BİRAZ 'ÇATAL' BİRAZ 'BACAK' BEN SPİKERİM İŞTE!
Ülke TV spikeri Selda Atalay, mesleki kariyerin göğüs çatalından, bacak boyuna endekslenmesine nasıl isyan etti?
Biraz ‘çatal’ biraz ‘bacak’ ben spikerim işte!
Bu bir tepkidir, bu bir sesleniş hatta haykırıştır!
Biraz ‘çatal’ biraz ‘bacak’ ben spikerim işte…
Aldanıp da çatal, bacak sergilediğimi sanmayın!
Lâkin meslekî kariyerin göğüs çatalından, bacak boyuna endekslendiği bir dönemin içinde benim ekran ömrüm ne kadar olur bilinmez ama ben yine astrolojik haritam gereği zor olanı sevdiğim için ve mücadeleyi yaşam biçimi olarak gördüğüm için uzatabildiğim kadar bu ömrü uzatmaya çalışacağım. Gerisini Allah bilir!
Vaktin birinde bugün büyük önem atfedilen televizyon kuruluşlarından birinin genel yayın yönetmeni bir toplantı yapar; herkes bu toplantıda önemli memleket meselelerinin konuşulacağını sanırken bir de bakarlar ki ana tema spikerlerin göğüs dekoltesi ile giydikleri eteğin arta kalanından görünen bacak mesafesidir. Buraya kadar normal! Çoğunuz ilk anda benim de duyduğumda düşünmüş olduğum şeyi düşünmüş olabilirsiniz. “Arkadaşlar ekranda haberin önüne geçmeyelim, dekoltemizi çatal görünmeyecek şekilde sınırlı tutalım. Boy plan çekimlerde giydiğimiz eteğin boyuna dikkat edelim” gibi bir naif uyarı beklersiniz; ama çok yanılırsınız! Bu genel yayın yönetmeni bilakis “arkadaşlar göğüs dekoltesini açalım, çatalı gösterin, boy plan çalışan arkadaşlar da kısa etek giysin” gibi bir talimat verir!!! O vakit bu vakittir bakarız ekranlara masalara yaslanmış göğüsler fırladı fırlayacak konumunda tetikte beklerken, bacaklar yandan yırtmaçlarıyla alabildiğine sergilenir olurlar. Gözünü sevdiğimin reytingi uğruna, spikerler magazin sayfalarından birer fotoğraf karesi gibi hain terör saldırılarını, patlayan maden ocaklarını, tersanelerde yitirilen yaşamları, trafik kazalarını, sel-heyelan haberlerini ve siyasi haberleri sunarlar. Gel zaman git zaman reklam gelirlerindeki artıştan mıdır yoksa bu spikerlerin artık özel yaşamlarının da tıpkı sahne ve sinema sanatçıları ya da popüler mankenler gibi merak edilir olmasından mıdır bilinmez ekranlarda boy gösteren hemcinslerimiz adeta dekolte yarışına girerler. Az buçuk yatak odası sesiyle biraz esrarlı bakışlarla sergilenen bu dekolte manzarası adeta erotizm kokan haber saatlerine dönüşür. Televizyon kanalları da ister majör kanallar olsun, ister tematik, isterse haber kanalları olsun bu yarıştan nasiplerini alır hale gelirler. Bazı çizgisi belli kanallar hariç!
Önceki yazım hatırlanacağı üzere ‘Türkçe’ üzerine idi; çok sayıda aldığım e-posta bana şu an dile getirmeye çalıştığım konunun acil olarak yazılıp gündeme getirilmesini tavsiye ediyordu. Hatta bazısı “yapamaz ki yapamaz kiii” diyerek; benim bu konuyu cesaret edip yazamayacağımı dahi düşündüler.
Gerçek olan zordur ve çoğunlukla da insanların hoşuna giden türden değildir. Ama gerçeği söylemek ya da www.kadinmedya.com’ da yazıya dökmek inanın çok leziz bir yemeğin üstüne içilen az şekerli kahve gibi geldi bana.
Amacım kimseyi suçlamak değil, buradaki amaç vakt-i zamanında kural olan, spikerin görüntüsünün sunduğu haberin önüne geçmemesi kuralının toptan ve de temelden nasıl yıkıldığı dinamitlendiğine işaret etmek.
Bugün ben ve benim gibi ekran önünde ya da gerisinde olsun, sahneden ya da sinema setlerinden olsun, şiirleriyle yazılarıyla düşünce üreten ‘medya kadınları’nı bir araya getiren ve düşüncelerini serbestçe internet okuruyla paylaşmasını sağlayan KadınMedya.com’ un kuruluşu da aynı amaç uğruna olmuştur.
Bu bir tepkidir, bu bir sesleniş hatta haykırıştır!
Bu yalnız olmadığımızı bir biçimiyle anlatış ve paylaşıştır…
Spikerler okudukları haberlerin farkında olarak, ekran başındaki seyirciyi cins ayrımına tabi tutmadan ‘insan’ merkezli haber sunmalı ve beyaz camı işgâl etmelidir.
Aksi takdirde bu mesleğin birinci koşulu olan güvenilirlik büyük yara alır –ki sözüne güvenilmeyen bir spiker ekranın etkisiz elemanıdır.
Güzel haberlerde buluşmak dileğiyle!
Selda Atalay/KadınMedya.com
Bu bir tepkidir, bu bir sesleniş hatta haykırıştır!
Biraz ‘çatal’ biraz ‘bacak’ ben spikerim işte…
Aldanıp da çatal, bacak sergilediğimi sanmayın!
Lâkin meslekî kariyerin göğüs çatalından, bacak boyuna endekslendiği bir dönemin içinde benim ekran ömrüm ne kadar olur bilinmez ama ben yine astrolojik haritam gereği zor olanı sevdiğim için ve mücadeleyi yaşam biçimi olarak gördüğüm için uzatabildiğim kadar bu ömrü uzatmaya çalışacağım. Gerisini Allah bilir!
Vaktin birinde bugün büyük önem atfedilen televizyon kuruluşlarından birinin genel yayın yönetmeni bir toplantı yapar; herkes bu toplantıda önemli memleket meselelerinin konuşulacağını sanırken bir de bakarlar ki ana tema spikerlerin göğüs dekoltesi ile giydikleri eteğin arta kalanından görünen bacak mesafesidir. Buraya kadar normal! Çoğunuz ilk anda benim de duyduğumda düşünmüş olduğum şeyi düşünmüş olabilirsiniz. “Arkadaşlar ekranda haberin önüne geçmeyelim, dekoltemizi çatal görünmeyecek şekilde sınırlı tutalım. Boy plan çekimlerde giydiğimiz eteğin boyuna dikkat edelim” gibi bir naif uyarı beklersiniz; ama çok yanılırsınız! Bu genel yayın yönetmeni bilakis “arkadaşlar göğüs dekoltesini açalım, çatalı gösterin, boy plan çalışan arkadaşlar da kısa etek giysin” gibi bir talimat verir!!! O vakit bu vakittir bakarız ekranlara masalara yaslanmış göğüsler fırladı fırlayacak konumunda tetikte beklerken, bacaklar yandan yırtmaçlarıyla alabildiğine sergilenir olurlar. Gözünü sevdiğimin reytingi uğruna, spikerler magazin sayfalarından birer fotoğraf karesi gibi hain terör saldırılarını, patlayan maden ocaklarını, tersanelerde yitirilen yaşamları, trafik kazalarını, sel-heyelan haberlerini ve siyasi haberleri sunarlar. Gel zaman git zaman reklam gelirlerindeki artıştan mıdır yoksa bu spikerlerin artık özel yaşamlarının da tıpkı sahne ve sinema sanatçıları ya da popüler mankenler gibi merak edilir olmasından mıdır bilinmez ekranlarda boy gösteren hemcinslerimiz adeta dekolte yarışına girerler. Az buçuk yatak odası sesiyle biraz esrarlı bakışlarla sergilenen bu dekolte manzarası adeta erotizm kokan haber saatlerine dönüşür. Televizyon kanalları da ister majör kanallar olsun, ister tematik, isterse haber kanalları olsun bu yarıştan nasiplerini alır hale gelirler. Bazı çizgisi belli kanallar hariç!
Önceki yazım hatırlanacağı üzere ‘Türkçe’ üzerine idi; çok sayıda aldığım e-posta bana şu an dile getirmeye çalıştığım konunun acil olarak yazılıp gündeme getirilmesini tavsiye ediyordu. Hatta bazısı “yapamaz ki yapamaz kiii” diyerek; benim bu konuyu cesaret edip yazamayacağımı dahi düşündüler.
Gerçek olan zordur ve çoğunlukla da insanların hoşuna giden türden değildir. Ama gerçeği söylemek ya da www.kadinmedya.com’ da yazıya dökmek inanın çok leziz bir yemeğin üstüne içilen az şekerli kahve gibi geldi bana.
Amacım kimseyi suçlamak değil, buradaki amaç vakt-i zamanında kural olan, spikerin görüntüsünün sunduğu haberin önüne geçmemesi kuralının toptan ve de temelden nasıl yıkıldığı dinamitlendiğine işaret etmek.
Bugün ben ve benim gibi ekran önünde ya da gerisinde olsun, sahneden ya da sinema setlerinden olsun, şiirleriyle yazılarıyla düşünce üreten ‘medya kadınları’nı bir araya getiren ve düşüncelerini serbestçe internet okuruyla paylaşmasını sağlayan KadınMedya.com’ un kuruluşu da aynı amaç uğruna olmuştur.
Bu bir tepkidir, bu bir sesleniş hatta haykırıştır!
Bu yalnız olmadığımızı bir biçimiyle anlatış ve paylaşıştır…
Spikerler okudukları haberlerin farkında olarak, ekran başındaki seyirciyi cins ayrımına tabi tutmadan ‘insan’ merkezli haber sunmalı ve beyaz camı işgâl etmelidir.
Aksi takdirde bu mesleğin birinci koşulu olan güvenilirlik büyük yara alır –ki sözüne güvenilmeyen bir spiker ekranın etkisiz elemanıdır.
Güzel haberlerde buluşmak dileğiyle!
Selda Atalay/KadınMedya.com