BU YAZIYI YA BAĞIRARAK OKUYUN...YA DA HİÇ BAŞLAMAYIN!
Ankara'da "önemli adamlar" arasında "derin kriz" "büyük olay" patlarken Van'dan,Diyarbakır'dan, Hakkari'den yükselen "son çığlık"lar Vatan yazarı Mustafa Mutlu'yu adeta çıldırttı!
Bu yazıyı ya bağırarak okuyun... Ya da hiç başlamayın!
Bu yazıyı bağıra bağıra okuyun...
Bunu yapamayacak durumdaysanız...
Yani; korkuyor, tırsıyor, çekiniyorsanız...
Ya da öfkeniz benimki kadar yoğun değilse...
Kabullenmişseniz, alışmışsanız, yılmışsanız...
Zahmet edip hiç okumayın!
Çünkü; bu yazı, bir “yeter artık” yazısıdır!
Çünkü; ben bu yazıyı bağıra bağıra yazıyorum!
***
Bütün televizyonlarda, gazetelerde aynı haber:
“Komutanlara balyoz indi!”
Neymiş; tam atamalar yapılacakmış da...
Falan olmuş, filan olmuş...
Sonuçta da Türk Ordusu, kuruluşundan bu yana en büyük “yara”sını almış!
***
Laf bunların hepsi, laf!
Komutanların hepsinin keyfi yerinde...
Tabii; kavga ediyor göründükleri siyasetçilerin de!
En azından Allah’a şükür ki; hayatları tehlikede değil...
Yedikleri önlerinde, yemedikleri arkalarında!
Haklarında tutuklama kararı çıkınca, tansiyonları biraz yükseliyor o kadar!
Aralarından birkaçı da beklediği koltuğa oturamıyor!
***
Ama...
Onların “mecazi savaşlarda, mecazi yaralar” aldığı saatlerde, terör örgütü boş durmuyor...
Ankara’daki “mecazi yara”yı anında, Diyarbakır’daki “hakiki ölüm”e çeviriyor...
Van’da, Diyarbakır’da, Hakkari’de, Şırnak’ta, Tunceli’de, Siirt’te bıkmadan, usanmadan vuruyor...
***
Bağırarak okuyun bu yazıyı!
Ama korkuyor, tırsıyor, çekiniyorsanız...
Ya da kabullenmişseniz, alışmışsanız, yılmışsanız...
Zahmet edip hiç okumayın!
Çünkü; keyfiniz kaçar, dünyayı görmezden gelerek yarattığınız huzurunuz yok olur!
***
Siyasetçilerin, bazı yargı mensuplarını da yanlarına alarak, “mecazi namluları”nı komutanlara yönelttikleri saatlerde...
Terör örgütü, “gerçek namluları”nı Mehmetçik’in görev yaptığı karakollara çevirip, tetiğe asılıyor...
Komutanlar “mecazi yaralar” alırken, Mehmetçik en gerçeğinden “şehit” düşüyor!
Bağıra, bağıra...
Haykıra, haykıra,...
Ve bir kelimeişehadet bile getiremeden belki...
***
Ve siz, biz, onlar... Yani hepimiz...
Bu gerçek ölümleri ve kalleş cinayetleri görmezden gelip, günlerdir Ankara’daki “mecazi savaşta, mecazi namluların açtığı, mecazi yaralara” takılıp kalıyoruz...
Omuzları bol yıldızlı ve altın sırmalı paşalar; toza toprağa, kana bulanmış Mehmetçik’ten daha cazip geliyor çünkü!
Çünkü Ankara’daki savaş, “önemli adamlar”ın savaşı...
Onların hapşırmaları bile haber!
Birbirlerine kötü kötü bakmaları büyük olay!
Hele hele şimdiki gibi inatlaşmaları, derin kriz!
Bunların yanında; Van’dan, Diyarbakır’dan, Hakkari’den, Şırnak’tan, Siirt’ten gelen “son çığlık”ların lafı mı olur?
Ölmenin, parçalanmanın, sevdiklerini bir kez daha göremeden çekip gitmenin ya da...
O savaş, Mehmetçiğin savaşı çünkü...
Yani, yoksul...
Yani, sahipsiz...
Yani, omuzları yıldızsız...
Yani, “dokunulabilir”, sıradan, yalnız halkın oğullarının savaşı!
***
İşte bu yüzdendir ki dün bütün gazetelerin birinci sayfaları silme Ankara’daki “mecazi savaş”a ilişkin haberlerle doluyken...
Van’daki, Diyarbakır’daki, Hakkari’deki, Şırnak’taki, Siirt’teki gerçek savaş...
Ve o savaştaki gerçek şehitler...
Birçok gazeteye...
Tek sütun...
Haber olarak girmeyi bile başaramadı...
***
İster otobüste olun, ister vapurda ya da metrobüste...
Ya da Taksim’de, Ulus’ta, Konak’ta, Kadıköy’de...
Bodrum veya Çeşme’de, şezlongta mesela...
Bu yazıyı bağıra bağıra okuyun!
Bağırın ki kafanıza girsin, bağırın ki kendinizden utanın, bağırın ki asırlık uykunuz bitsin artık!
Ama bunu yapamayacak durumdaysanız...
Yani; umurunuzda bile değilse tüm bu olup bitenler, bu tragedya...
O zaman zahmet edip hiç okumayın!
Dalın sanal dünyanıza ve keyfinize bakın...
Sevişmelerin, soygunların, ihanetlerin, aşkların bile “mecazi” olarak yaşandığı “sanal bir dünya”nın sakinlerisiniz çünkü...
İşte; o yüzdendir ki Ankara’daki “mecazi yaralar”, Güneydoğu’daki onlarca ölümden değerli oluyor!
***
Ve ben... Bu sanal dünyanın tam ortasına...
Tükürmek istiyorum!
*****
GÜNÜN SORUSU
Bu bölümde yaklaşık altı yıldır her gün soru soruyorum... Sorum kendime:
Sordum da ne oldu yani?
Bu yazıyı bağıra bağıra okuyun...
Bunu yapamayacak durumdaysanız...
Yani; korkuyor, tırsıyor, çekiniyorsanız...
Ya da öfkeniz benimki kadar yoğun değilse...
Kabullenmişseniz, alışmışsanız, yılmışsanız...
Zahmet edip hiç okumayın!
Çünkü; bu yazı, bir “yeter artık” yazısıdır!
Çünkü; ben bu yazıyı bağıra bağıra yazıyorum!
***
Bütün televizyonlarda, gazetelerde aynı haber:
“Komutanlara balyoz indi!”
Neymiş; tam atamalar yapılacakmış da...
Falan olmuş, filan olmuş...
Sonuçta da Türk Ordusu, kuruluşundan bu yana en büyük “yara”sını almış!
***
Laf bunların hepsi, laf!
Komutanların hepsinin keyfi yerinde...
Tabii; kavga ediyor göründükleri siyasetçilerin de!
En azından Allah’a şükür ki; hayatları tehlikede değil...
Yedikleri önlerinde, yemedikleri arkalarında!
Haklarında tutuklama kararı çıkınca, tansiyonları biraz yükseliyor o kadar!
Aralarından birkaçı da beklediği koltuğa oturamıyor!
***
Ama...
Onların “mecazi savaşlarda, mecazi yaralar” aldığı saatlerde, terör örgütü boş durmuyor...
Ankara’daki “mecazi yara”yı anında, Diyarbakır’daki “hakiki ölüm”e çeviriyor...
Van’da, Diyarbakır’da, Hakkari’de, Şırnak’ta, Tunceli’de, Siirt’te bıkmadan, usanmadan vuruyor...
***
Bağırarak okuyun bu yazıyı!
Ama korkuyor, tırsıyor, çekiniyorsanız...
Ya da kabullenmişseniz, alışmışsanız, yılmışsanız...
Zahmet edip hiç okumayın!
Çünkü; keyfiniz kaçar, dünyayı görmezden gelerek yarattığınız huzurunuz yok olur!
***
Siyasetçilerin, bazı yargı mensuplarını da yanlarına alarak, “mecazi namluları”nı komutanlara yönelttikleri saatlerde...
Terör örgütü, “gerçek namluları”nı Mehmetçik’in görev yaptığı karakollara çevirip, tetiğe asılıyor...
Komutanlar “mecazi yaralar” alırken, Mehmetçik en gerçeğinden “şehit” düşüyor!
Bağıra, bağıra...
Haykıra, haykıra,...
Ve bir kelimeişehadet bile getiremeden belki...
***
Ve siz, biz, onlar... Yani hepimiz...
Bu gerçek ölümleri ve kalleş cinayetleri görmezden gelip, günlerdir Ankara’daki “mecazi savaşta, mecazi namluların açtığı, mecazi yaralara” takılıp kalıyoruz...
Omuzları bol yıldızlı ve altın sırmalı paşalar; toza toprağa, kana bulanmış Mehmetçik’ten daha cazip geliyor çünkü!
Çünkü Ankara’daki savaş, “önemli adamlar”ın savaşı...
Onların hapşırmaları bile haber!
Birbirlerine kötü kötü bakmaları büyük olay!
Hele hele şimdiki gibi inatlaşmaları, derin kriz!
Bunların yanında; Van’dan, Diyarbakır’dan, Hakkari’den, Şırnak’tan, Siirt’ten gelen “son çığlık”ların lafı mı olur?
Ölmenin, parçalanmanın, sevdiklerini bir kez daha göremeden çekip gitmenin ya da...
O savaş, Mehmetçiğin savaşı çünkü...
Yani, yoksul...
Yani, sahipsiz...
Yani, omuzları yıldızsız...
Yani, “dokunulabilir”, sıradan, yalnız halkın oğullarının savaşı!
***
İşte bu yüzdendir ki dün bütün gazetelerin birinci sayfaları silme Ankara’daki “mecazi savaş”a ilişkin haberlerle doluyken...
Van’daki, Diyarbakır’daki, Hakkari’deki, Şırnak’taki, Siirt’teki gerçek savaş...
Ve o savaştaki gerçek şehitler...
Birçok gazeteye...
Tek sütun...
Haber olarak girmeyi bile başaramadı...
***
İster otobüste olun, ister vapurda ya da metrobüste...
Ya da Taksim’de, Ulus’ta, Konak’ta, Kadıköy’de...
Bodrum veya Çeşme’de, şezlongta mesela...
Bu yazıyı bağıra bağıra okuyun!
Bağırın ki kafanıza girsin, bağırın ki kendinizden utanın, bağırın ki asırlık uykunuz bitsin artık!
Ama bunu yapamayacak durumdaysanız...
Yani; umurunuzda bile değilse tüm bu olup bitenler, bu tragedya...
O zaman zahmet edip hiç okumayın!
Dalın sanal dünyanıza ve keyfinize bakın...
Sevişmelerin, soygunların, ihanetlerin, aşkların bile “mecazi” olarak yaşandığı “sanal bir dünya”nın sakinlerisiniz çünkü...
İşte; o yüzdendir ki Ankara’daki “mecazi yaralar”, Güneydoğu’daki onlarca ölümden değerli oluyor!
***
Ve ben... Bu sanal dünyanın tam ortasına...
Tükürmek istiyorum!
*****
GÜNÜN SORUSU
Bu bölümde yaklaşık altı yıldır her gün soru soruyorum... Sorum kendime:
Sordum da ne oldu yani?