Efendim: kimi insanların ağızlarından çıkanı kulakları duymuyor galiba. O kadar ki övüyor mu yeriyor mu belli değil. Üstelik bazı şeyler var ki, örneğin parti genel başkanlarına karşı hitapta muhakkak saygı kurallarını dikkate almalısınız. Bırakın kendi partinizin başkanını, diğer hatta rakip partinin başkanına karşı bile böyle davranmakla yükümlüsünüz. Her ne kadar son dönemde bu kural epeyce çiğnenmiş görünse de!..
Bu Ne Ölçüsüzlük Böyle?..
Son zamanlarda CHP Genel Başkanı Özgür Özel’e gerçekten acımaya, onun için üzülmeye hatta kızmaya başladım. İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun onu fiilen görmezden gelen (Hadi “Çiğneyen” demeyeyim!) tavırları zaten malum. Anlaşılan Özel alttan aldıkça bu gibi tavırların dozu giderek artabiliyor. Gelen vuruyor, giden vuruyor. Bence acilen tepki vermesi lazım!..
Bu çerçevede insan fiilen “Kanka” olabilir, geçmişten gelen özel bir hukukları, samimiyetleri olabilir. Ancak konuşurken, hele de kitleler önünde hitap ederken üslubuna ayrıca bir özen, dikkat göstermek durumunda olsa gerek. Öyle aklına estiği, diline geldiği gibi laflar sarf edemez. Ayıp diye bir şey var. Hele de bazı sıfatlar yükleyemez. Yüklerse de çok tuhaf kaçar. Arada kaynayıp gitmiş görünse de!..
Bu Kadar “Patavatsızlık” Bünyeye Zarar!..
Tam bu noktada CHP İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın Sinop mitinginde CHP Genel Başkanı Özgür Özel'i "Benim çırağımdı" diyerek (Dudağında müstehzi bir gülümseme ile!) kürsüye çağırması epeyce dikkatimi çekti. Engin Altay, yaptığı konuşmada Özgür Özel'in bir zamanlar CHP'de Grup Başkanvekilliği yaptığını, şimdi ise Genel Başkan olduğunu söyleyerek, "Düne kadar benim kardeşim, hatta benim çırağım sayılabilecek Özgür Özel'e 'hoşgeldiniz' diyoruz" ifadelerini kullandı.
Doğrusu bu tarz bir hitabı çok garipsedim ve yakıştıramadım. Çok “düzeysiz” buldum. Bana kitleler karşısında bu kadar “senli benli”lik hayli “Laubali” bir tavır gibi geldi. (Bir dil sürçmesi de değil. Bilinçli seçilmiş bir kelimeydi) Her ortamın bir edebi var. Esprili bir şekilde söylense de gene de hiç “şık” kaçmamış. Bu neyin egosudur, hazzıdır anlamadım. Bakın ne kadar samimiyiz” gereksizliği mi? “Eskiden benim çırağımdı” diye hava atması mı? (Dolaylı olarak kendini “Usta” görmesi mi?) Seçim sonrasına, yenilgi hesap edilerek yapılan bir hazırlık iması mı? “Maksadını aşan” bir söz mü? Sonunun nereye varacağını hesap edemeyen, düşüncesiz, “Patavatsızca” edilmiş bir laf mı? Lüzumsuz, yersizce, kaba bir espri mi? Bir tür bilinçaltı “Tepeden bakış” mı? Yoksa bilinçli bir “küçümseme” çabası mı. Direkt saygısızlık mı? Hangisi? Varın siz karar verin!..
Özgür Özel ise bu münasebetsizliğe karşılık hayli alttan alan bir cevap vermiş. Olabilir, kendi bileceği iş. Lakin bu gibi tavırlar karşısında rahatsızlığını hissettirmezsen yarın öbür gün tepene çıkarlar. “Bu galiba zayıf” deyip yüklenirler. Onda da herhalde bu tarz çıkışlar asabiyet yapmış ki, bula bula Gazeteci Deniz Zeyrek’e patlamış en sonunda!
Adeta Bir “İtibar Suikastı” Gibi!..
Bilemiyorum: ben mi abartıyorum. Alt tarafı basit bir seslenme de denebilir mi? Ya da ne olacak ki “Bunlar belli ki samimi arkadaş” diye geçiştirilebilir mi? Her ne olursa olsun ben o tavrı garipsedim. Niyet ne olursa olsun kendi payıma ayıpsadım. Hiçbir genel başkana gerekçesi, meali ne olursa olsun böyle hitap edilmemeli. Ediliyorsa sınırlar aşılıyor demektir. Ölçü epeyce kaçmış anlaşılan. Ama iyi ama kötü niyetle!..
Hele de tam seçim sathında, kitleler gözünde en ufak bir tavrın veya sözün olumlu veya olumsuz bir karşılığının olacağı hassas bir zeminde. İnsanlar kendi milletvekilinin gözünde bu kadar az önemsenen bir lideri ne kadar önemserler? Siz oraya “samimiyet şovu”na değil topluluğa seslenmeye gelmişsiniz. Bilhassa yüz kere daha dikkatli olmalısınız. O halde bu kadar lakayt, umursamaz davranamazsınız!..
Yani ki emin olun onun siyasi rakipleri bir “İtibar suikastı” tertiplemek isteler bu kadar etkili olamazlardı? Üstelik itibarı hedefleyen, yakışıksız manevi tetiği kendi milletvekiline çektirmek doğrusu hiç kolay olamazdı!..
22. 03. 2024