"BOŞANMAYACAĞIZ!.. DELİ GİBİ SEVDALIYIZ!.." MÜMTAZ'ER TÜRKÖNE VE ÖZLEM TÜRKÖNE KONUŞTU!..

Boşanacakları iddia edilen, Mümtaz'er Türköne ve eşi AK Parti İstanbul Milletvekili Özlem Türköne geçen hafta ortaya atılan iddialardan sonra ilişkilerini anlattılar.

AK Parti İstanbul Milletvekili Özlem Türköne ve eşi akademisyen-yazar Mümtaz'er Türköne, basında yer alan "Boşandılar" haberleri için SABAH'a konuştular: Yazılanlar ahlaksızca bir şey


Meclis'e girdiği günden bu yana ilgiyle izlenen AKP İstanbul Milletvekili Özlem Türköne ve eşi Prof. Mümtaz'er Türköne'nin başı Hürriyet'te yazılan bir dedikodu nedeniyle belada. Boşandıklarına ilişkin haberler canlarını çok sıktı. Özel hayatları üzerine konuşmamayı prensip edinen çift prensiplerini ilk kez bu haberin asparagas olduğunu anlatmak için bozdu. Ve bunun içinde SABAH'ı tercih ettiler. İşte, Türköne çifti ile ilgili merak edilen tüm soruların yanıt bulduğu o söyleşi. Keyifli okumalar dileğiyle...


"Türköneler boşandı" haberine ilk tepkiniz ne oldu?
Ö.T.: Gazeteciler arayınca haberimiz oldu. Gün boyu telefonlar susmadı. "Yine mi bizimle uğraşacaklar" dedim. Masa başı hazırlanmış bir şey belli ki. En zoru insanlara olmayan bir şeyin olmadığını anlatmak. İspat etmek yani. Annem, babam çok üzüldüler.


Peki hocam siz ilk duyduğunuzda ne yaptınız?
M. T.: Ahlaksızca bir şey... Önce Hürriyet'ten Ahmet Arsan uyduruk ismiyle yazan biri abuk subuk, isim vermeden bir şeyler karaladı. ANKA da bu abuk subuk yazıdan hareketle "Türköneler boşandı" diye haber geçti abonelerine. Bazı insanları okuyor inanıyorlar ve yanlış anlar diye aramıyorlar, cesaret edemiyorlar. Mesela annem çok üzülmüş. 79 yaşında. Gece uyuyamamış. Arayamamış. Ve hâlâ inandıramadım ben.


"Boşanmadık. Ölene kadar birlikteyiz" dediniz. Nereden biliyorsunuz ölene kadar birlikte olacağınızı...
M.T.:
Türkiye'de Katolik nikâhı yok. Ne zaman öleceğinizi de bilemezsiniz ama benim anlatmak istediğim şuydu; Ben karısına deli gibi âşık bir adamım...


Siz kocanıza aşık mısınız Özlem Hanım?
Ö.T.: Ben onun için bin defa yandım. Onu söyleyebilirim.


Hocam öğrencinize âşık oldunuz ve evlendiniz. Biraz bize anlatır mısınız o ilk yılları...
M.Ö.: Gazi Üniveristesi'ndeydim. Özlem de mastır öğrencimdi, Siyaset Bilimi'nde. Oldu işte, âşık oldum ona. Oralara girmeyelim isterseniz. Çok özel çünkü...


Bir öğrencinin hocasına âşık olması pek alışık olmadığımız bir durum...
Ö.T.: Vallahi hocadan koca oluyor ama kocadan hoca olmuyor (gülüşmeler).


Nasıl yani?
Ö.T.: Yani bir şey öğrenebilmeniz için bir mesafeye ihtiyacınız var. Mesela hanımlar kocalarından araba kullanmayı öğrenemez. Çünkü o öğrenci hoca ilişkisi için gereken mesafe yoktur. Birdenbire iki taraf da sinirlenebilir. Bağırılır, çağırılır. O yüzden hocadan çok iyi koca olur. Ama kocadan hoca olmaz.


Aradaki yaş farkı. Hoca-öğrenci ilişkisi. Ailenizden hiç tepki gördünüz mü?
M.T.: Sadece Özlem'in babası karşı çıktı epeyce. Çok yürekli, bileğine güçlü keskin nişancı bir babası var. Karadenizli. Adı da Temel. Çok iyi bir insan...
Ö.T.: Mümtaz'er Bey babamın karşısına çıktı. Gelip ayağına böyle bir niyeti olduğunu, evlenmek istediğini söyleyince babam katiyen olmaz dedi. Ben bu evliliği istediğimi bir şekilde hissettirecek tavırlar içindeydim. Ve bir razı oluşu var.
M.T.: Bizim aşkımız şöyleydi. Kazmayı alıp, dağı deliyorsunuz. Suyu getiriyorsunuz ondan sonra. Ferhat gibi dağları deldik yani.
Ö.T.: Babamın karşı duruşunu çok iyi anlamak ve analiz etmek lazım. Yani epeyce yaş farkı var. Evlenmiş ayrılmış bir erkek. Çocukları var. Yani her anne babanın endişelerinin olmasını ve karşı çıkışını anlamak kadar doğal bir şey olamaz. Bu arada bütün bunlar 11 yıl evvel oldu. Biz 31 Temmuz 98'de evlendik. 7 yaşında da oğlumuz var şimdi. Ama bu bile çarpıtılıyor.


Nasıl yani?
Ö.T.: Sanki milletvekili olduğumdan beri evliymiş gibi bir yansıtma çabası var. Hayatımla ilgili, evliliğimle ilgili konuşmaktan çok rahatsız olan biriyim. İlk ve son kez konuşuyorum. Çünkü bizim özel hayatımız bizi ilgilendirir. Hiç kimseyi ama hiç kimseyi ilgilendirmez.


Aşkımız için kitap yazıyorum


Eşiniz Ankara'da, siz İstanbul'da. Emeklisiniz. Günler nasıl geçiyor?
M.T.:
Ben çocuk bakıyorum. Genelde ev temizliyorum. Alışveriş yapıyorum...
Ö.T.: Mümtaz'er. Bunları anlatmak zorunda mısın?


Sadece Zaman gazetesine yazıyorsunuz. Başka bir meşguliyet yok yani...
M.T.: Var ama onları şimdi konuşmayalım. Bir dizi projesi var...
Ö.T.: Mümtaz'er Bey senarist artık.
M.T.: Kitap çalışmalarım var. Sadece köşe yazısı değil her şeyi yazarım aslında.


Bu aşkı yazmayı düşünür müsünüz?
M.T.: Bu konuda bir çalışmam var.


Tabii ki karımı kıskanıyorum


Çok güzel bir kadın Özlem Hanım. Siz kıskanıyor musunuz Hocam?
M.T.: Aaa elbette. Kıskanırım...


Zaman zaman onu görünce televizyonlarda, gazetelerde. Bozuluyor musunuz?
M.T.:
Bozuluyorum tabii. Ama bu insanın daha çok karşılıklı güveni ile alakalı. Milletvekili dokunulmazlığı olduğu için de çok fazla sorun değil. (gülüşmeler)


"Nereden siyasete yol verdim, otursun evinde" filan dediğiniz oldu mu?
M.T.:
Olmadı. Çok muhabbet de iyi bir şey değil yani. Böyle araya bir şeylerin girmesi iyi oluyor. Gidiyor mesela. Yolunu gözlüyorsunuz, özlüyorsunuz. Ne kadar iyi oluyor.

Sevilay Yükselir/Sabah