'BİR ZAMANLAR ONA PKK'LI DİYORDUNUZ!..' REHA MUHTAR KİMDEN BAHSEDİYOR?..
Kasetlerle yapılan şantajlı günler "PKK´lı olduğunu ima etmeler, bel altı vuruşlar ve girişler" artık onun gibiler için bitiyor"
Mahsun Kırmızıgül'ün PKK'lı diye suçlandığı günler...
Show´u yönettiğim yıllardı...
Bir gün bir özel televizyon kanalında bangır bangır yayınlanmaya başlanan bir tanıtım fragmanı ortaya çıktı...
Mahsun Kırmızıgül´ün, daha türkü söylemeye yeni başladığı gençlik günlerinde Almanya´daki bir konserinin eskimeye yüz tutmuş görüntüleriydi fragmanda yayınlananlar...
"Voice over" dediğimiz, dış ses bangır bangır titretiyordu ortalığı:
PKK kaşkolu takan, "Yaşasın PKK diyen" ünlü sanatçı kim?..
Almanya´da düğün salonundan bozma bir salonda türkü söyleyen genç adama, sarı, kırmızı, yeşil bir poşu vermişler ve o da takmıştı...
Salonda PKK sempatizanı olduğunu görüntülerden tahmin ettiğim bir grup, sloganlar atıyor ancak genç türkücü bu sloganlara cevap vermiyor sadece türküsünü okuyordu...
Genç türkücüyü bu görüntülerinden "PKK kaşkolu takan bir PKK´lı olarak ilan etmek..." çok başka hesapların, ticari kaygıların, soğuk savaş kırıntılarının, derin insan yeme mekanizmalarının bir eseri olabilirdi ancak...
Altını kurcalayınca olay aydınlandı...
Mahsun Kırmızıgül, o özel televizyon kanalıyla yeni dönemde imza atmamış, anlaşmasını bozmuş şimdi ismini hatırlamadığım başka bir kanala dümen kırmıştı...
O özel televizyon kanalı, "türkücünün gençlik dönemlerinde Almanya´da düğün salonundan bozma sakil bir salonda" ki görütülerini yayınlayacağını söyleyerek, tanıtım fragmanlarını bangır bangır geçirerek, Kırmızıgül´ü bitirmeye oynuyordu...
Ayıp ve günah bir durumdu...
Güneydoğu´lu bir türkücüyü sarı, kırmızı, yeşil poşu taktı, salonda PKK´ya yakın adamlar vardı diye, tuzla buz etmek, rezil rüsva etmek, vatan haini yerine koymak, Mc Carthy´ciliğin Amerika´da dünyada ve Türkiye´de çokça görünen özelliklerindendi...
Üstelik bunu yapanlar, bir derin devlet operasyonundan ziyade, "birebir ticari amaçla" buna soyunmuşlardı...
Türkiye o günlerde, bugün itibarları iade edilen isimler üzerinde "teneke çalındığı" günleri yaşıyordu...
Kasetin tamamını elde ettim...
Genç türkücüyü yayına çıkardım...
Mahsun Kırmızıgül´le 1.5 saati aşan canlı yayında kare kare bütün görüntülerin üzerinden geçtik...
PKK´lı olup olmadığını sorguladık Mahsun´un...
Türküsünü söylemek dışında, hiçbir şey yapmıyordu Mahsun...
Sonuçta, oradaki dinleyicilerin sorumluluğunu da üslenemezdi ya Mahsun...
Sarı, kırmızı ve yeşil renklerden poşu takanın PKK´lı olmakla suçlandığı günlerdi o günler...
Vicdanlar reddetse de cadı avı başlamıştı bir kere...
Böyle cadı avı günleri başlamaya görsün, herkes kendisine vazife çıkartır...
Para kazanmak isteyen uyanık tüccardan, öne geçmek isteyen ihtiraslı meslektaşa kadar herkes cadı avında kendisine düşen günüllü muhbirlik görevini yapar...
Recm´i gerçekleştirmek için her ihtiraslı muhteris eline bir taş geçirip kurbanın üzerine atar...
Linç başlamaya görsün, herkesin içindeki cellat inmemek üzere ayağa kalkar...
Ertesi gün o özel televizyon kanalı Mahsun´u bitirecekti...
Oysa o gece öyle bir canlı yayın yapıldı ki televizyon kanalı alelacele yapacağı programı yayından çekiverdi...
Tanıtım fragmanları bangır bangır yayınlanan program, yayınlanamadı bir türlü...
Bir sanatçı hiç hak etmediği, bir linçten kurtuldu...
Aslında o günleri yaşadığımız için, Ahmet Kaya´ya çatal bıçak fırlatıldığı gece, sahneye ilk olarak Mahsun Kırmızıgül´ü çağırmıştım...
Otuz saniye göz göze baktık birbirimize ve sahneye çıktı.. Memleketim şarkısını söyledi...
Ortamı biraz yumuşatmayı denedi...
Lincin başladığı günler kurunun yanında yaşlar da gider...
Önceki gece 2 bin 500 kişilik bir izdiham olmuş Güneşi Gördüm´ün gala gecesinde...
Herkes Mahsun Kırmızıgül ve oyuncuları görmeye çalışıyormuş...
Yürüyen merdivenler durmuş...
İnsanlar birbirini eziyormuş, Mahsun´u görebilmek, filmde bir parça olabilmek gayretiyle...
Bugün Mahsun´a iade-i itibar günlerini yaşıyor Türkiye...
Mutluluk verici bir olay...
Sadece eski bir dostu olarak değil, daha çok bir insanlık normuna uygun bir medeniyetin sembolü olarak mutlu olduğumu hissediyorum...
Ne mutlu iade-i itibar görenlere...
Acaba bugün de haksız yere okkanın altına gitmiş olanlar var mıdır dersiniz?..
Bir gün itibarları iade edilecek olan!..
Kim bilir?..
Hayat değişiyor...
Kasetlerle yapılan şantajlı günler "PKK´lı olduğunu ima etmeler, bel altı vuruşlar ve girişler" artık Mahsun Kırmızıgül gibiler için bitiyor...
Bugünler başka isimlerin ağır psikolojik baskılardan geçtiği, dinlemelere takılarak hayatlarının, "büyük gözaltı" altında geçirdiği günlerdir...
Bugün bunu yaşayanlar, geçmişte Mahsun Kırmızıgül gibilerin bunu yaşadığını bilirler mi acaba?..
***
Show´u yönettiğim yıllardı...
Bir gün bir özel televizyon kanalında bangır bangır yayınlanmaya başlanan bir tanıtım fragmanı ortaya çıktı...
Mahsun Kırmızıgül´ün, daha türkü söylemeye yeni başladığı gençlik günlerinde Almanya´daki bir konserinin eskimeye yüz tutmuş görüntüleriydi fragmanda yayınlananlar...
"Voice over" dediğimiz, dış ses bangır bangır titretiyordu ortalığı:
PKK kaşkolu takan, "Yaşasın PKK diyen" ünlü sanatçı kim?..
***
Almanya´da düğün salonundan bozma bir salonda türkü söyleyen genç adama, sarı, kırmızı, yeşil bir poşu vermişler ve o da takmıştı...
Salonda PKK sempatizanı olduğunu görüntülerden tahmin ettiğim bir grup, sloganlar atıyor ancak genç türkücü bu sloganlara cevap vermiyor sadece türküsünü okuyordu...
Genç türkücüyü bu görüntülerinden "PKK kaşkolu takan bir PKK´lı olarak ilan etmek..." çok başka hesapların, ticari kaygıların, soğuk savaş kırıntılarının, derin insan yeme mekanizmalarının bir eseri olabilirdi ancak...
***
Altını kurcalayınca olay aydınlandı...
Mahsun Kırmızıgül, o özel televizyon kanalıyla yeni dönemde imza atmamış, anlaşmasını bozmuş şimdi ismini hatırlamadığım başka bir kanala dümen kırmıştı...
O özel televizyon kanalı, "türkücünün gençlik dönemlerinde Almanya´da düğün salonundan bozma sakil bir salonda" ki görütülerini yayınlayacağını söyleyerek, tanıtım fragmanlarını bangır bangır geçirerek, Kırmızıgül´ü bitirmeye oynuyordu...
***
Ayıp ve günah bir durumdu...
Güneydoğu´lu bir türkücüyü sarı, kırmızı, yeşil poşu taktı, salonda PKK´ya yakın adamlar vardı diye, tuzla buz etmek, rezil rüsva etmek, vatan haini yerine koymak, Mc Carthy´ciliğin Amerika´da dünyada ve Türkiye´de çokça görünen özelliklerindendi...
Üstelik bunu yapanlar, bir derin devlet operasyonundan ziyade, "birebir ticari amaçla" buna soyunmuşlardı...
Türkiye o günlerde, bugün itibarları iade edilen isimler üzerinde "teneke çalındığı" günleri yaşıyordu...
Kasetin tamamını elde ettim...
Genç türkücüyü yayına çıkardım...
Mahsun Kırmızıgül´le 1.5 saati aşan canlı yayında kare kare bütün görüntülerin üzerinden geçtik...
PKK´lı olup olmadığını sorguladık Mahsun´un...
Türküsünü söylemek dışında, hiçbir şey yapmıyordu Mahsun...
Sonuçta, oradaki dinleyicilerin sorumluluğunu da üslenemezdi ya Mahsun...
***
Sarı, kırmızı ve yeşil renklerden poşu takanın PKK´lı olmakla suçlandığı günlerdi o günler...
Vicdanlar reddetse de cadı avı başlamıştı bir kere...
Böyle cadı avı günleri başlamaya görsün, herkes kendisine vazife çıkartır...
Para kazanmak isteyen uyanık tüccardan, öne geçmek isteyen ihtiraslı meslektaşa kadar herkes cadı avında kendisine düşen günüllü muhbirlik görevini yapar...
Recm´i gerçekleştirmek için her ihtiraslı muhteris eline bir taş geçirip kurbanın üzerine atar...
Linç başlamaya görsün, herkesin içindeki cellat inmemek üzere ayağa kalkar...
***
Ertesi gün o özel televizyon kanalı Mahsun´u bitirecekti...
Oysa o gece öyle bir canlı yayın yapıldı ki televizyon kanalı alelacele yapacağı programı yayından çekiverdi...
Tanıtım fragmanları bangır bangır yayınlanan program, yayınlanamadı bir türlü...
Bir sanatçı hiç hak etmediği, bir linçten kurtuldu...
Aslında o günleri yaşadığımız için, Ahmet Kaya´ya çatal bıçak fırlatıldığı gece, sahneye ilk olarak Mahsun Kırmızıgül´ü çağırmıştım...
Otuz saniye göz göze baktık birbirimize ve sahneye çıktı.. Memleketim şarkısını söyledi...
Ortamı biraz yumuşatmayı denedi...
Lincin başladığı günler kurunun yanında yaşlar da gider...
***
Önceki gece 2 bin 500 kişilik bir izdiham olmuş Güneşi Gördüm´ün gala gecesinde...
Herkes Mahsun Kırmızıgül ve oyuncuları görmeye çalışıyormuş...
Yürüyen merdivenler durmuş...
İnsanlar birbirini eziyormuş, Mahsun´u görebilmek, filmde bir parça olabilmek gayretiyle...
Bugün Mahsun´a iade-i itibar günlerini yaşıyor Türkiye...
Mutluluk verici bir olay...
Sadece eski bir dostu olarak değil, daha çok bir insanlık normuna uygun bir medeniyetin sembolü olarak mutlu olduğumu hissediyorum...
Ne mutlu iade-i itibar görenlere...
Acaba bugün de haksız yere okkanın altına gitmiş olanlar var mıdır dersiniz?..
Bir gün itibarları iade edilecek olan!..
Kim bilir?..
REHA MUHTAR/VATAN