Bugün Birand'ın ölüm yıldönümü! Birand'sız bir yıl nasıl geçti? Sevenleri anlattı!
Bugün 17 Ocak… Duayen gazeteci Mehmet Ali Birand’ın ölüm yıldönümü… Aradan tam bir yıl geçti. Sevdikleri ve sevenleri onsuz geçen bir yılı Medyaradar’dan Alev Gürsoy Cimin’e anlattı. İsimler farklı olsa da mesajlar aynı: Herkes çok özlemiş, yokluğuna alışamamış…
Oğlu Umur Birand, 32. Günde birlikte çalıştığı ve çok sevdiği Can Dündar ve Çiğdem Anad, Kanal D Haberden yol arkadaşı Süleyman Sarılar, “Zehir muhabirlerim” dediği ve hep arkasında durduğu Fatih Portakal, Ekrem Açıkel… Hepsi “Onsuzluk zor” diyor. Mesajlarda kelimeler farklı ama ortak duygu aynı: Onsuz olmuyor diyorlar…
Diğer mesleklerde ne denli vardır bilmiyorum ama hırslar, egolar bizim medyamızda çoğunun boyunu bastırmıştır. Biraz yukarı çıkanı aşağı çekmek adet olmuştur. Kimse kendinden iyiyi istemez ama o öyle değildi. Rekabeti çok severdi ama kendi rakiplerini yetiştirecek kadar da yürekliydi. Kim ne derse desin o bir duayen… O esaslı, gerçek bir gazeteciydi. 'Biran'da gitti, erkendi, hem de çok erken; diyeceksiniz ki “Hangi ölüm erken değil ki” Evet, her ölüm erken ölüm; ama biz Birand’ın böylesine alelacele gitmesine hazır değildik, giderken aslında bizden de bir şeyler aldı götürdü. Mesela haber izleme heyecanımızı. Haberlere getirdiği o bakış açısını. Onsuz ekranlar daha tatsız, daha rekabetsiz ve neşesiz. Yokluğu belli. Bakıyorum da 17 Ocak 2013’ün üzerinden tam 1 yıl geçmiş ama ne kadarda özlemişiz o güzel adamı. Hatasıyla, günahıyla iyisiyle kötüsüyle özlemişiz… Acaba ne derdi 17 Aralık operasyonu ile ilgili? Bakanların istifasına nasıl yorum yapardı ve Başbakan’a süreçte ne önerirdi? Kafamda deli sorular… Yorumlarını ne de çok özlemişiz, ne kadar merak edermişiz meğer diyeceklerini… Ekran gafları, samimiyeti, hepsini özlemişiz. Bakın onu en yakından, candan tanıyan sevdikleri ve onu çok seven çalışma arkadaşları neler söylüyor… Belki kullanılan kelimeler farklı ama mesaj hep aynı: Onlar da işin aslı alışamamışlar yokluğuna…
Umur Birand (Mehmet Ali Birand’ın oğlu)
“BABAM HAYATTA OLSAYDI AİLEM TAM OLURDU”
Babamı kaybedeli 1 yıl oldu. O bir yıl içinde tanıyan tanımayan herkes bana Türkiye’de olan biten hakkında "Baban hayatta olsa ne derdi?" Diye sorup durdu. Cevabını maalesef bilmiyorum... İlgilenmiyorum hatta.
Çünkü Babam hayatta olsaydı ailem, tam olurdu. Onun boşluğunu hiç bir şey dolduramıyor. İçimdeki fırtınayı tek ben bilirim. Babam hayatta olsaydı gri bulutlar giderdi, babam hayatta olsaydı "Her şey çok iyi olacak" derdi. Tüm yakınlarına dediği gibi.
Babam ameliyata girmeden bir gece önce mesajlaştığımda onu çok sevdiğimi söyledim. Onum cevabı ise "Senin için yaşıyorum" demişti. Esasen sizin için yaşıyordu, çünkü sizler onu yaşatıyordunuz.
----------------
Süleyman Sarılar – Kanal D Haber Genel Yayın Yönetmeni ( Birand’ın yol arkadaşı – dostuydu)
“BİRAND'IN ARDINDAN....”
Birand'sız geçen tam 1 yıl.. Yokluğuna alışmak zor olmalı değil mi?
Birand’ın yokluğuna alışmak mümkün değil. Her an ellerini şaklatarak haber merkezi gelecek ve “aga ne yapıyoruz? Mallar iyi mi bugün” diye soracak gibi hissediyorum. Onsuz bir yılda ne çok şey yaşadık. Çözüm sürecinden Gezi’ye, operasyonlardan, hükümet-cemaat kavgasına kadar öylesine hareketli bir gündem vardı ki eminim o yaşasaydı, her gün bir muhabir heyecanıyla olayların merkezinde olmak ister, perde arkasında ne oluyor diye sürekli araştırırdı. Ama onun dediği gibi hayat devam ediyor, edecek. Bizde Kanal D Haber merkezi olarak, onun zirveye diktiği bayrağı orada tutabilmek için elimizden geleni yaptık, yapmaya devam edeceğiz.
En çok neyini özlediniz?
Aslında en çok onu özledim. Sevecenliğini, dinginliğini, her şeyi herkesi dinleyen mütevaziliğini, insanlığını, medeni ilişkilerini her şeyi çok özledim. Ama en çok sabahları evinden arayıp “aga söyle bakalım ne yapmışız” diyerek ratingleri sormasını, sonuçları duyunca da kahkaha atarak “mahallleyi fena rahatsız etmişiz Yaşşaaaa” demesini özledim. Sesi hala kulağımda.
Birand sizin için ne anlam ifade ederdi?
Birand, benim için, baba, arkadaş, dost, abi, yani her şeydi. Kişisel yakınlığın yanında her şeyden önce gazeteci gibi gazeteciydi. Türkiye’de batılı anlamda, belki de tek gazeteciydi. Hiç kendini frenlemez, her şeyi sorar, söyler ve tüm liderlerle, makam mevki sahipleriyle eşit bir ilişki kurar, en sorulmaz denileni sorar ve asla vazgeçmezdi. Her anını planlar, hatta birkaç yıl sonrasının randevularını sıraya koyar, çok düzenli çalışırdı. Ve tüm ekibini çok iyi motive ederdi.
Kanal D Haber kuşkusuz ki hala çok başarılı peki eksikliğini hissediyor musunuz?
Elbette yokluğunu hissetmemek mümkün mü? Her akşam bültenin kam spikerlerini yazarken, kimi zaman kendimi, o varmış gibi, onun diline uyacak cümleler kurarken yakalıyorum ve sonra vazgeçiyorum. Örneğin bir haksızlık varsa onun en sevdiği “Vali beye, sayın bakanı, o polise, bu sürücüye, o babaya (haberin muhatabı kimse) iki çift lafım var” cümlesini kurmak ve ekrandan o haksızlıkla ilgili çok açık yorumlar yapmasını hep arıyorum.
Şimdi olsaydı bu gündemle ilgili sizce ne düşünürdü?
Şimdi keşke olsaydı. Şu anda Türkiye Onun için haber cenneti. Ellerini ovuşturur ve “Hemen şunun üstüne gidelim.” derdi. Birkaç kez bülteni Ankara’ya taşırdık. En yetkili isimleri yayına alırdık.
-------------
Serdar Cebe - Kanal D Ana Haber Spikeri (Kaptanından sonra koltuk ona emanet)
“BİRAND’IN SAĞLAM İRADESİNİ, İNSANLIĞINI ÖZLEDİM”
"Ne büyük haberciydi" "o olsa şöyle yapardı" "bakın Birand olsa böyle olmazdı" "Birand yorum yapsaydı" ne çok kişi söylemiştir değil mi?
Ben bir yıl içinde bunların hiç birini düşünmedim. Ben Birand’sız geçen bir yılda onun esprilerini özledim. Yeri geldiğinde ortaya koyduğu "Sağlam iradeyi" özledim. Ben geçen bir yılda Birand'ın haberciliğini değil insanlığını özledim. Bundan bir sene önce onu binler uğurladı. Sağcısı solcusu saf tuttu. “İyi insandı” dedi farklı düşüncedekiler bile. Seni hep özleyeceğiz Birand.
-------
Can Dündar (Başarılı gazeteci 32. günde Birand’la çalışmıştı- en yakın dostlarından biriydi)
“YOKLUĞU BÜYÜK EKSİKLİK”
Ekrana çıktığım her gün anıyorum, arıyorum Birand'ı...
Hayatta olsa ne derdi?
İzlese kesin iftihar ederdi?
Buna itiraz eder miydi?
O çok daha renkli giyinirdi.
Bu soruyu şöyle formüle eder, böyle doğrudan sorardı.
Yaşasa kesin oradaydı.
Bu soruları, tahminleri onu tanıdığıma, onun yanında yetiştiğime dair şükürler izliyor.
Yayın bittiğinde insan o alıştığımız telefonlarını bekliyor.
"Afferim oğlum, aslan çocuk" sesini duymak istiyor.
Yapıcı, cesaretlendiren, övgüyle karışık eleştirilerini özlüyor.
Onunla büyümüş bizler için varlığı ne büyük kazançtı, yokluğu ne büyük eksiklik...
Ama bıraktığı izin, her birimizde tek tek yaşadığını bilmek, onu özleyen her seyircide hasrete dönüştüğünü düşünmek ruhumuzu ferahlatıyor.
Nur içinde yatsın.
----------------
Çiğdem Anad – (32. Gün’de birlikte çalıştılar, Birand kızı gibi severdi Anad’ı)
“BASINDA EKSİKLİĞİNİ HİSSEDİYORUZ”
MAB bugün olsaydı, Türkiye’nin bu kaotik döneminde uluslararası denklemleri analiz etmemizi sağlayacak önemli röportajlar yapardı mutlaka. ABD'nin, İsrail'in, AB'nin kritik siyasi figürleri MAB'la konuşurdu. Çünkü Türkiye'deki hiçbir gazeteciyi tanımadıkları kadar onu tanırlardı. Yine çünkü, o her olaya dünya perspektifinden bakabilirdi. Bir gazetecinin sadece kendi ülkesinin kültürü ve değer yargılarıyla sınırlı kalmayıp, dünya vatandaşı olabilmesi onu ayrıcalıklı hale getirdi. Bu nedenle bugün biz basında onun eksikliğini hissediyoruz. Biz, bütün gazeteciler ağır bir sansürün cenderesinde boğuşurken, Mab nasıl bir çıkış yolu bulurdu acaba diye düşünüyorum. Birand devletten az tokat yemedi, çok zor dönemlerden geçti ama yıkıldığı yerden kalkmayı hep başarabildi. Yakın geçmiş sizi haklı çıkarıyorsa, geçmişte sizi düşman görenler bile sonrasında kahraman ilan ediyorlar. O halde her şeye rağmen doğru gazetecilik yapmaya devam etmekten başka yol yok. Tabii bugün sorun gazetecilik yapabilecek mecrayı bulabilmekte. Ama Mab da dönem dönem o mecrayı bulamadı ve gün geldi kapılar ona ardına kadar açıldı. O bize cesaretli olmayı, yılmamayı, hep çalışmayı , hep kendimizi geliştirmeyi öğretti. Bugün iktidara yaranarak büyük gazetecilik oynayanlar yarın olmayacaklar." Gezi " soru soran, sorgulayan, yazan, çeken onbinlerce korkusuz gencin sesi oldu. Yarın gerçek gazeteciliği onlar yapacaklar ki onlar dünya vatandaşı olabilecek genç arkadaşlarımız. Hem cesaretleri, hem yürekleri, hem kültürleri bu ülkeyi ileriye taşımaya yetecek güçte. MAB onları ezmek yerine, onlar kadar hızlı koşmaya uğraştığı için bugün hala onu anıyoruz.
--------------------
Fatih Portakal- Fox TV Ana Haber spikeri- (Birand onu çok severdi- En cevval muhabirlerindendi)
“1 YIL SONRA...”
Zaman zaman şu soruyu soruyorum: Fox'ta Ana Haberi sunarken, Birand hayatta olsaydı, acaba bir şeyler kafasından geçer miydi? Ufak da olsa beni rakip olarak görür müydü? Gelinen noktada verdiği mesleki emekten dolayı benimle de gurur duyar mıydı? Soruların türevlerini çoğaltmak mümkün. Maalesef cevapları bilemiyorum. Ancak keyif duyacağını tahmin ediyorum.
İnanın, hayatta olsaydı bunların cevaplarını bizzat duymak isterdim. Ama kendi hisseme düşen yanıtı vereyim sizlere. Rahmetli olmasaydı, bugün ne İstanbul'a gelebilirdim, ne de ana haber sunuyor olurdum. Mehmet Ali Birand benim için kapıları açan adam oldu. Mekânın cennet olsun, Birand...
****
//Ekrem Açıkel- Kanal D Haber Muhabiri / (Birand’ın cevval muhabirlerindendi)
"YOKLUĞU VE BIRAKTIĞI BOŞLUK ASLA DOLMAYACAK"
Çok klasik bir cümledir: "Şimdi anlıyorum onun yokluğunu" Ama gerçekten öyle... Şimdi anlıyorum MAB'ın yokluğunun oluşturduğu boşluğu. Sadece benim "küçük" hayatım için değil, bu memleket için; bu millet için..."Akil bir adama" ihtiyaç olduğu çok açık ve o "akil bir adamdı" Yokluğunun doldurulamayacağı sanırım son 365 gündür yaşanan her ayrıntı ispatladı. Düşünsenize..."Gezi olaylarında" MAB'ın ekranda olduğunu... Ya da son "17 Aralık" krizi... Ne diyeceğini, nasıl tepki vereceğini merak etmiyor muyuz?
Çok ediyoruz... Ama şunu iyi biliyoruz "O'nun tepkisi demokrasi vurgusu" olurdu. Demokrasi. Demokrat olabilmek... Hayatının her döneminde, bedeller ödeyerek, ölümlerden dönerek...
Peki "kanatları altında"olanlar için? Gerçekten MAB'ın "kanatları altında" korunabilmek. Bu duyguyu tüm meslektaşlarımın yaşamasını isterdim. Bunun değerini şu günlerde çok daha iyi anlıyorsunuz. Artık "doğruları" yazmak bile ciddi bir mesele... Her an ama her an... İşinizden, gücünüzden olabilirsiniz. Bu risk çok güçlü. Bu riski almak "gerçek gazetecilik" İftiralardan korkmadan; "Embeded" olmadan; kendine ve bilgine güvenerek, gazetecilik yapabilmek. MAB'ın vefatında öğrendim şu cümleyi..."O yanında çalışan herkesi kral ya da kraliçe hissettirirdi." Ne kadar doğru. En alttan en üste... Güvendiğine Çok farklı değer verirdi. Sanırdınız; "MAB için en değerli yıldızı benim " Hayal edin Bunu 75 kişilik tüm haber merkezinin birer birer hissedebildiğini. İşte öyle bir adamdı...
Son cümle...
"İyi bir yönetici sıradan insanları, sıradışı işler yapar hale getirir."
Ben "sıradan" bir çalışandım...
MAB'ın elinde bambaşka bir dünyaya sahip oldum.
Seni çok seviyorum be güzel adam...
Seni çok özlüyorum...
Ali Kırca - (32. Gün'de birlikte çalıştılar- can yoldaşıydılar-onlar hiç rakip olmadı)
"BİZ HİÇ RAKİP OLMADIK, O BENİM CANIMDI"
Ali Bey, Koskoca 1 yıl geçti Birand'sız, o bir yıl nasıldı, eksikliğini çok hissettiniz mi?
Herşeyden önce kırk yıllık bir dostumu, arkadaşımı yitirdim ben..Bir çok şey eksik kaldı geçen bir yılda.. Birlikte başladığımız televizyon macerasında, geçen yıllarda farklı kanallarda, farklı programlarda olsak ta aslında hiç rakip olmadık biz.. Televizyon dünyasında, bilinen "rekabet" ikliminde pek rastlanan bir şey değildir rakipken dayanışmak..
Mehmet Ali'yle öyle oldu..
İçinde "hasetlik" olmayınca, yokluğunda "hasretlik" oluyor işte..
Sizin için ne anlam ifade ederdi Birand?
Birand'ın haberciliğiyle ilgili en kısa tanımı, eşi, sevgili Cemre iki sözcükle yaptı geçenlerde:
"cahil cesareti.."
Evet, yaptığı pek çok haber cesaret gerektiriyordu, ama "o" bu haberlerin bedelinin ne olabileceğinin farkında değildi..
Oradaki cehalet sözcüğünün doğru karşılığının "umursamamak" olduğunu da hemen söyleyeyim..
Şimdi olsaydı ona ne söylemek isterdiniz ona?
"Yapılacak daha çok haber varken nereye gittin alelacele.. Ne çok şey kaçırdın geçen bir yılda.. "Gezi"yi kaçırdın mesela, 17 Aralık'ı da".. Neler söyleyeceğini herkes gibi ben de çok merak ediyordum oysa.. Olmadı işte..
Diğer mesleklerde ne denli vardır bilmiyorum ama hırslar, egolar bizim medyamızda çoğunun boyunu bastırmıştır. Biraz yukarı çıkanı aşağı çekmek adet olmuştur. Kimse kendinden iyiyi istemez ama o öyle değildi. Rekabeti çok severdi ama kendi rakiplerini yetiştirecek kadar da yürekliydi. Kim ne derse desin o bir duayen… O esaslı, gerçek bir gazeteciydi. 'Biran'da gitti, erkendi, hem de çok erken; diyeceksiniz ki “Hangi ölüm erken değil ki” Evet, her ölüm erken ölüm; ama biz Birand’ın böylesine alelacele gitmesine hazır değildik, giderken aslında bizden de bir şeyler aldı götürdü. Mesela haber izleme heyecanımızı. Haberlere getirdiği o bakış açısını. Onsuz ekranlar daha tatsız, daha rekabetsiz ve neşesiz. Yokluğu belli. Bakıyorum da 17 Ocak 2013’ün üzerinden tam 1 yıl geçmiş ama ne kadarda özlemişiz o güzel adamı. Hatasıyla, günahıyla iyisiyle kötüsüyle özlemişiz… Acaba ne derdi 17 Aralık operasyonu ile ilgili? Bakanların istifasına nasıl yorum yapardı ve Başbakan’a süreçte ne önerirdi? Kafamda deli sorular… Yorumlarını ne de çok özlemişiz, ne kadar merak edermişiz meğer diyeceklerini… Ekran gafları, samimiyeti, hepsini özlemişiz. Bakın onu en yakından, candan tanıyan sevdikleri ve onu çok seven çalışma arkadaşları neler söylüyor… Belki kullanılan kelimeler farklı ama mesaj hep aynı: Onlar da işin aslı alışamamışlar yokluğuna…
Umur Birand (Mehmet Ali Birand’ın oğlu)
“BABAM HAYATTA OLSAYDI AİLEM TAM OLURDU”
Babamı kaybedeli 1 yıl oldu. O bir yıl içinde tanıyan tanımayan herkes bana Türkiye’de olan biten hakkında "Baban hayatta olsa ne derdi?" Diye sorup durdu. Cevabını maalesef bilmiyorum... İlgilenmiyorum hatta.
Çünkü Babam hayatta olsaydı ailem, tam olurdu. Onun boşluğunu hiç bir şey dolduramıyor. İçimdeki fırtınayı tek ben bilirim. Babam hayatta olsaydı gri bulutlar giderdi, babam hayatta olsaydı "Her şey çok iyi olacak" derdi. Tüm yakınlarına dediği gibi.
Babam ameliyata girmeden bir gece önce mesajlaştığımda onu çok sevdiğimi söyledim. Onum cevabı ise "Senin için yaşıyorum" demişti. Esasen sizin için yaşıyordu, çünkü sizler onu yaşatıyordunuz.
----------------
Süleyman Sarılar – Kanal D Haber Genel Yayın Yönetmeni ( Birand’ın yol arkadaşı – dostuydu)
“BİRAND'IN ARDINDAN....”
Birand'sız geçen tam 1 yıl.. Yokluğuna alışmak zor olmalı değil mi?
Birand’ın yokluğuna alışmak mümkün değil. Her an ellerini şaklatarak haber merkezi gelecek ve “aga ne yapıyoruz? Mallar iyi mi bugün” diye soracak gibi hissediyorum. Onsuz bir yılda ne çok şey yaşadık. Çözüm sürecinden Gezi’ye, operasyonlardan, hükümet-cemaat kavgasına kadar öylesine hareketli bir gündem vardı ki eminim o yaşasaydı, her gün bir muhabir heyecanıyla olayların merkezinde olmak ister, perde arkasında ne oluyor diye sürekli araştırırdı. Ama onun dediği gibi hayat devam ediyor, edecek. Bizde Kanal D Haber merkezi olarak, onun zirveye diktiği bayrağı orada tutabilmek için elimizden geleni yaptık, yapmaya devam edeceğiz.
En çok neyini özlediniz?
Aslında en çok onu özledim. Sevecenliğini, dinginliğini, her şeyi herkesi dinleyen mütevaziliğini, insanlığını, medeni ilişkilerini her şeyi çok özledim. Ama en çok sabahları evinden arayıp “aga söyle bakalım ne yapmışız” diyerek ratingleri sormasını, sonuçları duyunca da kahkaha atarak “mahallleyi fena rahatsız etmişiz Yaşşaaaa” demesini özledim. Sesi hala kulağımda.
Birand sizin için ne anlam ifade ederdi?
Birand, benim için, baba, arkadaş, dost, abi, yani her şeydi. Kişisel yakınlığın yanında her şeyden önce gazeteci gibi gazeteciydi. Türkiye’de batılı anlamda, belki de tek gazeteciydi. Hiç kendini frenlemez, her şeyi sorar, söyler ve tüm liderlerle, makam mevki sahipleriyle eşit bir ilişki kurar, en sorulmaz denileni sorar ve asla vazgeçmezdi. Her anını planlar, hatta birkaç yıl sonrasının randevularını sıraya koyar, çok düzenli çalışırdı. Ve tüm ekibini çok iyi motive ederdi.
Kanal D Haber kuşkusuz ki hala çok başarılı peki eksikliğini hissediyor musunuz?
Elbette yokluğunu hissetmemek mümkün mü? Her akşam bültenin kam spikerlerini yazarken, kimi zaman kendimi, o varmış gibi, onun diline uyacak cümleler kurarken yakalıyorum ve sonra vazgeçiyorum. Örneğin bir haksızlık varsa onun en sevdiği “Vali beye, sayın bakanı, o polise, bu sürücüye, o babaya (haberin muhatabı kimse) iki çift lafım var” cümlesini kurmak ve ekrandan o haksızlıkla ilgili çok açık yorumlar yapmasını hep arıyorum.
Şimdi olsaydı bu gündemle ilgili sizce ne düşünürdü?
Şimdi keşke olsaydı. Şu anda Türkiye Onun için haber cenneti. Ellerini ovuşturur ve “Hemen şunun üstüne gidelim.” derdi. Birkaç kez bülteni Ankara’ya taşırdık. En yetkili isimleri yayına alırdık.
-------------
Serdar Cebe - Kanal D Ana Haber Spikeri (Kaptanından sonra koltuk ona emanet)
“BİRAND’IN SAĞLAM İRADESİNİ, İNSANLIĞINI ÖZLEDİM”
"Ne büyük haberciydi" "o olsa şöyle yapardı" "bakın Birand olsa böyle olmazdı" "Birand yorum yapsaydı" ne çok kişi söylemiştir değil mi?
Ben bir yıl içinde bunların hiç birini düşünmedim. Ben Birand’sız geçen bir yılda onun esprilerini özledim. Yeri geldiğinde ortaya koyduğu "Sağlam iradeyi" özledim. Ben geçen bir yılda Birand'ın haberciliğini değil insanlığını özledim. Bundan bir sene önce onu binler uğurladı. Sağcısı solcusu saf tuttu. “İyi insandı” dedi farklı düşüncedekiler bile. Seni hep özleyeceğiz Birand.
-------
Can Dündar (Başarılı gazeteci 32. günde Birand’la çalışmıştı- en yakın dostlarından biriydi)
“YOKLUĞU BÜYÜK EKSİKLİK”
Ekrana çıktığım her gün anıyorum, arıyorum Birand'ı...
Hayatta olsa ne derdi?
İzlese kesin iftihar ederdi?
Buna itiraz eder miydi?
O çok daha renkli giyinirdi.
Bu soruyu şöyle formüle eder, böyle doğrudan sorardı.
Yaşasa kesin oradaydı.
Bu soruları, tahminleri onu tanıdığıma, onun yanında yetiştiğime dair şükürler izliyor.
Yayın bittiğinde insan o alıştığımız telefonlarını bekliyor.
"Afferim oğlum, aslan çocuk" sesini duymak istiyor.
Yapıcı, cesaretlendiren, övgüyle karışık eleştirilerini özlüyor.
Onunla büyümüş bizler için varlığı ne büyük kazançtı, yokluğu ne büyük eksiklik...
Ama bıraktığı izin, her birimizde tek tek yaşadığını bilmek, onu özleyen her seyircide hasrete dönüştüğünü düşünmek ruhumuzu ferahlatıyor.
Nur içinde yatsın.
----------------
Çiğdem Anad – (32. Gün’de birlikte çalıştılar, Birand kızı gibi severdi Anad’ı)
“BASINDA EKSİKLİĞİNİ HİSSEDİYORUZ”
MAB bugün olsaydı, Türkiye’nin bu kaotik döneminde uluslararası denklemleri analiz etmemizi sağlayacak önemli röportajlar yapardı mutlaka. ABD'nin, İsrail'in, AB'nin kritik siyasi figürleri MAB'la konuşurdu. Çünkü Türkiye'deki hiçbir gazeteciyi tanımadıkları kadar onu tanırlardı. Yine çünkü, o her olaya dünya perspektifinden bakabilirdi. Bir gazetecinin sadece kendi ülkesinin kültürü ve değer yargılarıyla sınırlı kalmayıp, dünya vatandaşı olabilmesi onu ayrıcalıklı hale getirdi. Bu nedenle bugün biz basında onun eksikliğini hissediyoruz. Biz, bütün gazeteciler ağır bir sansürün cenderesinde boğuşurken, Mab nasıl bir çıkış yolu bulurdu acaba diye düşünüyorum. Birand devletten az tokat yemedi, çok zor dönemlerden geçti ama yıkıldığı yerden kalkmayı hep başarabildi. Yakın geçmiş sizi haklı çıkarıyorsa, geçmişte sizi düşman görenler bile sonrasında kahraman ilan ediyorlar. O halde her şeye rağmen doğru gazetecilik yapmaya devam etmekten başka yol yok. Tabii bugün sorun gazetecilik yapabilecek mecrayı bulabilmekte. Ama Mab da dönem dönem o mecrayı bulamadı ve gün geldi kapılar ona ardına kadar açıldı. O bize cesaretli olmayı, yılmamayı, hep çalışmayı , hep kendimizi geliştirmeyi öğretti. Bugün iktidara yaranarak büyük gazetecilik oynayanlar yarın olmayacaklar." Gezi " soru soran, sorgulayan, yazan, çeken onbinlerce korkusuz gencin sesi oldu. Yarın gerçek gazeteciliği onlar yapacaklar ki onlar dünya vatandaşı olabilecek genç arkadaşlarımız. Hem cesaretleri, hem yürekleri, hem kültürleri bu ülkeyi ileriye taşımaya yetecek güçte. MAB onları ezmek yerine, onlar kadar hızlı koşmaya uğraştığı için bugün hala onu anıyoruz.
--------------------
Fatih Portakal- Fox TV Ana Haber spikeri- (Birand onu çok severdi- En cevval muhabirlerindendi)
“1 YIL SONRA...”
Zaman zaman şu soruyu soruyorum: Fox'ta Ana Haberi sunarken, Birand hayatta olsaydı, acaba bir şeyler kafasından geçer miydi? Ufak da olsa beni rakip olarak görür müydü? Gelinen noktada verdiği mesleki emekten dolayı benimle de gurur duyar mıydı? Soruların türevlerini çoğaltmak mümkün. Maalesef cevapları bilemiyorum. Ancak keyif duyacağını tahmin ediyorum.
İnanın, hayatta olsaydı bunların cevaplarını bizzat duymak isterdim. Ama kendi hisseme düşen yanıtı vereyim sizlere. Rahmetli olmasaydı, bugün ne İstanbul'a gelebilirdim, ne de ana haber sunuyor olurdum. Mehmet Ali Birand benim için kapıları açan adam oldu. Mekânın cennet olsun, Birand...
****
//Ekrem Açıkel- Kanal D Haber Muhabiri / (Birand’ın cevval muhabirlerindendi)
"YOKLUĞU VE BIRAKTIĞI BOŞLUK ASLA DOLMAYACAK"
Çok klasik bir cümledir: "Şimdi anlıyorum onun yokluğunu" Ama gerçekten öyle... Şimdi anlıyorum MAB'ın yokluğunun oluşturduğu boşluğu. Sadece benim "küçük" hayatım için değil, bu memleket için; bu millet için..."Akil bir adama" ihtiyaç olduğu çok açık ve o "akil bir adamdı" Yokluğunun doldurulamayacağı sanırım son 365 gündür yaşanan her ayrıntı ispatladı. Düşünsenize..."Gezi olaylarında" MAB'ın ekranda olduğunu... Ya da son "17 Aralık" krizi... Ne diyeceğini, nasıl tepki vereceğini merak etmiyor muyuz?
Çok ediyoruz... Ama şunu iyi biliyoruz "O'nun tepkisi demokrasi vurgusu" olurdu. Demokrasi. Demokrat olabilmek... Hayatının her döneminde, bedeller ödeyerek, ölümlerden dönerek...
Peki "kanatları altında"olanlar için? Gerçekten MAB'ın "kanatları altında" korunabilmek. Bu duyguyu tüm meslektaşlarımın yaşamasını isterdim. Bunun değerini şu günlerde çok daha iyi anlıyorsunuz. Artık "doğruları" yazmak bile ciddi bir mesele... Her an ama her an... İşinizden, gücünüzden olabilirsiniz. Bu risk çok güçlü. Bu riski almak "gerçek gazetecilik" İftiralardan korkmadan; "Embeded" olmadan; kendine ve bilgine güvenerek, gazetecilik yapabilmek. MAB'ın vefatında öğrendim şu cümleyi..."O yanında çalışan herkesi kral ya da kraliçe hissettirirdi." Ne kadar doğru. En alttan en üste... Güvendiğine Çok farklı değer verirdi. Sanırdınız; "MAB için en değerli yıldızı benim " Hayal edin Bunu 75 kişilik tüm haber merkezinin birer birer hissedebildiğini. İşte öyle bir adamdı...
Son cümle...
"İyi bir yönetici sıradan insanları, sıradışı işler yapar hale getirir."
Ben "sıradan" bir çalışandım...
MAB'ın elinde bambaşka bir dünyaya sahip oldum.
Seni çok seviyorum be güzel adam...
Seni çok özlüyorum...
Ali Kırca - (32. Gün'de birlikte çalıştılar- can yoldaşıydılar-onlar hiç rakip olmadı)
"BİZ HİÇ RAKİP OLMADIK, O BENİM CANIMDI"
Ali Bey, Koskoca 1 yıl geçti Birand'sız, o bir yıl nasıldı, eksikliğini çok hissettiniz mi?
Herşeyden önce kırk yıllık bir dostumu, arkadaşımı yitirdim ben..Bir çok şey eksik kaldı geçen bir yılda.. Birlikte başladığımız televizyon macerasında, geçen yıllarda farklı kanallarda, farklı programlarda olsak ta aslında hiç rakip olmadık biz.. Televizyon dünyasında, bilinen "rekabet" ikliminde pek rastlanan bir şey değildir rakipken dayanışmak..
Mehmet Ali'yle öyle oldu..
İçinde "hasetlik" olmayınca, yokluğunda "hasretlik" oluyor işte..
Sizin için ne anlam ifade ederdi Birand?
Birand'ın haberciliğiyle ilgili en kısa tanımı, eşi, sevgili Cemre iki sözcükle yaptı geçenlerde:
"cahil cesareti.."
Evet, yaptığı pek çok haber cesaret gerektiriyordu, ama "o" bu haberlerin bedelinin ne olabileceğinin farkında değildi..
Oradaki cehalet sözcüğünün doğru karşılığının "umursamamak" olduğunu da hemen söyleyeyim..
Şimdi olsaydı ona ne söylemek isterdiniz ona?
"Yapılacak daha çok haber varken nereye gittin alelacele.. Ne çok şey kaçırdın geçen bir yılda.. "Gezi"yi kaçırdın mesela, 17 Aralık'ı da".. Neler söyleyeceğini herkes gibi ben de çok merak ediyordum oysa.. Olmadı işte..