BirGün yazarından dikkat çeken yazı! Didem Arslan Yılmaz'ın sözleri neden doğruydu?

BirGün yazarı Ümit Alan, Didem Arslan Yılmaz'ın HDP'liler ile ilgili çok konuşulan sözlerine bugünkü köşe yazısında yer verdi.

BirGün Gazetesi yazarı Ümit Alan, bugünkü köşe yazısında; Habertürk TV sunucusu Didem Arslan Yılmaz'ın kanala HDP'li isimlerin konuk edilmemesi ile ilgili çok konuşulan "Burası bir kamu kuruluşu değil. Biz özel bir sektörüz. Bu bir tercihtir" sözlerini taşıdı.

Didem Arslan Yılmaz'ın açık sözlülüğünün hakkını vermek gerektiğini vurgulayan Ümit Alan, medya dışı sermayeli grupların medyaya girdiği 1980'lerden bugüne kadar medya-iktidar-sermaye ilişkisini değerlendirdi.

Ümit Alan şunları yazdı:

Geçen hafta Habertürk’te HDP’nin tartışıldığı bir programda, moderatör Didem Arslan Yılmaz, programda HDP’den temsilci olmadığını soran konuğu Salim Şen’e “Sonuçta burası bir kamu kuruluşu değil. Biz özel bir sektörüz. Bu bir tercihtir” dedi. Gazetecilikte bütün tarafların görüşlerine yer vermemek elbette bir tercih olamaz.

Ancak Yılmaz’ın açık sözlülüğünün de hakkını vermek lazım. Lafı dolandırmadan medya-iktidar-sermaye ilişkisinin içindeki sahte denge arayışını boşa çıkartıverdi. Belki düşünmeden edilmiş bir laftı ama özellikle muhalefetin bir türlü görmek istemediği bir gerçeği ifşa ediyordu. Yılmaz belli ki neyin içinde olduğunu biliyordu ama izleyenler pek kabul etmek istemiyordu. Peki, neden Didem Arslan Yılmaz doğru söylüyordu? Bu haftaki Köşe Vuruşu’nun sorusu bu.

SAHTE DENGENİN ANATOMİSİ!

Durup düşünelim. Didem Arslan Yılmaz’ın yaşadığı diyalog A Haber gibi bir kanalda yaşansaydı, bu kadar gündem olur muydu? Belki haberimiz bile olmazdı, olsa da bu kadar ilgi çekmezdi. Ancak Habertürk, Cnn Türk ve NTV gibi kanallarda olunca hemen bütün kamuoyunun ilgi ve tepkisini geçiyor. Bu onlar için bir başarı. Çünkü medya dışı işleri de olan sermaye gruplarına ait olmalarına rağmen bunu bir yere kadar unutturuyorlar.

Oysa ki medya dışı işi olan bir sermaye grubunun medya alanına girmesinin tek bir açıklaması var o da oradan para kazanmak değil. Medyadan sağlanan etkiyle, diğer akçeli işlerine katkı sağlamak. Hâl böyle olunca, gazetecilik yapıyormuş gibi görünmek için bir denge kurulur. Bunu “Benim işim cambazlık” diye açıklayan genel yayın yönetmenleri de olmuştur. Bu dengenin içinde bir yere kadar ‘muhalefet’ partileri de vardır.

Çünkü 2000’lerde biraz unutmuş olsak da 90’larda muhalefet partilerinin bir sonraki seçimde iktidar olma şansı yüksekti ve medya grupları bu dengeyi bozmamaya özen gösterirdi. 90’ların popüler medya patronu Aydın Doğan’a duyulan ‘tuhaf sempati’ biraz da bu nedenledir. Çünkü siyasi koşullar, sermayenin tek bir yere oynamasına izin vermiyordu ve bazen gazetecilik yapmak gerekiyordu. Sadece ‘askerin siyasete etkisi’ konusunda kafalar netti.

Yazının devamını okumak için tıklayınız