BÖBREK NAKLİ İLE ESKİ YAŞAMINA DÖNEN GAZETECİ BUKET AŞÇI 'İKİ YABANCI' DİZİSİNDEKİ HANGİ SAHNEDEN RAHATSIZ OLDU?...

Vatan'ın 'sıkı' muhabir ve editörlerinden Buket Aşçı'ya geçtiğimiz aylarda böbrek nakli yapıldı.Organ naklini yaygınlaştırmak için kolları sıvayan Aşçı'nın İki Yabancı dizisinde izlediği bir skandal sahne isyan ettirdi.

Bundan bir yıl önce böbrek yetmezliği teşhisi konup da diyalizle yaşamaya başladığımda bambaşka bir dünya ile tanıştım. Bu organ bekleyenlerin ve özelde de böbrek hastalarının zorlu dünyasıydı. Bunu da çalıştığım Vatan gazetesinde yayımlanan "Diyaliz Günleri" isimli yazı dizisinde anlatmıştım.
1 Mart gecesi Akdeniz Üniversitesi´nden gelen bir telefonla ise hem sağlığıma kavuştum hem de organ nakli gibi aslında hakkında çok az şey bildiğimiz yeni bir dünyanın daha kapısından adım attım. Bu yüzden organ nakli ile ilgili her türlü gelişmeyi yakından takip ediyorum.
Geçen hafta gelişen bir olay ise bu dünyanın içine bir şekilde girmiş olanları yani hastaları, hasta yakınlarını, bağış yapan aileleri, doktorları çok üzdü. Çünkü ilk bakışta küçücük gibi görünen bu yanlış yıllardır organ bağışı ve nakli ile ilgili olarak yapılan çalışmaları, bu yılın Sağlık Bakanlığı tarafından "Organ Nakli" yılı ilan edilmesi ile artan kampanyaları kısaca tüm çabaları yerle bir etti. "İki Yabancı" dizisindeki beyin ölümü ile koma halinin karıştırılmasından bahsediyorum. Vatan´dan Mehmet Güler´in yazdığı,o skandal sahneden...
Diziyi izlemeyenler için bir özet geçeyim: Keremcem´in canlandırdığı doktorun hastalarından birinin beyin ölümü gerçekleşiyor. O da ailesini "Hayat kurtaracaksınız" diyerek organ nakline ikna ediyor ve son kez vedalaşmaları için hastaya götürüyor. İşte tam o sırada hasta elini kıpırdatıyor, gözünü oynatıyor dahası gözünden bir damla yaş akıyor. Ve doktor bunun üzerine "Biz doktorlar mucizelere inanmayız ama hasta geri geliyor"" diyor.
Ben diziyi seyretmemiştim. Bana böyle bir sahnenin varlığını ameliyat olduğum Akdeniz Üniversitesi´nin Organ Nakil Koordinatörü Levent Yücetin haber verdi. Onun görevi kamuoyunu organ bağışı konusunda bilinçlendirmek ve bir beyin ölümü gerçekleştiğinde o kişinin ailesini organ bağışına ikna etmek. Yani organ bağışında rol oynayan etkenleri en iyi bilen kişilerden biri. Mesela bir konuşmamızda "bir siyasetçimiz `henüz organlarımı bağışlamaya hazır değilim´ dediği için iki ay kimseyi bağış yapmaya ikna edemedim" demişti. Yani nötr gibi görünen bir haber bile organ bağışını çok ciddi derecede olumsuz yönde etkileyebiliyordu. Bu yüzden beni aradığında ilk tepkim; "Eyvah, tüm çabalar boşa gitti" oldu. Ama işin çok daha acı bir yüzü daha vardı ve Levent Bey´in en büyük endişesi buydu: "Asıl bu diziyi bağış yapan aileler seyrettiyse... Hallerini düşünebiliyor musunuz! Şimdi `acaba çocuğumuz, babamız, annemiz ölmemişti de biz onun organlarını mı bağışladık´ diyecekler." Evet en korkuncu buydu ve
hiç tanımadığı insanların hayatlarını kurtarmak için müthiş bir fedakarlıkta bulunan bu asil insanlara kimsenin bunu yapmaya hakkı yoktu. Bu yanlış hızlı bir şekilde düzeltilmeliydi.
Bunun üzerine dizinin yapımcısı, Avrupa Film´den Cengiz Erdem´i aradım, durumu anlattım. Önce böyle bir olayın dünyada bir-iki örneği olduğunu söyledi. Yanlış bilgi sahibi olduğunu söylediğimde ise bu bölümleri çekip bitirdiklerini, tekrarlayamayacaklarını ancak dizinin başına "organ nakli kutsaldır" diye bir yazı koyabileceklerinden bahsetti. İyi de, dizide "doktorlar canlı canlı organlarınızı alabilir, beyin ölümü ile koma hali karıştırılabilir" sonucuna varan bir mesaj verdikten sonra istediğiniz kadar "organ bağışı kutsaldır" deyin, ne anlamı var ki! Üstelik bu, bağış yapan ailelerin vicdanlarındaki yükü de kaldırmayacakken! Tek çare olarak senaryonun değiştirilm