"BU SÖZLERİM MİLLİYET SPOR'A KAPAK OLSUN!.." REHA MUHTAR NEDEN ATEŞ PÜSKÜRDÜ?

Vatan yazarı Reha Muhtar, Milliyet'in spor servisine çok sert bir yanıt verdi. İşte o yazı


Milliyet Spor'a yardımdır: "Mustafa Denizli Haziran'da Milli Takıma gelmek istiyor..."


Ankara'da Kızılay'ın ortasında İzmir Caddesi'nin başındaki hana girip, külüstür asansörün dördüncü kat düğmesine bastığımda içimde hep tuhaf bir gerginlik hissederdim...


Çok küçüktüm ve fakat çok "büyüklerin" çalıştığı Milliyet gazetesinin bulunduğu kata çıkıyordum her gün...


Büronun en genç muhabiriydim, daha 21 yaşındaydım...


Sanıyorum bütün Milliyet'in de en genç muhabirlerinden biriydim...


Bir gün Ankara'ya büroya benim yaşlarımda bir çoçuk geldi, askerliğini yapmaya...


***


Milliyet'in marka olmuş spor servisinin en genç muhabirlerinden biriydi...


O zamanlar Milliyet sporda çalışan muhabirlerden genç olanları, acemilik sonrası askerliklerini Ankara'da yapıyorlardı...


Cem de Milliyet'in ünlü spor yazarı ve habercisi Kenan Şengül'ün oğluydu...


Namık Sevik gibi bir ustanın Milliyet gazetesini önden değil, arkadan yani spordan okuttuğu yıllardı onlar...


Neredeyse 30 yıl oldu...


Cem'le Milliyet'in o Ankara bürosunda çocuk yaşlarımızda kesişen gazetecilik serüvenimiz, aksamadan 30 yıl devam etti...


3-4 yıl sonra beni o genç yaşıma bakmadan Milliyet gazetesinin yönetimi Atina'ya gönderdi...


Herkesin beni TRT'nin Atina muhabiri bildiği o yıllarda bile ben Milliyet gazetesinin Atina temsilcisiydim, TRT muhabirliğini ek iş olarak yapıyordum...


Cem Şengül Ankara'da askerliğini bitirdi ve İstanbul'a merkeze döndü...


Yıllar yılları kovaladı ve gececilikten başladığı Milliyet gazetesinin spor servisinde müdürlüğe geldi...


Şimdi Milliyet'i yönetiyor...


***


Bu anıyı niye anlattım diye merak ediyorsunuz...


Söyleyeyim...


Dün açtım Milliyet gazetesini, baktım bana karşı ağır takıntısıyla malum bir arkadaş, yine oturmuş "boş boş sallamış..."


Dikkat ettim nedense bu arkadaş ben ne zaman Mustafa Denizli'nin yaptığı hatalardan dolayı eleştiriyorum, bakıyorum bu arkadaş hemen beni "yakaladığını!!! sandığı bir konuda eleştirmeye başlamış..."


Mustafa Denizli eskiden Milliyet sporda yazıyordu...


Acaba diyorum eski dostluklar, tanışıklıklar mı "durumdan vazife çıkartmaktadırlar?"... Sonra diyorum ki "Yok yok mümkün değil, Mustafa Denizli kendi işini kendi görür..."


Nasıl bütün Türkiye'nin görmediğini görüp Nihat'ta ısrar edip, istim üstündeki takımın arka arkaya 7 puan kaybetmesine, kendi bildiğini okuyarak yol açtıysa, mutlaka benim eleştirilerime de başkası üzerinden değil, kendi üzerinden cevap verir...


***


Neyse, dün Cem Şengül kardeşimin yönettiği Milliyet sporda çıkan yazı benim laflarımı dinleyip anlamadan, yalan yanlış çarpıtarak, güya beni yalanlatmaya kalkıyor...


Benim 10 yıl çalıştığım gazete o Milliyet...


Spor müdürü de 30 yıl önce aynı masalarda dirsek çürüttüğüm bir kardeşim Cem Şengül o gazetenin...


Genel Yayın Yönetmeni kardeşim Tayfun Devecioğlu'nu Vatan'dan yeni gönderdik Milliyet'e...


Bir kendini bilmezin lafları için yalan yanlış haber yazmasını istemem Milliyet'in...


Kardeşlerime benden bir yardım olsun şöyle ki:


Milli Takımlar Teknik Direktörlüğü için, Hiddink'le görüşüleceğini 5 hafta önce herkes karşı çıkarken ilk kez Son Kale'de ben söyledim...


Serhat Ulueren kardeşim "Hiddink'in parası çok değil mi?.." diye yangına körükle gidince, yıllık ücretin yarısını ödemesi düşünülen sponsorun adını bile telaffuz etmek zorunda kaldım...


Hiddink'den sonraki aday da Löw'dür dedim...


Ben bunları söylediğimde Hiddink'le daha görüşülmemişti...


Bu süre zarfında randevu ayarlandı, görüşüldü, ancak parası çok yüksek olduğu için bir türlü anlaşma sağlanamıyor...


Federasyon "Fatih Terim'in çok üzerinde bir parayı kabul etmek istemiyor..." onun için Hiddink işi şu anda tıkanma noktasında...


Bunu haftalardır Son Kale'de adım adım gelişmeleriyle söyleyen zaten benim...


Löw, Alman Milli takımıyla anlaşınca zaten olmadı ve bitti...


***


Şimdi gelelim Milliyet'teki takıntılı arkadaşın Fatih Terim ve Yılmaz Vural isimleriyle ilgili anlaşılmaz isyanına...


Belli ki çok gerilmiş bu isimlerin ortaya atılmasına...


Şöyle söyleyeyim:


Bu işlere tek kişi karar vermiyor...


İşin başındakilerin her birinin kafasında ve gönlünde bir aslan yatıyor...


Bu çevrelerde "Fatih Terim'le yeniden anlaşsak nasıl olur?" diye fikir egzersizi yapanlar var...


Ve fakat karşı çıkanlar çok olduğu, "karizma çizilir" görüşü ağır bastığı için, Terim'in olması çok çok uzak bir olasılık...


Zaten Terim'in kabul etmesi de ihtimal dahili değil...


Gelelim ikinci isme ve Milliyet'teki takıntılı arkadaşın feveranıyla arasındaki bağlantıya...


"Yılmaz Vural, zaten kendi Milli Takım hocalığını istiyormuş... Bunu söylemek habercilik değilmiş!.."


***


Sevgili eski gazetemin yöneticisi olan çok sevgili kardeşlerime kimsenin bilmediğini söyleyeyim hatırım kalmasın:


Takıntılı yazarınızın bana feveran etme nedeni Mustafa Denizli'yi eleştirmem mi bilmiyorum ama, Mustafa Denizli, Haziran ayında Milli Takım hocalığını "yan cebime koy" yapıyor...


Mustafa Denizli'nin Haziran ayında Beşiktaş'tan Milli Takım'a atlaması için, hatırısayılır bir lobi de mevcut...


Takıntılı arkadaşın, Yılmaz Vural'ın ve Fatih Terim'in adını duyunca daha dinlemeden feveran etmesinin nedeni muhtemelen bu...


Merak etmesin Fatih Terim zaten çok uzak bir olasılık...


Yılmaz Vural'a gelince...


Bu söylediğimi iyi dinlesin o arkadaş ve perde arkasındaki görünmez silüetler:


Mustafa Denizli'yi Milli Takım'a getirmek isteyen lobiye karşı, yine karar mekanizmalarında etkili olacak bazı çevreler, "Denizli olmaz... Denizli olacaksa Yılmaz Vural olur..." diyorlar...


Daha da fazlasını söylüyorlar ama şimdilik bu kadar habercilik yeter...


Kapak olsun size de bu söylediklerim...


Reha Muhtar/Vatan