"BU NASIL BİR KAFADIR! BU YAZIDAN HİÇ UTANMADIN MI MEHMET YILMAZ!.."

"Böyle tuhaf bir yazı yazdığın için hiç utanmadın mı Mehmet Yılmaz!" Salih Tuna açtı ağzını yumdu gözünü...

Hiç utanmadın mı?


Vah bize, vahlar bize ki; Mehmet Yakup Yılmaz gibi adamların köşe yazarlığı yaptığı, dahası aydın zannedildiği bir ülkede yaşıyoruz.

Şu hale bakın:

Biz devletin ideolojisi olmasın diye yırtınıyoruz, herifçioğlu Danıştay'ın bile "ideolojik" karar vermesini gayet doğal buluyor!

Bir de bu halde utanmadan Başbakan'a demokrasi dersi falan vermeye kalkışıyor.

"Danıştay'ın kararı elbette ideolojiktir. Başbakan'ın ona karşı çıkmasının nedeninin de ideolojik olması gibi!.." demek, ne demek yahu?!

Danıştay nihayetinde hukukî bir merci değil mi?

Hukukun en bariz vasfı da herhangi bir "ideoloji"ye gözünü açmak değil, bütün "ideolojilere" gözünü kapatmak değil midir?

Mehmet Yakup Yılmaz, "Danıştay"ı sivil toplum kuruluşu yahut muhalefet partisi mi sanıyor ki, bir "ideoloji" temellük etmesini ve bu ideolojiye göre karar vermesini doğal karşılıyor?

Bu nasıl bir kafadır?

Daha doğrusu bu "kafa" mıdır?

Bu kafaya (bu saatten sonra) sabah akşam "hukuk", matine - suare "demokrasi" soksan ne çare!

Söylenecek laf mıdır bu: "Sorunumuz, bugün toplumda egemen durumdaki iki ideolojinin, birbirinin varlığını tehlike olarak algılaması ile ilgili..."

Bunlar nasıl akıllardır Allah aşkına?!

Danıştay'ın ideolojisi nedir M. Yakup Bey?

Ve, hangi ideolojinin varlığını tehlike olarak görür?

Tehdit değerlendirmesi yapan, ideolojik tavır alan "hukukî" bir merci olabilir mi?

Bu mudur senin "hukuk" anlayışın?

Bu "anlayışla" mı "demokrasi kültürü"nden bahsedebiliyor, kıymet hükmü verebiliyorsun?

İnsan kendi kendini durduk yere bu kadar iptizale uğratır mı?

Asıl sorunumuz; "demokrasi kültürü"nden evvel, senin gibi adamların "aydın" falan tesmiye edilmesidir.

İdeolojinin senin dercettiğinin dışında yüz tarifi daha var ama, bir hukuk mercii hiçbirinin boyunduruğu altına girmez.

Dahası, hiçbirine dönüp bakmaz.

Şuncacık şeyi hâlâ fehmedemediysen yanarım aklına ki, kıyamete kadar!

Danıştay'ın meslek liselerindeki katsayıya ilişkin kararını, Başbakan'ın ideolojik bulmasının nedeni yaptığı açıklamada var.

Katsayı konusundaki yetkinin YÖK'te olduğunu söyleyen Danıştay'ın, aynı yıl içinde karar değiştirmesinin bir izahı olmalı değil mi?

Sayın Başbakan bunu "ideolojik" tabir ediyor, sen de kalkmış, "Sen de ideolojiksin ama!..." yollu lakırdılar ediyorsun!

Yani...

"Madem öyle, işte böyle..." demeye getiriyorsun?

Mütekabiliyet anlayışın budur yani?

Nedir kurban; Danıştay'ı ana muhalefet patisi belledin de, bizim mi haberimiz yok?!

Hukukun siyasileştirilmesini savunan bir ideoloji tarifi de var mı heybende bari?

Doğrusunu istersen, malum yazını okuyunca ilkin bi güzel sarakaya almayı düşündüm seni.

Sonra vazgeçtim.

Bu "acizliğin" nesiyle dalga geçecektim?!

Hatta, bir an için de olsa, dalga geçmeyi düşündüğüm için kendimden utandım.

Peki, böyle tuhaf bir yazıya imza attığın için sen hiç utanmadın mı?..

Ya Oktay Ekşi insanına ne demeli?!

Dünkü yazısında öyle bir coşmuş ki; "Alçakları tanıyalım" serlevhasıyla arz-ı endam ettiği günlerdeki coşkusu kaç para!

Tamam, fikirle iltizam yerine, "Tarzan zorda" gibi çirkin nitelendirmelerle Başbakan'a hakaret etmesini yaşına ve yaşının "olgunluğuna" verelim.

Ya aba altından sopa göstermesine ne diyelim?

Başbakan'ın, Danıştay'ın katsayı kararını, YÖK yasasını değiştirerek "aşmayı" düşündüğünü ifade ettikten sonra şöyle diyor: "Lakin AKP hakkındaki Anayasa Mahkemesi kararı vardı ya... AKP'nin imam hatip liselerine imtiyaz sağlama çabaları o kararda, 'laikliğe karşı odak olma'nın kanıtlarından biri olarak kabul edilmişti..."

Her şeyden evvel memleketteki şuur ve hafıza kıtlığını istismar etmeye çalıştıkları besbelli.

Yoksa...

Hem ikide bir "korku imparatorluğu" lakırdısını dillerinden düşürmeyip, hem de AK Parti'yi kapatılmakla "korkutmaya" çalışmazlardı.

Salih Tuna/Yenişafak