'BU ÜLKE TARAF GİBİ BİR GAZETEYİ HAK ETMİYOR!..' SANEM ALTAN'DAN ÇARPICI AÇIKLAMALAR!..

Taraf gazetesine niye geçmedi? Altan ailesinden olmanın ne gibi zorlukları var? İşte Sanem Altan'ın cevapları...

Çetin, Mehmet ve Ahmet Altan'dan oluşan üçlü halkaya ailenin üçüncü kuşak gazetecisi olarak eklenen Sanem Altan, aile ferdlerinin etkisinde büyüdüğünü belirtiyor ve ekliyor: Altanlar muafazakar bir ailedir


Sanem Altan üçlü halkanın dördüncüsü. Milliyet, Star, Taraf gazetelerinin baş yazarları onun ailesi. Sanem Vatan'ın Pazar ekinde Tansu Özkök, Nursuna Memecan gibi isimlerle röportaj yaparak iyi işlere imza attı. Ülkenin saygı duyduğu fikir adamlarının torunu, yeğeni ya da kızı olmak nasıldır? Kolay diyeceğini düşündüm ama o zor diyor. Ya kadın Altan olmak... Kadınların ruhunu çok iyi anlayan bir babayla yaşamak. Aralarında öyle güçlü bir bağ var ki Sanem Altan babasına hayranlığını anlata anlata bitiremiyor. Dedesine öyle hayranlık duyuyor ki soru sorarken çekiniyor. Sıcak ve çekici bir kadın Sanem Altan. Türkiye'nin çok konuşulan adamlarını bir kadının penceresinden dinledik. Kübra


Sanem Altan'ı Ahmet Altan'ın kızı olması dışında Vatan Gazetesi'nde yaptığı röportajlardan aldığı alkışlarla biliyorum. Bu aileye yakışan mesleklerden biri olarak o da bir gazeteci. Bir kadın Altan olarak ona aynı apartmanda birlikte yaşadıkları ailenin ve Türkiye'nin üç önemli beynini bir kadın gözüyle değerlendirmesini istedik. O konuda pek ser verip sır vermedi ama yine de kendine dönük olan kısmından güzel ve samimi cümleler kurdu. Peki baba kız ilişkisi nasıldı ya da Taraf Gazetesi'ne bakışı? Bu soru onu biraz hüzünlendirdi aslında. Türkiye'nin Taraf Gazetesi gibi bir düşünce yapısına hazır olmadığını söylüyordu ve ekliyordu;"Herşeye rağmen babama Taraf'ı bırak diyemem. Büşra

Yazarlar ailesine doğdunuz. Babanız Ahmet Altan, amcanız Mehmet Altan, Dedeniz Çetin Altan. Böyle bir fikir ailesinde Sanem Altan olmak ne kadar zor, ne kadar kolay?

Tek başına kolay ya da zor diye anlatılabilecek birşey değil. Çok zor tarafları var, olağanüstü tarafları var, müthiş avantajları var ama bazen de dezavantajları var. Çünkü bu aile fikir üretiyor ve fikir üretirken de daima kendini temiz tutabilen bir aile. Kirlenmeden fikirlerini anlatmalarına çok saygı duyuyorum ve büyük hayranlık duyuyorum. Ama böyle adamların çok zor tarafları var.

Ne mesela?

Akrabalık ilişkilerini önemsemezler bir defa. İnandıkları şeyleri kim olursa olsun söylerler ki bana da söylüyorlar. Çocuğu ya da torunu olarak görüp size torpil geçmezler. Onlar benim bir birey olmam için uğraştılar ve bunun içinde olabildiğince törpülediler.

'Altan' olduğunuzu ilk ne zaman anladınız?

Sanırım onbeş yaşlarımdaydım. Aslında hiç unutabileceğiniz birşey değil. Küçük olduğum için algılayamamıştım sadece. Ben dedemin davalı ve mücadele içinde olduğu zamanları yakalayamadım. Ama çok beğenilen yazıları okunan bir yazardı çocukluğumda da. Küçükken herkes beni birine tanıştıracaksa Çetin Altan'ın torunu diye tanıştırırdı. 'Çetin Altan'ın torunu olmak birşey' olmalı diye düşündüm. Babamla yaşamaya başladığımda daha net hissettim. Çünkü aynı apartmanda oturuyorlar.

Altan ailesi birçok dava ve zorluk atlatmış bir aile. Siz 'ben daha rahatım' diyor musunuz?

Diyorum tabi ki. Zamanın getirdiği bir fark bu. Ama şimdi geldiğimiz zaman yıllar once beni evde konuşulurken duyduğum sıkıntılı köşeler neyse bugün onlar çıkmaya başladı. Önceden o sıkıntıyı tanımıyordum ama artık tanıyorum. Ama gençliğimde öyle bir zorlanma yaşamadım.

Baba olarak Ahmet Altan...

Babamın müridi gibiyimdir. Hayatımın çok önemli bir parçasıdır. İki yıl önce kızım Leyla'yı kucağıma aldım. Kızım olana kadar ona çok bağlıydım. Anne olunca bu ilginin bir parçası çocuğuma kaydı. Babamın beni sevmesi ve beğenmesi çok önemlidir.

Amca olarak Mehmet Altan...

Amcamla çok iyi bir ilişkim vardır. Ondan çok yardım alırım, akıl danışırım ve onunla çok eğlenirim. Onu televizyonda seyretmeye bayılırım. Çünkü bizim ailede herkes çok iyi Türkçe konuşur. Bir tartışma programı izlerken sıra amcama geldiğinde ferahlarım. Çünkü meseleyi çok net ve tane tane anlatır.

Dede olarak Çetin Altan...

Dedem dendiğinde bir dururum. Dedemi sadece seviyorum demek bana az gelir, hayranıyımdır çünkü. Dedem özeldir ve yanında olağanüstü şeyler öğrenebilirsiniz. Çünkü bu adamların hepsi bana şekil verdi. Bu kurallar listesiyle değil, doğaçlama oldu. Ben bu yüzden bu adamlara hayranım.

KADIN ALTAN OLMAK ZOR

Özgür müydünüz peki?

Belli bir özgürlükte büyüdüm. Ama o özgürlük içinde kendimi ya da ailemi unutacak hiç bir salaklık yapmadım.

Şımarık değilsiniz. Nasıl oluyor bu?

Bu anneyle ilgili. Anneden çok şey öğreniyoruz ve aslında çok benziyoruz. Eğer iç dinamiklerin sağlamsa salak, hoyrat, savruk bir çocuk olmuyorsun. Anlayışlı ve güleryüzlü oluyorsun.

Hiç mi çekişme yaşamadınız Altan ailesiyle?

Yaşamadım. Çok aykırı rockçı biri de olabilirdim. Ya da 'geç o adamları ya' diyen bir tip de olabilirdim. Bunu hiç yapmadım ve düşünmedim.

Peki kadın Altan olmak nasıl birşey?

Aslında muhafazakar bir ailedir. Evet belki kısa kollu elbiseler giyerim ama yalan söylememek, birisinden borç isterken ki hassasiyet, bu benim için muhafazakarlıktı ve o muhafazakarlığın beni çok koruduğunu düşünüyorum. Bu muhafazakarlık onların kız çocuk büyütmesinde bir önlem gibi. Dedem ve amcam beni daha kısıtlı şeylerle büyütmek isterlerdi.

Nasıl kısıtlı?

Mesela 'akşam sekizden sonra sokağa çıkmasın' gibi. Ama ben her yaşımda babamdan bi parça daha izin alarak belli bir yaşa geldiğimde onikiye kadar kalabiliyordum. Fakat bunu babamla kontrat imzalayarak yapmadık. Öyle gelişti ve ben doğal gelişen düzene ayak uydurdum.

Nasıl kabullendiniz. Hiç mi isyan etmediniz?

Etmedim. Çünkü bu kurallar benim çok aklıma yattı. Çocuğunu bir mal gibi görüp kısıtlamıyordu beni. Bir soru soracağım zaman hemen babamı ararım. Herşeyi babama sormak isterim. İsyan etmem kendi rengimi bildiğimden. Onlara benzemek için ille de yazar olmak zorunda değilim. Bu rengimi çıkartmam için bu insanlar bana iyi bir eğitim verdiler. Dürüst olmakla, kadın olmakla ilgili anlattıkları şeyler çok ikna edici. Çünkü bunun pratiğini sokakta başınıza birşey gelir ve hemen görürsünüz.

Bu kadar çeşitli erkek modeli gördünüz. Eşinizi seçerken zorlanmadınız mı?

Çevremdeki evlenecek arkadaşlarımın hepsi Amerika'da mastır yapmış, şu adamın oğlu diye bahsederlerdi. Sanki ünvan ya da eğitim onları iyi yaparmış gibi. Ben bu tanımların çok sıkıcı ve yanlış olduğunu biliyordum. Ben eşimi seçerken ailemi her anlamda tanıyor olmasına dikkat ettim. Bir de doğallık çok önemliydi. İbrahim (Seten) çok doğaldır. Bilmediğine bilmiyorum der. Beni çok etkilemişti bu tavrı çünkü çok açıktı.

Peki seçtiğiniz kişiye babanız, amcanız ya da dedeniz "olmaz" deseydi. Ne olurdu, bırakır mıydınız?

Canım sıkılırdı. Çünkü gençliğimde böyle şeyler oldu. Onların sözlerini dinledim. Ama ilişkime devam ettim. Fakat onların söylediğini hiç unutmadığım için uzun sürmedi ve bitti.

O zaman bir insanın sizin kalbinize girmesi için once Ahmet Altan sonra Mehmet Altan ve Çetin Altan'ın kalbine girmesi mi gerekiyor?

Doğru çünkü ben bunu İbrahim'e de söyledim. Babam yurt dışındaydı. Biz İbrahim'le Ocak gibi tanıştık ve babamda Mayıs ayında dönecekti. Ben ibrahim'e şunu söyledim;'beş ay vaktin var. Çünkü babam geldiğinde sorarım ve hoşlanmayacağımız birşey söylerse dikkate alırım.'

Aşkı çok iyi tanıyan ve bunu çok iyi yazan bir babaya sahipsiniz. Sizin genlerinizde var mı bu?

Babam aşık oldu ben de olur muyum onu bilmiyorum. Ama ben insanların duygularıyla çok ilgiliyimdir. Her röportajımda konu ne olursa olsun duygulardan bahsetmek isterim. İnsanları duygularıyla tanımlarım. Ben arkadaşlarımında hayatlarını, ilişkilerini ve duygularını tahlil eden bir konumdayımdır. Duygulardan pazıl yapıp onu çözmeyi çok severim.

Doğdunuzda mesleğiniz hazır sizi bekliyordu. Yani ailede bu kadar yazar olması doğacak olanında yazar olması kaçınılmaz mıdır?

Bu doğru. Mesela ben bütün babaların yazar olduğunu düşünüyordum. Dedem bunu şöyle anlatmıştı. "Istakoz sevmem' diye konuşuruz. Oysa ıstakozu görmediğimiz için sevmeyiz. Dolayısıyla gazeteci bir ailede doğduğunuz zaman gazeteciliği esas alırsın. Bu diğer meslekler içinde geçerli. İktisat mezunuyum. Ama hiç iktisatla ilgili birşey yapmayı düşünmedim.

Yapmıyacaktınız neden okudunuz?

İktisatı hayatın özü olarak düşündüğüm için okudum. Babam, amcam da iktisat okudular. Ekonomi hayatı açıklayan birşeydir. Aşkı da ekonomi üzerinden tanımlayabilirsiniz. Ekonomi okudum ama gazeteci oldum.

ALTAN'SAN AKILLI OLMANI BEKLİYORLAR

Nursuna Memecan ve Tansu Özkök'le röportaj yaptınız. Altan soyadı ne kadar güçlü?

Tansu Özkök'ü bireysel elde ettiğimi düşünüyorum ama bunu kendisine sormanız lazım. Orada Altan soyadının geçerli olduğunu pek düşünmüyorum. Çünkü Ertuğrul Özkök'ün Altan soyadıyla ilgili ne kadar pozitif ne kadar negatif düşünüdüğü benim için bir soru işareti.

Peki avantaj değil midir Altan olmak?

Tabiki çok avantajını gördüm. Bir masada size Altan'ın kızı torunu veya yeğeni dendiğinde farklı olduğunuzu düşünürsünüz. Çünkü bu insanı taçlandıran birşey. Ben onlardan biriyim gibi bir avantaj var. Ama iş alanında avantajını görmedim.

Hiç mi?

Ben de herkes gibi iş yerimden atıldım ve herkes gibi muamele gördüm. Bunun iyi birşey olduğunu düşünüyorum. Bu insanlar fikir insanı ve fikirleri herkes tarafından sevilmeyebiliyor. Başka bir taraftan baktığınızda aynı arenada var olmak o kadar da kolay değil.

O aileden biri olmak, insanlar sizden neler bekliyor?

Bir defa zeki olmanızı bekliyorlar. Soyadınız Altan olunca başka bir alt yapıdan geldiğinizi düşünüyorlar.

Normal değil mi bu?

Tabiki normal. Ama size biri kızdığında hemen alt yapınızı sorguluyorlar 'Bunu nasıl bilmezsin!' diye.

Bu yükle yaşanır mı peki?

Ama ben öyle olmaktan şikayetçi değilim. Bir de röportajlardaki bu tarz tepkilere alıştım. Ben bunlara kırılmıyorum. Babam bana bu röportajkötü olmuş derse eğer üzülürüm, telaşlanırım ve paniğe kapılırım. Sokaktaki biri bana kötü yaptı derse onu da dinlerim ama üzülmem.

Dedeniz Milliyet'te, babanız Taraf'ta, amcanız Star'da yazıyor. Sizde Vatan'da röportaj yapıyorsunuz. Basının hakimleri gibisiniz. Hangi gazeteyi açsanız bir Altan çıkıyor. Neden bir araya gelmiyorlar?

Onlarla ilgili kısmı bilmiyorum. Ama babamın gazetesinde çalışmama nedenim Taraf Kasım ayında başladı ve kızım Leyla doğalı iki ay olmuştu. Koçlarla ilgili şöyle birşey duymuştum. 'Koçlar aynı uçağa binmezlermiş, uçak düşerse hepsi ölmemesi için. Ben eğer Vatan Gazetesi'nden ayrılıp Taraf'a geçseydim ve kapansaydı zor durumda kalabilirdim.

Siz o üçlü halkanın dördüncüsü olmak istiyor musunuz?

Çok istiyorum. Siyaset Meydanı'na dedem, amcam ve babam üçü konuk olmuştu. Herhangi bir konuda dedem birşey söylüyor, amcam ekonomi alanından başka birşey söylüyor, babam duygu tezinden ortaya birşeyler koyuyordu. Üç adam aynı konuyu üç farklı şekilde anlatıyordu. O programı seyrederken çok ağladım. Orada olmak, dördüncü olmak istiyordum. Gerçekten Altanların dördüncü halkası olmak gibi bir isteğim var.

Babanız Taraf'ı kurduktan sonra ne yaşadınız?

Genelde genel yayın yönetmenleri çalışandan çok daha bağımsız odaları, koltukları vardır ve siz çalışanlar onların yüzünü bile görmezsiniz. Ama Taraf öyle bir yer değil. Bir katın içinde herkesin eşit çalıştığı bir ortam. Bu çok iyi birşey fakat bu eşitlik bazen babamı yoruyor. Çünkü her türlü ihtiyaçla birebir ilgilenmek zorunda kalıyor. Ben bunu görünce çok üzüldüm çünkü babamın bu tür şeylerle vakit kaybetmesini istemedim.

Taraf sizi hiç üzdü mü?

Üzmez mi! Bu ülkenin Taraf gibi bir gazeteyi hak etmediğini düşünüyorum. Böyle bir sesin varlığına bile ortaklaşa ikna olamıyoruz. Bununla hergün yüzleşmek ve babanızın orada ne çektiğini bilmek sizi üzüyor. Taraf açıldığı zaman çok mutsuz olduğum anlar oldu.

Babanızın tehlikede olduğu zamanlar oldu. Kızı olarak ondan Taraf'ı bırakmasını istediniz mi?

Bunu söylemeye gücüm yetmez. O bunu çok iyi yapıyor ve istiyor. Bu kadar heyecanla çalışan birine bunu söylemenin ayıp olduğunu düşünüyorum. Dur demek istiyorsunuz ama bunu babanız olduğu için istiyorsunuz. Babamı hep destekledim ve babamı hiç kendim kadar yıkık ve üzgün görmedim. Hep çok pozitifti.

Sizin Altan ailesiyle ayrıştığınız en bariz nokta nedir?

Ben zaman zaman dağılırım. Ama onlar dağılmaz. Ama bu kadın olmakla da ilgili birşey. Duygusal olduğum için dağılıyorum.

Sizin sorunuz. Siz bu şöyleşi esnasında hiç yalan söylediniz mi?

Yalan söylemedim. Ama frenlar yaptım kendime.

Taraf ve babanız konusunda politik davrandınız...

Taraf konusunda politik davranmadım. Gerçekten böyle düşünüyorum. Ama ailem konusunda davrandım. Hakikaten sadece bizi ilgilendiren şeyler var.

Dedeme soru sorarken çekinirim

Dedeniz bir söyleşisinde sizin onunla röportaj yapmadığınızı söyledi. Neden yapmadınız?

Olur mu yaptım. Uzun bir zaman önceydi o yüzden hatırlamıyordur.

Muhabirler dedenize soru sorarken zorlanıyor. Siz nasıl konuştunuz?

Ben de dedeme soru sorarken çekinirim. En son ödül aldığında tekrar röportaj yapmak istedim ama vazgeçtim. İletişim zordur dedemle. Çünkü aptallığı, bilmediğin halde biliyormuş gibi yapmayı sevmez. Sizin röportaj esnasında biliyormuş gibi kafa salladığınızı anlar ve'Sen bunu bilmiyorsun ama kafa sallıyorsun. Bu yüzden kafasız bir adamsın' der. Bu mesafe de korku yaratıyor.

Ne sormuştunuz dedenize?

Sevmekle ilgili ve çocuklarıyla ilgili sorular sormuştum. Sevmek ile ilgili şöyle birşey demişti; ' Ben insanların beni sevmesine aldırmam. İnsanları çok sevmem.'

Niye ki?

Ben de aynı soruyu sormuştum. Bana şöyle söyledi; 'Benim iradem dışında başlayan ve biten şeylere bel bağlamam. İnsanların sevdiklerine aldırmam. Çünkü yarın sevmekten vazgeçebilir.' Bu beni çok etkilemişti.

Babanıza ne sordunuz?

Babam ile 'Aldatmak' kitabı üzerine konuşmuştum. Şöyle demişti; 'Onları duyuyorum. Duyduklarımı yazıyorum.'

Peki babanızın kadınların şifresini nasıl çözdüğünü merak ediyor musunuz?

Şifre çözmek değil ama kadınları anlamaya gönüllü olduğunu düşünüyorum. Erkekler kadınları anlamaya gönüllü değil ama o gönüllü. Bir kadının neden mutlu neden üzüntülü olduğunu merak eden biri kadınları anlar diye düşünüyorum. Saçını arkaya atarsın, belki bu kadında bir koddur. Çok iyi gözlem yapıyor bence.

Amcanızla röportaj yapsanız ne sorarsınız?

Teknik şeyler sorardım. Çünkü onları çok iyi anlatır. Şimdi yapsam iyi bir Türkiye haritası çıkarır bana. Susurluk veya Ergenekon ile ilgili güzel bir konuşma yapar.


YENİ ŞAFAK/PAZAR