Birgün yazarı Akatlı’dan istifa eden gazetecilere destek! ‘Vicdan ve sorumluluk meselesi…’

Rasim Ozan Kütahyalı’nın röportajı sonrası Halk TV’den istifa eden gazetecileri köşesine taşıyan Birgün yazarı Zeynep Altıok Akatlı, “Türkiye'de gazeteciliğin yalnızca bir geçim kaynağı değil, vicdan ve sorumluluk meselesi olduğunu hatırlattılar” değerlendirmesinde bulundu.

Birgün yazarı Zeynep Altıok Akatlı, Rasim Ozan Kütahyalı’nın görüşlerine başvuran Halk TV'den istifa eden gazeteciler için, "Son dönemde gazetecilik etiğine yönelik baskılar arttıkça, Şule Aydın, Timur Soykan, Barış Pehlivan, Murat Ağırel, Barış Terkoğlu ve Serpil Yılmaz gibi isimlerin ardı ardına istifa etmesi de, aydın sorumluluğu gereği ve mesleki onuru korumak adına atılmış önemli adımlardı. İstifaları, Türkiye’de gazeteciliğin yalnızca bir 'geçim kaynağı' değil, aynı zamanda bir vicdan ve sorumluluk meselesi olduğunu hatırlattı. Popülizmin ya da çıkarlarının esiri olmayan bu gazeteciler doğrunun ve yanlışın muhakemesi için yarattıkları tartışma alanıyla bile önemli bir iş başarıyorlar" değerlendirmesinde bulundu.

Bugünkü yazısında, "İlkeler, zaman ve koşullara göre eğilip bükülebilecek şeyler midir?" diye soran Akatlı, Suriye'de HTŞ ile SDG'nin anlaşmasını örnek vererek, "Bir yanda seküler ve demokratik bir yönetim iddiası taşıyan, özellikle kadın hakları ve etnik özgürlükleri savunduğunu söyleyen bir yapı; diğer yanda cihatçı ideolojiyi benimseyen, geçmişte etnik ve mezhepsel temizlik yapmış bir örgüt…" dedi.

"İşaret etmek istediğim, bu kadar çok katmanlı ve ağır yüküyle geçmişten bugüne gelen en derin yarayı kapatacak adalet ve vicdani tatminden yoksun adımları sorgulamayan ve daha düne kadar kendisine yapılan zulmün yanıbaşında başka hayatları karartışına sessiz kalan toplumsal ve bireysel kavrayış yoksunluğu ya da başka bir deyişle umursamazlık" diyen Akatlı, "Son günlerin çok tartışılan iki örneği beni bu umursamazlığı oluşturan rol modeller üzerinde düşünmeye yöneltti. Sedat Peker’in, İzzet Çapa’nın kitabını Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’ne (ÇYDD) bağışlaması ve ÇYDD’nin bunu reddetmesi söylemek istediğim değerler yitimine iyi bir örnek. Ardından Uğur Dündar’ın ÇYDD’nin ilkesel ve kendi misyonu içinde son derece tutarlı tavrını eleştirmesi, değer yitimine dair çarpıcı bir örnek" dedi.

Zeynep Altıok Akatlı, şöyle devam etti:

"ÇYDD, yıllardır eğitime destek veren, özellikle kız çocuklarının okutulmasını teşvik eden bir sivil toplum kuruluşu. Kurucu kadrosu öncelikle laik ve demokratik bir hukuk devletinin inşası için olmazsa olmaz bilimsel ve nitelikli eğitim hakkı için özellikle kız çocukları koruyan bir anlayışla yola çıkmıştı. Mafya düzenine, kirli ilişkilere ve yasadışı yapılara karşı net tavır alan bu derneğin bugün de aynı ilkeleri koruyarak, geçmişi suç örgütleriyle anılan bir figürün bağışını reddetmesinden daha doğal ne olabilir? Ancak ironik bir şekilde, gazetecilik kariyerinde mafya düzenine karşı mücadele ettiğini söyleyen bir isim, bu ilkesel tavrı eleştirebildi. Dün suç örgütleriyle, yolsuzluklarla mücadele edenler, bugün o yapıların 'jestlerini' savunur hale geldiyse, burada ciddi bir çöküşten bahsetmek gerekir. Uğur Dündar gibi toplumda dürüstlüğü ve doğruculuğuyla güvenilir bir figür olarak güçlü karşılığı olan birinin neyi, kimi ve neden meşrulaştırdığı elbette tartışılmalıdır. Ben kendi adıma bu 'normalleşme', “normalleştirme” hallerini münferit örnekler olarak göremiyorum. Bu tek bir örnek ya da durum değil kalıcı ve büyük sorunların asal sebeplerinden biri kanımca.

ETİK DEĞERLERİN NASIL AŞINDIĞINI GÖZLER ÖNÜNE SERDİ

Benzer bir ilkesizlik örneği, medyada da yaşanıyor. Halk TV’nin Rasim Ozan Kütahyalı’yı konuk etmesi, etik değerlerin nasıl aşındığını bir kez daha gözler önüne serdi. Geçmişte yandaş medyada en saldırgan dille muhalifleri hedef alan, Ergenekon ve Balyoz kumpaslarının medya ayağında rol oynayan bir figürün bugün muhalif bir kanalda boy göstermesi, gazeteciliğin de tıpkı siyaset gibi her devrin adamlarına kapı açtığını gösteriyor.

GAZETECİLİK YALNIZCA BİR GEÇİM KAYNAĞI DEĞİL

Ancak bu tablo karşısında yalnızca ilkesizliği değil, etik duruş sergileyenleri de görmek gerekiyor. ÇYDD’nin tavrı, bu ortamda ilkeli kalmanın nasıl mümkün olduğunu gösteren güçlü bir örnek oldu. Belki önemli bir maddi kaynağı reddetme iradesinin en güç olduğu zamanda geldi bu tavır. Aynı şekilde, son dönemde gazetecilik etiğine yönelik baskılar arttıkça, Şule Aydın, Timur Soykan, Barış Pehlivan, Murat Ağırel, Barış Terkoğlu ve Serpil Yılmaz gibi isimlerin ardı ardına istifa etmesi de, aydın sorumluluğu gereği ve mesleki onuru korumak adına atılmış önemli adımlardı. İstifaları, Türkiye’de gazeteciliğin yalnızca bir 'geçim kaynağı' değil, aynı zamanda bir vicdan ve sorumluluk meselesi olduğunu hatırlattı. Popülizmin ya da çıkarlarının esiri olmayan bu gazeteciler doğrunun ve yanlışın muhakemesi için yarattıkları tartışma alanıyla bile önemli bir iş başarıyorlar."