"BREMEN GENELEVİNDE STAJ GÖRDÜM!..." ALTIN PORTAKAL'A DAMGASINI VURAN HANGİ ÜNLÜ GENELEVDE STAJ GÖRDÜ?....İŞTE O İSİM!....

Rolümün inandırıcı olması önemli. Rolü yaparken utanmak gibi bir duygu hiç işinize gelmez. Yani, 'Annem, babam, o, bu ne der' diye düşünmemeniz lazım. Konsantre olmanız gerekiyor.

Antalya'da "En iyi Yardımcı Kadın Oyuncu" ödülünü kazanan Nursel Köse, Tempo dergisine konuştu.


Yeter rolü için Bremen'deki geneleve gidip, o sokakta kadınlarla görüştüm. Bütün erkeklerin bildiği bir şeydir orası, orada neler dönüyor bilirler. Gittim, gördüm. Hiçbir zaman klişe olmak istemedim. Onları tanımak gerekiyordu.

Rolümün inandırıcı olması önemli. Rolü yaparken utanmak gibi bir duygu hiç işinize gelmez. Yani, 'Annem, babam, o, bu ne der' diye düşünmemeniz lazım. Konsantre olmanız gerekiyor.

Türk olmak nedir Almanya´da öğrendim

Fatih Akın´ın "Yaşamın Kıyısında" filmindeki Yeter rolü ile Antalya´da "En iyi Yardımcı Kadın Oyuncu" ödülünü kazanan Nursel Köse, Tempo dergisine konuştu. Rolüne hazırlanmak için geneleve gidip hayat kadınlarıyla konuştuğunu söyleyen Köse, Almanya´da Türk olmayı anlattı.

n Altın Portakal´da ´En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu´ ödülünü almanızla ilgili, "Tam şoktu" dediniz. Hiç mi beklemiyordunuz bu ödülü almayı?

- Oyunculuğumla ilgili şüphem yok ama çok güzel oyuncular ve filmler vardı. Bütün filmler övgüye değerdi. Bilmiyorum, sanıyorum sadece ben değil, hiç kimse kendini düşünmemiştir.

n Bu, biraz sizinle ilgili olabilir. Sanatçıların egosu yüksek oluyor, muhtemelen ödülü alacaklarını düşünmüşlerdir...

- Bizim filmin ödül alacağını ve ödülü hak ettiğini düşünüyordum. Ama bizde şöyle bir terslik var; altı karakter var filmde. Yani ödüle yakın çok fazla isim vardı.

n Alman televizyonu ARD için, ´Yeni Başlayanlar için Türkçe´ isimli bir filmde oynadınız. Soruyu şöyle değiştirsem: "Yeni başlayanlar için Nursel Köse"... Kimdir Nursel Köse?

- Böyle sorunca, "Hayatımı yazsam roman olurdu" derler. Kendinden bahsetmek çok zor bir şey. Nursel Köse, uzun süredir Almanya´da yaşıyor. 1992´den beri sürekli sahnedeyim, stand-up yapıyorum. Almanya´nın ilk ´Yabancı Kadınlar Kabare Grubu´nu kurdum. Radyo tiyatroları yazıyorum.

n Siz Almanya´ya, 1978´de üniversitede okumak için gittiniz. Almanya´da doğan ve oraya gençliğinde gidenler arasında hep fark vardır. Siz gider gitmez Almanya´da kendi kültürünü sürdüren Türklerin arasına, o kendi dinamikleri olan çarka girdiniz mi?

- Hiçbir çarka girmedim. Öğrenci kampusunda kaldım. Oradaki insanlarımızı sonra tanıdım. Almanların, insanları mutlaka Türk yapma inadı vardır. İnsan olarak gidersin ama onlar, sana mutlaka bir sıfat vermek ister. Türk olmak nedir, orada, Almanya´da öğrendim; Türk olarak vazifelerin var. Türk olmak bir meslek, onu öğrendim.

n Nedir bu vazifeler?

- Bunu olumsuz anlamda söylemedim. Ama Almanlar sizi cinsiyetinize, ırkınıza göre bir yere koymaya çalışıyor mutlaka. "Türk´üm" deyince, o hemen kafasındaki resmi çıkarıyor; "Sen Türk´e de benzemiyorsun" diyor.

n "Sen Türk´e benzemiyorsun, yanlış anlama" lafını ben hep çok ırkçı buldum. Sizce de öyle değil mi?

- Pozitif ayrımcılık gibi bir şey... Zaten bunlar olunca, "Resimlerin değiştirilmesi lazım" diyorsun. Defalarca "Örnek Türk", "Örnek Türk kadını" dendi benim için. Bu da pozitif ayrımcılıktır ve böyle tanımlanmak benim için hiç iyi değil. Ne alaka. 1980´lerde, Helmut Kohl döneminde böyle ayrımcılık çoktu. O dönemlerde, seni koydukları konumda dolaşıyorsun zaten. Yazdığım kitaplarla ilgili toplantılara katıldığımda bana, "Hangi edebiyat türü bu?" diye sormuyorlar, onun yerine, "Anneniz, babanız nereli?" diye soruyorl