"BU YAŞTAN SONRA BU SAÇMALIKLARA TAHAMMÜL EDEMEM!.." HANGİ TARAF YAZARI ZEHİR ZEMBEREK SÖZLERLE İSTİFA ETTİ?
Taraf gazetesinde bir yılı aşkın süredir yazan ünlü köşe yazarı açıklamasında Taraf yönetimine ve Ahmet Altan'a hem sitem ediyor, hem de bir yandan topa tutuyor.
Taraf yazarı Sevan Nişanyan gazeteden ayrıldı. Nişanyan gazetedeki en son yazısını 14.12.2009 tarihinde kaleme almıştı.
Hatırlanacağı gibi; Nişanyan 21.09.2009 tarihli 'Sansür' başlıklı yazısından dolayı tartışmaların odağına oturmuş ve din konusunda kullandığı üslup çok tartışılmıştı.
İşte ne olduysa bundan sonra oldu... Nişanyan'nın aktardıklarına göre bu yazıdan sonra, sürekli olarak sansüre uğradı ve hatta fırça yedi.
Nişanyan konuyla ilgili yaptığı açıklamada; Taraf yönetimine ve Ahmet Altan'a hem sitem ediyor, hem de bir yandan topa tutuyor.
Taraf'ta bir yılı aşkın bir süredir Kelimebaz köşesinde yazılar kaleme alan Nişanyan, ayrılığının perde arkasını şöyle açıkladı:
"Kelimebaz'a ne oldu
Taraf'taki konumum ilk günden beri eğretiydi. Sanki "kerhen" yazmama izin verildi. Sevan Nişanyan kamuoyunda "tepki toplayan" bir isim, "aman gazeteye bir zarar vermesin" tavrı ısrarla hissettirildi. Bir-iki kez hatırlattığım halde yazarlar künyesine adım yazılmadı. Gazetenin ilk sayfasındaki vinyetlerde de adım bir kez olsun anılmadı. Ahmet Altan "gerek görmemiş".
14 ay boyunca önceleri her gün, sonra haftada altı gün yazı yazdım. Aynı bayat lafları dön dolaş tekrar etmek yerine, özgün araştırma ve düşünme gerektiren yazılar yazmaya çalıştım. Bunun için bir kuruş para almadım. "İleride ödenecek" ya da "kusura bakma para ödemeyeceğiz" gibi bir açıklama da duymadım. Sonuçta para çok mühim değil. Ama yarım ağızla da olsa bir kere teşekkür eden çıksa sanırım daha mutlu olurdum. Çıkmadı.
21 Eylül'de çıkan dine ilişkin yazımdan sonra, kabul edilebilir küstahlık sınırını aştığını düşündüğüm tavırlarla karşılaştım. Birkaç kez alenen fırça yedim. Yazılarım - herhangi bir açıklama veya ikna teşebbüsü olmadan - gelişigüzel makaslanmaya başladı. Ekim ayında çıkan iki kitabımdan gazetede tek satırla söz edilmedi. Gerekçe olarak, dine ilişkin yazılarımın "gazeteye zarar verdiği" söylendi. Gazetenin "bir süre" beni destekliyor görünmek istemediği bildirildi. Siyasi konulardan uzak durup kelimelere yoğunlaşmam "tavsiye" edildi.
Hemen her gün onlarca ölüm tehdidi alıyorum. Jandarması, emniyeti, savcılığı bunları ciddi buluyor. Ben pek önemsediğimi söyleyemem. Ama şunu net olarak görüyorum ki, gazetem bu konuda da arkamda değil ve yarın bu tehditlerin ufak bir kısmı da gerçekleşecek olursa arkamda durmayacak. Bu da, takdir edersiniz ki, hoş bir duygu değil.
Kusura bakmayın ama bu yaştan sonra bu saçmalıklara tahammül edecek sabrım yok. Yeterince yapacak işim de var. Bu kadar Kelimebaz yetsin.
*
Kelimebaz'ı yazmak güzeldi. Sizi bilmem ama ben çok şey öğrendim. Çok güzel feedback'ler aldım (neydi bunun Türkçesi?). Dostluk ve sevgiyle yazan okurlarım oldu. Bir kısmı yazışma faslının ötesine geçen arkadaşlıklar kurdum. Hepsine teşekkür ederim.
Yazmak bir iptiladır. Elbette yazmadan duramam. Ama nerede, nasıl, şimdilik daha düşünmedim."
Odatv.com
İşte ne olduysa bundan sonra oldu... Nişanyan'nın aktardıklarına göre bu yazıdan sonra, sürekli olarak sansüre uğradı ve hatta fırça yedi.
Nişanyan konuyla ilgili yaptığı açıklamada; Taraf yönetimine ve Ahmet Altan'a hem sitem ediyor, hem de bir yandan topa tutuyor.
Taraf'ta bir yılı aşkın bir süredir Kelimebaz köşesinde yazılar kaleme alan Nişanyan, ayrılığının perde arkasını şöyle açıkladı:
"Kelimebaz'a ne oldu
Taraf'taki konumum ilk günden beri eğretiydi. Sanki "kerhen" yazmama izin verildi. Sevan Nişanyan kamuoyunda "tepki toplayan" bir isim, "aman gazeteye bir zarar vermesin" tavrı ısrarla hissettirildi. Bir-iki kez hatırlattığım halde yazarlar künyesine adım yazılmadı. Gazetenin ilk sayfasındaki vinyetlerde de adım bir kez olsun anılmadı. Ahmet Altan "gerek görmemiş".
14 ay boyunca önceleri her gün, sonra haftada altı gün yazı yazdım. Aynı bayat lafları dön dolaş tekrar etmek yerine, özgün araştırma ve düşünme gerektiren yazılar yazmaya çalıştım. Bunun için bir kuruş para almadım. "İleride ödenecek" ya da "kusura bakma para ödemeyeceğiz" gibi bir açıklama da duymadım. Sonuçta para çok mühim değil. Ama yarım ağızla da olsa bir kere teşekkür eden çıksa sanırım daha mutlu olurdum. Çıkmadı.
21 Eylül'de çıkan dine ilişkin yazımdan sonra, kabul edilebilir küstahlık sınırını aştığını düşündüğüm tavırlarla karşılaştım. Birkaç kez alenen fırça yedim. Yazılarım - herhangi bir açıklama veya ikna teşebbüsü olmadan - gelişigüzel makaslanmaya başladı. Ekim ayında çıkan iki kitabımdan gazetede tek satırla söz edilmedi. Gerekçe olarak, dine ilişkin yazılarımın "gazeteye zarar verdiği" söylendi. Gazetenin "bir süre" beni destekliyor görünmek istemediği bildirildi. Siyasi konulardan uzak durup kelimelere yoğunlaşmam "tavsiye" edildi.
Hemen her gün onlarca ölüm tehdidi alıyorum. Jandarması, emniyeti, savcılığı bunları ciddi buluyor. Ben pek önemsediğimi söyleyemem. Ama şunu net olarak görüyorum ki, gazetem bu konuda da arkamda değil ve yarın bu tehditlerin ufak bir kısmı da gerçekleşecek olursa arkamda durmayacak. Bu da, takdir edersiniz ki, hoş bir duygu değil.
Kusura bakmayın ama bu yaştan sonra bu saçmalıklara tahammül edecek sabrım yok. Yeterince yapacak işim de var. Bu kadar Kelimebaz yetsin.
*
Kelimebaz'ı yazmak güzeldi. Sizi bilmem ama ben çok şey öğrendim. Çok güzel feedback'ler aldım (neydi bunun Türkçesi?). Dostluk ve sevgiyle yazan okurlarım oldu. Bir kısmı yazışma faslının ötesine geçen arkadaşlıklar kurdum. Hepsine teşekkür ederim.
Yazmak bir iptiladır. Elbette yazmadan duramam. Ama nerede, nasıl, şimdilik daha düşünmedim."
Odatv.com
changeTarget(document.getElementById("news_content"))