Bu nasıl “Cazgır Habercilik” tarzıdır böyle?
Medyaradar medya analisti Atilla Akar, CHP milletvekili Aykut Erdoğdu ve A Haber sunucusu Erkan Tan arasında yaşanan “Beddua krizi”ni ele aldı…
Efendim malum; Adana’nın Aladağ ilçesindeki yangın olayı üzerine medyada bir tartışma yaşandı. Olaya ilişkin CHP milletvekili Aykut Erdoğdu “Cehaletin, barbarlığın, küstahlığın acısını çekmekten yorulduk… Usandık… Sizin cennetinize girmektense cehennemde yanarım” şeklinde bir tweet attı. Bunun üzerine de A Haber televizyonunda “Sabah Ajansı” programını sunan Erkan Tan’da CHP milletvekili Aykut Erdoğdu’ya ellerini açarak “Allah’ım! Bu Aykut Erdoğdu istemiş. Onu cehennemine al, cayır cayır yak! Yalvarıyorum sana ya Rabbel Alemin. Amin….” diye seslenecekti…
BU NE TÜR BİR “HABER SUNUMU”DUR ANLAMADIM!..
Farkındayım; son dönemlerde medyada usül, erkân kalmadı. Her şey tuhaf bir “olağanlık” kazandı. Hatta normalde garipsenmesi gereken hareketler alkışlanır bile oldu. Türkiye’deki mevcut saflaşmanın bizi getirdiği nokta bu. O yüzden beni asıl şaşırtan bu olmadı. Beni asıl şaşırtan bu tartışmanın “habercilik” adına yansıması ve garip sonuçlarıydı. Tüm meslektaşlar olarak üzerinde düşünmemiz gereken asıl nokta bu. Mesleki formasyonumuz tehlikede!..
Olayı ilk gördüğümde “Hoppala gene ne oluyor?” dedim kendi kendime. Sonra baktım ki Erkan Tan coştukça coşmuş habire beddualar ediyor CHP’li vekile. Dedim “Bravo, bir bu eksikti haberciliğimizde!..” Gerçekten de durum bir garipti. İster istemez soruyorum; sen “haberci” misin yoksa -sözlük anlamıyla- güreşçileri kızıştırmaya çalışan “Cazgır”lardan mısın? Ne yapmaya çalışıyorsun? Bu nasıl bir haber sunumu böyle kardeşim?..
Burada “tepki”nin haklı mı haksız mı, gerekli mi gereksiz mi” olduğu hiç önemli değil. Önemli olan böylesi saldırgan ve kışkırtıcı bir üslubun programcılık tarzına dönüşüp (Hem de “haber” adı altında), bir çizgi haline gelebilmesidir. Haber giderek en agresif motiflerle bezeli bir “şov unsuru”na dönüşmektedir. Ne yazık ki son zamanlarda kimi zaman habercilik sınırlarını zorlayan, spikerlerine kadar yansıyan bir anlayış ve üslup uç verebilmektedir. Bilhassa sabah programlarında bu gibi tavırlar olabilmektedir. Tabii insan bazen öyle sinirlenebilir ki ağzından istemeyeceği sözler çıkabilir. Ancak burada öyle bir durum yok belli ki.
FORMAT “BİLİNÇLİ” SEÇİLMİŞE BENZİYOR!.
Tam tersine bu tarz gayet bilinçli olarak seçilmişe, bir “format” haline getirilmişe benzemektedir. Her kesiminde nasıl olsa kendi “yandaş izleyicisi” olduğu için, bu tip popülist davranışlar, ruhları okşayan tavırlar pohpohlanıp, onay alabilmektedir. Tabii özünde ilgi çekme ve esas olarak reyting kaygıları da var. Birilerinin “Ağzının payını vermek” adı altında son derece negatif bir tavır meşrulaştırılmakta ve özendirilmektedir. Kısaca Türk televizyon haberciliğinin ne hale geldiğinin bundan somut göstergesi olamaz. Nabza göre şerbet vermenin en avami ve kolay türüdür bu bence!..
“Bilinçli olarak seçilmişe benziyor” diyorum çünkü öyle anlaşılıyor ki Erkan Tan’ın bu tarz çıkışları hiç de yeni değil ve “bir defalık”a benzemiyor. Çünkü bu tip çıkışları bir tarz olarak daha önceki programlarında da yapmış bulunuyor. Kimi kez Diriliş Ertuğrul dizisine dair “Ver mehteri” olayındaki gibi tiyatral unsurlarla bezeyerek (Burada bir seyircinin mailini kaybetmiş de arar gibi yaparak “Ertuğrul’un kılıcı onlara girmiş” diyor artık neyi çağrıştırmak istiyorsa!) kimi kez de HDP’li Figen Yüksekdağ’a cevap verirken PKK’lılara atfen “karı kılığıyla, sutyenleriyle yakalanıyorlar” diyerek, Suriye’den, sığınmacılardan bahsederken “O yamyam, o iğrenç Esad” demesi, vb gibi. İnternet o programların benzeri videolarıyla dolu. İsteyen bakabilir. Bunlar benim hemen bulabildiklerim…
SORUN TEPKİNİN “HAKLI MI HAKSIZ MI” OLDUĞU DEĞİLDİR!..
Tekrar ediyorum. Burada kesinlikle “Erkan Tan’ın verdiği tepki haklı mı haksız mı”yı tartışmıyorum. İşi bu sübjektif mecraya çekersek bir sonuca varamayız. Sınır kalmaz. (Çünkü herkesin kendine göre “haklı tepkileri” var!) Sorun yayıncılıkta “seviye” ve “sorumluluk” sorunudur. Yoksa baştan sona “haklı” olsan olayı bu mecraya soktuktan sonra kaç yazar? Önemli olan işin çığırından çıkması ve virüs gibi yayılmasıdır.
Örneğin CHP’li vekil Aykut Erdoğdu’nun tepkisel bir şekilde söylediği “Sizin cennetinize girmektense cehennemde yanarım…” sözünü bu olay dahilinde bende gereksiz, manasız bulabilirim. Keşke tepkisini bu gibi kavramları hiç bulaştırmadan ifade etseymiş. Ancak bir haberci olarak çıkıp “Allah’ım bu CHP’li vekili cehenneminde cayır cayır yak” diye bağırmayı bir “haberci” olarak tasvip edemem. Dini hassasiyetleri kaşıyamam. (Biri AKP’liye dese de fark etmez yani) Bu kadar agresiflik bünyeye zarar!
Dahası bu kadar bağırıp çağırmanın, zaten kin, nefret ve marazi kutuplaşmaya boğulduğumuz şu günlerde insanları tekrar bunlara boğmanın alemi ne? (Ya şimdi kendini bilmez, densizin, meczubun teki çıkıp Erdoğdu’yu, senin bu sözlerinden esinlenip “cehenneme yollamaya” kalkarsa ne yapacaksın?) Bir parça sakiniyet ve sorumluluk yahu!.. Gerile gerile bir hal olduk zaten…
ÖNEMLİ OLAN ZİHNİYET VE TARZIN KENDİSİDİR!
Bu arada sonlara geldik. Unutmadan belirteyim; kimileri de Erkan Tan’a vuracağım diye geçmişte Fethullah Gülen’i öven videosunu dolaşıma sokmuşlar. (Bence hiç anlamı yok. Erkan Tan’a gelinceye kadar geçmişte kimler Gülen’e övgüler düzmediler ki? Bir Erkan Tan fazla ya da eksik olsa ne olur, olmasa ne olur?) Ne önemi var ki? Bu videoda Erkan Tan’ın şu anki “habercilik çizgisi” eleştirilmiyor ki? Tam tersine kısır bir tartışmayı tetikleyip, sözü geçen “habercilik” tarzının aklanmasına bile yol açabilir. (“Her dönemin adamı”, “her telden çalıyor” denilmek isteniyor olabilir ama onlardan o kadar çok var ki artık sayısını tutamaz olduk!) Zaten bu tarz sözüm ona haberciliğin istediği de haberciliğin daha fazla siyasileştirilmesi ve bu gibi dipsiz tartışmaların içine çekilerek tanınmaz hale gelmesi. Bu kısır bakışta bir “tuzak” var!
Dediğim gibi asıl “anormal” olan böylesi “velveleci” bir habercilik tarzının kabul ve teşvik görebilmesi ve giderek de “normal” kabul edilebilmesidir. Kimseden “tarafsız” olmasını beklemiyorum. Ancak “taraflı” olacağım diye de olayı buralara kadar çekmenin manası ne?
İyi-kötü bir habercilik geçmişi, birikimi olan, o havayı solumuş biri olarak bütün bunları kendisi de biliyor olsa gerek. Ben sadece bir kez daha hatırlatabilirim. Tek tavsiyem insanları dolduruşa getirmeyin demek olabilir ancak. Siyasetçisi de habercisi de herkes ağzından çıkan sözlere sahip olacak. Başka yolu yok. Anlayan anlar!
Erkan Tan’ı tanımam etmem. Özel bir hesabım ya da düşmanlığım da yok. Her zaman dediğim gibi benim işim kişilerle değil zihniyetlerle. Bu da benim açımdan öyle bir olay işte!...
NOT: Adana’nın Aladağ ilçesinde yurt yangınında yanarak ölen 11 öğrenci kardeşimize ve bir kişiye Allah’tan rahmet ve yakınlarına da sabır diliyorum.
01.12.2016.
atillaakar@gmail.com
BU NE TÜR BİR “HABER SUNUMU”DUR ANLAMADIM!..
Farkındayım; son dönemlerde medyada usül, erkân kalmadı. Her şey tuhaf bir “olağanlık” kazandı. Hatta normalde garipsenmesi gereken hareketler alkışlanır bile oldu. Türkiye’deki mevcut saflaşmanın bizi getirdiği nokta bu. O yüzden beni asıl şaşırtan bu olmadı. Beni asıl şaşırtan bu tartışmanın “habercilik” adına yansıması ve garip sonuçlarıydı. Tüm meslektaşlar olarak üzerinde düşünmemiz gereken asıl nokta bu. Mesleki formasyonumuz tehlikede!..
Olayı ilk gördüğümde “Hoppala gene ne oluyor?” dedim kendi kendime. Sonra baktım ki Erkan Tan coştukça coşmuş habire beddualar ediyor CHP’li vekile. Dedim “Bravo, bir bu eksikti haberciliğimizde!..” Gerçekten de durum bir garipti. İster istemez soruyorum; sen “haberci” misin yoksa -sözlük anlamıyla- güreşçileri kızıştırmaya çalışan “Cazgır”lardan mısın? Ne yapmaya çalışıyorsun? Bu nasıl bir haber sunumu böyle kardeşim?..
Burada “tepki”nin haklı mı haksız mı, gerekli mi gereksiz mi” olduğu hiç önemli değil. Önemli olan böylesi saldırgan ve kışkırtıcı bir üslubun programcılık tarzına dönüşüp (Hem de “haber” adı altında), bir çizgi haline gelebilmesidir. Haber giderek en agresif motiflerle bezeli bir “şov unsuru”na dönüşmektedir. Ne yazık ki son zamanlarda kimi zaman habercilik sınırlarını zorlayan, spikerlerine kadar yansıyan bir anlayış ve üslup uç verebilmektedir. Bilhassa sabah programlarında bu gibi tavırlar olabilmektedir. Tabii insan bazen öyle sinirlenebilir ki ağzından istemeyeceği sözler çıkabilir. Ancak burada öyle bir durum yok belli ki.
FORMAT “BİLİNÇLİ” SEÇİLMİŞE BENZİYOR!.
Tam tersine bu tarz gayet bilinçli olarak seçilmişe, bir “format” haline getirilmişe benzemektedir. Her kesiminde nasıl olsa kendi “yandaş izleyicisi” olduğu için, bu tip popülist davranışlar, ruhları okşayan tavırlar pohpohlanıp, onay alabilmektedir. Tabii özünde ilgi çekme ve esas olarak reyting kaygıları da var. Birilerinin “Ağzının payını vermek” adı altında son derece negatif bir tavır meşrulaştırılmakta ve özendirilmektedir. Kısaca Türk televizyon haberciliğinin ne hale geldiğinin bundan somut göstergesi olamaz. Nabza göre şerbet vermenin en avami ve kolay türüdür bu bence!..
“Bilinçli olarak seçilmişe benziyor” diyorum çünkü öyle anlaşılıyor ki Erkan Tan’ın bu tarz çıkışları hiç de yeni değil ve “bir defalık”a benzemiyor. Çünkü bu tip çıkışları bir tarz olarak daha önceki programlarında da yapmış bulunuyor. Kimi kez Diriliş Ertuğrul dizisine dair “Ver mehteri” olayındaki gibi tiyatral unsurlarla bezeyerek (Burada bir seyircinin mailini kaybetmiş de arar gibi yaparak “Ertuğrul’un kılıcı onlara girmiş” diyor artık neyi çağrıştırmak istiyorsa!) kimi kez de HDP’li Figen Yüksekdağ’a cevap verirken PKK’lılara atfen “karı kılığıyla, sutyenleriyle yakalanıyorlar” diyerek, Suriye’den, sığınmacılardan bahsederken “O yamyam, o iğrenç Esad” demesi, vb gibi. İnternet o programların benzeri videolarıyla dolu. İsteyen bakabilir. Bunlar benim hemen bulabildiklerim…
SORUN TEPKİNİN “HAKLI MI HAKSIZ MI” OLDUĞU DEĞİLDİR!..
Tekrar ediyorum. Burada kesinlikle “Erkan Tan’ın verdiği tepki haklı mı haksız mı”yı tartışmıyorum. İşi bu sübjektif mecraya çekersek bir sonuca varamayız. Sınır kalmaz. (Çünkü herkesin kendine göre “haklı tepkileri” var!) Sorun yayıncılıkta “seviye” ve “sorumluluk” sorunudur. Yoksa baştan sona “haklı” olsan olayı bu mecraya soktuktan sonra kaç yazar? Önemli olan işin çığırından çıkması ve virüs gibi yayılmasıdır.
Örneğin CHP’li vekil Aykut Erdoğdu’nun tepkisel bir şekilde söylediği “Sizin cennetinize girmektense cehennemde yanarım…” sözünü bu olay dahilinde bende gereksiz, manasız bulabilirim. Keşke tepkisini bu gibi kavramları hiç bulaştırmadan ifade etseymiş. Ancak bir haberci olarak çıkıp “Allah’ım bu CHP’li vekili cehenneminde cayır cayır yak” diye bağırmayı bir “haberci” olarak tasvip edemem. Dini hassasiyetleri kaşıyamam. (Biri AKP’liye dese de fark etmez yani) Bu kadar agresiflik bünyeye zarar!
Dahası bu kadar bağırıp çağırmanın, zaten kin, nefret ve marazi kutuplaşmaya boğulduğumuz şu günlerde insanları tekrar bunlara boğmanın alemi ne? (Ya şimdi kendini bilmez, densizin, meczubun teki çıkıp Erdoğdu’yu, senin bu sözlerinden esinlenip “cehenneme yollamaya” kalkarsa ne yapacaksın?) Bir parça sakiniyet ve sorumluluk yahu!.. Gerile gerile bir hal olduk zaten…
ÖNEMLİ OLAN ZİHNİYET VE TARZIN KENDİSİDİR!
Bu arada sonlara geldik. Unutmadan belirteyim; kimileri de Erkan Tan’a vuracağım diye geçmişte Fethullah Gülen’i öven videosunu dolaşıma sokmuşlar. (Bence hiç anlamı yok. Erkan Tan’a gelinceye kadar geçmişte kimler Gülen’e övgüler düzmediler ki? Bir Erkan Tan fazla ya da eksik olsa ne olur, olmasa ne olur?) Ne önemi var ki? Bu videoda Erkan Tan’ın şu anki “habercilik çizgisi” eleştirilmiyor ki? Tam tersine kısır bir tartışmayı tetikleyip, sözü geçen “habercilik” tarzının aklanmasına bile yol açabilir. (“Her dönemin adamı”, “her telden çalıyor” denilmek isteniyor olabilir ama onlardan o kadar çok var ki artık sayısını tutamaz olduk!) Zaten bu tarz sözüm ona haberciliğin istediği de haberciliğin daha fazla siyasileştirilmesi ve bu gibi dipsiz tartışmaların içine çekilerek tanınmaz hale gelmesi. Bu kısır bakışta bir “tuzak” var!
Dediğim gibi asıl “anormal” olan böylesi “velveleci” bir habercilik tarzının kabul ve teşvik görebilmesi ve giderek de “normal” kabul edilebilmesidir. Kimseden “tarafsız” olmasını beklemiyorum. Ancak “taraflı” olacağım diye de olayı buralara kadar çekmenin manası ne?
İyi-kötü bir habercilik geçmişi, birikimi olan, o havayı solumuş biri olarak bütün bunları kendisi de biliyor olsa gerek. Ben sadece bir kez daha hatırlatabilirim. Tek tavsiyem insanları dolduruşa getirmeyin demek olabilir ancak. Siyasetçisi de habercisi de herkes ağzından çıkan sözlere sahip olacak. Başka yolu yok. Anlayan anlar!
Erkan Tan’ı tanımam etmem. Özel bir hesabım ya da düşmanlığım da yok. Her zaman dediğim gibi benim işim kişilerle değil zihniyetlerle. Bu da benim açımdan öyle bir olay işte!...
NOT: Adana’nın Aladağ ilçesinde yurt yangınında yanarak ölen 11 öğrenci kardeşimize ve bir kişiye Allah’tan rahmet ve yakınlarına da sabır diliyorum.
01.12.2016.
atillaakar@gmail.com