BOZULMA BÖYLE BAŞLAR! YENİ AKİT YAZARINDAN ERDOĞAN'A UYARI!

Akit yazarı Cemal Nar, "bu adamlara gereken ceza verilmezse halk tiksinecek" diyerek Erdoğan'ı uyardı.

İşte Yeni Akit yazarı Cemal Nar o yazısı...

Bozulma böyle başlar

Dün Mustafa Elitaş, herkesi imzasına sahip çıkmaya davet edince içimden “bozulma böyle başlar” dedim.

bugün Sayın Canikli’yi dinledik. AK Parti Grup Başkanvekili Nurettin Canıkli, AK Parti grubu olarak "şike yasası"nın aynen gönderilmesi taraftarı olduklarını söyledi. Yazık, çok yazık.

Cumhurbaşkanına meydan okuyorlar. Oysa Cumhurbaşkanını kamunun vicdanını rahatlattı. Çoğunluk bu vetodan memnun oldu. Kimi siyasetçiler bunu açıkça ifade etti. Ama Mustafa Elitaş ve Nurettin Canikli partide yetkili birer isim olarak meydan okuyorlar. CHP de Tarhan ile ona destek veriyor. İyi mi?

Bari lslah adına olsa bu meydan okuma. Bozulma adına, tefessüh adına, şike adına, hile adına, kara para adına, güçler adına…

Ha, bu arada CHP ile bu dayanışma da hafızalardan kolay kolay silinmez. Düşüşler de böyle başlar. Böyle sessizce ve derinden derine…

Evet, bozulma böyle başlar. Eğer bu adamlara bu parti özür diletmezse (!), ya da gereken cezayı vermezse (!), halk yavaş yavaş manzaradan tiksinecek ve iktidardan soğuyacaktır. Bu karlı dağdan yumruk kadar bir kar topağının yuvarlanmasına benzer. Yuvarlandıkça yumruk kadar olan kar, aşağıya doğru düştükçe bir dağ olur. Buna çığ derler. Önüne çıkanı ezer geçer.

Acaba hasta Başbakan Erdoğan bu işe ne diyor? Onu da öğreniriz yakında. Ama Canikli konuşunca, sanırım her şey anlaşılıyor. Ama çıkmadık candan bir umut…

Özal da böyle bir iki hareketle gözden düştü önceleri. Sonra Çankaya’ya çıkarken arkadaşlarını gücendirdi. Yanlışlar çorap söküğü gibi geldi ardından. O kadar ki kamuoyu “Özal gitsin de ne olura olsun” demeye başladı. Demirel’e bile razı oldu ve Anavatan daha o zaman bitti. Ondan sonraları uzatmaların oynanması idi.

Özal gitti Demirel geldi de iyi mi oldu? Bunları yazmaya gerek yok. Malum macera. O günler şimdi yargıda.

Millet tek çıkışı Merhum Necmettin Erbakan ile Refah’ta gördü. Ama ona da sistem izin vermedi. 28 Şubat darbesi, vesayet hükümetleri, millete işkence, ekonomik süper soygunlar, vurgunlar ve yağmalar malum. Ülkenin kayıp yılları…

İnşallah 28 Şubatın yargılanması da yakındır.

Niye anlatıyorum bunları?

Ak Parti Mustafa Elitaş, Nurettin Canıkli ve gibilerine “dur” demeli. Erdoğan’ın dediği gibi Ak Parti “şımarmamalı.” Halkı karşısına almamalı. Çankaya’da Abdullah Gül ile kavgalı olmamalı. Yoksa kalpler soğur, havası söner, sevgisi biter.

Bir anda olmaz belki bu. Erozyon gibi, yavaş yavaş erir. Mikrop vücuda girince hemen yatağa düşürmez insanı. Bundan sonrası zaman işidir. Ama ilk darbe çok önemlidir.

İyi mi olur bu?

Bizden uyarması…

İş bittikten sonra “biz nerde yanlış yaptık?” demenin ne faydası var?

Gönlüm şu istikrar yakalanmışken AK Parti’nin iktidarda kalması ve yapabileceği her işi yapıp bitirmesinden yana.

Yapamayacağı şeyler de var elbette bu sistemde. Mesela İslam hukukunu yasalaştırması ve devlette uygulamasını yapamaz. Benim canım, gönlüm, ruhum, aklım, kalıbım bunu ister. Ama Ak Parti bunu yapamaz. Ondan bunu şu anda istemek de hakkımız değil. Çünkü buna söz vermemiştir. Verseydi isterdik.

Peki, ama bu “istese de yapamaz” oluş sadece Ak Parti için mi geçerlidir, yoksa her parti için mi?

Bu soruya gelecek yazıda cevap arayalım isterseniz.