başörtülü olanların Meclis Başkanı olamayacağı yönündeki haberleri hatırlattı. Arınç, "O zaman böyle rezil düşünceler vardı. Hamdolsun 10 sene sonra yok. Nereden nereye geldik. Benim eşimin başında da örtü var, ben Meclis Başkanı olamazmışım. 'İnadına olacağım' dedim ve oldum Allah'a çok şükür. 5 sene de bu ülkede güzel Meclis Başkanlığı yaptım. Bunun ötesinde hiçbir hayalim, hiçbir hedefim yoktur" dedi.
"Bazıları keyfinden, rahatından her gün yumurtluyor"
Başbakanlığa layık en az 10-20 insanın adını rahatlıkla söyleyebileceğini dile getiren Arınç, kendisine sorulduğunda da başkasının ismini tavsiye edeceğini belirtti.
"Benim ismimin üzerinden bir şekilde dedikodu yapan, gıybet yapan, hepsi benim elimden su içmiş pek çok insan var, bunlar lütfen bu mübarek gün hatırına bu işlerden vazgeçsinler" diyen Arınç, şöyle devam etti:
"Yaşım 65'i geçti. Bana deseniz ki 20 sene daha siyaset yapar mısınız, ömrüm olursa yaparım ama ben kararımı verdim. Yeter artık, yeter çektiğimiz çile. Artık 2015'te bizim de biraz salim düşünmeye ihtiyacımız var. Kahvaltı yapmaya geliyorum, kafamda bin türlü soru. Bu kolay bir iş değil. Allah kimseye vermesin böyle bir şey. Şu anda Musul'da ne oluyor, şu anda bilmem nerede ne oluyor, kiminle görüşülüyor, nasıl bir netice alındı, nerede kırıldı, nerede düzeldi, bunlar kolay iş değil. Allah Tayyip Bey'e yardım etsin, Başbakanımıza. Çekilecek çile değil bu, ülke yönetmek çok zor bir iş. Çelik çomak işi değil. Bazıları keyfinden, rahatından her gün yumurtluyor. Bizim işimiz çok zor. Türkiye yönetilmesi en zor ülkelerden birisi. Bu ülkeyi 12 senedir başarıyla yöneten bir Başbakan var Türkiye'de. Çelik gibi sinirleri var, iradesi güçlü, tam bir lider. Böyle insanlar gelmeli Türkiye'ye. Aklıyla hareket eden, zihni melekeleri çok güçlü, her şeyi ihata edebilecek, ülkeye iyi yönetim getirebilecek bir insan. Bunun gibi çok insanımız var."
"Bunu çoluk çocuk işine bırakmayız"
AK Parti'yi sokakta bulmadıklarını ifade eden Arınç, "Bu parti bir karar verecekse bunu böyle çoluk çocuk işine bırakmayız, kim layıksa o gelir, ülkeyi bir sene yönetir, ondan sonra da devam eder veya yenisi gelir" diye konuştu.
Abdullah Gül'ün çok iyi cumhurbaşkanlığı yaptığını vurgulayan Arınç, "Benim şahsi arzum odur ki Sayın Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanımız olacaksa bu partiye güçlü bir figürün gelmesi ve ön planda hizmet etmesine ihtiyaç var. Eğer kabul ederse ve uygun görürse bu iş için en iyi isimlerden birisi Sayın Abdullah Gül'dür. Ama maalesef bir takım densizlerin dedikoduları, gıybetleri onu da belki bir noktaya getirmiş olabilir ki '2015 sonrasına dair hesabım yoktur' demek zorunda kaldı" ifadesini kullandı.
AK Parti'nin, Anavatan Partisi, Doğru Yol Partisi olmadığını dile getiren Arınç, "CHP hiç değiliz. Her gün kurultay yapacak halimiz yok bizim. Kimin ne söylediği belli olmayan bir parti de değiliz. Bu partinin lideri Sayın Recep Tayyip Erdoğan'dır. İstişaresini yapar, kararını verir ve biz hepimiz onun arkasından bütün gücümüzle koşarız. Kimin Başbakan olacağını da iki ay sonra herkes görecek" dedi.
Arınç, bir temsilcinin "Bu mesajlarınız sadece köşe yazarlarına ve gazetecilere yönelik değil, partinizdeki bazı genç isimlere veya daha sonra gelen isimlere de yönelik algılanıyor" sözleri üzerine, şunları kaydetti:
"Ne güzel algılamışsın, ne kadar doğru anlamışsın. Aynen de böyle söyledim. Sorduğunuz için söylüyorum. Bu önemli bir konu. Bu konuyu gazeteciler araştırır, yazar, söyler, inceler, kulislere kulağını verir. Hatta çok kızdığım, benim de danışman iki de bir yapıyor, çıt çıt yapar, pıt pıt yapar, birbirlerine haber gönderir falan. Retweet yaparlar, 'Bunu 4'e katla' diye bir yerlerden talimat gelir, ona katlamaya çalışırlar. Ben bunların içinde yokum. Ama bildiğim bir şey var. Kimin Başbakan olacağı konusunda sadece basının içerisinde değil maalesef olmaması gereken bir yerde, partinin içerisinde de grubun içerisinde de bu tür çabalar gösterenler var. Bunlar biraz tecrübesiz arkadaşlarımız. Bazı yerlere yakınlıklarını fırsat bilerek buradan bir şeyler üretmeye çalışıyorlar. Bugün milletvekillerinin yüzde 90'ına sorsanız, 'Ağabey sizin kasetlerinizle biz yetiştik, sizin söylediklerinizi biz dinledik, siz bizim ağabeyimiz, büyüğümüz oldunuz' derler. Allah'a çok şükür, benim için yeterli olan budur."
"Gerçekler ortaya çıkıverir, cascavlak ortada kalırsınız"
Arınç, "Ama bugün onların bir kısmının yaptığına bakıyorum, tecrübesiz buluyorum onları. Çok gıybet yapıyorlar, çok dedikodu yapıyorlar. Bunlar bir elinden tutulup milletvekili yapmış arkadaşlarımız da olsa onlara tavsiyem şudur, bu işlere fazla karışmayın. Kimsenin ismi üzerinden siyaset yürütmeyin. Kulis yapmayın. Fikrinizi söyleyin. Kendi düşüncenizi söyleyin. Başbakanımız en doğru kararı verir" diye konuştu.
Kendilerine düşenin, herhangi bir konuda fikirlerini doğru şekilde, kendisinin yaptığı gibi çekinmeden, korkmadan, sağa sola bakmadan söylemek olduğunu vurgulayan Arınç, şunları kaydetti:
"Karar verme merciinde kim varsa işi ona bırakacaksın. Herkes mutlak doğruyu bilemez. Mutlak doğruyu Allah bilir. Biz kendi doğrumuzu biliriz. Şu kadarcık aklımızla, şu kadarcık gözümüzle doğru bildiklerimizi söylersek bir konuda karar vermemiz kolaylaşabilir. Ama filan hesapla hareket edip bir şey söylersek, size de yaramaz o kişilere de yaramaz. Çünkü gerçeğin bir gün apaçık ortaya çıkmak gibi kötü bir huyu da var. Yalan söylerseniz, istismar ederseniz, bunun üzerinden kendinize rant devşirmeye çalışırsanız, 'O gelirse ben de şuraya gelirim hesapları yaparsanız, bu gerçekler bir gün, ikinci gün, üç hafta sonra ortaya çıkıverir, cascavlak ortada kalırsınız."
Arınç, "Cumhurbaşkanı Gül, Başbakan Erdoğan ve kendisinin, cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde üçlü görüşme yapıp yapmadığına" ilişkin soruyu, "Şimdilik ikili görüşmeler yaptık, üçlü görüşmeye sıra gelmedi. Bol bol ikili görüşmeler yapıyoruz" şeklinde yanıtladı.
Başbakan Yardımcısı Arınç, "Abdülkadir Selvi sizi sevmiyor mu? Hükümetinizin ve partinizin Cumhurbaşkanının görev süresinin dolmasından sonra Gül için görev planlaması var mı?" sorusu üzerine, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Sayın Abdullah Gül dediğimiz muhterem insan şu anda Cumhurbaşkanı. İsminin bu kadar geçmesinde ve isminin belli senaryolar içerisinde konuşulmasından ben ne kadar rahatsız olursam o da o kadar rahatsız, belki daha fazlasıyla rahatsız. Bu saygın insanın ismini, şuralarda veya buralarda dillendirmemek lazım. Ama öyle bir zamandayız ki konuşulan her konunun içinde onunla ilgili bir pasaj da var. Şunu istiyorum, Sayın Cumhurbaşkanımız ile Sayın Başbakanımız, bir noktada bir mutabakata varmışlardır. Bu mutabakatın sonucunun bir an önce açıklanması gerekir. O mutabakatın sonucunda da Başbakanımızın ne olacağı, Sayın Abdullah Gül'ün de bundan sonra nerelerde olacağı hepinizin malumu olacaktır. Bunları daha fazla köpürtmeden, her iki kişiyi de rencide edecek bir takım yorumlar yapmadan veya bunları başka başka mecralara çekmeden, keşke mümkün olsa, önümüzdeki süreç içinde en yakın bir zamanda bu açıklanabilmiş olsa."
Abdülkadir Selvi'nin yıllardır tanıdığı bir arkadaşı, çok sevdiği bir insan olduğunu belirten Arınç, "İnsan bazen en sevdiğine sitem ediyor. Madde madde yazınca çok dikkatimi çekti. Bir bu, iki bu, üçüncüsü de yok. Bunları farklı şekilde yazanlar da olabilir, onların da bir, ikisi farklı olabilir. Bir başkasının bir, ikisi farklı da olabilir. Ama bu isimleri yazmanın, bu isimler üzerinden senaryolar üretmenin, sadece köşe yazısını yazmak gibi, bugünü kurtarmak gibi bir hesabı olabilir. Yoksa bunların hiçbirisi kimin Başbakan olacağı konusunda kimseye bir fikir vermiyor" dedi.
"Sayın Ahmet Davutoğlu'nun başarısız bir insan olduğunu söyleyebilir miyiz, Başbakanlığa layık olmadığını düşünebilir miyiz, hayır, asla ve zinhar. Sayın Abdullah Gül için böyle bir şey düşünülebilir mi? Başka isimler de var. Numan Kurtulmuş ismi var, başka isimler var, bunların hepsi bir değer. Hepsi bir değer olduğu için AK Parti'de önemli yerlerde bulunuyorlar ama senaryoları bugünlerde bu şekilde dillendirmenin bir gazeteci refleksi olduğunu düşünelim. Ama benim ikinci aşamada işin içerisine koyduğum, parantezin içerisine aldığım başkaları da var, onlar belki istişarelerle veya birlikteliklerle bu tür yazılara sonuç verebiliyorlar. Bence o siyasetçi arkadaşlarım da kendi işlerine baksınlar, bu işlere fazla burunlarını sokmasınlar, düşünceleri sorulduğu zaman sadece düşüncelerini söylesinler, kimsenin ayağını kaydırmak gibi, kimseyi yükseltmek gibi boylarını aşan çabalar içinde olmasınlar."
Bir temsilcinin "MHP'li Sinan Oğan'ın Twitter'dan 'Zaten telefonlarımızı dinliyorlar, Dışişleri Bakanlığımızdaki kaynağımız kimse hemen açıklasınlar ki böyle bir şey yok' yazdığını" ifade etmesi üzerine Arınç, "Kaynağının kendisiyle telefonla görüşmesine ihtiyacı yok. Biraz daha anlar şimdi. Yeni bir tweetini bekleyelim, Beni konuşturmasın. Ne söylemek istediğimi anlar. O kaynak onunla konuşmak için telefona ihtiyaç duymuyor" diye konuştu.
Arınç, "AK Parti'nin bölünme olasılığı var mı" sorusunu da "Asla. Allah korusun. Biz bu partiyi, diğer örneklerini verdiğim partiler amacıyla kurmadık. Böyle bir amaçla bugüne kadar getirmedik. Halk bize güvenirken, yüzde 50 oy verirken, en son seçimlerde de belediyelerin yüzde 61'ini verirken, bu parti ileride bölünür gözüyle vermedi" dedi. Arınç, partinin sağlam temeller üzerine bina edildiğini ve böylece devam edeceğini kaydetti.