BUGÜN YAZARLARININ "GÜZİN ABLA-HAYDAR DÜMEN" POLEMİĞİ!.."HOOOP MEHMET HOCA...ORADA BİR DURALIM" DİYEN ALİ ATIF BİR'E HOCA'NIN CEVABI NE OLDU?
Bugün gazetesinde "dini öğütler" veren Mehmet Paksu,kendisini Haydar Dümen ve Guzin Abla'ya benzeten aynı gazetenin yazarı Ali Atıf Bir'e bakın nasıl cevap verdi? İşte Paksu'nun yazısı...
Güzin Abla ve Haydar Dümen ikilisinin yanında yer verdi yazısında...
14 Mart'tan bu yana "Sırdaş"ı yazıyorum. O zamana kadar Allah biliyor ya, Atıf Hoca'nın sözünü ettiği bu iki kişinin yazılarını hiç okumamışım, sadece isimlerini duymuştum.
Gazetenin Yayın Yönetmeni Erhan Bey, o gazeteleri açıp gösterince fark etmiştim o kişilerin hangi konularda yazı yazdıklarını...
Ben ne daha önce ne de şimdi bu iki yazarın yanında hiç yer almadım. Onlar ne yazıyorlar, nasıl yazıyorlar, neler yazıyorlar diye merak bile etmedim.
Dolayısıyla ne onların birisinin sağında solunda ne de ikisinin arası bir çizgide bulunmadım, böyle bir şeyi de düşünmedim, ihtiyaç da duymadım. Benim yazılarım onlara, onların yazıları da kendilerine kısacası!
Atıf Hoca'nın beni böyle bir yere "sıkıştırmasına" bir anlam veremedim.
6 yıldır yazdığım Tercüman'da ve Bugün'de ele aldığım konular hep Kur'ân çizisinde ve İslam hukuku ölçüsünde oldu. Gerek sayısı 40'a varan kitaplarımda, gerekse 17 yıldır hafta içi her gün yaptığım radyo programlarında hep aynı çizgiyi ve ölçüyü korudum. Gazetede ve radyoda bana gelen sorular da zaten hep Kur'ân-î ve İslâmî çerçevede oldu.
"Sırdaş"ı yazmaya başladığımdan bu yana da evlilik ve nikah konularının, aile sorunlarının ve geçim sıkıntılarının dini yönleri soruldu. Olayın "hükümet" ve "belediye" ciheti zaten herkesin malumu ve yaşadığı şeyler. Buralarda okuyucumun bir problemi yok. Problemin İslâmî yönünü merak ediyor ve soru öyle geliyor.
Bu milletin yüzde doksan dokuzu Müslüman. Yine yüzde doksan oranında halkın büyük çoğunluğu dini nikâhı ihmal etmez. Genellikle belediye nikahından sonra "dini nikah" da kıydırarak evlilik hayatına dualı olarak başlar. Sizin hatırlattığınız şarkı sözünde yer aldığı gibi (!..)
Laik bir ülkedeyiz. Devlet ve kanunları laik bir çizgi üzerine kurulmuştur. Ama fert Müslüman olduğu için büyük ölçüde nikah ve boşanma gibi işlemlerinin dini yönüne de dikkat eder, ihmal etmez.
Bu bir inanç meselesidir. İslam'a göre nikah bir ibadet olarak görülür. Kur'ân'da ve hadislerde nikah ve boşanma meselelerine genişçe yer verilir, esasları ve şartları belirlenir. Bir Müslüman namazını ve zekatını Kur'ân'a göre yerine getirdiği kadar, evlilik ve boşanma meselelerini de Kur'ân'ın, dolayısıyla İslam hukukunun tespit ettiği ölçülere göre götürmeye dikkat eder.
Kur'ân'da boşama/boşanma anlamına gelen "Talâk" isminde bir sure vardır. İnanan bir insan namazla ilgili âyetleri okurken nikah ve boşanma ile ilgili âyetleri görmezden gelebilir mi?
Atıf Hoca'nın "imam nikahı" olarak sözünü ettiği nikah "dini/İslâmî nikah"tır. Boşama/boşanma da aynı şekilde Kur'ân kaynaklıdır. Bir Müslüman Kur'ân'ın anlattığı ve tarif ettiği şekilde eşini boşamışsa, karı koca hayatı bitmiştir. Devam ederlerse, bunun adı nikâhsız beraberliktir, dine göre "zina"dır.
Ben yazılarımda ve sorulara verdiğim cevapta sizin dile getirdiğiniz gibi, "imam nikahını meşru kılmaya" ve "imam nikahından boşanınca boşanmış olmanın tanıtımını" yapmıyorum. Kur'ân'da ve İslam'da var olan, 1400 yıldır bir buçuk milyar Müslüman'ın inandığı, kabul ettiği ve Türkiye hariç bütün İslam ülkelerinin kanunlarında yer alan dini, hukuki ve ilmi bir konuyu anlatıyorum.
Bu yaptığım ne yanlıştır; ne din dışıdır ne de hukuk ve bilim dışı...
Benim medeni hukukta uzmanlığım yoktur. O konuyu medeni hukuk adamlarına sormak daha yerinde olacaktır.
Ama kişi ve aile hukukunun korunması için resmi nikahın ihmal edilmemesini sürekli tavsiye ediyorum.
Tam cevap olmasa da idare edersiniz inşallah Atıf Hocam...
Mehmet Paksu/Bugün