BİRAND "MEDYA İSLAMLAŞIYOR" DEDİ!.... HASAN KAÇAN'IN KAFASI ALLAK BULLAK OLDU!... PEKİ NEDEN?....
`Medya İslamileşiyor´ yanlış! En doğru tespit belki şudur; `Medya giderek muhafazakarlaşıyor.´ Not: Mehmet Ali Birand´ın `Medya giderek İslamileşiyor´ tespitini doğru kabul edersek, şu soruyu da sormamız gerekmez mi o zaman? `Pekii daha önce neydi?
İslami medya diye birşey olabilemez!
Usta gazeteci- televizyoncu Mehmet Ali Birand, bir gündem analizinde bulunmuş.
`Medya giderek İslamileşiyor´ demiş.
Akabinde, bu tezini destekleyecek argümanları da peşpeşe sıralamış.
Peki, neymiş bu argümanlar bir bakalım.
`Söylem- konuşma dili değişti. Eskiden böyle bir Türkçe kullanılmazdı, şimdi içinde daha çok Arapça sözcükler geçen bir dil kullanılıyor...´
`Vücut dili değişti. Eskiden daha çok el sıkışılırdı. Öpüşülürdü. Şimdi daha mesafeli bir duruş var. En moda olanı da elini kalbine götürüp selamlaşmak....´
`Yeme içme değişti. Alkol giderek masalardan kalkıyor, ama ne kadar müsamahalı olduklarını göstermek için de, kenarda köşede tutuluyor, biri isterse servis yapılıyor....´
`Giyim kuşam değişti. Çarşaf azalıyor, buna karşılık türban ve topuklara kadar manto hızla yaygınlaşıyor....´
`Dini değerleri ön plana çıkaran, İslam ve İslam dünyasına çok daha önem veren gazete ve televizyon sayısında son derece önemli bir artış var. Hem sayıca, hem de tiraj açısından gittikçe daha geniş bir nüfusa hitap ediyorlar...´
***
Mehmet Ali Birand, bu tespitlerine dayanarak, medyanın İslamileştiğini vurguluyor.
Hasan Kaçan´ın kafası da işte burada allak bullak oluyor.
Usta gazetecinin tespitlerinin hepsi, şekilden ve şemalden ibaret.
Bu şekillerden yola çıkılarak `medya İslamileşiyor´ denilemez.
Epeydir dilimin ucundaydı, amma Birand´ın tespitlerini (doğrudur, yanlıştır o ayrı mevzu) okuyunca söyleme ihtiyacını hissettim.
Ben de tam tersini düşünüyorum.
Ve de diyorum ki;
`İslami medya´ diye bir şey olabilemez.
Neden olabilemez?
Bizatihi, varlığı sebebiyle olabilemez.
Çünkü;
Medya dediğin nane `açık´ peşinde koşar.
Medya dediğin nane `ayıp´ peşinde koşar.
Medya dediğin nane `eksik´ peşinde koşar.
Medya dediğin nane `dedikodu´ peşinde koşar.
`İslami´ denilen, ya da kendilerine bu sıfatı yakıştıran medya, onun bunun eksiğini, ayıbını, yalanını yakalayınca ne yapıyor?
Bunu saklıyor mu?
Hayır.
`Laaak!´ diye yerleştiriyor sürmanşetine.
Ancak böyle `medya´ olabiliyor.
Okuyucusuna gazetesini, dergisini ancak böyle böyle satabiliyor, ancak böyle televizyonunu seyrettirebiliyor.
Böyle `İslami´lik olur mu?
Oysa, bakın Hz. Mevlana ne söylüyor;
`Güneş gibi ol şefkatte, merhamette.
Gece gibi ol ayıpları örtmekte.
Akarsu gibi ol keremde, cömertlikte.
Ölü gibi ol öfkede, asabiyette.
Toprak gibi ol tevazuda, mahviyette.
Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol.´
Bu sözler İslamın özü değil midir?
Medya, ayıpları örtmekte gece gibi olursa nasıl medya olabilir?
Hadi, buyurun buradan yakın.
***
Kendimden bir örnek vereyim;
Mesela, geçen gün Cumhuriyet Gazetesi´nin reklam filminin `arak´ olduğunu ortaya çıkardım. Bunu da gazete yoluyla cümle aleme yaydım.
Benim bu tavrım `İslami´ midir?
Hayır efendim, özünde değildir.
Bir örnek de başkasından vereyim;
Epey bir zaman önce Vakit Gazetesi (o zaman adı Akit´ti) benimle röportaj yapmak istemişti.
Ben de kibarca `Meşgulüm, yoğunum´ falan diyerek kabul etmemiştim.
Ertesi hafta sözünü ettiğim gazetenin d