"BU TAVIR BİR MESLEK AYIBIDIR!" STAR GAZETESİ RADİKAL'E ATEŞ PÜSKÜRDÜ!..

Star, kendisini haber uydurmakla suçlayan Radikal'e öyle bir cevap verdi ki... İşte Star'ın, Radikal'e cevabı...

Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım ile ilgili haber yapan Star gazetesi, yaptığı hatayı farkedince özür diledi ama Radikal'in "manşetten" diline dolanmaktan kurtulamadı.

Star'ı haber uydurmakla suçlayan Radikal 1996'dan beri Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım'la ilgili birçoğu manşet sayısız haber yaptı. Bu haberlerde Yeşil bazen yaşıyor, bazen ölüyor, bazen Prag'da, bazen Ankara'da görülüyor.

Bazen faili meçhuller işliyor, hatta bazen M. Ali Birand'ın evini basıyor... Haberlerin hiçbiri doğru çıkmadı ama Radikal okurlarından ne özür diledi, ne de bir satır açıklama yaptı.

Star gazetesi, olgun bir gazetecilik örneği göstererek, yaptığı yanlış haber için düzeltme ve özür yazısı yayınladı, ancak asli amacı haber yapmak olması gereken Radikal gazetesi, bu hatayı manşete çıkarmayı tercih etti.

Ancak star'a suçlama yönelten Radikal gazetesi geçmişte başta 'Yeşil' olarak bilinen Mahmut Yıldırım olmak üzere pek çok konuda daha sonra yanlış çıkan haberler verdiği görüldü. Yeşil, Radikal'de kaynak belirtilmeden ve iddiaya dayalı olarak pek çoğu manşet olmak üzere defalarca haber oldu.

Bu haberlerde Yeşil önce Prag'ta öldü, ardından İstanbul'daki bir operasyondan son anda kurtuldu. Bir ara Yeşil'i Beyrut üzerinden Macaristan'a gönderen Radikal, aynı haber içinde Budapeşte'yi Yeşil'e üs yapıyor, basına demeç verdirip sonra da Macaristan'da öldürüyor.

Hatta aynı haber içinde Yeşil önce kaçırtılıp öldürtülüyor, ardından TİKKO'ya katılıyor. İşte, 'Hatasız gazetecilik' yaptığını savunarak star'ı hedef alan açıklamalarda bulunan Radikal'in, asılsız, yanlış, komik Yeşil haberlerinden sadece bir kaçı...

YEŞİL'İ 1997'DE PRAG'TA ÖLDÜRDÜ

(19 Temmuz 1997)

RADİKAL, 19 Temmuz 1997'de manşetten 'Sivil Yeşil'e infaz' başlığıyla verdiği haberde, Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım'ın Prag'ta öldüğünü iddia etti. Kendi içinde bile komik bilgiler yer alan haberde, şu ifadeler kullanıldı:

Yeşil, İstanbul'da iki İranlı'yı kaçırdıktan sonra 300 bin Alman Markı fidye alıp infaz etti. Susurluk kazasından bir süre önce 1996 yılının Ağustos ayında Beyrut üzerinden Macaristan'a gitti. Budapeşte'yi üs yaptı. Sonra Çek Cumhuriyeti'nin başkenti Prag'ta görüldü.

'Çok şey bildiği' ifade edilen Yeşil'in öldürüldüğü iddiası istihbarat çevrelerine kadar ulaştı. Yeşil kod adlı Yıldırım'dan 'rahmetli' şeklinde söz eden kaynaklar, 'Macaristan'a geçmesi doğaldı. Çünkü Abdullah Çatlı ve Haluk Kırcı ile yakın ilişkide oldukları, Mesut Yılmaz'a yapılan saldırıda ortaya çıkan ülkücü mafya bu ülkede bulunuyor.

Ancak bu kadar uzun süredir haber alınamayışı hayra alamet değil' dedi. İstihbarat kaynakları Ahmet Demir takma adını da kullanan Yeşil'in ortadan kaybolmasından bir süre sonra basında 'Yeşil TİKKO'ya katıldı' şeklinde çıkan haberlerin de 'Bu ortadan kaldırma operasyonunun bir parçası' olarak yorumladı.

İSTANBUL'DA HABERİ YAPTI

(15 Şubat 2006)

YAKLAŞIK 10 yıl önce Yeşil'in Prag'ta öldüğü haberini manşet yapan Radikal, 2006'daysa Yeşil'in İstanbul'da görüldüğü iddiasını haber olarak sundu. 'Yeşil' kod adlı Mahmut Yıldırım'ın oğlu ve 13 adamının çete iddiasıyla gözaltına alındığını belirten Radikal gazetesi haberinde, görgü tanıklarının ifadelerine dayanılarak Yeşil'in baskından kısa süre önce kaçtığı iddiasına da yer verdi.

BİRAND'A SUİKAST HABERİ

(19 Kasım 2008)

Radikal gazetesi, Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım'ı 'Emlakçı' kılığında Mehmet Ali Birand'ın evine de gönderdi. Mehmet Ali Birand'ın anlatımıyla verilen haberde, Yeşil'in Birand'ın Kuşadası'ndaki evine emlak satıcısı olarak gittiği belirtilerek, Birand'ı öldürmeyi planladığı ancak nedeni bilinmeyecek şekilde bundan vazgeçtiği belirtildi.

GIYABINDA TUTUKLANDI!

( 8 Kasım 2009)

RADİKAL Yeşil'in ölü veya diri olduğuna dair hiç bir ifade kullanmadan Yeşil hakkında çıkan tutuklama kararını haber yaptı. Haberde, Susurluk skandalının kilit ismi olarak gösterilen Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım hakkında, 'Cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak' suçundan 3 yıla kadar ağır hapis istemiyle yargılandığı davada, gıyabı tutuklama kararı verildiği belirtildi.

Anlamlı öfke!

star gazetesi, geçtiğimiz günlerde büyük bir gazetecilik başarısına imza atarak yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım'ın bugüne kadar hiç yayınlanmayan fotoğraflarını yayınladı. Türkiye, üzerinde sır perdesi olan yakın tarihin bu önemli ismi hakkındaki gerçeğe biraz daha yaklaştı. Haber üzerine, diğer gazetelerde de Yeşil'le ilgili çok sayıda yorum ve iddia yayınlandı. Bir haberin sağlayabileceği en sarsıcı etki ortaya çıktı.

Haberin devamında ise, söz konusu fotoğraflardan birinden yola çıkarak Yeşil'in 2002'de hala sağ olduğunu iddia ettik. Yeşil'i yemek yerken gösteren bu fotoğrafta masanın üzerindeki gazetenin tarihini araştırırken bir hata yaptık.

Gazete üzerindeki ilanın 2002 yılında Kanal 6'da yayınlanan 'Biri Bizi Gözetliyor' programının ilanı olduğunu zannettik. Hatamızı Yeni Şafak gazetesi ortaya çıkardı, tebrik ediyoruz.

Biz de bunun üzerine yeniden araştırma yaptık ve gördük ki hata yapmışız. Bu tür haberlerde her zaman olabilecek bir yanlış bizi de bulmuş ve ilanların birbirine çok benzemesi bizi hataya düşürmüş.

Peki sonra ne yapmışız? Olayın üzerine mi yatmışız? 'Olan olmuş, boş verelim. Burası Türkiye, her gün onlarca yalan-yanlış haber yayınlanıyor sonra da unutuluyor' deyip geçiştirmiş miyiz? Ya da benzeri örneklerde görüldüğü gibi inkár etmeye devam edip Bab-ı Ali demagojisini mi tercih etmişiz?

Hiçbirini.

Özür diledik. Konuyu anlar anlamaz, dünkü baskımızı bile beklemeden hemen internet sitesine özrümüzü koyduk. Dün de bu özrü gazetede yayınladık. Nasıl başarılı bir haberle övünmesini biliyorsak, hatamızdan dolayı özür dilemesini de biliriz.

Bu olgunluğu gösterebilen kaç gazete olduğunu da okurlarımızın ve kamuoyunun takdirine bırakıyoruz.

Olayı dün manşetine taşıyıp isim vererek başka gazetelerle birlikte star'ı hedef alan Radikal'in tavrını ise sorguluyoruz. Böylesi haberlerde yazı işlerinin nasıl hataya düşebileceği en azından meslek insanları tarafından çok iyi bilinirken konuyu öfkeyle manşete taşımak neyin nesi?

Radikal yönetimi, yakaladığı hataya balıklama atlayacağına kendisine, 'Böyle bir haber neden uydurulsun ki. Kimin ne çıkarı olabilir' sorusunu sormalıydı. Böyle bir iddianın kime ne faydası veya zararı olabilir? Sormamışlar, belli ki öfke gözleri karartmış.

Peki... Yeşil'in yaşayıp yaşamadığına ilişkin o gazete dahil medyada yüzlerce haber yayınlanmadı mı? Yeşil'in öldüğünü veya yaşadığını veyahut da gizlenmek için estetik yaptırıp yaptırmadığını biliyor muyuz? Ama bütün bu iddialar, 14 yıldır en çok da Radikal olmak üzere bütün gazeteler tarafından yazılıyor. Radikal'in deyimiyle 14 yıldır 'uydurulup uydurulup yazılıyor...'

O haberler doğru mu çıktı? Çıkmayınca ne oldu? Radikal dahil hiçbir gazetenin özür dilemek şöyle dursun, bir açıklamasını dahi hatırlamıyoruz.

Ama, Yeşil ilk kez bir gazete tarafından böylesine iştahla savunuluyor. İlk kez bir gazete Yeşil'in avukatlığına soyunuyor. Bu gazetenin, Ergenekon konusundaki ikircikli ve gerçekleri görmezden gelen yayın politikası dikkate alındığında doğrusu bu iştaha şaşırmış da değiliz.

Ne var ki bu ülkede demokrasiye ve hukuk devletine 'ama'sız, 'fakat'sız bağlı olan, Susurluk'ta farklı Ergenekon'da farklı davranmayan, doğrultusuna 'her devirde' güvenilebilecek gazeteleri var. star gibi...

Gelelim 'asıl' meseleye...

Gerçek şu ki Radikal'in tavrı bir medya eleştirisi ya da medya içinden haber verme anlayışını içermiyor. Açık bir düşmanlık ve 'yakalamışken vuralım' mantığı yansıtıyor. Bu tavır bir meslek ayıbıdır.

O gazete ki daha birkaç hafta önce Nobel ödüllü iktisatçı Paul Krugman'ın ağzından 'Türkiye iflas potansiyeli olan ülkeler arasında' başlığını atmış ama ertesi gün haberin yalan olduğu, o konuşmanın içinde Türkiye adının bile geçmediği anlaşılmıştı. star, Radikal'in yayınladığı bu haberin yalan olduğunu ortaya çıkarmıştı.

Bir gazete ekonomi gibi çok çok hassas ve herkesin kulağının söylentilere bile duyarlı olduğu bir konuda neden yalana müracaat eder bunu yorumlamak istemiyoruz. Eminiz ki, Radikal yönetimi küresel krizin hüküm sürdüğü süreçte bunun ne anlama geldiğini biliyordu.

Ama gerçek ortaya çıkmasına rağmen okurdan özür dilememenin ve düzeltme yapmamanın ne anlama geldiğini çok iyi biliyoruz.

Bu, Bab-ı Ali'nin en eski ve en ağır hastalığı olan 'yaparım, yaptığım da yanıma kar kalır' anlayışının tezahürüdür. Bunu yapmadık, yapamadık, yapmayız. Bu yüzden güveniliriz, bu yüzden hatamızla yüzleşme cesaretini gösterebiliyoruz.

Haber uyduran gazete özür dilemez, Radikal'in yaptığı gibi kulağının üzerine yatar.

O yüzden, böyle sabıkalı uyarılara doğal olarak ihtiyaç duymuyoruz.

Asparagasın Altın Vuruşu

(17 Nisan 2009)

RADİKAL'IN 'asparagasları' arasında 'altın vuruş' olarak Nobelli iktisatçı Paul Krugman'a dayandırarak yaptığı 'Türkiye iflas edebilir' haberi yer alıyor.

Radikal, 'Krugman'ın ABD'nin Japonya ekonomisinin 90'lı yıllarda yaşadığı ve 'Kayıp 10 yıl' olarak adlandırılan döneme benzer bir süreçle karşılaşma riskinin bulunduğunu, Türkiye'nin potansiyel iflas listesinde olduğunu' söylediğini haber yaptı.

Ama Krugman, tüm ülkeyi ayağa kaldıran 'Türkiye batacak' manşetini hiç zaman geçirmeden yalanladı. Paul Krugman, 'Türkiye ekonomisi konusunda böyle olumsuz bir görüş taşımadığını, Türkiye ile ilgili rakamları araştırmadığını da belirtti.

Konuşmasında Türkiye'nin gündeme hiç gelmediğini belirten Krugman, 'Türkiye'yi zaten bilmiyorum. Bazı çok genel rakamlar dışında Türkiye hakkında hiçbir bilgim yok' diye konuştu. Ama bu açıklamaların ardından, Radikal'in asparagas haberinden dolayı bir özür ve düzeltme yapmadığı da görüldü.

CD'si muamma oldu

YEŞİL kod adlı Mahmut Yıldırım'la ilgili Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı'na ulaşan herhangi bir görüntü CD'si olmadığı iddia edildi. 'Yeşil'in son görüntüsü kayıplara karıştı' iddiasının gündeme gelmesiyle birlikte, o dönemin savcılık kaynakları da konuyla ilgili açıklama yaptı.

star'ın görüştüğü dönemin savcılık kaynakları, 'Bize görüntü CD'si gelmedi. Sadece bir dilekçe geldi. Dilekçe Iğdır'dan geldiği için söz konusu incelemeyi yaptıktan sonra dilekçeyi Iğdır Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderdik. O dönem bir çok evrak geliyordu. Ama Iğdır'dan gelen dilekçeyi unutmamız mümkün değildi. Çünkü Yeşil'in adı geçiyordu' dediler. Iğdır Cumhuriyet Başsavcılığı da kendilerinde bu konuyla ilgili bir CD olmadığını bildirmişti.

Star