''BU AHLAKSIZLIK MİDEMİ BULANDIRIYOR!'' ZÜLFÜ LİVANELİ KİMLERİ KASTETTİ?
Türkiye'de birileri cunta kurbanlarının anılarını ve mirasını çalma başarısını (!) da gösterdi.
Başkalarının geçmişini çalan ahlaksız grup
Entelektüel olmak bir seçkinlik ve üstünlük değil, bir sorumluluk meselesidir.
Dünyayı düşünerek kavrayanların ve sürekli iç hesaplaşmalara girenlerin sıfatıdır entelektüellik.
Bu yüzden de sürekli düzen karşıtı ve muhaliftir.
Ama bizim buralarda “entelektüel“ sıfatına layık o kadar az insan bulunur ki!
Çünkü bunlarda “kişisel hesaplaşma“ boyutu eksiktir, entelektüel maskesi altında fırsatçılık yapmaya, paye ve para kapmaya çalışırlar.
Başkalarının fikirlerini çalmaktan, geçmişi çarpıtmaktan, yalan söylemekten de hiç rahatsızlık duymazlar.
Nasıl olsa halkın belleği sıfırdır, okuduğunu anlayacak ve zaman içinde değerlendirecek kişi sayısı ise çok azdır.
Mesela birisi 12 Eylül döneminde Kenan Evren’i evinde ağırlar, cuntaya övgüler düzer ama 2010 yılında “cunta karşıtı demokrat“ rolüne soyunabilir.
Hem de hiçbir özeleştiri yapmadan, “Biz hep böyleydik“ diye yalan söyleyerek ve o dönemdeki cunta kurbanlarına çalım satarak.
Başka birisi 12 Eylül’de “Oh paşalarımız geldi, bizi kurtardı“ diye açıklamalar yapar, insanlar işkenceden kırılırken herkese göbek attırma sanatını icra eder ama 2010 yılında bir de bakarsınız ki, demokrat ve antimilitarist kesilmiş.
Bugünlerde bu tiplerden geçilmiyor, hiç kimse de hesap sormuyor.
Benim de bu ahlaksızlık karşısında her gün midem bulanıyor.
Dünyada çok ahlaksızlık gördüm ama böylesine rastlamadım.
İspanya’da, Yunanistan’da, İtalya’da, Almanya’da namuslu aydınların çektiği acılar tarihe mal oldu ama Türkiye’de birileri cunta kurbanlarının anılarını ve mirasını çalma başarısını (!) da gösterdi.
Hiçbir namuslu entelektüel bunu yapmaz.
Ama bunlar entelektüel değil, fırsatçı “enteller!”
Pes vallahi!
Zülfü Livaneli / VATAN
Entelektüel olmak bir seçkinlik ve üstünlük değil, bir sorumluluk meselesidir.
Dünyayı düşünerek kavrayanların ve sürekli iç hesaplaşmalara girenlerin sıfatıdır entelektüellik.
Bu yüzden de sürekli düzen karşıtı ve muhaliftir.
Ama bizim buralarda “entelektüel“ sıfatına layık o kadar az insan bulunur ki!
Çünkü bunlarda “kişisel hesaplaşma“ boyutu eksiktir, entelektüel maskesi altında fırsatçılık yapmaya, paye ve para kapmaya çalışırlar.
Başkalarının fikirlerini çalmaktan, geçmişi çarpıtmaktan, yalan söylemekten de hiç rahatsızlık duymazlar.
Nasıl olsa halkın belleği sıfırdır, okuduğunu anlayacak ve zaman içinde değerlendirecek kişi sayısı ise çok azdır.
Mesela birisi 12 Eylül döneminde Kenan Evren’i evinde ağırlar, cuntaya övgüler düzer ama 2010 yılında “cunta karşıtı demokrat“ rolüne soyunabilir.
Hem de hiçbir özeleştiri yapmadan, “Biz hep böyleydik“ diye yalan söyleyerek ve o dönemdeki cunta kurbanlarına çalım satarak.
Başka birisi 12 Eylül’de “Oh paşalarımız geldi, bizi kurtardı“ diye açıklamalar yapar, insanlar işkenceden kırılırken herkese göbek attırma sanatını icra eder ama 2010 yılında bir de bakarsınız ki, demokrat ve antimilitarist kesilmiş.
Bugünlerde bu tiplerden geçilmiyor, hiç kimse de hesap sormuyor.
Benim de bu ahlaksızlık karşısında her gün midem bulanıyor.
Dünyada çok ahlaksızlık gördüm ama böylesine rastlamadım.
İspanya’da, Yunanistan’da, İtalya’da, Almanya’da namuslu aydınların çektiği acılar tarihe mal oldu ama Türkiye’de birileri cunta kurbanlarının anılarını ve mirasını çalma başarısını (!) da gösterdi.
Hiçbir namuslu entelektüel bunu yapmaz.
Ama bunlar entelektüel değil, fırsatçı “enteller!”
Pes vallahi!
Zülfü Livaneli / VATAN