Bugün Nazım Hikmet'in doğum günü... TRT’nin Vera röportajı nereye kayboldu?

TRT eski Haber Dairesi Başkanı Aydoğan Kılınç, Nazım Hikmet’in 120. doğum gününde sosyal medya hesabından dikkat çeken bir paylaşımda bulundu.

2002 – 2004 yılları arasında TRT Haber Dairesi Başkanlığı görevini üstlenen Aydoğan Kılınç, Nazım Hikmet’in 120. doğum gününde yani bugün (15 Ocak 2021) sosyal medya hesabından dikkat çeken bir paylaşımda bulundu. TRT'nin ilk anchorman'i olan Kılınç, Nâzım Hikmet’in eşi Vera Tulyakova’yla yaptıkları röportaja dair önemli bir detayı ilk kez açıkladı.

“HASRET… HASRET… ÇOK HASRET…”

MedyaRadar’ın özel haberine göre söz konusu röportaj için “Unutamadığım bir gündü” ifadelerini kullanan Aydoğan Kılınç, “TRT adına ‘Profil’ Haber Programı için oradaydık. Sovyetler Birliği henüz dağılmamıştı. Gorbaçov devlet başkanıydı. O tarihlerde oraya gidip çekimler yapan ilk ekiptik. Hazırladığımız program yayınlanmadan önce Çankaya Köşkü'ne, [Turgut] Özal'a gönderildi. ‘Görmek istiyor’ denmişti. Günler geçti. Sonra beklemediğimiz bir şey oldu” dedi ve ekledi: “‘Şu anda Türkiye bunu kaldıramaz, konjonktür uygun değil’ yanıtı geldi. Bu programın nerede olduğunu bilmiyorum hala. Tüm bunları kayda geçsin diye yazdım. Bugün gelmiş geçmiş en büyük şairimiz Nazım Hikmet'in 120. doğum günü. Hasret...Hasret...Çok Hasret...”

İşte Aydoğan Kılınç’ın yıllar sonra o röportaja ve sonrasına dair ilk kez kaleme aldığı o yazı:

“Nazım Hikmet 120 Yaşında...

‘Hasret...Hasret...Çok Hasret’

Sanki Vera değil yanımızda olan, Nazım'ın kendisi.

Çalışma odasının penceresinde gölge oyunlarında kullanılan rengarenk kocaman Hacivat ile Karagöz'ün yapıştırıldığı, tüm duvarlarında o çok sevdiği ulaşılamaz olan uzak vatanını anımsatan her şeyin olduğu, yıllarca yaşadığı evindeyiz.

Önce onunla baş başa olmuştuk. Moskova'daki Ünlüler Mezarlığına giderek, karların arasından arayıp bulduğumuz siyah mermerden çok çarpıcı, düşünceli ayakta durduğu siluetinin bulunduğu mezarının ayak ucuna,1988 Şubat'ının buz gibi havasında soğuktan kaskatı kesilmiş aldığımız kırmızı karanfilleri bırakmıştık.

O çok sevdiğim şiirinin şu dizelerini hatırladım birden.

‘Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür,

Ve, bir orman gibi kardeşçesine.’

Adeta koşarak gelmiştik, ona hiçbir gün gerçek yuva olmayan vatanının dışındaki evine.

Kapıyı açan Vera'ydı. Hepimize sımsıkı sarılarak karşılayan.

Vera, Nazım'ın buralarda neler yaşadığını, Moskova'daki hayatını bize Rusça anlatırken duvardaki boydan boya dar ama çok uzunca İstanbul ve Boğaz resmine döndü ve birdenbire durdu.

İçini çekti, çok derin bir nefes aldı ve Arka arkaya;

‘Hasret, Hasret, Çok Hasret’ deyiverdi, Türkçe.

Buğulu sesiyle, gözlerinden damlalar boşalıverdi bir çağlayan gibi.

Vera, hıçkıra hıçkıra ağlarken biz de gözyaşlarımızı tutamadık.

Sakinleşti. Anlattı, anlattı. Sonra diğer odaya geçip elinde bir kırmızı şarapla döndü. Nazım'a İstanbul'dan yollanan şaraplardan biriymiş. Onun şerefine açacağını söyledi.

Unutamadığım bir gündü.

TRT adına ‘Profil’ Haber Programı için oradaydık. Sovyetler Birliği henüz dağılmamıştı. Gorbaçov devlet başkanıydı. O tarihlerde oraya gidip çekimler yapan ilk ekiptik.

Hazırladığımız program yayınlanmadan önce Çankaya Köşkü'ne, Özal'a gönderildi. Görmek istiyor denmişti. Günler geçti. Sonra beklemediğimiz bir şey oldu.

‘Şu anda Türkiye bunu kaldıramaz, konjonktür uygun değil’ yanıtı geldi.

Bu programın nerede olduğunu bilmiyorum hala.

Tüm bunları kayda geçsin diye yazdım.

Bugün gelmiş geçmiş en büyük şairimiz Nazım Hikmet'in 120. doğum günü.

Hasret...Hasret...Çok Hasret...”