BUGÜN İKTİDAR MEDYASINDA ÇOK SAYIDA SİYASİ AKTİVİST, GAZETECİ OLARAK FAALİYET GÖSTERMİYOR MU?

Kadri Gürsel, cezaevindeki gazetecileri "siyasi aktivist" olarak gören Gazetecileri Koruma Komitesi'ni ve hükümeti eleştirdi.

İşte Kadri Gürsel'in o yazısı..

Gazeteci kim?

“Türkiye’de sadece sekiz gazeteci tutukludur” diye 8 Aralık’ta rapor açıklayan New York merkezli “Gazetecileri Koruma Komitesi” (CPJ), cezaevindeki 60 civarındaki gazeteciyi gazeteciden saymamış oldu. Görünen o ki bazı muktedir çevreler bunu daha fazla gazetecinin hapse gönderilmesine dünyadan yeşil ışık yakılıyormuş gibi yorumladılar.
Madem o 60 gazeteci, CPJ’ye göre gazeteci değildi... İktidardakiler onları teröristlikle suçlamalarının zımnen kabul gördüğü sonucuna varmış olabilirlerdi.
Nitekim CPJ raporu 10 Aralık’ta Adalet Bakanı Sadullah Ergin tarafından Meclis kürsüsünde Türkiye’deki basın özgürlüğü ve tutuklu gazeteciler sorununun o kadar da vahim olmadığı iddiasına dayanak olarak kullanıldı... Adalet Bakanı, “CPJ’in sadece bu sekiz kişinin gazetecilik mesleği ile tutuklanma nedeni arasında güvenilir bir bağ kurabildiğini, onun dışındakilerle kuramadığını” söyledi.
Şimdi CPJ kına yaksın...
29 gazeteci daha tutuklandı önceki gün.
“KCK’nın medya ayağını çökertme operasyonları” kapsamında gözaltına alınan gazeteciler arasındaydılar. Aynı operasyonda tutuklananların toplam sayısı 36’ydı.
Habertürk gazetesi, haberi dün birinci sayfasından “29 gazeteci tutuklandı” başlığıyla duyurdu. Haber gazetenin içinde zamanın baskıcı ruhuna rağmen sayfa manşetine taşındı. Haberi destekleyen grafik tabloda Türkiye’de tutuklu gazeteci sayısının 99’a tırmandığı bilgisi yer aldı. Habertürk, tutuklanan gazetecilerin tam listesini çalıştıkları medya kuruluşlarının adlarıyla birlikte verdi.
“Aman zamanın ruhuna uyalım” derken işi iyice abartan bazı başkaları ise, gazetelerindeki iç sayfalardan birinin dibindeki sağ köşede, yani gözden en ırak yerde, iki sütuna beş santim yer vermeye değer gördükleri haberde, tutuklanan bu 29 kişinin bırakın gazeteciliğinden, “medya çalışanı” olduğundan bile bahsetmediler. Onlar da kına yaksın.
Habertürk’teki listeden tutuklanan gazetecilerin Kürt hareketine yakınlığıyla bilinen medya kuruluşlarının mensupları olduğu anlaşılıyordu...
Ve şimdi CPJ “çevir kazı yanmasın” telaşında... Çünkü kendilerini uluslararası saygınlıkları açısından gerçekten de üzücü bir duruma düşürdüler.
CPJ, “KCK’nın medya ayağı” operasyonunun ilk gününde hadiseyi kınayan bir açıklama yaptı ve gözaltına alınanları “gazeteci” olarak nitelendirdi. İki gün sonra CPJ’in Direktörü Joel Simon, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a yazdığı protesto mektubunda yine bu 29 kişiden “gözaltındaki gazeteciler” diye bahsetti.
Direktör Simon, geçen cuma CPJ’in internet sitesine ikircikli tutumlarını izah maksadını taşıyan bir yazı koydu.
“Türkiye’nin dehşete düşüren basın özgürlüğü siciline mukabele etmek” başlıklı yazıdaki bir husus, “Kim gazeteci, kim değil” sorusunun izini sürmek açısından dikkat çekici... Simon, “Kendisini basın özgürlüğünün savunusuna adamış bir örgüt olarak, gazetecilikle siyasi aktivizm arasında ayrım gözetiriz” diyor.
Yani örgütünün Türkiye’de hapiste olan onlarca gazeteciyi gazeteciden saymamasını bu ayrım üzerinden savunuyor.
İyi hoş da, bir kişi gazeteciliği siyasi aktivizminin ifadesi olarak yapamaz mı? Gazeteci kimliği ile siyasi aktivizm örtüşemez mi? Bal gibi örtüşür. Bir demokraside, belirli bir ideoloji ya da siyasi amaç doğrultusunda seçici habercilik yapmanın ayıplanacak nesi olabilir?
Yeter ki gazetecilik objektif kuralları çerçevesinde düzgün yapılsın. Mesela gazetecilik yoluyla nefret suçu işlenmesin, savaş ve darbe kışkırtıcılığı yapılmasın, siyasal şiddete övgü düzülmesin...
İktidarın hoşuna gitmeyen bir ideoloji, siyasi görüş ya da amaç doğrultusunda yapılan gazeteciliğin kovuşturmaya uğraması, fikir özgürlüğünün sınırlandırılmasından başka bir şey değildir; fikir suçu oluşturmaktır.
Gazetecilik profesyonel amaçlarla, yani sadece gazetecilik için de yapılır; belirli bir dünya görüşünün doğrultusunda amatörce de yapılır. Ama bu iki gazeteciliğin kalitesi aynı terazide tartılır.
Bugün İslamcı basın ya da iktidar medyasının her kademesinde çok sayıda siyasi aktivist, gazeteci olarak faaliyet göstermiyor mu?
CPJ’ye göre “dünya gazeteci tutuklama şampiyonu” İran’da hapiste bulunan gazeteci sayısı 42... Peki, İran’da siyasi aktivist olmadan gazeteci olmak mümkün mü? Gözaltı, hapis, işkence ve ölüm göze alınmadan gerçek gazeteciliğin yapılamadığı bir ülkeden söz ediyoruz.
Türkiye’yi yöneten koalisyonun Kürt sorununu çözmeye niyeti yok; buna mukabil rejimlerinin dünyada bir demokrasi olarak saygı görmesini istiyorlar. Bu ikisini ilelebet idame ettirmek imkânsız ama bir ara formülü var. İlk maddesinde “basın özgürlüğüne ve muhalif medyaya tahammül etmek” yazıyor.
2 Ocak 2012’de görüşmek üzere tüm okurlara mutlu bir yeni yıl diliyorum.