BU YAZIN VAMPİRİ: JOHNNY DEPP

Nihayet dört filmli sakin bir hafta… Gerçi, az olsun öz olsun kabilinden iyi filmler hepsi… Önümüzdeki günlerde gökten film yağmaya devam edecek ancak bunlar kış aylarında gösterim şansı bulamamış filmler ya da festivallerde gösterilmesinin yüzü suyu hürmetine karşımıza çıkan yapımlar olacak.

Mesela bu haftanın dört filminin üçü çoktan Korsan DVD tezgahlarına düşmüş durumda… Yaz aylarında sinemaya gitme alışkanlığını henüz oturtamadık, seyirci haksız da değil, sahilde dondurma yalayıp turlamak varken kimse karanlık bir salona tıkılmak istemiyor ama bir on yıl öncesine göre dolu dolu bir sinema yazı geçirebileceğimizi de söyleyebilirim. Lafı fazla uzatmadan haftanın filmlerine geçip cebinizdeki parayla doğru filme bilet almanızı sağlamaya yardımcı olmak isterim.

Azraili Beklerken / Poulet aux prunes / Drama / 93 dk

Yönetmen: Marjane Satrapi, Vincent Paronnaud

Oyuncular: Mathieu Amalric, Edouard Baer, Maria de Medeiros

Cineradar notu: 7

Özet: 1958’de İran Tahran’da dönemin en iyi kemancılarından olan Nasser-Ali Khan en sevdiği kemanı kırılınca hayattan soğuma noktasına gelir. Onun yerine hiçbir müzik aletini koyamaz ve kemanı olmadan yaşamak onun için ölümle eş değerdir. Yatağına uzanıp ölümün gelmesini bekleyen Nassar Ali bu süreçte düşsel bir yolculuğa çıkar ve seyircilere çocukluğundan itibaren yaşamının kesitlerini, acı-tatlı anılarını açar. Geriye dönüş sahneleriyle de yaşadığı büyük aşkı sonrasında da müziğe yönelişini kendi zihnini ’seyredenlerle’ paylaşır.

Bir zamanların İran’ında geçen düşsel bir aşk filmi… Jean Pierre Jeunet tarzı dokunuşlar içeriyor. Persepolis’in yönetmenleri filmin en güzel ama aşka karşılık vermeyen, kötü bir adamın elinde yaşlanan kadınının adını “İran” koyarak içlerindeki ülke özlemini de dile getiriyorlar. Haftanın en sıradışı filmi kesinlikle “Azraili Beklerken” ama neden böyle bir yanlış bir Türkçe isimlendirme yapılmış mana veremedim. Orijinal adıyla “Erikli Tavuk” Nasser Ali’nin en sevdiği yemek ancak filmde bu yemeğe yüklenen anlam büyük. Fransız sinemasının hafif, neşeli ama yine de kederli tarafından hoşlananlar için…

Karanlık Gölgeler / Dark Shadows / Fantastik, Komedi / 113 dk

Yönetmen: Tim Burton

Oyuncular: Johnny Depp, Michelle Pfeiffer, Helena Bonham Carter, Eva Green

Cineradar Notu: 5

Özet: Barnabas muhteşem bir hayat sürerken, kıskanç bir cadı tarafından lanetlenerek kontluğu elinden alınan ve 200 yıl kadar toprak altında, tabutta kilitli kalan bir vampirdir. 1972 yılında kopan bir fırtına onun da tabutunu yeraltından çıkartır ve meraklı köylüler sayesinde artık özgür bir vampirdir. Makamını ve intikamını almak için yaşadığı malikaneye geri dönen Barnabas, bildiği, tanıdığı her şeyin, içinde yaşadığı zamanın değiştiğini keşfedecektir. Yeni ailesine ve hayatına uyum sağlamaya çalışırken aklındaki tek hedef onu lanetleyen cadıdan intikamını almaktır.

Yaptığı tatsız tuzsuz filmlerden sonra yeniden “Beter Böcek” günlerine/orijinalitesine dönmeye çalışan Tim Burton, çırpındıkça batıyor. Biz de artık onu kurtaramayacağımızı net bir şekilde anlamış bulunuyoruz. Eski zamanlardan bir TV dizisi olan Dark Shadows, teknik açıdan üstün ancak hiçbir şekilde yönetmen dokunuşu içermeyen, bunu hissettirmeyen bir film. Alelacele oluşturulmuş, şık ambalajlı ama derinliği olmayan karakterler ve daha önce yüzlerce kez izlediğimiz türden bir macera… Vampir komedisi bizim seyircinin çok dikkatini çekmez, hele de böyle Gotik zamanlardan geliyorsa… Ben izlerken sıkılmadım ancak neden izlediğimi de epey sorguladım. Tim Burton’a son bir şans vermeli mi? Karar sizin…

Gizemli Kadın / La Femme du Vème / Gerilim / 85 dk

Yönetmen: Pawel Pawlikowski

Oyuncular: Kristin Scott Thomas, Ethan Hawke, Samir Guesmi

Cineradar notu: 6.5

Özet: Amerikalı yazar Tom Ricks hakkında çıkan bir skandaldan uzaklaşmak ve hayatını yeniden yoluna koymak için Paris’e gelir. Planı ikinci romanına yazmaya koyulmak ve aynı zamanda çok sevdiği kızına daha yakın olmaktır. Yeni tanıştığı Arap asıllı bir Fransız Tom’a "güvenlik" ile ilgili bir iş teklifinde bulunur. Aynı günlerde Margit adında gizemli bir kadınla da tanışır ve bir an aralarında karşı koyamadıkları tutkulu bir çekim başlar. İlişkileri devam ettikçe Tom’un başına bir dizi hiç beklenmedik olay gelecektir.

İlginç film ama ne anlatmak istediğine tam karar verebilmiş de değil… Göçmenlere ve özellikle sevimsiz otel sahibi Sezer karakterinde Türklere beslediği ırkçı bir bakış açısı var. Olay örgüsü karmaşık değil ama kopuk yine de bir şekilde merak uyandıran bir hikaye anlatarak finale kadar gidiyor. Kristin Scott Thomas ve Ethan Hawke’ın hatırına ne olsa izlenir zaten, bunu da izlersiniz. Ülkemizde geç gösterime giren filmlerden…

Babam İçin / Will / Drama, Aile, Spor / 102 dk

Yönetmen: Ellen Perry

Oyuncular: Bob Hoskins, Damian Lewis, Perry Eggleton, Alice Krige

Cineradar notu: 6

Özet: On bir yaşındaki Will, Liverpool futbol takımının dünyadaki en iyi taraftarıdır. Uzun zamandır ortalarda olmayan babası, İstanbul’da Liverpool’un oynayacağı yılın maçı için iki biletle çıkagelir. Ancak seyahat öncesi Will’in babası aniden ölür. Bu seyahati gerçekleştirmeye kararlı olan Will, babasının anısını yaşatmak ve çok sevdiği Liverpool FC’nin yanında olmak için kendi başına yola çıkar.

Nizam Eren sağolsun, bu filme harika bir PR yaptı ama sadece PR’dan ibaret içi boş bir yapım değil aksine sıcak, kalp yumuşatan bir yol hikayesi. Futbol düşkünü sinema seyircisinin ayrıca hoşuna gidecek şekilde merkezine “taraftarlık” duygusunu oturtmuş olan Babam İçin’de yine de bir şeyler eksik gibi… Eldeki malzeme biraz daha durup, dinlenerek filme yerleştirilmiş olsa alacağımız duygusal haz ve yakınlaşma duygusu artabilirdi. Sıcak yaz günlerinde limonata niyetine…

Murat Tolga Şen