Böyle giderse “LGBT Olimpiyatları”na hazır olun! Nereden çıktı bu “Trans Sporcular” olayı?

Medyaradar analisti Atilla Akar, olimpiyatların gündemindeki “Trans sporcu” tartışmasını değerlendirdi…

ATİLLA AKAR atilla.akar@medyaradar.com

Efendim: onca tartışma ve rahatsızlık yaratmasına rağmen şu 2024 Paris Olimpiyatları bir yerde iyi oldu galiba. Bazı niyetler ortaya döküldü hiç olmazsa. Böylelikle dünyada yaratılmak istenen LGBT dayatmasını daha somut görmemize vesile oldu. Artık en aptal insanlar dahi ortada tuhaf bir durum olduğunu hissetmeye başladılar. Bunun planlı bir “akım” olduğunun bilincine ne derece vardılar bilemem ama en azından bir kuşku duyulmaya başlandığı kesin. Kısaca “Hoop, N’oluyoruz!..” oldu bir yerde!..

Bir “Trans Sporcu”muz Eksikti!..

Tam Olimpiyatların açılışı esnasındaki “Seremoni rezaleti” unutulmaya yüz tuttu derken birdenbire Cezayirli “Trans Boksör Imana Khelif” in olayı patlak verdi. (Her ne kadar Imana Khelif’in “Trans değil interseks” olduğu açıklaması yapılsa da bunun durumu yumuşattığı tam söylenemez.) Imana Khelif, İtalyan kadın boksör Angela Carini’yi hastanelik edecekti ki neyse ki tepki gösterip 45. saniyede maçtan çekildi. Carini “Hayatımda yediğim en sert yumruklardı” diyecekti. (Bence baştan protesto edip hiç çıkmamalıydı o başka!) Yalnız Carini’nin tepkisine dair sonradan özür dilemesini anlamlandıramadım. Sanırım Olimpiyat Komitesi’nden ya da İtalyan yetkililerden baskı görüp, zaaf gösterdi (Her ne kadar Başbakan Giorgia Meloni arkasında duruyor görünse dahi) ve satışlara geldi!

Söz konusu kimliği tartışmalı boksör bir önceki müsabakada ise Meksikalı kadın boksör Cruz Sandaval ile karşılaşmış. Meksikalı sporcu trans boksörden düpedüz dayak yemişti. Üstelik Khelif'in 2023'te Yeni Delhi'de düzenlenen Kadınlar Dünya Boks Şampiyonası'ndan yüksek testosteron seviyesi nedeniyle diskalifiye edildiğine dair iddialar olmasın rağmen. (Ayrıca bunların testosteron seviyeleri düşürülse bile fiziki avantajları devam ediyor) Benzer durumda olan Tayvanlı Lin Yu-Ting’in de kadınlar boks müsabakalarında yarışmasına izin verilmesi de ilginçti. Daha önce de Tokyo 2020 Olimpiyatları'nda Yeni Zelandalı halterci Laurel Hubbard, Olimpiyat Oyunları'nda yarışan ilk açık trans sporcu olduğunu bir bilgi olarak hatırlatalım.

Olimpiyat Komitesi Baklayı Ağzından Çıkartıyor!..

Peki bütün bu tuhaflıklar ayan beyan ortada iken yetkililer durumu ne ile izah edeceklerdi? Uluslararası Olimpiyat Komitesi (IOC) sözcüsü Adams, komitenin günlük basın toplantısında bazı cevaplar vermeye çalışacaktı. Zaten verdiği cevaplarda belli dengeleri göz ettiği hemen anlaşılıyordu. Aslında soru basitti ama o dolandırdıkça dolandırıyordu. Bu konuda “ortak bir fikir birliği olmadığından” dem vurarak müsabakalara uygunluk kriterleri kapsamında IOC'nin, “sporcuların pasaportundaki cinsiyeti tanıdığını” anlatıyordu.

Bütün bunlar ise doğrudan şu anlama geliyordu: üzerinde hangi şüphe ya da iddialar veyahut görünümünde tuhaflıklar olursa olsun şayet geldiği ülkeye ait pasaportunda “Kadın” yazıyorsa onu kabul edeceklerdi. Yani - espriyle karışık söylersek mantıki sonuç- gelen sözüm ona kadın sporcu isterse palabıyık olsun, sakallı, her tarafı kıllı olsun, şortunun belli bir bölgesindeki ağırlıklar sallanıp dursun o kadın kabul edilip, hiçbir muayene ve teste tabi tutulamayacaktı. İlginç değil mi?..

Bu ise tam da varılmak istenen hedefe uygun bir düzenlemeydi: “Bir kişi kendini nasıl tanımlıyor ya da ne hissediyorsa odur” İyi ama bu toplumdaki duruşuna ilişkin bir tartışma değildi ki? Bu açıktan fizik güce dayalı bir yarışma ve dövüşte kişinin birbiri karşısındaki fiziki avantaj yahut dezavantajlarıydı. Tek kriter “Pasaport” olunca bütün denetim mekanizmaları devreden çıkıyordu. (Bir spor müsabakasında bu kriter yeterli mi? Demek ki bir yerlerden açık kapı bırakılmak isteniyordu!) Bu anlamda olimpiyat komitesi otoritesini sıfırlıyordu aslında. Bu nasıl bir saçmalıktır ki anlamak mümkün değil!..

Ayrımcılık Palavrası!..

Peki bütün bunlar bilinmesine rağmen niye izin veriliyor ya da bazı şeyler görmezden gelinip, çarpıtılıyor? Basit! Yarın öbür gün “Cinsel farklılıkların eşitliği” adı altında benzeri davranışlı sporculara kapıyı aralamaya. Aslında şu an fiilen o kapı aralanmış durumda. Ancak belli ki o kapıyı ardına kadar açmak istiyorlar. “Ayrımcılık” veya “Ötekileştirme” yaygaralarıyla (ki, zaten belli bir “öteki” vardır ve doğa onu ayırmıştır) durumu normalleştirmek derdindeler. Bu sihirli kelimeleri söylediğinizde saftirikler balıklama atlarlar ve akan sular hemen durur ya!

Burada asıl ayrım ve haksızlık kadın sporculara karşı haksızlıktır. Çünkü altyapısı, genetiği, fiziki yapısı (Kas ve iskelet sistemi) açıkça erkek olan bir insanı bir kadının yenme şansı neredeyse sıfırdır. Ezilecektir. Bu eşitler arası bir mücadele değil tam tersine eşitsizler arasındaki sözüm ona mücadeledir. Eğer bir ayrımcılık ve haksızlık varsa bu kadın sporculara karşıdır. (Yoksa boks yapan kadınların çıtı pıtı, pamuk prenses gibi olmasını beklemiyoruz elbette!) Bağlamından kopuk, içi boş, temelsiz “Eşitlik” çağrıları yaparsanız işte böylesi “eşitsizlikler” yaratırsınız. İnsanları aptal yerine koymayın bari!..

Tepkiler mi Ölçülüyor?..

Varılan bu nokta kimi insanları şaşırtıyor. “Nasıl böyle bir şey olabilir ki?” diyorlar. Niye şaşırılıyor ki? Demek ki burada ilerisi gözetilerek kasti yapılmış bir “Nabız yoklama”, bir tür “deneme”, “tepki ölçme” çabası vardır. Bile isteye bir “haksız rekabet” teşvik edilmektedir. O yüzden bu durum istisnai birkaç sporcunun kuraldışı davranışı ve varoluşu değildir. Buradan çıkacak sonuç ve tepkilere göre gelecek yıllarda olayda yeni düzenlemeler yapılacaktır. (Daha geniş manada bir toplum, hukuk, insanlık projesi vardır.) Zaten bu tartışmanın malum seremoni olayı sonrasına denk gelmesi tesadüfi olamaz. Kısaca “Yerseniz” olacaktır!..

Bilemiyorum böyle giderse sporda bu yönde bazı yeni düzenlemeler gündeme gelebilir. Şu an bunu netleştirememişe, neyi, nasıl yapacaklarına karar verememiş görünüyorlar. Belki ileride, ki henüz yeter sayıda LGBTİ ( Yani Lezbiyen, Gey, Biseksüel, Transgender, Intersex. Bu da alfabeye döndü!) sporcu oluşursa ve bir “Üçüncü cins” olduklarını devletlere ve uluslararası kamuoyuna kabul ettirip, resmen de tanınırlarsa ilerleyen zamanlarda bir “LGBTİ Olimpiyatları” gibi bir şeyler tertipleyebilirler. Ya da ayrı bir kategori olarak olimpiyatlara katılabilirler. Lakin şimdilik bu pek mümkün görünmüyor.

O yüzden daha bir süre gerek olimpiyatlar gerek spor camiasında bu konudaki tartışma ve zorlamalar bitmeyeceğe benziyor…

5. 08. 2024

Tüm yazılarını göster