Bugün yazarı o soruya yanıt aradı: "Yasakçılıkta 'dünya şampiyonu' olmamızın sırrı"
Orhan Kemal Cengiz, bugünkü köşesine baskı ve yasakları taşıdı.
Bugün yazarı Orhan Kemal Cengiz, bugünkü köşesinde "Yasakçılıkta nasıl dünya şampiyonu olduk?" sorusuna yanıt aradı.
Köşesinde dünya çapında Twitter'a gelen 1982 içerik kaldırma talebinin 1820 tanesinin Türkiye'den geldiğinin bilgisini paylaşan Cengiz ayrıca, Atilla Taş'a Başbakan Ahmet Davutoğlu tarafından dava açılmasına da değindi.
Cengiz'in baskı ve yasakları taşıdığı köşe yazısı şöyle:
Yasakçılıkta nasıl dünya şampiyonu olduk?
Deseler ki, biz “hak”, “özgürlük”, “demokrasi” gibi kelimeleri sadece köprüyü geçmek için kullandık...
Deseler ki, biz ifade hürriyetine falan inanmıyoruz; biz bireyin devlet karşısında korunmasına inanmıyoruz...
Ama öyle yapmıyorlar, “ileri demokrasi” diyorlar, “en özgür medya bizde”, “en özgür ifade bizde” diyorlar...
İşte bu yüzden darbecilerden beter durumdalar. Hiç olmazsa, darbeciler yaptıklarını sadece inkâr ediyorlardı.
İşkence yapmıyoruz diyorlardı; medyayı engellemiyoruz diyorlardı...
Yalandı söyledikleri ama zaten onlar darbeciydi...
Bu iktidar sadece kötü olanı, kötüye gidişi inkâr etmiyor, tam tersini söylüyor olan bitenin ve bizim de bunlara inanmamızı istiyorlar.
Twitter geçtiğimiz günlerde 2014’ün ikinci yarısında dünyanın değişik ülkelerinden gelen içerik kaldırma taleplerini açıkladı. Bütün dünyadan toplam 1982 talep gelmiş. Bu taleplerden 1820 tanesi Türkiye’den geliyormuş. Türkiye dünya şampiyonu olmuş yasak talep etme konusunda...
Ve kırılması neredeyse imkânsız bir rekora imza atmışız. Dünya ikincisi Brezilya’dan gelen talep 101, dünya üçüncüsü Japonya’dan giden talep 19 tane.
Bütün bu talepler hangi sözler için istenmiş bilmiyoruz.
Ama geçen gün ses sanatçısı Atilla Taş’ın tweetleri için sulh ceza hakimliklerinden gelen yasaklama kararı nasıl dünya şampiyonu olduğumuza dair fikir veriyor. Dünya rekortmeni olmamız ile geçen yıl haziran ayında kurulan sulh ceza hakimlikleri arasında bir bağlantı olmalı. Bütün bu içerik kaldırma talepleri aynı dönemde istenmiş.
Taş’ın yasaklanan tweetleri bu işin ne kadar kolay olduğunu gösteriyor. Bir tweet’de Taş, Davutoğlu’na “Başbakansın ama başbakan değilsin” diyor. Eğer bu söz hakaretse, bundan sonra hiçbir konuda eleştiri yapılamaz demektir. Üzerine yasak konan ikinci tweet daha da ürkütücü bir tablo çıkarıyor ortaya. Montaj ve şaka olduğu belli olan, Davutoğlu’nun Paris’teki kortejin birkaç adım önünde yürüdüğü fotonun altına Taş, Anadolu ajansının fotoğrafı diye yazmış. Anadolu ajansının bağımsızlık ve tarafsızlığının hiciv yoluyla eleştirildiği bir tweet nasıl yasaklanabiliyor? Anadolu Ajansı’na yönelik bir eleştiri nasıl başbakana hakaret olarak kabul edilebiliyor?
Yine geçen hafta, öğrendik ki, “Erdoğan’ın dindarlığı Türkiye’nin ortalama dindarlığıdır” dedi diye psikiyatr Dr. Ahmet Koyuncu hakkında ceza davası açılmış. Başka bir doktor, Bilgin Çiftçi için de, Cumhurbaşkanı’nı Yüzüklerin Efendisi filmindeki Gollum karakterine benzettiği için Türkiye Halk Sağlığı Kurumu meslekten ihraç istiyor.
İfade hürriyetinin İ’sinin olduğu bir ülkede böyle yasaklar, davalar olabilir mi?
Ve bütün bunların üzerine, en özgür ülkelerden birisi olduğumuzu söylediklerinde ızdırabımızı katbekat artırıyorlar…
Köşesinde dünya çapında Twitter'a gelen 1982 içerik kaldırma talebinin 1820 tanesinin Türkiye'den geldiğinin bilgisini paylaşan Cengiz ayrıca, Atilla Taş'a Başbakan Ahmet Davutoğlu tarafından dava açılmasına da değindi.
Cengiz'in baskı ve yasakları taşıdığı köşe yazısı şöyle:
Yasakçılıkta nasıl dünya şampiyonu olduk?
Deseler ki, biz “hak”, “özgürlük”, “demokrasi” gibi kelimeleri sadece köprüyü geçmek için kullandık...
Deseler ki, biz ifade hürriyetine falan inanmıyoruz; biz bireyin devlet karşısında korunmasına inanmıyoruz...
Ama öyle yapmıyorlar, “ileri demokrasi” diyorlar, “en özgür medya bizde”, “en özgür ifade bizde” diyorlar...
İşte bu yüzden darbecilerden beter durumdalar. Hiç olmazsa, darbeciler yaptıklarını sadece inkâr ediyorlardı.
İşkence yapmıyoruz diyorlardı; medyayı engellemiyoruz diyorlardı...
Yalandı söyledikleri ama zaten onlar darbeciydi...
Bu iktidar sadece kötü olanı, kötüye gidişi inkâr etmiyor, tam tersini söylüyor olan bitenin ve bizim de bunlara inanmamızı istiyorlar.
Twitter geçtiğimiz günlerde 2014’ün ikinci yarısında dünyanın değişik ülkelerinden gelen içerik kaldırma taleplerini açıkladı. Bütün dünyadan toplam 1982 talep gelmiş. Bu taleplerden 1820 tanesi Türkiye’den geliyormuş. Türkiye dünya şampiyonu olmuş yasak talep etme konusunda...
Ve kırılması neredeyse imkânsız bir rekora imza atmışız. Dünya ikincisi Brezilya’dan gelen talep 101, dünya üçüncüsü Japonya’dan giden talep 19 tane.
Bütün bu talepler hangi sözler için istenmiş bilmiyoruz.
Ama geçen gün ses sanatçısı Atilla Taş’ın tweetleri için sulh ceza hakimliklerinden gelen yasaklama kararı nasıl dünya şampiyonu olduğumuza dair fikir veriyor. Dünya rekortmeni olmamız ile geçen yıl haziran ayında kurulan sulh ceza hakimlikleri arasında bir bağlantı olmalı. Bütün bu içerik kaldırma talepleri aynı dönemde istenmiş.
Taş’ın yasaklanan tweetleri bu işin ne kadar kolay olduğunu gösteriyor. Bir tweet’de Taş, Davutoğlu’na “Başbakansın ama başbakan değilsin” diyor. Eğer bu söz hakaretse, bundan sonra hiçbir konuda eleştiri yapılamaz demektir. Üzerine yasak konan ikinci tweet daha da ürkütücü bir tablo çıkarıyor ortaya. Montaj ve şaka olduğu belli olan, Davutoğlu’nun Paris’teki kortejin birkaç adım önünde yürüdüğü fotonun altına Taş, Anadolu ajansının fotoğrafı diye yazmış. Anadolu ajansının bağımsızlık ve tarafsızlığının hiciv yoluyla eleştirildiği bir tweet nasıl yasaklanabiliyor? Anadolu Ajansı’na yönelik bir eleştiri nasıl başbakana hakaret olarak kabul edilebiliyor?
Yine geçen hafta, öğrendik ki, “Erdoğan’ın dindarlığı Türkiye’nin ortalama dindarlığıdır” dedi diye psikiyatr Dr. Ahmet Koyuncu hakkında ceza davası açılmış. Başka bir doktor, Bilgin Çiftçi için de, Cumhurbaşkanı’nı Yüzüklerin Efendisi filmindeki Gollum karakterine benzettiği için Türkiye Halk Sağlığı Kurumu meslekten ihraç istiyor.
İfade hürriyetinin İ’sinin olduğu bir ülkede böyle yasaklar, davalar olabilir mi?
Ve bütün bunların üzerine, en özgür ülkelerden birisi olduğumuzu söylediklerinde ızdırabımızı katbekat artırıyorlar…