BİRGÜN YAZARI HANGİ KONUDA YAZDIĞI İÇİN BEKİR COŞKUN'DAN ÖZÜR DİLEDİ?

Birgün yazarı Hakan Aksay, Bekir Coşkun'un piyasada olmamasını fırsat bilerek bir konuya girdi

Birgün yazarı Hakan Aksay, Bekir Coşkun'un piyasada olmamasını fırsat bilerek hayvan konulu yazılara girdiği için özür diledi ve bir ayı öyküsü yazdı.

Erzurum'daki "firari ayı" olayını, köylülerin, Çevre Bakanı'nın ve bakanlığın tutumunu ironik bir dille anlatan Aksay, "bu kadar faili meçhulün olduğu ülkede, 1500 ayı içinde katili şıp diye bulma konusundaki ustalığın altını özellikle çizmeliyiz" dedi.

Trajikomik bir ayı öyküsü

Köpekler aniden durdu. Kulakları dikildi. Tüyleri dikenlendi.

Dört profesyonel avcı, “o an”ın gelmiş olabileceği hissiyle ürperdiler. Elleri tüfeklerine gitti.

Ve hayvan uzaktan göründü. Kaç gündür izini sürdükleri ayıyı sonunda bulmuşlardı. Silahlarını doğrulttular.

Fakat o da ne? Ayının yanında büyük bir karaltı vardı…

Dikkatle baktılar. Bir ayı daha...

Ardından üçüncü bir ayı...

Avcılar şaşırdı. Öndeki avcı arkadakilere sordu:

- Hangisini vuracaktık lan bunların?

Kısa süren sessizliği en genç avcı bozdu:

- Yanımızda foto var ya emmi! Hele bi fotoya bakak.

Avcılar hak verdi. Resmî kağıttaki fotoğrafa ve bilgiye dikkatle baktılar. Sonra kafalarını kaldırıp hangi ayının “eşkâle uyduğunu” tartıştılar.

Öndeki avcı sıkıldı:

- Hepsi aynı lan bunların!

Cepte durmaktan buruşmuş kağıda bir daha baktılar:

- İri bir ayı. Koyu renkli. Güçlü pençeleri var.

Bilgiler uyuyordu. Hem de ayıların hepsine.

Genç avcı yine cinlik yaptı:

- Hepsini vurak gitsin. Biri mutlaka aranan ayıdır!

Olur mu olurdu. Avcılar tekrar hedeflere doğru döndüklerinde ayıların yerinde yeller estiğini gördüler.

Bir süre peşlerinden koştular. Ama bulamadılar.

Her başarısızlıktan sonra olduğu gibi, yine yanlarındaki köpekleri azarladılar.

Öndeki avcı konuştu:

- Bulamadık dersek rezili rüsva oluruz. Bulduk da, hangisi “firari ayı”dır, onu bilemedik deriz.

* * *

”Firari ayı” öyküsü 12 Eylül’de başladı. Hayır, bunun 1980 darbesiyle ve Kenan Evren’le bir ilgisi yok. Birkaç hafta önceki referandum gününden bahsediyoruz.

Erzurum'un Pazaryolu İlçesi'nde referandumda sandık başkanlığı yaptığı köye yürüyerek giden köy imamı sonradan yolda ölü bulunmuş. İmamın parçalandığı ve bunu da ancak bir ayının yapabileceği söylenmiş.

Köyün ileri gelenleri toplanmış ve katilin kim olabileceği üzerine fikir teatisi düzenlenmiş. İçlerinden biri, daha önceki saldırıları hatırlatarak kuşkulandığı bir ayıyı ele vermiş.

İddia “mantıklı” bulunmuş. Ve “eşkâli belirlenen” kuşkulu ayı için “infaz” kararı çıkarılmış.

Çevre ve Orman İl Müdürlüğü Doğa Koruma ve Milli Parklar Mühendisi Alparslan Ürüşan, “yaptıkları araştırmalarda” (!) imamı öldüren ayının daha önce de insanlara saldırdığının anlaşıldığını belirtmiş. Ürüşan, “İmamı öldüren ayının sicili temiz değil. Bu yüzden bakanlığa yazı ile durumu bildirdik. Bakanlık da görüldüğü yerde öldürülmesini istedi” demiş.

Bu arada gazetelerde, Avcılık ve Atıcılık Spor Derneği Başkanı Abdullah Erzurum’un, “2 yıl önce Ezurum’da 1500 ayı var dedik. Bize güldüler. Gelsinler, onlara tek tek ispat ederim.” açıklaması da yer alıyor.

İşin, “ayının sicili” ve “tek tek ispat etme” tarafını bir yana bırakacak olursak, bu kadar faili meçhulün olduğu ülkede, 1500 ayı içinde katili şıp diye bulma konusundaki ustalığın altını özellikle çizmeliyiz.

Ve alınan kararın açıklamasına dikkat: İmamı öldüren ayı konusundaki “rapor”u bakanlığa ileten yöre halkına “bakanlık”tan gelen cevap:

- Görüldüğü yerde öldürülsün!

- Kim?

- Ekte fotoğrafı ve eşkâl bilgileri olan katil ayı!

Ve “intikam timi” yola çıkmış.

Olay medyaya yansıyıp da hayvanseverlerin tepkisini çekene kadar daha neler yaşandığını ne gazeteciler yazıyor, ne de yöredeki 1500 ayı haber veriyor.

* * *

Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu, 4 Ekim Hayvanları Koruma Günü üzerine bir açıklama yapıyor:

- Bütün hayvanlar hür doğarlar ve doğal şartlarda yaşama hakkına sahiptirler. Ülkemiz, hayvan haklarının korunması konusunda…

Münasebetsiz bir gazeteci ayı hikayesini soruyor. Bakan özenle hazırladığı konuşmasına devam ediyor:

- Gerek 1978 yılında yayımlanan “Hayvan Hakları Evrensel Beyannamesi”, gerek ülkemizce 2003 yılında imzalanan “Ev Hayvanlarının Korunmasına Dair Avrupa Sözleşmesi” kapsamında 2004 yılında yürürlüğe giren 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu uyarınca…

Münasebetsiz gazeteci illa ki ayı meselesine takmış. Bakan aldırmıyor:

- 2009-2010 yıllarında 47 ilde 40 bin sokak hayvanını kısırlaştırdık. Petshop sahiplerinin eğitiminin sağlanması maksadıyla 53 ilde 2 bin 346 kişiye sertifika verilmek suretiyle…

Münasebetsiz gazeteci, “ayı da ayı” diyor. Bakan patlıyor:

- Bazı gazetelerde “Bakan ayıya 'vur emri’ verdi” diye yazıyor. Öyle vur emri falan yok, Bakan da vur emriyle falan uğraşmaz. Bakanlığa, “Bu durumda ne yapılması gerekir?” diye soru sormuşlar, Bakanlık da yönetmelik maddesini göndermiş. Eğer insanlara zarar veriyorsa bir ayı, tabii orada ayıya “bekle” deme şansımız yok. Bir şekilde imha edeceksiniz. Zaten o ayı bulunamadı. Mesele de gündemden kalktı.

Bakan’ın sözleri aynen böyle.

Şimdi olay kapanmış gibi görünse de iz süren pek çok intikamcının olduğu sanılıyor. “Firari ayı” (ve eşkâli ona benzeyen 1499 hayvan) ise bir yerlerde gizleniyor.

Bakanlığın faaliyet raporunda ayı meselesi yok. Onun yerine şu satırlar var:

- 4 Ekim Hayvanları Koruma Günü bütün yurtta ve yavru vatan Kıbrıs’ta kutlandı. Günün mana ve ehemmiyeti üzerine yapılan konuşmalarda…

NOT: Bekir Coşkun’un piyasada olmamasını fırsat bilerek, en iyileri O’nun kaleminden çıkan hayvan konulu yazılara girdiğim için kendisinden özür dilerim.