''BİZİM KÖY YIKILDI OĞUL!..'' DEPREMDE HANGİ MUHABİRİN KÖYÜ YIKILDI?
Yataktan kalktığımda dedem verdi haberi; "Bizim köy yıkıldı oğul"... O yıkılan köy o muhabirin köyü çıktı. İşte o manşet
Elazığ dpreminde yıkılan köy Taraf muhabiri Fırat Alkaç'ın köyü çıktı.
İşte Taraf'ın o haberi
Bizim köy yıkıldı oğul
Elazığ'da 51 kişinin yaşamları depremde yıkılan kerpiç evlerin enkazı altında bitti. Ailem yaşıyordu ama canlarından can gitmişti.
Yataktan kalktığımda dedem verdi acı haberi. ''Bizim köy yıkıldı oğul'' diye seslendi bana. Ne olduğunu anlamadım ilk önce. Sadece beynimde dedemin ''Bizim oralar gitti yıkıldı...'' cümlesi vardı. Sabah namazına kalktığında radyodan duydu haberi dedem. Bingöl'ün karlı dağlarına bakan köyümüzü hatırladım yıkılan evlerimiz ve çocukluğum... Çocukluğumun geçtiği köyden yıllar önce geçim sıkıntısı ve aşiret kavgaları nedeniyle ailem İstanbul'a göç etti. Her Anadolu insanı gibi kopamadık köyümüzden. Tatillerinde gittiğimde en çok sabahları, uyanışı severdim Yeniköy'de. Bingöl'ün karlı dağları arasında doğan güneşle birlikte hayvanlar ahırlarından çıkardı. Bizde o hayvanları otlatmaya çıkarırdık. Kıraçtı köyümüz, fakirdi. Etrafta tek bir yeşil ot, bir ağaç bile yoktu...
Tek katlı 50 haneli köyde evler, küçük taşlar üst üste konularak yapılır, aralarından soğuk geçmesin diye kerpiçle sıvanırdı. Öyle kerpiç bir evde doğup büyüdüm ben. Domino taşı etkisi yaptı bu küçük sayılan deprem kerpiç evlerde. Ufak bir sallantıda yıkılıp gitti. Temeli olmayan tek katlı evler ve yoksulluk. 21. yüzyıl Türkiyesinde batıda olan insanlara yabancı gelse de yaşadığım yerlerin yalın gerçeği. Düşünüyorum da şimdi çıkıp çoğu insan ahkam kesecek 'o evlerde nasıl yaşadılar' diyecek. Acaba başka şansı var mı o insanların işte bunu kimse dile getirmeyecek.
Hayaller toz duman
Dedem köyde yaşayan kardeşini aradı önce. Haberi ilk duyduğunda ulaşamamış, telaşa kapılmıştı. Sonra, bir kez daha telefon etti köyde yaşayan kardeşi Sabri amcama. Ses geldi karşı taraftan, iyilerdi. Sabah namazına kalktıkları sırada hissetmişler depremi. Çoluk çocuk dışarı fırlamış herkes... Sonrasında büyük gürültü ve yıkılmaya başlamış evler. Bizim köydekiler diğerlerine nazaran şanslıydı. 200'e yakın insanın yaşadığı köyde hafif yaralanmaların dışında kimse ölmedi. Ahırlarda olan havyaların dışında. Köyümüzde yaşayan akrabalarım şimdi sokaktalar. Karakoçan'dan gelen Jandarma ekipleri bir ihtiyaçları olup olmadığını sormuş. Dışarıda kalanlara önce yemek dağıtılmış. Kızılay can korkusundan dışarıda kalan insanlara çadır dağıtıp yardım elini uzatıyor. Korku bir yandan soğuk bir yandan, getirilen çadırları kurmaya başlamış köylüler. Amcamın oğlu Mehmet Alkaç ailesini sağlama almış önce. Diğer köylerden ölüm haberleri gelince yola koyulmuş, diğer köydeki eli kazma tutan insanlarla birlikte. Enkaz altında kalan diğer köylülere yardıma koşmuşlar.
Geriye hayat kaldı
O anları telefonda anlattı bana amcamın oğlu Mehmet. Heyecanlı ve ağlamaklı bir sesle. ''Bizde ölü ve yaralı olmayınca diğer köylerden haber almaya çalıştık'' diye başladı söze. Sonra yola çıktılar, Okçular köyüne gittiler önce. ''Manzara korkunçtu. Depremden sağ kurtulanlar ellerini başlarının arasına almış öylece oturuyorlardı soğukta. Ortalık toz dumandı. Enkaz altında kalanlara yardım ettik. Ellerimizdeki aletlerle enkaz altında kalanları kurtardık. Karanlıkta her yerden çığlıklar geliyordu. Evler kerpiçti. Birçoğu havasızlıktan ve tozdan boğuldu. Sadece insanlar ölmedi depremde. Birçok köylünün tek geçim kaynağı olan hayvanlar da öldü. Hayatta kalanlar için asıl zorluk şimdi başlıyor. ''Bundan sonra ne yapacaklar'' diye bitirdi sözünü amcaoğlu.
TARAF/FIRAT ALKAÇ
İşte Taraf'ın o haberi
Bizim köy yıkıldı oğul
Elazığ'da 51 kişinin yaşamları depremde yıkılan kerpiç evlerin enkazı altında bitti. Ailem yaşıyordu ama canlarından can gitmişti.
Yataktan kalktığımda dedem verdi acı haberi. ''Bizim köy yıkıldı oğul'' diye seslendi bana. Ne olduğunu anlamadım ilk önce. Sadece beynimde dedemin ''Bizim oralar gitti yıkıldı...'' cümlesi vardı. Sabah namazına kalktığında radyodan duydu haberi dedem. Bingöl'ün karlı dağlarına bakan köyümüzü hatırladım yıkılan evlerimiz ve çocukluğum... Çocukluğumun geçtiği köyden yıllar önce geçim sıkıntısı ve aşiret kavgaları nedeniyle ailem İstanbul'a göç etti. Her Anadolu insanı gibi kopamadık köyümüzden. Tatillerinde gittiğimde en çok sabahları, uyanışı severdim Yeniköy'de. Bingöl'ün karlı dağları arasında doğan güneşle birlikte hayvanlar ahırlarından çıkardı. Bizde o hayvanları otlatmaya çıkarırdık. Kıraçtı köyümüz, fakirdi. Etrafta tek bir yeşil ot, bir ağaç bile yoktu...
Tek katlı 50 haneli köyde evler, küçük taşlar üst üste konularak yapılır, aralarından soğuk geçmesin diye kerpiçle sıvanırdı. Öyle kerpiç bir evde doğup büyüdüm ben. Domino taşı etkisi yaptı bu küçük sayılan deprem kerpiç evlerde. Ufak bir sallantıda yıkılıp gitti. Temeli olmayan tek katlı evler ve yoksulluk. 21. yüzyıl Türkiyesinde batıda olan insanlara yabancı gelse de yaşadığım yerlerin yalın gerçeği. Düşünüyorum da şimdi çıkıp çoğu insan ahkam kesecek 'o evlerde nasıl yaşadılar' diyecek. Acaba başka şansı var mı o insanların işte bunu kimse dile getirmeyecek.
Hayaller toz duman
Dedem köyde yaşayan kardeşini aradı önce. Haberi ilk duyduğunda ulaşamamış, telaşa kapılmıştı. Sonra, bir kez daha telefon etti köyde yaşayan kardeşi Sabri amcama. Ses geldi karşı taraftan, iyilerdi. Sabah namazına kalktıkları sırada hissetmişler depremi. Çoluk çocuk dışarı fırlamış herkes... Sonrasında büyük gürültü ve yıkılmaya başlamış evler. Bizim köydekiler diğerlerine nazaran şanslıydı. 200'e yakın insanın yaşadığı köyde hafif yaralanmaların dışında kimse ölmedi. Ahırlarda olan havyaların dışında. Köyümüzde yaşayan akrabalarım şimdi sokaktalar. Karakoçan'dan gelen Jandarma ekipleri bir ihtiyaçları olup olmadığını sormuş. Dışarıda kalanlara önce yemek dağıtılmış. Kızılay can korkusundan dışarıda kalan insanlara çadır dağıtıp yardım elini uzatıyor. Korku bir yandan soğuk bir yandan, getirilen çadırları kurmaya başlamış köylüler. Amcamın oğlu Mehmet Alkaç ailesini sağlama almış önce. Diğer köylerden ölüm haberleri gelince yola koyulmuş, diğer köydeki eli kazma tutan insanlarla birlikte. Enkaz altında kalan diğer köylülere yardıma koşmuşlar.
Geriye hayat kaldı
O anları telefonda anlattı bana amcamın oğlu Mehmet. Heyecanlı ve ağlamaklı bir sesle. ''Bizde ölü ve yaralı olmayınca diğer köylerden haber almaya çalıştık'' diye başladı söze. Sonra yola çıktılar, Okçular köyüne gittiler önce. ''Manzara korkunçtu. Depremden sağ kurtulanlar ellerini başlarının arasına almış öylece oturuyorlardı soğukta. Ortalık toz dumandı. Enkaz altında kalanlara yardım ettik. Ellerimizdeki aletlerle enkaz altında kalanları kurtardık. Karanlıkta her yerden çığlıklar geliyordu. Evler kerpiçti. Birçoğu havasızlıktan ve tozdan boğuldu. Sadece insanlar ölmedi depremde. Birçok köylünün tek geçim kaynağı olan hayvanlar da öldü. Hayatta kalanlar için asıl zorluk şimdi başlıyor. ''Bundan sonra ne yapacaklar'' diye bitirdi sözünü amcaoğlu.
TARAF/FIRAT ALKAÇ