BirGün yazarından meslektaşlarına açık mektup! "Bir ölçümüz yok mu?"
BirGün yazarı Doğan Tılıç, gazetecilere çağrıda bulundu.
BirGün yazarı Doğan Tılıç, bugünkü köşesinde meslektaşlarına seslendi.
Yazısında öncelikle iktidara yakın gazetecilere yüklenen Tılıç, "başını sonunu ezberlediğimiz nutukları baştan sona canlı yayınlamaktan vazgeçsek" önerisinde bulundu ve meslektaşlarına "Haber değeri diye bir ölçümüz yok mu? O ölçü söylenen şeye değil, söyleyene mi odaklı sadece? Söyleyen gak da dese guk da dese sabah akşam yayınlanacak mı?" sorularını yöneltti.
İşte, Tılıç'ın bugünkü köşe yazısı:
Meslektaşlara açık mektup!
Tamam; aklını, vicdanını, kalemini iktidara emanet etmiş olanlar var ve onlara ne desek boş. Ama ya gazetecilik yaptığı iddiasında olanlarımız. Adına haber kanalı denilen televizyonlar…
Sözüm bize arkadaşlar; memleketin gazeteciliğe ihtiyacı var!
9-10 yaşında çocukların ve sivillerin öldüğü “çatışmalar”, sokağa çıkma yasakları, nereden baksan bir savaş hali ve bu halde seçime giden bir memleket bizimkisi.
Bu memleketi; televizyonların sabah devlet başkanı, kral, sultan, her ne ise onunla açılıp onunla kapatıldığı, liderin ağzından her çıkanın haber yapıldığı, affedersiniz, gaz çıkarsa canlı yayınlandığı ülkelerden mi sayıyoruz?
1, 2, 3, … derken 10. Muhtarlar Buluşması’nı da baştan sona canlı yayınlarken, haber merkezlerinde başımızı iki elimiz arasına alıp biz ne yapıyoruz diye düşünmüyor muyuz?
Konuşma başladığında, o gün gündemde olan konuya dair birkaç cümle edileceğini, sonra son cümleye kadar artık ezberlediğimiz sözlerin yineleneceğini bilmiyor muyuz?
Sırasıyla bütün muhalefet partilerine bindirilecek, çocuğu olmayana belden aşağı giydirilecek, HDP PKK’ye eşitlenecek, Beştepe’nin yolu öğretilecek, PKK’ye silahlar gömdürülüp üstüne beton döktürülecek ve istikrar için (adı doğrudan söylenmese de) tek başına hükümet kurabilsin diye AKP’ye oy istenecek. Ha bir de, “Benim için seçilmişler atanmışlardan önemlidir” denilerek muhtarlara önce gaz verilecek, sonra yemeğe geçtiklerinde İçişleri Bakanlığı’nın hazırladığı formları doldurmaları istenecek.
Yazının tamamını okumak için tıklayın.
Yazısında öncelikle iktidara yakın gazetecilere yüklenen Tılıç, "başını sonunu ezberlediğimiz nutukları baştan sona canlı yayınlamaktan vazgeçsek" önerisinde bulundu ve meslektaşlarına "Haber değeri diye bir ölçümüz yok mu? O ölçü söylenen şeye değil, söyleyene mi odaklı sadece? Söyleyen gak da dese guk da dese sabah akşam yayınlanacak mı?" sorularını yöneltti.
İşte, Tılıç'ın bugünkü köşe yazısı:
Meslektaşlara açık mektup!
Tamam; aklını, vicdanını, kalemini iktidara emanet etmiş olanlar var ve onlara ne desek boş. Ama ya gazetecilik yaptığı iddiasında olanlarımız. Adına haber kanalı denilen televizyonlar…
Sözüm bize arkadaşlar; memleketin gazeteciliğe ihtiyacı var!
9-10 yaşında çocukların ve sivillerin öldüğü “çatışmalar”, sokağa çıkma yasakları, nereden baksan bir savaş hali ve bu halde seçime giden bir memleket bizimkisi.
Bu memleketi; televizyonların sabah devlet başkanı, kral, sultan, her ne ise onunla açılıp onunla kapatıldığı, liderin ağzından her çıkanın haber yapıldığı, affedersiniz, gaz çıkarsa canlı yayınlandığı ülkelerden mi sayıyoruz?
1, 2, 3, … derken 10. Muhtarlar Buluşması’nı da baştan sona canlı yayınlarken, haber merkezlerinde başımızı iki elimiz arasına alıp biz ne yapıyoruz diye düşünmüyor muyuz?
Konuşma başladığında, o gün gündemde olan konuya dair birkaç cümle edileceğini, sonra son cümleye kadar artık ezberlediğimiz sözlerin yineleneceğini bilmiyor muyuz?
Sırasıyla bütün muhalefet partilerine bindirilecek, çocuğu olmayana belden aşağı giydirilecek, HDP PKK’ye eşitlenecek, Beştepe’nin yolu öğretilecek, PKK’ye silahlar gömdürülüp üstüne beton döktürülecek ve istikrar için (adı doğrudan söylenmese de) tek başına hükümet kurabilsin diye AKP’ye oy istenecek. Ha bir de, “Benim için seçilmişler atanmışlardan önemlidir” denilerek muhtarlara önce gaz verilecek, sonra yemeğe geçtiklerinde İçişleri Bakanlığı’nın hazırladığı formları doldurmaları istenecek.
Yazının tamamını okumak için tıklayın.