"BU HABER MANŞET OLMALIYDI!.." HINCAL ULUÇ HANGİ HABERİN MANŞET YAPILMAMASINA İSYAN ETTİ?

Türk medyasının "Es" geçtiği bir haber olarak tanımlıyor Hıncal Uluç bir olayı. Ve devamında balık hafızaları tazeliyor. Bakın, hangi haber manşette olması gerekirken arada kaynayıp gitmiş...

Bu haber manşet olmalıydı


Bu haber manşet olmalıydı.. Tüm televizyonlar ana haberlerine bu haberle başlamalı, stüdyoya davet edilen konuklarla, bu haberi konuşmalıydı..
Türk medyası "Es" geçti..
"Farkında olmadılar" diyemem.. Oldular. Hem de bu iletişim çağında, ajanslar vızır vızır, internet harıl hurul çalışırken, farkında olmamak mümkün mü?..
Oldular.. Ama fark yaratmayı bilemediler..
Gazetecilikte haberi değerlendirmek, işlemek, haberi almak kadar önemlidir oysa..
Haber mi ne?..
Belki duydunuz..
Makedonya'nın Ohri gölündeki bir adada Snaum adlı tarihi bir manastır var. Kutsal bir ziyaretgah.. Hani bizim Van Gölü'ndeki Akdamar adasında Akdamar manastırı var ya.. Onun gibi..
Bir Türk firmasının (Solak Turizm) düzenlediği turla, Bulgar turistler adaya gitmek üzere feribota biniyorlar.. İliana adlı gemi sahilden ayrıldıktan az sonra batıyor. 22 kişi boğuluyor.
İliana'nın yolcu kapasitesi 43 kişi.. Kaza anında gemide 73 kişi var..
"Acı ama, ne var bunda büyütülecek, hele de bizde" diyeceksiniz..
Türkiye ne kazalar yaşadı.. Her kazada onar onar, hatta yüzer yüzer insanlar öldü. Bizim halkımız böyle kaza haberlerine alışık.. Bu kaza üstelik Makedonya'da.. Ölenler Bulgar.. Şirketin Türk olması, haberin manşet olması, haberin üzerine gidilmesi için değer mi, ülkemizde bunca önemli şey olurken..
Değer..
Çünkü haberin devamında bir cümlelik bir ayrıntı var, haberi "Müthiş" yapan..
Bulgar radyolarından haberi takip eden, benim Bulgaristan Göçmeni kardeşim, koruma Mehmet'in "Hıncal Bey biliyor musunuz" diye pazartesi akşamı bana ilettiği ayrıntı..
Kaza sabah oluyor..
Makedonya Ulaştırma ve İletişim Bakanı Mile Yanakievski öğleden sonra görevinden istifa ediyor..
Bir Türk turizm firmasının düzenlediği turda, fazla yolcu alan bir gemi, batıyor ve Bulgar vatandaşları ölüyor diye, Makedonya Bakanı anında görevinden istifa ediyor.. Soruşturma sonuçlarını bile beklemeden.. Kazadan kimin sorumlu olduğu, hukuken ortaya çıkmadan, Makedonya Ulaştırma Bakanı "43 kişilik gemiye 73 kişi alınabiliyorsa, gemide can yeleği bulunmuyorsa bunun sorumlusu benim. Artık bu göreve devam etmeye hakkım yok" diyor. "Yerime gelen, hiçbir etki altında kalmadan, kazayı araştırmalı. Soruşturmanın selameti uğruna ben burada kalmamalıyım" diyor.
Siz böyle bir şeyi ülkemizde duydunuz mu hiç?..
Böyle bir siyasal sorumluluk örneğine bu ülkede şahit oldunuz mu?. Ben 52 yıllık gazetecilik hayatımda rastlamadım da..

2004 Temmuz'unda 41 kişinin öldüğü hızlı tren kazasından sonra istifa eden siyasal, ya da bürokratik bir tek bir sorumlu oldu mu mesela?.. Ya da aradan beş yıl geçti.. Bu 41 ölümden sorumlu tutulup ciddi ciddi mahkûm olan var mı?..
41 insanımız açık bir ihmal, hesapsızlık, düşüncesizlik yüzünden öldüler.. Suçu kimse üzerine almadı, kimse kendisini sorumlu hissetmedi.. Hiçbir sorumlu da bulunmadı..
Bu "Sorumsuzlar" ülkesine, daha dün kurulan minnacık Makedonya'dan gelen örnek, baş haber olmaz mı?.. İbret olmaz mı?.. Ders olmaz mı?..
Bu haberi böyle işlemek, "Fark" olmaz mı?.
Ha, diyeceksiniz ki, "Bu ülkede medya medya olsa, o tren kazası öyle kalır mıydı?.. O bakan, o genel müdür hâlâ göreve devam edebilir miydi?.."
Haklısınız..
Bu ülkede asıl suçlular, ne siyasal iktidarlar, ne de onların atadığı bürokratlar..
50 yılda her türlü iktidar, her türlü bürokrat gördüm ben.. Hepsi ayni şeyleri yaptılar.. Çünkü biz, medya, yani dördüncü güç (Cart kaba kağıt) hep ayni kaldık..
Sorumsuz.. Balık hafızalı.. Olayın üzerine sonuç alana kadar gitmeyen, 41 insanın canına, ikoncan bacağı kadar değer vermeyen medya..
O zaman bakanlar, o zaman müsteşarlar, o zaman genel müdürler, kıllarını kıpırdatmadılar. "Bunlar iki gün yazar unutur, gider" diyerek.. 50 yıldır da hep haklı çıktılar..
Makedonya örneği ve bu yazı da iki gün sonra unutulacak!..


Hıncal Uluç/SABAH