BU REYTİNG SİSTEMİ HEPİMİZİ ÖLDÜRECEK!
Sabah yazarından vahim uyarı: "Mevcut televizyon ölçüm sistemi, bu memleketin sonunu getirecek!"
Bu reyting sistemiyle ölürüz
Evet, işte bu kadar net söylüyorum: Mevcut televizyon ölçüm sistemi, bu memleketin sonunu getirecek. Korkunç bir girdabın, sonu gelmez bir sarmalın içinde hep birlikte yok oluyoruz. Kalitesizlik, ucuzluk, özensizlik, sığlık, bu reyting sistemiyle tavan yaparken, kaliteli yapımlar bir bir ekrana veda ediyor. Hangi birini saysam ki?
En iyisi, en taze kurbandan başlayayım. Deli Saraylı dizisi apar topar ekrana veda etti. Gani Müjde adeta mevcut televizyonculuk sisteminden intikam alır gibi, isyan eder gibi şişirme bir finalle perdeyi kapattı. Dizinin başından beri öldü bildiklerimiz, final bölümünde dirildi. Gani Müjde ekran başındakilere adeta 'televizyonculuğun mahşerini' yaşattı.
Bu gidiş nereye? Tecavüzler, entrikalar, cinayetler, aldatmalar, ihtiraslar, yasa dışılıklar, bağımlılıklar mevcut ölçüm sistemine göre nefessiz izlenirken; tarihimizi, kültürümüzü, nasıl güçlüklerle bu vatanı kurduğumuzu anlatan, ama bunu yaparken insanları eğlendirmeyi de ihmal etmeyen, her bir oyuncusu tek başına bir diziyi sürükleyecek niteliğe sahip, senaristi bu ülkenin en başarılı kalemlerinden biri olan Deli Saraylı, kimse izlemediği için 11'inci bölümünde ekrana veda ediyor. Haydi gelin de şimdi Perran Kutman'ı yeni bir dizi projesi için ikna edin bakalım...
Peki kimse izlemiyorsa, günlerdir Yakından Kumanda'ya ulaşan ve hepsinin samimi duygular içerdiğinden zerre şüphe duymadığım, protesto içeren yüzlerce izleyici mesajına ne buyurulur? Deli Saraylı ekrana veda etti. Güneydoğu'dan Öyküler: Önce Vatan var olma savaşı veriyor, Sakarya Fırat devlet televizyonu TRT'nin desteği olmasa, yani bir özel kanalda yayınlansa belki de bugünleri göremeyecekti.
Çok önemli bir sosyal meseleye neşter vuran, sokak çocuklarının makus talihini değiştirmek için yola çıkan Umut Yolcuları yine izlenmediği gerekçesiyle yayından kaldırıldı. Kapalıçarşı da öyle... Yani içinde toplumsal fayda, sosyal misyon, ahlaki kaygı, erdem, kalite, tarih, kültür, sanat bulunan neredeyse hiçbir dizi ekranda tutunamıyor. İnsanlar adeta kötüye yönlendiriliyor, özendiriliyor.
Soruyorum: Vatanperver dizileri reyting silgisiyle silip yok etmek, bu memleketin ortasında nükleer bomba patlatmakla eşdeğer değil mi? Şimdi diyecekler ki, "Bütün dünyada bu iş böyle ölçülüyor. Milletin elinde kumanda aleti var, zararlı gördüğünü seçmesin!.."
Bu dediğiniz; Fransa, Hollanda, Almanya, Belçika için geçerli olabilir. Ama eğitim düzeyi, televizyonun zararlı etkilerine karşı koymaya elvermeyen, çocuklarını saat 21.30'da yatırması için televizyondan yapılan anonslara muhtaç, Kurtlar Vadisi'nin Çakır'ı için cenaze namazı kılan, Fatmagül'ün donunu pazarda satışa çıkaran ve günde 5 buçuk saat hipnotize olmuş gibi gözünü ekrandan ayıramayanların ülkesinde "Ne yapalım, ekranda bunları görmek istiyorlar" diyerek, sorumluluktan sıyrılabilir misiniz?
Tankla, topla, tüfekle istila edilen vatan topraklarını yine aynı yöntemle geri alabilirsiniz. Ama televizyonla sinsice esir alınan ruhları nasıl yerine koyacaksınız?
Yüksel AYTUĞ / SABAH
Evet, işte bu kadar net söylüyorum: Mevcut televizyon ölçüm sistemi, bu memleketin sonunu getirecek. Korkunç bir girdabın, sonu gelmez bir sarmalın içinde hep birlikte yok oluyoruz. Kalitesizlik, ucuzluk, özensizlik, sığlık, bu reyting sistemiyle tavan yaparken, kaliteli yapımlar bir bir ekrana veda ediyor. Hangi birini saysam ki?
En iyisi, en taze kurbandan başlayayım. Deli Saraylı dizisi apar topar ekrana veda etti. Gani Müjde adeta mevcut televizyonculuk sisteminden intikam alır gibi, isyan eder gibi şişirme bir finalle perdeyi kapattı. Dizinin başından beri öldü bildiklerimiz, final bölümünde dirildi. Gani Müjde ekran başındakilere adeta 'televizyonculuğun mahşerini' yaşattı.
Bu gidiş nereye? Tecavüzler, entrikalar, cinayetler, aldatmalar, ihtiraslar, yasa dışılıklar, bağımlılıklar mevcut ölçüm sistemine göre nefessiz izlenirken; tarihimizi, kültürümüzü, nasıl güçlüklerle bu vatanı kurduğumuzu anlatan, ama bunu yaparken insanları eğlendirmeyi de ihmal etmeyen, her bir oyuncusu tek başına bir diziyi sürükleyecek niteliğe sahip, senaristi bu ülkenin en başarılı kalemlerinden biri olan Deli Saraylı, kimse izlemediği için 11'inci bölümünde ekrana veda ediyor. Haydi gelin de şimdi Perran Kutman'ı yeni bir dizi projesi için ikna edin bakalım...
Peki kimse izlemiyorsa, günlerdir Yakından Kumanda'ya ulaşan ve hepsinin samimi duygular içerdiğinden zerre şüphe duymadığım, protesto içeren yüzlerce izleyici mesajına ne buyurulur? Deli Saraylı ekrana veda etti. Güneydoğu'dan Öyküler: Önce Vatan var olma savaşı veriyor, Sakarya Fırat devlet televizyonu TRT'nin desteği olmasa, yani bir özel kanalda yayınlansa belki de bugünleri göremeyecekti.
Çok önemli bir sosyal meseleye neşter vuran, sokak çocuklarının makus talihini değiştirmek için yola çıkan Umut Yolcuları yine izlenmediği gerekçesiyle yayından kaldırıldı. Kapalıçarşı da öyle... Yani içinde toplumsal fayda, sosyal misyon, ahlaki kaygı, erdem, kalite, tarih, kültür, sanat bulunan neredeyse hiçbir dizi ekranda tutunamıyor. İnsanlar adeta kötüye yönlendiriliyor, özendiriliyor.
Soruyorum: Vatanperver dizileri reyting silgisiyle silip yok etmek, bu memleketin ortasında nükleer bomba patlatmakla eşdeğer değil mi? Şimdi diyecekler ki, "Bütün dünyada bu iş böyle ölçülüyor. Milletin elinde kumanda aleti var, zararlı gördüğünü seçmesin!.."
Bu dediğiniz; Fransa, Hollanda, Almanya, Belçika için geçerli olabilir. Ama eğitim düzeyi, televizyonun zararlı etkilerine karşı koymaya elvermeyen, çocuklarını saat 21.30'da yatırması için televizyondan yapılan anonslara muhtaç, Kurtlar Vadisi'nin Çakır'ı için cenaze namazı kılan, Fatmagül'ün donunu pazarda satışa çıkaran ve günde 5 buçuk saat hipnotize olmuş gibi gözünü ekrandan ayıramayanların ülkesinde "Ne yapalım, ekranda bunları görmek istiyorlar" diyerek, sorumluluktan sıyrılabilir misiniz?
Tankla, topla, tüfekle istila edilen vatan topraklarını yine aynı yöntemle geri alabilirsiniz. Ama televizyonla sinsice esir alınan ruhları nasıl yerine koyacaksınız?
Yüksel AYTUĞ / SABAH