"BU GÜN BİRAZ PROVOKATİF OLACAĞIM!....." ERTUĞRUL ÖZKÖK TÜRKİYE'NİN GÜNDEMİNİ DEĞİŞTİRECEK SORUYU SORDU!.... İŞTE PROVOKATİF SORU!.....

Geçen hafta, Bülent Ersoy´un açtığı tartışmayla ilgili bir yazı yazmış ve "Bugün susuyorum, yarın konuşacağım" demiştim. Konuşacağım gün geldi. Hem de açık açık konuşacağım.

Milli meditasyon


PARİS´te öğrencilik yıllarımda en iyi dostlarımdan ikisi Kürt´tü. Biri Tunceliliydi.

Şimdi nerededir, hayatta mıdır değil midir bilmiyorum.

Hayatımda tanıdığım en iyi insanlardan biriydi.

Biz, Pink Floyd veya başka bir grubun konserine giderken Gülümsün´ü ona bırakırdık.

O da Paris´e gelmiş bir áşığın konserine gittiği zaman biz de onların çocuğuna bakardık.

Kürtlüğü ile iftihar eden bir arkadaşımızdı.

O günlerde Türkiye İşçi Partisi´ne yakındı.

Benim, Türkiye´nin Kürt meselesiyle ilgili görüşlerim o zamandan beri hiç değişmedi.

Bu meseleyi rahatlıkla konuşur, tartışırdık.

Bazı konularda anlaşır, bazılarında ise anlaşamazdık.

Paris´ten döndükten sonra ilişkimiz kesildi.

O Fransa´da kalıp çalışmaya devam etti.

O günden beri de kendisinden hiç haber alamadım.

Ama hayatım boyunca dostluğuna en çok güvendiğim, çok güzel bir insan olarak hafızamda kaldı.

Tıpkı, evini kiraladığım Agasyan Efendi gibi.

* * *

Geçen hafta, Bülent Ersoy´un açtığı tartışmayla ilgili bir yazı yazmış ve "Bugün susuyorum, yarın konuşacağım" demiştim.

Konuşacağım gün geldi.

Hem de açık açık konuşacağım.

Hatta biraz da provokatif olmaya gayret edeceğim.

Çünkü artık bu meseleyi açıkça konuşma zamanı geldi, hatta geçiyor.

O yüzden hepimiz biraz cesur olmalı, ezberimizi bozmalıyız diye düşünüyorum.

Bazılarınız bu söylediklerime kızabilir.

Sizden bir şey diliyorum.

Lütfen samimiyetime inanın.

Amacım, hepimizin ülkesi olan Türkiye´nin, bu kısır ve köhnemiş tartışmalardan kurtulup, gelecek 20 yılın dünyadaki en parlak ülkelerinden birisi olmasını sağlayacak bir düşünce egzersizini başlatmaktır.

* * *

Önce kendi kendimize bir soru sorup, bunun samimi ve gerçekçi cevabını vermeye çalışalım.

Lütfen kendinizi tutmayın, içinizden gelen ilk sesi dinleyin.

Biz ne istiyoruz?

Ne pahasına olursa olsun kavga mı? Savaş mı?

24 yıldır süren savaşı daha ne kadar sürdürmeliyiz?

Dikkat edin, sürdürebiliriz demiyorum. Çünkü gerekirse, elbette sürdürürüz.

Ama şu sorunun gerçekçi ve samimi cevabını da vermeliyiz:

Sürdürmeli miyiz?

Terör sadece askeri önlemlerle bitirilebilir mi?

Bu sorulara, "Evet sürdürmeliyiz" ve "Bitirilebilir" cevabını verebiliyorsak, öteki sorulara ihtiyaç yok.

Ama komutanlarımız bile, "Sadece askeri önlemlerle bu kanın durdurulamayacağını, Kürt sorununun çözülemeyeceğini" söylüyor.

Öyleyse öteki sorulara geçelim.

* * *

Bu ülkede yüzlerce yıldır beraber yaşadığımız, beraber savaştığımız, beraber eğlendiğimiz insanlara "Kürt" demenin, onların da hayatlarını Türkiye Cumhuriyeti´nin "Kürt vatandaşı" olarak yaşamalarının bize ne zararı olabilir?

"Eyalet sistemi", "federal yapı" istiyorlarmış.

Eski Cumhurbaşkanı Kenan Evren bile "eyalet sisteminden" söz edebildiğine göre, bunu tartışmanın ne zararı olabilir?

Kimbilir, belki Kürtler Türkleri, belki de Türkler Kürtleri ikna edebilir.

Yeter ki konuşalım.

Ben, görüşüm şu veya bu demiyorum.

Sadece soruları ortaya atıyorum.

PKK umurumda bile değil.