''BÖYLE 'KİNDAR' YAZI GÖRMEDİM'' KEKEÇ, CAN DÜNDAR'A SERT ÇIKTI!
Star yazarı Ahmet Kekeç hararetli bir polemik yazısıyla Can Dündar'ı hedef aldı.
Böyle ‘kindar’ yazı görmedim
Sivas’ta “canlar” yakıldığında Süleyman Demirel’iniz Başbakan’dı Can Dündar...
Erdal İnönü’nüz Başbakan Yardımcısı’ydı.
İsmet Sezgin’iniz İçişleri Bakanı’ydı.
Gerekli cengâverliği göstermeyen, göstermek istemeyen polis de, İsmet Sezgin’inizin polisiydi.
Üstelik, otelde mahsur kalanlardan Aziz Nesin, telefonla Erdal İnönü’yü arayıp yardım istedi...
Erdal İnönü’nüz, durumun vahametini çözecek “esenliğe” sahip değildi...
Saatlerce kılını kıpırdatmadı.
Rahmetli çünkü, nasıl derler, biraz “geniş” bir adamdı.
Müdahale etme gereği duyduğunda iş işten geçmiş, yangın Madımak Oteli’ni çoktan sarmıştı.
Bir anekdot anlatayım da, mahut “genişliğe” ilişkin fikir sahibi ol...
Biraz geriye saralım:
Ermenistan Karabağ’ı işgal etmiş, katliam yapıyor... Türkiye ayakta... Mitingler düzenleniyor, yürüyüşler yapılıyor, protesto gösterilerinin biri bitiyor biri başlıyor...
Gazeteciler Erdal İnönü’yü yakalayıp Karabağ’daki durumu sordular.
Rahmetli, dudağının kenarında ironik bir kıvrım, geniş ve mütebessim bir çehreyle gazetecileri süzdü. Sonra da aynen şunları söyledi: “Ermenistan ordusu Karabağ’ı işgal etmiştir. Azerbaycan’daki yurttaşlarımıza başarılar dilerim...”
Böyle geniş ve rahat bir adamdı işte...
Diyorum ki, Aziz Nesin telefonla yardım istediğinde, “Madımak’ta mahsur kalan yurttaşlarımıza başarılar dilerim” demiş midir?
Demişse, şaşırmam.
Romantik isyankâr arkadaşımız Can Dündar, Madımak yazısı yazmış.
Katliamın hesabını AK Parti iktidarından soruyor. Oradan Silivri’ye atlıyor. Silivri’den “Oda TV soruşturmasına” gidiyor. Oradan da Nedim’le Ahmet’e geliyor
Nedense, Demirel’den hiç bahsetmiyor.
Erdal İnönü’nün ismini ağzına almıyor.
İsmet Sezgin’in ne iş yaptığını hatırlamak istemiyor.
Bir de sinik ki, sormayın... Hem sinik, hem “kindar...”
Efendim, “kininizi eksik etmeyin” deyip “dindar gençlik”ten bahsedenler eserlerini görmeliymişler... Çünkü, Madımak Oteli’ni tinerciler değil, dinciler ateşe vermiş... “Dindar nesil yetiştireyim” derken, acaba, cani bir nesil mi yetiştirilmiş?
Katliamları ve netameli olayları “ideolojik paylaştırmaya” mı tabi tutacağız bundan sonra Can Dündar?
Bu “cin fikirler”le mi geçmişin hesabını soracağız?
Madımak’ı dincilere yazacaksak, Ergenekon ve sair oluşumları da tinercilere mi yazacağız? Kendini savunusuna adadığın mümtaz darbeci generallerimiz bu durumda “tinerci” mi oluyor?
Başbağlar’ı nereye yazalım peki?
Hrant’ı nereye yazalım?
Danıştay cinayetini nereye yazalım?
Bombaları, darbe planlarını nereye yazalım?
Romantiksin, isyankârsın filan da... Aynı zamanda uyanıksın...
Sivas’taki korkunç katliamla Oda TV soruşturmasının ne alakası var?
Oda TV soruşturmasıyla dindar gençliğin ne alakası var?
Dindar gençlikle, Nedim ve Ahmet’e yapılanların ne alakası var?
Ne zaman cesaret ve celadet sahibi oldun da, Sivas katliamı üzerinden operasyon yazıları yazıyorsun? Biz senin netameli zamanlarda ortalıktan toz olduğunu hatırlıyoruz oysa... Yanlış mı hatırlıyoruz yoksa?
Ne yani, Mustafa Balbay’ın, Tuncay Özkan’ın, Nedim Şener’in, Ahmet Şık’ın çocukları, “babasız bırakıldıkları yılların hesabını”, aynı zamanda Madımak’ı yakan “dindar gençliğe” mi sorsunlar?
Bunu mu demek istiyorsun?
Bunu demek istemiyorsan, “Madımak yazısı”nda Nedim’le Ahmet’in işi ne? Müyesser Yıldız’ın işi ne?
Bunu demek istemiyorsan, ne demek istiyorsun?
Ahmet Kekeç/Star
Sivas’ta “canlar” yakıldığında Süleyman Demirel’iniz Başbakan’dı Can Dündar...
Erdal İnönü’nüz Başbakan Yardımcısı’ydı.
İsmet Sezgin’iniz İçişleri Bakanı’ydı.
Gerekli cengâverliği göstermeyen, göstermek istemeyen polis de, İsmet Sezgin’inizin polisiydi.
Üstelik, otelde mahsur kalanlardan Aziz Nesin, telefonla Erdal İnönü’yü arayıp yardım istedi...
Erdal İnönü’nüz, durumun vahametini çözecek “esenliğe” sahip değildi...
Saatlerce kılını kıpırdatmadı.
Rahmetli çünkü, nasıl derler, biraz “geniş” bir adamdı.
Müdahale etme gereği duyduğunda iş işten geçmiş, yangın Madımak Oteli’ni çoktan sarmıştı.
Bir anekdot anlatayım da, mahut “genişliğe” ilişkin fikir sahibi ol...
Biraz geriye saralım:
Ermenistan Karabağ’ı işgal etmiş, katliam yapıyor... Türkiye ayakta... Mitingler düzenleniyor, yürüyüşler yapılıyor, protesto gösterilerinin biri bitiyor biri başlıyor...
Gazeteciler Erdal İnönü’yü yakalayıp Karabağ’daki durumu sordular.
Rahmetli, dudağının kenarında ironik bir kıvrım, geniş ve mütebessim bir çehreyle gazetecileri süzdü. Sonra da aynen şunları söyledi: “Ermenistan ordusu Karabağ’ı işgal etmiştir. Azerbaycan’daki yurttaşlarımıza başarılar dilerim...”
Böyle geniş ve rahat bir adamdı işte...
Diyorum ki, Aziz Nesin telefonla yardım istediğinde, “Madımak’ta mahsur kalan yurttaşlarımıza başarılar dilerim” demiş midir?
Demişse, şaşırmam.
Romantik isyankâr arkadaşımız Can Dündar, Madımak yazısı yazmış.
Katliamın hesabını AK Parti iktidarından soruyor. Oradan Silivri’ye atlıyor. Silivri’den “Oda TV soruşturmasına” gidiyor. Oradan da Nedim’le Ahmet’e geliyor
Nedense, Demirel’den hiç bahsetmiyor.
Erdal İnönü’nün ismini ağzına almıyor.
İsmet Sezgin’in ne iş yaptığını hatırlamak istemiyor.
Bir de sinik ki, sormayın... Hem sinik, hem “kindar...”
Efendim, “kininizi eksik etmeyin” deyip “dindar gençlik”ten bahsedenler eserlerini görmeliymişler... Çünkü, Madımak Oteli’ni tinerciler değil, dinciler ateşe vermiş... “Dindar nesil yetiştireyim” derken, acaba, cani bir nesil mi yetiştirilmiş?
Katliamları ve netameli olayları “ideolojik paylaştırmaya” mı tabi tutacağız bundan sonra Can Dündar?
Bu “cin fikirler”le mi geçmişin hesabını soracağız?
Madımak’ı dincilere yazacaksak, Ergenekon ve sair oluşumları da tinercilere mi yazacağız? Kendini savunusuna adadığın mümtaz darbeci generallerimiz bu durumda “tinerci” mi oluyor?
Başbağlar’ı nereye yazalım peki?
Hrant’ı nereye yazalım?
Danıştay cinayetini nereye yazalım?
Bombaları, darbe planlarını nereye yazalım?
Romantiksin, isyankârsın filan da... Aynı zamanda uyanıksın...
Sivas’taki korkunç katliamla Oda TV soruşturmasının ne alakası var?
Oda TV soruşturmasıyla dindar gençliğin ne alakası var?
Dindar gençlikle, Nedim ve Ahmet’e yapılanların ne alakası var?
Ne zaman cesaret ve celadet sahibi oldun da, Sivas katliamı üzerinden operasyon yazıları yazıyorsun? Biz senin netameli zamanlarda ortalıktan toz olduğunu hatırlıyoruz oysa... Yanlış mı hatırlıyoruz yoksa?
Ne yani, Mustafa Balbay’ın, Tuncay Özkan’ın, Nedim Şener’in, Ahmet Şık’ın çocukları, “babasız bırakıldıkları yılların hesabını”, aynı zamanda Madımak’ı yakan “dindar gençliğe” mi sorsunlar?
Bunu mu demek istiyorsun?
Bunu demek istemiyorsan, “Madımak yazısı”nda Nedim’le Ahmet’in işi ne? Müyesser Yıldız’ın işi ne?
Bunu demek istemiyorsan, ne demek istiyorsun?
Ahmet Kekeç/Star